Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1832 E. 2023/485 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1832
KARAR NO: 2023/485
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2014/1517 ESAS – 2019/737 KARAR
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı bankanın müvekkili aleyhine 06/11/2013 tarihinde İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyası ile 13/01/2013 tanzim tarihli, 29/07/2013 ödeme günlü 34.500-TL bedelli bononun tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, ancak icra takibine konu bonoda borçlu … adına atılmış olan imza ile davacı müvekkiline ait imza arasında çıplak gözle dahi görülecek surette aykırılıklar mevcut olduğunu, müvekkilinin davaya konu bono lehtarı olan …Nak.ve Gıda Tic.Ltd.Şti.de bir dönem çalıştığını, bahsi geçen şirketin gerek müvekkili, gerekse çalışan diğer işçiler aleyhine bonolar tanzim ederek haksız kazanç elde ettiğini, bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, bononun tanzim tarihinde müvekkilinin doğum yapmak üzere olduğu ve sürekli doğum izninde olduğu, bono lehtarı şirketin müvekkilinin imzasını taklit etmek suretiyle dava konusu bonoyu tanzim ettiği ve davalı bankaya olan kendi borcuna mahsuben verdiğini, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığı hususunun imza incelemesi neticesi ortaya çıkacağını, belirtilen sebeplerle müvekkilinin ileride telafisi güç ve imkansız zararlara uğramaması için tensipte belirterek davanın kabulü ile takibe konu bonodan kaynaklı İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Borcun ödenmemesi sebebiyle senedin icra takibine konduğunu, dava konusu bononun dışında keşidecisi davacının olduğu 37.500-TL miktarlı bir diğer bononun da İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esasında icra takibine konduğunu, anılan bono hakkında davacının İstanbul Anadolu 4.İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/660 Esas sayılı dosyasında imzaya ve borca itiraz ettiği, bu dosyada, davacının imzasını havi evraklar getirtilerek Adli Tıp Kurumu bilirkişilerince imza incelemesi yapıldığı, sonuçta bono üzerindeki imzanın davacı eli ürünü olduğunun tespit edildiği, huzurdaki davaya konu 34.500-Tl miktarlı bonoya ilişkin olarak İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esasında icra takibi yapıldığı, davacının bu takibe itirazının olmadığı ve takibin kesinleştiğini, davanın müvekkilinin alacağının geciktirilmesi amacıyla açıldığı, davacının izinli olmasının bono tanzim etmesine engel teşkil etmediği, belirtilen sebeplerle haksız açılan davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile icra takibine konu senetteki imzaların davacının eli mahsulü olmadığı, imzalarından taklit suretiyle atılmış imzalar olduklarını belirlendiğinden ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin raporu da bu hususu teyit eder nitelikte bulunduğundan İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu olan 13/01/2013 tanzim tarihli ve 29/07/2013 vadeli, 34.500,00-TL miktarlı senetteki imzaların davacı eli ürünü olmadığı, davacının imzaları taklit edilmek suretiyle tanzim edildiği kanaatine varılmış ve bu kapsamda davacının mezkur senet ve icra takibi dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine” gerekçesi ile ;Davanın Kabulüne;İstanbul Anadolu ..icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konu olan 13/01/2013 tanzim tarihli ve 29/07/2013 vadeli, 34.500,00-TL miktarlı senet ve takip dolayısıyla davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Takibe konu emre muharrer senette bulunan imzanın 2013 yılına ait olup inceleme konusu imzaların ise sonraki yıllara ait olduğunu ve inceleme konusu imzalarda her imzanın farklı şekilde atıldığının göz ile dahi fark edilebildiğini, imza incelemesinin gayesinin senedin tanzim tarihinden öncesine ait imzaların incelenmesi olduğunu, davacı borçlunun 13.01.2013 tarihinden önceki mukayese imzalarının dosyaya celp edilmediğini, bu yönüyle eksik inceleme yapılmış olduğunu, imzanın yanı sıra bono üzerindeki yazıların davacının eli ürünü olup olmadığı hususunun da araştırılmadığını, dosyanın adli tıp kurumunda bir üst kurula veya en az yedi uzmanın katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetince karar verilmesi için yeniden adli tıp kurumuna gönderilmesini talep etmelerine rağmen bu taleplerinin değerlendirilmediğini, dava konusu bono dışında keşidecisi davacının olduğu 37.500,00 TL miktarlı bir diğer bononun da İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esası ile icra takibine konulmuş olup , anılan bono hakkında davacı İstanbul Anadolu 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/660 Esas sayılı dosyası ile imzaya ve borca itiraz ettiğini, bu dosyada, davacının imza incelemesi yapılarak Adli Tıp Kurumu bilirkişilerince bono üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, yine İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde (yani huzurdaki istinaf incelemesine konu davanın görüldüğü mahkemede) henüz kesinleşmemiş olan 2014/1516 E. Sayılı dosyası ile yine davacı tarafından menfi tespit davası açıldığını ve davacının yine aynı iddialarda bulunarak 01.10.2012 tanzim tarihli , 03.04.2013 ödeme günlü 37.500,00 TL bedelli bononun tahsili amacı ile başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasında da davacı-borçlu imzaya itiraz ettiğini, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde karara çıkan ve huzurdaki dava ile konusu ve tarafları aynı olan menfi tespit davasından alınan Adli Tıp Kurumu raporunda imzanın davacı-borçlunun eli ürünü olduğu sonucuna varıldığını belirterek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Kararda isabetsizlik bulunmadığını, söz konusu istinaf dilekçesinde ileri sürülen iddialarının kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte olmadığını, müvekkil aleyhine 06.11.2013 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra takip dosyası ile 13.01.2013 tanzim tarihli, borçlusu … olan 29.07.2013 ödeme günlü 34.500 TL bedelli bonodaki imzanın davacı müvekkilin eli ürünü olmadığının Adli Tıp Raporu ile de kesin ve net bir şekilde tespit edildiğini, dava dilekçesi ekinde mübrez vekaletnamedeki davacı müvekkile ait olan imza ile bonodaki imza arasında çıplak gözle dahi görülecek surette aykırılıklar mevcut olduğunu, bonodaki imzalarda tutukluk bulunduğunu, dosyada mübrez bilirkişi raporu ve adli tıp raporunun birbiriyle örtüşmekte olup her iki raporun da hüküm kurmaya elverişli raporlar olduğundan yerel mahkemece verilen kararda usulsüzlük bulunmadığını, davacının istinaf sebebi olarak ileri sürülen dava dosyalarının eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu gibi rapor alınmadan dahi hüküm tesis edilen kararın mevcudiyeti karşısında ve dosyadaki mübrez raporlar kapsamında yerel mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalının istinaf taleplerinin reddi gerektiğini beyan etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu, İİK’nın 72. maddesine göre açılan menfi tespit davasıdır. Davacı tarafından, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, takibe konu 13/01/2013 keşide tarihli, 29/07/2013 vade tarihli 34.500,00 TL bedelli bonodaki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürülmüştür. Kriminalistik Adli Belge İnceleme Uzmanı tarafından düzenlenen 29/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda; Dava konusu Emre muharrer senet altında borçluya izafeten atılmış iki adet inceleme konusu imzanın, mukayese imzaları atmış olan …’i eli mahsulü olmadığı, adı geçenin imzalarında taklit suretiyle atılmış imzalar olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bu bilirkişi raporu ile İstanbul Anadolu 4. İcra Mahkemesinin 2013/660 Esas sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporu arasında mübayenet olması sebebiyle dosyanın İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Grafaloji İhtisas Dairesi Başkanlığına gönderildiği, 26/12/2018 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığına ait raporda inceleme konusu senette atılı basit tersimli borçlu imzaları ile …’in mukayese imzaları arasında tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalara kıyasla kuvvetle muhtemel …’in eli ürünü olmadığı belirtilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, inkâr edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan ilgili kişiye ait mukayeseye elverişli yazı ve imzalar temin edildikten sonra sahtelik iddiasına ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerekir (Yargıtay HGK’nın 2019/(23)6-128 Esas ve 2021/1133 Karar sayılı kararı). Kural olarak, imzası inkar edilmeyen senetlere karşı açılan menfi tespit davasında ispat yükü davacı borçludadır. Ancak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti senet elinde olup, takibe başlayan ve imzasının borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir. (Yargıtay HGK’nın 2006/12-259 Esas,2006/31 Karar sayılı kararı). Somut olayda ispat yükümlülüğünün davalı alacaklıda bulunduğu, dosyada mevcut her iki bilirkişi raporunda imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, bir başka senetteki imzanın davacıya ait olmasının sonucu değiştirmeyeceğinden, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya ve denetlemeye elverişli olduğu, mukayese imzaların bir kısmının senet tanzim tarihinden öncesine ve yakın tarihli olduğu da gözetildiğine mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar hukuken yerindedir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/07/2019 tarih ve 2014/1517 E. 2019/737 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.356,70-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 588,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.768,30-TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/05/2023