Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1854 E. 2023/593 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1854
KARAR NO: 2023/593
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/12/2019
NUMARASI: 2015/675 E. – 2019/1050 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının … Turizm Şti.’nin keşidecisi olduğu 15.150-TL tutarındaki çekin cirantacısı olduğunu, davacının kendisine verilen çeki ödeme günü geldiğinde bankaya sunduğunu ancak karşılıksız olduğu gerekçesiyle herhangi bir ödeme alamadığını, durumu davalıya bildirdinde nakit sıkıntısı çektiğini ve kendisine süre vermesini istediğini, davacının uzun süre bekledikten sonra davalı hakkında İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçtiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalının davacıya borcunun yanlızca bu takipten ibaret olmadığını yine İstanbul …İcra Dairesi’nin …, …, … Esas sayılı dosyalarıyla da davalı hakkında takibe geçildiğini, neticesinde borçlunun bu dosyaların borcunu ödediğini, işbu davada aradaki temel ilişkiye dayandıklarını, temel ilişkinin davacının davalıya verdiği borç paraya ilişkin olduğunu, temel ilişkiye dayalı olarak başlatılan icra takibinde ve açılan itirazın iptali davasında zaman aşımının temel ilişkinin tabi olduğu süreye göre hesaplandığını ve bu sürenin 10 yıl olduğunu, icra dosyasında belirtmiş oldukları alacaklardan karşılıksız çek tazminat, komisyon ücreti ve bu miktarlara bağlı olarak işletilen faize ilişkin alacaklarını dava konusu yapmadıklarını, bu nedenlerle öncelikle davalının … Ltd.Şti.’ndeki hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, itirazın iptali ile takibin 15.150-TL üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, davalının %20’den az olmamak koşuluyla icra ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Takibe ve davaya konu edilen 30/01/2006 tarihli çekin yasal süre içerisinde ilgili bankaya ibraz edilmediğini, süresinde ibraz edilmeyen çekin bu nedenle çek vasfını ve dolayısı ile kambiyo senedi olma vasfını yitirdiğini, takibin kambiyo vasfını kaybeden çeke dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibi olması nedeniyle davada Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığını, yine taraflar tacir olmadığı gibi ortada ticari bir işte bulunmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, hamilin süresinde bankaya ibraz edilmeyen ve zaman aşımına uğramış çeke dayalı müracaat hakkı düşmüş olup alacağına kavuşabilmesi için doğrudan keşideciye yönelik sebepsiz zenginleşme davası açması gerektiğini, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, çek yasal sürede bankaya ibraz edilmediğinden çekten cayma hükümleri cari olduğu gibi ayrıca çekte ciranta olan davalıya yasa gereği öngörülen 6 aylık sürede müracaat edilmemesi nedeniyle olayda davalı için yasanın aradığı zamanaşımı süresinin dolduğunu, TTK’da hamilin, çekten doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir dava açılamayacağının açıkça yazılı olduğunu, dava itirazın iptali davası olup 1 yıllık yasal sürede açılmamış olduğundan davanın süre yönünden de reddini talep ettiklerini, davalının ciranta olarak hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, davacının kambiyo vasfını yitirmiş çekle ilgili olarak çek tazminatı, komisyon ve keşide tarihinden itibaren ticari faiz talebinde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının ilamsız icra takibi başlaştmış ise de taleplerinin içeriğinin kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluna konu edilebilecek nitelikte talepler olduğunu bu nedenlerle davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi “… Davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası getirtilerek incelendiğinde; alacaklının …, borçluların …, … Turz.Şti.ve … Tic.A.Ş.olduğu, 15.150 TL çek, 1.515 TL karşılıksız çek tazminatı, 45,45 TL komisyon, 24.102,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 40.812,54 TL üzerinden takip başlatıldığı, itirazın süresi içinde yapıldığı, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. … Dinlenen davacı tanığı … alınan beyanında; davacının kendisinin dayısı olduğunu, davalının ise ticari iş ilişkisi nedeniyle yanlarına gelip gittiğini ve çeşitli senetler olduğunu, fakat bunların miktarlarını bilmediğini, dayısının zaman zaman davalıya para verip alamadığını da söylediğini, dava konusu çekin içeriğine ilişkin bilgisi olmadığını, o tarihlerde 16-17 yaşlarında olup okul tatil olduğu zamanlarda kapalıçarşıda dayısının yanında çalışmaya gittiğini beyan etmiştir. … Dinlenen davalı tanığı … alınan beyanında; yaklaşık 12 yıl boyunca davalının yanında kendisinin işlerini takip etmek üzere çalıştığını, akrabalığının olmadığını, davacının kapalıçarşıda küçük bir dükkanı olduğunu, kendisinden bir kereye mahsus borç para aldıklarını, 2007-2008 yılları olması gerektiğini, kendisine 15.150 TL bedelli çek verdiklerini, daha sonra çeki ödeyemeceklerini söylemeye gittiklerini, dükkanda kendisinin, davalı ve davacının bulunduğunu, çeki ödeyemeyeceklerini söyleyince davacının çekmecesinden bir senet çıkardığını, senette tarih bölümü boş bırakılarak borçlu olarak davalının yazıldığını, ayrıca davacının borcun üzerine 600 TL daha faiz ekleyeceğini belirttiğini, kendilerinin de kabul etmediklerini, senet bedelini taksit taksit elden ödeyerek bitirdiklerini, daha sonra çek ve senedi iade almak üzere davacıya gittiğinde kendisini oyaladığını ve iade etmediğini, sadece bir defa borç aldıklarını, bir defa çek verdiklerini, çeki ödeyemedikleri için senet aldıklarını, bu bedelleri de ödediklerini beyan etmiştir. … Mahkememizce HMK.144 madesi uyarınca davacı ve davalı asilin dinlenilmesine karar verilmiş; … Davacı … alınan beyanında; kuyumcu olduğunu, davalının da kendisinden alışveriş yaptığını, bu vesile ile kendisini tanıdığını, davalının takip konusu yapılan çeki kendisine getirdiğini ve kendisinden kırdırmasını istediğini, bunu beceremediğini ancak çeki uhdesine alarak davalıya elden bir takım ödemeler yaptığını, çekin vadeli olup vadesi geldiğinde bankaya gittiğinde karşılığı olmadığını öğrendiğini ve davalı hakkında takip başlattığını, ödemelerin hepsini elden gerçekleştirdiğini, ayrıca davalıdan 2015 yılı başlarında 63.000 TL ya da 64.000 TL’sini iade aldığını, davalıya sadece takip konusu çekten dolayı değil daha öncede elden nakit para verdiğini, ancak aldığı paranın davalıya verdiklerinin yaklaşık yarısını ifade ettiğini, kuyumcu olduğu için parasını altın hesabı üzerinden hesapladığını, aralarındaki güven ilişkisine istinaden davalıya elden peyderpey ödemeler yaptığını, takip konusu çeke istinaden bir ödeme almadığını, ayrıca davalı ile aralarında senet düzenledikleri hususunun doğru olduğunu, ancak dava konusu çekinde tahsilini gerçekleştirseydi karşı tarafla büyük oranda sorununu halletmiş olacağını, senedin takip konusu çeki kapsamadığını, zaten görüşme esnasında da davalı bir takım mesnetsiz iddialarda bulunduğundan görüşmenin de sağlıklı gerçekleşmediğini, davalıdan yaptığı tahsilatların hepsini icra kanalıyla gerçekleştirdiğini, takip konusu edilen çekin o dönemde YTL’den TL’ye geçildiği için bankaya ibraz etmek istediği halde banka şubesinin çek bedelinin paraflanarak tekrar düzeltilmesi gerektiği gerekçesiyle kendisine iade ettiğini, bu yüzden çeki banka aracılığı ile tahsil edemediğini beyan etmiştir. … Davalı … alınan beyanında; davacı ile aynı bölgede işyerlerinin bulunmasından dolayı tanışıklıkları bulunduğunu, zaman zaman davacı ile alışverişlerinin olduğunu, bu alışverişlerden dolayı davacıya herhangi bir borcu olmadığını, takibe konu edilen çekten dolayı ise kendisinin arkadaşının para ihtiyacı olması ve çeki kırdırmak istemesi üzerine davacı ile irtibata geçtiklerini, davacının arkadaşını tanımadığı için çekin arkasında kendisinin de cirosunun bulunmasını istediğini ve çeki bu şekilde ciro ettiğini, takibe konu edilen çek davacıya haricen ödenmiş olmakla birlikte davacının çeki kendilerine iade etmediğini, “bana güvenmiyormusunuz, çekiniz benim kasamda, herhangi bir sorun olmaz” dediğini, zaten bu yüzden dolayı çekin yasal süresi içinde ibraz edilmediğini ve çekin arkasının yazılmadığını, davacıya herhangi bir borcu bulunmamasından dolayı davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini, ayrıca İstanbul …icra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile davacıya ödeme yaptığını, herhangi bir borcu bulunmadığını beyan etmiştir. … İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası getirtilerek incelendiğinde; alacaklının …, borçlunun … olduğu, 15.750 TL senet, 7.041,33 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 22.791,33 TL üzerinden takip başlatıldığı anlaşılmıştır. … Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; … Öncelikle davalı tarafça iş bölümü, husumet ve zamanaşımı ilk itirazlarında bulunulmuştur. Mahkememizce davaya konu çekin kambiyo senedi olarak TTK.’da düzenlenmesi nedeniyle davalının iş bölümü itirazının TTK.4 ve 5 maddeleri gereğince reddine, husumet itirazının davalının ciranta olması nedeniyle reddine, zamanaşımı itirazının davanın temel ilişki olan ödünç sözleşmesine dayanması ve ödünç sözleşmesinin 10 yıllık zamanaşımı süresine bağlı olması nedeniyle reddine karar verilmiştir. … Dava, ödünç sözleşmesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında temelde borç-alacak ilişkisinin bulunduğu sabittir. HMK.144 maddesi uyarınca davalı asilin mahkememiz huzurunda alınan beyanında, davaya konu çeki arkadaşının paraya ihtiyacı olması ve davacıya kırdırmak istemesi üzerine ciro ederek verdiğini, çek bedelini davacıya haricen ödediğini beyan etmekle birlikte bu yöndeki ispat yükümlülüğü üzerinde olan davalı tarafça ödeme yapıldığına ilişkin dosyaya herhangi bir somut delil ve belge sunulmamıştır. Bu nedenlerle davanın kabulü ile itirazın kısmen iptaline (taleple bağlı kalınarak), takibin 15.150 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %11,75 oranında ve değişen oranlarda işleyecek avans faizi yürütülerek devamına, alacak likit olduğundan asıl alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline …” gerekçesi ile davanın kabulüne, davalı borçlunun İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 15.150-TL asıl alacak yönünden (asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %11,75 oranında ve değişen oranlarda işleyecek avans faizi yürütülerek) devamına, koşulları oluştuğundan asıl alacağın %20’si olan 3.030-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki ve yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla; takip ve davaya konu çekin bankaya ibraz edilmemesi nedeni ile kambiyo vasfında olmadığını, 31/01/2006 keşide tarihli çekin 10 (on) günlük ibraz süresinin 10/02/2006 tarihinde sona erdiğini, çek süresinde bankaya ibraz edilseydi dahi bu tarihten itibaren çek için geçerli olan 6 aylık zaman aşımı süresi uyarınca 10/08/2006 tarihi itibariyle çekin zaman aşımına uğramış olacağını, dava tarihi olan 19/06/2015 tarihinde çekin kambiyo vasfının bulunmadığı gibi çekin zaman aşımına uğradığını, davacının ciranta olan davalı müvekkiline karşı müracaat hakkının da bu sürede ortadan kalkmış ve sona ermiş olduğunu, eski TTK m.644 gereğince 1 ( bir ) yıl içinde keşideciye başvurma hakkı bulunmasına karşın davacının çek keşidecisine başvurma hakkını da kullanmadığını, keşideciye ve ilk cirantaya karşı dava açılmadığını, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü sürenin de bulunduğunu, tarafların tacir olmadığını, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, çekin yasal ibraz süresinde ibraz edilmemesi nedeni ile çekten cayma hükümlerinin cari olduğunu, müvekkilinin ciranta olarak hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, zaman aşımının söz konusu olduğunu, zaman aşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, hamilin yasal sürede ibraz edilmemesi, cayma hükümlerine tabi kambiyo vasfı bulunmayan zaman aşımına uğramış çekte müracaat hakkının düştüğü ciranta olan davalının husumetinin bulunmadığı bu nedenle davanın husumetten de reddine karar verilmesi gerektiğini; yalnızca kambiyo senedine mahsus haciz yoluna konu edilebilecek nitelikteki taleplerde bulunulduğundan bahisle mahkemenin esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, ödünç sözleşmesi tespiti ile hatalı karar verildiğini, çek tazminatı, komisyon, keşide tarihinden itibaren ticari faiz talebinde bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının borcun varlığını ispatlayamadığını, icra kanalı ile ödemede bulunulduğunu, reddedilen kısım ile ilgili lehlerine vekalet ücreti hükmedilmediğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın tümden kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki ve yargılama aşamalarındaki beyanlarını tekrarla, davalı tarafın istinaf dilekçesindeki tekrara düşen itirazlarının hukuki geçerliliğinin bulunmadığını, bazı beyanların da gerçeğe aykırı olduğunu, davalının istinaf dilekçesinin kabulünün mümkün olmadığını, tüm istinaf taleplerinin reddinin gerektiğini, mahkemenin kambiyo senedi bulunması nedeni ile görevli olduğunu, davalının husumetinin bulunduğunu, zaman aşımının bulunmadığını, dava dilekçesinde açıkça çek tazminatı, komisyon ve keşide tarihinden itibaren ticari faiz talebinde bulunmadıklarını, dava değerini 15.100-TL olarak gösterdiklerini, takibin bu miktar üzerinden devamını talep ettiklerini, davalı itirazlarının gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkilinin davayı ispat ettiğini ancak aksinin davalı tarafından ortaya konulamadığını, talepleri gibi tam kabul kararı verildiği için davalı aleyhine talep edilmeyen kısımlarla ilgili vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, kararın tam, belirli ve eksiksiz olduğunu beyanla karara karşı davalı istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan/ olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep şu şekildedir : Dava; İİK m. 67 hükmüne dayalı olarak açılmış olup; taraflar arasındaki ödünç ilişkisi nedeniyle davacı- alacaklının, davalı- borçludan çekten kaynaklanan alacağının tahsili için davacı- alacaklının 31.05.2014 tarihinde davalı- borçlu aleyhine başlattığı İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı ilamsız takipte, davalı- borçlunun ödeme emrine vaki itirazının 15.150-TL miktar üzerinden kısmen iptali, bu miktar üzerinden takibin davalı için devamı, alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz uygulanması, davalının %20 den az olmamak koşuluyla icra- inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkin alacağın varlığı, varsa miktarına dairdir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Somut davada, itirazın kısmen iptali davasına konu kambiyo senedi TTK’da düzenlenmiştir. Senedin geçerliliği, şartlarını taşıyıp taşımadığı vb. hususları incelemede, yargılama yapmada görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğu muhakkak olup TTK m.4/1-a hükmü gereğince de TTK’da öngörülen bu husustan doğan hukuk davası ticari dava olmakla; TTK m.5 uyarınca bu davaya bakmakla görevli olan mahkeme asliye ticaret mahkemesi olarak belirlenmiştir. İzah olunduğu üzere davanın mutlak ticari dava olduğu belirlenmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, 6100 Sayılı HMK’nın 1. ve 114/1-c. maddeleri gereğince dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinde araştırılır, göreve ilişkin dava şartı noksanlığının sonradan giderilmesi de mümkün değildir. Dava konusu talebin temelinin kambiyo senedine dayandırıldığı anlaşılmakla ilk derece Mahkemesinin görevli olduğu sabit görülmüştür. Davaya konu İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davalı- borçlu tarafından itirazın süresinde yapıldığı gibi İİK m.67 uyarınca itirazın kısmen iptali davasının da davacı- alacaklı tarafından 1 yıllık hak düşürücü sürede açıldığı, davalı- borçlu çekte ciranta olmakla takibin ve davanın tarafı olduğu, pasif husumetinin bulunduğu, hukuki uyuşmazlığın çözümü açısından tanıkların ve taraf olan asillerin dinlenildiği ve taraflar arasında güvene dayanan ödünç ilişkisinin bulunduğu, zaman aşımının 10 yıl olduğu değerlendirilmiş, zaman aşımının takip ve dava tarihi itibarı ile dolmadığı, davalının zaman aşımı def’inin yerinde olmadığı, takibe ve davaya konu çek bedelinin davacıya davalı tarafından ödendiğine dair bilgi- belge ve delil bulunmadığı, talebin itirazın kısmen iptali istemine ilişkin olduğu ve taleple bağlı kalınarak karar verildiği, dosyaya taraflarca sunulan, mahkeme tarafından toplanan taraf delilleri dikkate alındığında Hâkim tarafından hukuki nitelendirme ve değerlendirme yapılarak iddia ve savunmanın incelendiği, ilk derece Mahkemesinin isabetli değerlendirme yaptığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf nedenleri bu yönlerden yerinde görülmemiştir. Davacı, çekten kaynaklanan alacağını talep etmektedir. Dava konusu alacak miktarı bilinebilir, hesap edilebilir niteliktedir. Bu nedenle davalı vekilinin alacağın likit olmadığına, tazminata yönelik istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı itirazın kısmen iptalini talep etmekle dava konusu yapılmayan takip talepleri yönünden mahkemece hüküm kurulmadığı taleple bağlı kalındığı gibi davalı lehine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabetsizlik yoktur. İlk derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama ile tam inceleme neticesinde hükme varıldığına kanaat getirilmiştir.Saptanan ve hukuksal durum karşısında; İİK m. 67, TMK m. 2 gereği davalı vekilince ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece Mahkemesince verilen hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı, davanın kabulü yönünde hüküm kurulmasının isabetli olduğu değerlendirilerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2019 tarih ve 2015/675 E. 2019/1050 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.034,89-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 258,73-TL harcın mahsubu ile bakiye 776,16-TL daha harcın davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın mahiyeti ve dava değeri itibarı ile kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2023