Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1841 E. 2023/1286 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1841
KARAR NO: 2023/1286
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 07/11/2019
NUMARASI: 2018/519 E. – 2019/374 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … tescil nolu “…” markasının sahibi olduğunu, ayrıca … tescil nolu “…” markasının eski sahibi olduğunu, müvekkilinin bu markaların ikisi üzerinde de tam hak sahibi iken, iki marka üzerindeki haklarının %50’lik hisselerini belirli bir bedel karşılığında davalı …’e devrettiğini, her ne kadar davalı bu devir karşılığında ödeme yapmışsa da, devir işlemlerinin müvekkilinin elinde olmayan sebeplerden ötürü uzaması nedeniyle ödediği bedelin iadesini talep ettiğini, davalının devir için verdiği çeklerin iade edildiğini, ancak davalının devir işlemi için ödediği bedeli geri aldığı halde devir işleminden vazgeçmediğini, TPMK devrinin tescil edildiğini, müvekkili ile davalı arasındaki devir işlemlerinin hiçbir şekilde geçerli geçerli olmadığını, davalının hukuka aykırı bir şekilde dava konusu markalar üzerinde hak sahibi olarak göründüğünü ve marka hakkına zarar verecek işlemler gerçekleştirdiğini, kötüniyetli hareket eden davalı hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, devir bedeli ödenmemiş olan ve geçerli olarak kurulmayan sözleşmenin geçersizliğinin tespiti ile davalının markalar üzerindeki hisselerinin müvekkiline iade edilmesini, TPMK kayıtlarından davalının isminin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı …’ın marka üzerinde herhangi bir sıfatının kalmadığını, 2018 yılı içerisinde markadaki hissesini sattığını ve hissedarlık durumunun kalmadığını, bu sebeple dava açısından husumetinin de bulunmadığını, husumet itirazında bulunduklarını, davacı yanın aynı iddialarla Ankara 4. FSHHM’nin 2017/193 E. numarası ile derdest davasının bulunduğunu, bu davada tüm delil, daire kararları ve de bilirkişi raporuna uygun olarak müvekkili lehine karar verildiğini ve davacının kötüniyetli taleplerinin reddedildiğini ancak kararın kesinleşmediğini, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, YİDK 31/12/2015 tarhili kararının 13/01/2016 tarihinde davacı tarafa tebliğ edildiğini, davacının da bu karara dava açmadığını, 556 sayılı KHK’nin 53.maddesinde belirtilen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde karara dava açması gerektiğinden davanın reddedilmesinin gerektiğini, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın 16.maddesine göre ferdi marka hakkının devredilebilmesi için taraflar arasında geçerli şekilde yapılmış devir sözleşmesinin varlığının gerekli ve yeterli olduğunu, söz konusu ferdi marka hakkının devrinin sicile tescilinin devir için kurucu bir unsur olmayıp sicile tescilin yalnızca açıklayıcı mahiyette olduğunu, davacının tek taraflı fesih beyanının kuruma sunulduğunu, ancak marka hakkı üzerinde devir sözleşmesi yapılarak kuruma sunulmasıyla tasarruf işleminin geçrekleştikten sonra, devir sözleşmesinin tek tarafı hukuki bir işlemle feshedildiğinin bildirilmesinin markanın devrinin işleminin sonucuna herhangi bir etkisi olmayacağını, yapılan devir işlemleri bakımından herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını, davacı yanın müvekkili ile alakalı yaptıkları ve açtıkları davaların hukuk nezdinde korunacak bir tarafının bulunmadığını, davacının davasının kötüniyet içerdiğini, davacı yanın gerçekle alakası bulunmayan iddialarının gerek dava zamanaşımı, gerek derdestlik gerekse de husumet yokluğu sebeplerinden dolayı davanın reddedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasında davacıya ait markanın %50’sinin davalıya devredilmesine ilişkin sözleşmenin yapıldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Burada önemli olan husus, sözleşmenin ifası sırasında tarafların ortak iradeleri, daha doğru bir ifade ile davalının da kabul ve rızası ile sözleşmenin geçerli bir şekilde feshedilip edilmediği noktasıdır. Fesih konusunda ispat yükü davacıdadır. Davacının iddiasını ispat bağlamında sunduğu tek taraflı feshi ihbar ile çek fotokopileri ve banka havaleleri kesin delil mahiyetinde değildir. Bu delillerin dayandığı iddiaları, yani tarafların anlaşarak çeklerin iade edildiği ve paranın gönderildiğini davalı taraf kabul etmemiştir. Davacı vekili 15.10.2019 tarihli duruşmada sunulan deliller dışında başka başuracakları delillerinin olmadığını, sunulan belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılabileceğini beyan etmiştir. Bu durumda kesin delille ispatlanması gereken hususta davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından” davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin karşılıklı uyan iradeler ile sona erdirildiğini, davalının dahi delil olarak dayandığı ihbarnamede davalının fesih isteği olduğunu, bu istek üzerine sözleşme bedelinin kendisine iade edildiğini, yerel mahkemenin delilleri hatalı değerlendirdiğini, gerekçe olarak sözleşmenin sona erdirildiğine ilişkin kesin delil sunulmadığını ileri sürdüğünü, ancak müvekkil tarafından gönderilen ihbarname ve yine karşılıklı anlaşma neticesinde iade edilen bedele ilişkin banka dekontları ve çek görüntüleri sunulduğunu, bu delillerin karşılıklı uyuşan iradeleri ortaya koyduğunu, yazılı delillerin geçersizliğinin yine yazılı delille ortaya konması gerektiğini, davalı tarafın hiçir geçerli izahı olmaksızın itirazlarının taraflarınca sunulan delilleri geçersiz kılmasının kabul edilemeyeceğini, sunulan ve aksi davalı tarafınca geçerli bir şekilde ispatlanamayan delillerin kesin delil olmadığından bahisle verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, davalının haksız bir şekilde markalar üzerinde pay sahibi göründüğünü, karşılıklı uyuşan iradeler neticesinde devir işleminden vazgeçilmiş ve davalının ödediği bedel kendisine iade edildiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafından müvekkilin … tescil no’lu “…” markasının sahibi olduğunu, ayrıca … tescil no’lu “…” markasının eski sahibi olduğunu, iki marka üzerindeki haklarının %50’lik hisselerini belli bir bedel karşılığında davalıya devrettiğini, devir işlemlerinin müvekkilin elinde olmayan sebeplerden ötürü uzaması nedeniyle davalı tarafından ödenen bedelin iadesini talep edildiği, davalının devir için verdiği çekler iade edilmesine rağmen devir işleminden vazgeçmediğini, TPMK’nin devri tescil ettiğini, müvekkil ile davalı arasındaki devir işlemlerinin geçerli olmadığını, davalının hukuka aykırı bir şekilde dava konusu markalar üzerinde hak sahibi göründüğünü belirterek davalı ile yapılan marka devirlerinin geçersiz olduğunun tespiti ile davalı isminin TPMK kayıtlarından terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Taraflar arasında görülmekte olan Ankara 4. FSHHM’nin 17.12.2018 tarih, 2017/193 E. 2018/481 K. sayılı kararında davacının …, davalıların TPMK ve … olduğu, mahkemece; “tarafların iddia ve savunması, sunulan deliller, marka tescil belgesi kapsamı, noter devir sözleşmesi, fesih ihbarını içeren noter belgesi, bilirkişi raporu ve dosya bütünüyle birlikte değerlendirildiğinde; davacı taraf … sayılı markanın % 50’sinin davalı … 12/03/2013 tarihli devir sözleşmesi ile devrettikten sonra Bursa … Noterliğinin 25/02/2014 tarihli fesih ibranamesi ile davalı markasının hissesinin iptalini ve bu konuda verilen YİDK kararının iptalini talep etmiş ise de; bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi “Geçerli bir marka devir sözleşmesi ile devredilmiş bulunan marka hakkı hissesinin, bu tasarrufun gerçekleştiği anda davalı şahsa geçmesiyle, davacının söz konusu markanın sahipliği üzerinde yarım hissesi/yarım mülkiyet hakkı son bulmuştur. Bu devrin/hukuki işlemin geçersizliği, ancak ve sadece marka siciline kaydedilmiş yarım hak sahibi görünen davalı şahsın da talebi/kabulü ile ya da işlemin geçersizliğine dolayısıyla ilgili sicilin değiştirilmesine ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararına dayanılarak ileri sürülebilir, tek taraflı bir fesih beyanıyla ileri sürülemez, yani davacının fesih ihbarnamesinin davalı şahsa tebliği ile dava konusu markadaki hisse devrinin iptalinin söz konusu olamayacağı , … sayılı markanın Bursa …. Noterliğinin 12.03.2013 tarihli … yevmiye numaralı devir sözleşmesi ile %50’sinin davalı …’e devri ve sonra da davacı tarafça Bursa …. Noterliği’nin 25.02.2014 tarih ve … fesih ihbarnamesi tebliği ile markadaki hisse devrinin iptalinin söz konusu olamayacağı” şeklinde görüşe aynı gerekçelerle mahkememize de iştirak edilerek koşulları oluşmayan YİDK kararının iptali isteminin reddine” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davanın açıldığı tarih itibariyle 556 sayılı KHK’nin uygulanması gerekmektedir.Bursa …. Noterliği’nin 09.04.2013 tarih, … yevmiye no’lu marka devir sözleşmesinde davacı tarafından adına kayıtlı markanın %50’lik hak ve yetkilerinin bütününü davalıya devrettiği belirtilmiştir.Bursa …. Noterliği’nin 25.02.2014 tarih … yevmiye no’lu davacı tarafından davalı adına düzenlenen ihbarnameyle, tek taraflı fesih isteği üzerine aradaki sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini ihbar ettiği, davalı tarafından Büyükçekmece …. Noterliği’nin 02.07.2014 tarih … yevmiye no’lu ihtarnameye cevapta marka devir sözleşmesini devretmediği, devir bedeli olarak tarafına herhangi bir ödeme yapılmadığı, ayrıca tek taraflı olarak feshetme yetkisi bulunmadığı belirtilmiştir.556 sayılı KHK.nin “Markanın Devrine” ilişkin 16 ncı maddesinde markanın devrinin yazılı olarak yapılması ve devir sözleşmesinin taraflarca imzalanması devrin geçerlilik koşulu olarak düzenlenmiştir. Marka devrinin geçerliliği bu hususların yerine getirilmesine bağlanmış olup, tescil ve ilan zorunluluğu bulunmamaktadır.Tescil ve ilan markanın devrinde yaratıcı değil, bildirici etkiye sahiptir. (Yargıtay 11.HD”nin 16/07/2009 gün 2009/4473 E. 2009/8797 K.)Marka hakkının devri konusunda marka hakkının devrine ilişkin sözleşmenin feshedilip edilmediği konusunda ispat yükü davacıdadır. Davacı tarafından taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin karşılıklı iradeler sonucunda sona erdirildiğini ileri sürmüş ise de, Davalı tarafından tarafların anlaşarak çeklerin iade edildiği ve paranın gönderildiği hususu kabul edilmemiştir. Dosya kapsamı doğrultusunda davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği ispatlanamamıştır. Bu nedenle mahkemece davanın reddine dair verilen karar isabetlidir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 07/11/2019 tarih ve 2018/519 E., 2019/374 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023