Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1859 E. 2023/1358 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1859
KARAR NO: 2023/1358
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/12/2019
NUMARASI: 2017/629 E. – 2019/367 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesini duruşmada tekrarla; müvekkilinin mağazacılık ve perakende sektöründe faaliyet gösteren Türkiye’nin neredeyse her şehrinde yüzlerce mağazası, bayisi bulunan büyük ölçekli ve herkes tarafından bilinen şirket olduğunu, ağırlıklı olarak mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımları, tencereler, çatal kaşık bıçak setleri, bardak takımları, elektrikli ev aletleri ve ev tekstili ürünleri gibi birçok ürününün satışını Türkiye’nin bir çok yerinde bulunan mağazalarda gerçekleştirdiğini, TPMK nezdinde “…”, “…” ve “…” ifadesini içeren yüzlerce markaya sahip olduğunu, 90’lı yılların günümüze kadar yaptığı reklamlar, promosyon ve diğer tanıtım faaliyetleri sayesinde “…” ve “…” markalarını Türkiye’nin de taraf olduğu TRIPS Anlaşmasında ve PARİS SÖZLEŞMESİ’nde “well known mark” kavramıyla geçen ve paralel olarak 6769 sayılı SMK’da yer alan “tanınmış marka” seviyesine ulaştığını, davalı adına tescili … numaralı “…” markasının müvekkilinin markaları ile birebir aynı olduğunu ve aynı sınıflarda tescil edildiğini, müvekkilinin 1993, 1994 ve 1998 tarihli … esas unsurlu markalarının da bulunduğunu, davalıdan 5 yıl önce … ibaresini tescil ettirdiğini ve markanın gerçek hak sahibi olduğunu, markalar arasında tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu sebeplerle davalıya ait … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket adına tescilli “…” markasının 10.09.1998 tarihinde tescil edildiğini, dava tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının kötü niyet iddiasının da bulunmadığını, “…” markasının davacı adına tanınmış marka olarak tescil tarihinin 31.12.2010 tarihinde olduğunu, müvekkilinin markasının 10.09.1998 tarihinde tescil edildiğini ve 10.09.2018 tarihine kadar koruma altında olduğunu, davacı markaları ile müvekkili markalarının benzer olmadığını, tamamen farklı sınıflarda tescilli olduklarını, müvekkili şirketin 1993 yılında kurulduğunu, hakim ortak … soyadı olan “…” markasının kuruluş tarihi olan 1993 tarihinden itibaren üretilen mal ve hizmetlerin markası olarak kullanıldığını ve markanın 1998 yılında da tescil edilerek kullanılmaya devam edildiğini, “…” markasının davacının tescil tarihinden önce de müvekkili şirket tarafından kullanıldığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:Mahkemece; “Davanın REDDİNE,” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil şirket, “…” ibaresi ile 1970 yıllarda ticaret başlamış olup, “…” ibaresini ise 1990 yıllardan itibaren tescilli olarak tüm türkiye çapında bilir hale getirdiğini, müvekkil şirket’in, kuruluşu itibar ile tanınır hale getirdiği “…” ibaresi açısından öncelik hakkına sahip olduğunu, davalı şirket tarafından 1998 yılında yılında yaptığı tescilin müvekkilin şirket’in kazandığı tanınmışlıktan faydalanmak amacı ile kötü niyetli olduğunu, ilk olarak 1993 yılında … tescil numarasıyla … markasını türk patent nezdinde tescil ettiren müvekkil şirket, 1993 yılından beri gerçekleştirdiği tesciller ile 100’den fazla … markasının tesciline sahip olmuş ve nihayetinde bu markayı tanınmış marka statüsüne ulaştırdığını, bu anlamda, davalı şirketin marka tescilinin yapıldığı 1998 yılına kadar müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilen beş ayrı … ibareli marka tescili bulunduğunu, davalı şirket tarafından şirket tarafından hükümsüzlüğü talep olunan marka tescil edildiği 1998 olsa da, müvekkil şirket’in “…” ibaresinin ticari olarak kullanması 1970’li yıllara, markasal olarak kullanması ise 1990’lı yıllara dayandığı, ve bu yıllarda müvekkilimiz şirket “…” ibaresine tanınmışlık kazandırdığını, red sebepleri açısından dosyanın mahkemeye iade edilmesini, davalıya ait hükümsüzlüğü talep edilen markanın, müvekkil şirket’in öncelik hakkına sahip olduğu tescilli markalar ile ayniyeti sebebi ile davanın kabulü ile davalı yana ait … numaralı markanın hükümsüzlüğüne yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: Dava, davalıya ait “…” ibareli markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacı, davalı adına tescilli … numaralı … markasının kendisine ait tanınmış … markası ile birebir aynı olduğunu ve aynı sınıflarda tescil edildiğini, davalıdan 5 yıl önce … ibaresini tescil ettirdiğini ve markanın gerçek hak sahibi olduğunu, markalar arasında tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bu sebeplerle davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. TPMK kayıtlarına göre; davalıya ait … numaralı “…” ibareli markanın 01.07.1999 tarihinde 9, 11 ve 20.sınıflarda ( aydınlatma armatürleri , alarm, korna, kapı zili, balast, telefon, dijital ölçü aletleri, alarm sinyal armatürleri emtialarında) tescil edildiği, Davacı adına … numaralı “…” markasının 07.07.1993 tarihinde 11 ve 21.sınıflarda, … numaralı “…” markasının 07.02.1994 tarihinde 27.sınıfta, … numaralı “…” markasının 03.05.1999 tarihinde 8, 11 ve 28.sınıflarda, … numaralı “…” markasının 30.12.1994 tarihinde 6, 7, 8, 9, 11, 14, 16, 17, 19, 21, 22, 24, 25, 27, 34.sınıflarda, … numaralı “…” markasının 30.12.1994 tarihinde 7, 8, 11, 14, 21.sınıflarda, … numaralı “….” markasının 30/12/1994 tarihinde 06, 07, 08, 09, 11, 14, 16, 17, 19, 21, 22, 24, 25, 27, 34. sınıflarda tescil edildiği anlaşılmıştır.Davalı adına 30/12/1994 başvuru tarihli, ayrıca 31.12.2010 başvuru tarihli, … numaralı “…” markasının tanınmış marka olarak tescil edildiği görülmüştür. 04.04.2019 tarihli teknik bilirkişi raporunda; davacı tarafa ait … markasının 31.12.2010 tarihi itibariyle tanınmış marka statüsünde olduğu, davalı tarafın başvuru tarihinden önce … markasının gerçek hak sahibi olduğu konusunda yeterli kanaate ulaşılamadığı, her ne kadar taraflar adına tescilli markalar birebir aynı olsa da markaların farklı sınıflarda tescilli olmaları sebebiyle aralarında karıştırılma ihtimali oluşmadığı, davalı adına tescilli … numaralı … markasının hükümsüz kılınması için aranan 5 yıllık sürenin dava tarihi itibariyle geçmiş olduğu, bu durumun sessiz kalma yoluyla hak kaybı olarak değerlendirilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Somut olayda , hükümsüzlük talebinin SMK 6.maddesinde düzenlenen nispi ret nedenlerine dayalı olduğu, taraf markalarındaki asli unsurun “…” ibaresi olduğu, davacının marka tescilinin davalıdan eski olduğu ve davacının markasının 2010 yılından bu yana tanınmış marka statüsünde olduğu, davalı markasının 1999 tarihinde tescil edildiği, taraf markalarının tescilli oldukları sınıflar yönünden ait oldukları alt emtia gruplarının farklı olduğu, markaların asli ibarelerinin aynı olması nedeniyle ortalama tüketici nezdinde şirketler arasında bağlantı kurma ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğu anlaşılmakta ise de, davalı şirketin 1993 yılından itibaren ticari faaliyetine devam ettiği, markasının 1999 yılında tescil edildiği, tescilden itibaren dava tarihine kadar geçen sürede davacının davalı markasının tesciline uzun süre sessiz kaldığı, taraflar arasında bu konuda bir ihtilaf yaşanmadığı, davalının tescilli markasını kullandığı ve marka tescilinde kötüniyetli olduğunun da davacı tarafça ispatlanamadığı, tescilden 18 yıl sonra hükümsüzlük talebinin TMK 2. Maddesi kapsamında dürüstlük ve iyiniyet kuralıyla bağdaşmayacağı, dava açıldığı tarih gözetildiğinde SMK 25/6 maddesi gereğince , davalının marka tesciline 5 yıldan uzun süre sessiz kalmakla her iki markanın uzun süredir piyasada birlikte var olma şartlarının gerçekleşmiş olduğu, davacının artık bu ibarenin marka olarak tescil edilmesine ve kullanılmasına katlanmak durumunda olduğu, hükümsüzlük sebebi yapamayacağı anlaşılmıştır. Bu nedenlerle, dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin kararda gösterilen yasal ve yeterli gerekçeye göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/12/2019 tarih ve 2017/629 E. 2019/367 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45-TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/11/2023