Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1829 E. 2023/1282 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1829
KARAR NO: 2023/1282
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/10/2019
NUMARASI: 2018/351 E. – 2019/927 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin müteahhitlik yaptığını, … İli, … İlçesi, … Mah. … Sk. No:..’de bulunan … ada, … parselde kayıtlı gayrimenkul üzerine bina yaptığını, bu zaman diliminde davalıyı …vasıtası ile tanıdığını, bonoda kefil de olan …’in ısrarı ile 06.11.2013 tarihinde davalı ile inşaattan daire satışı yapılması hususunda anlaştıklarını, müvekkilinin davalıdan önden 160.000,00 TL para almayı kabul ettiğini ve bu para karşılığında yapmakta olduğu aynı parselde …Blok …Kat … no’lu daireleri satmayı kabul ettiğini, kalan bakiyeyi ise müvekkilinin dairelerin tesliminde almayı kabul ettiğini, bu paranın peşin verilmesinin kararlaştırıldığını, davalının yanında getirdiği 48.000,00 TL paranın alındığını kalan bakiyenin ise 7 gün içinde nakden ödenmesi hususunda sözlü olarak anlaşıldığını, davalının talebi ve müvekkilinin yıllardır tanıdığı … de tamam demesi ve kefil olması nedeniyle borçlunun nakit olarak verdiği paraya karşılık sadece imzası müvekkiline ait 5 adet bono verildiğini, davalı … taahhüt ettiği ve peşin vermesi gereken kalan 112.000,00 TL parayı müvekkiline ödemediğini, protokolde davalının yeğeninin … olduğunu, davalı tarafın ödemesi gereken bakiyeyi ödemediğini, daha sonra kendisine bir türlü ulaşılamadığını, bina bitmiş ve oturulabilir hale geldiğinde davaya konu icra takibi ile karşılaştıklarını, müvekkilinden boş ve imzalı olarak alınan bonoların toplam 400.000,00 TL tutarında doldurularak icra işlemine geçildiğini, bu bonoların bedelinin malen ahzolunmuştur hükmü içerdiğini, bu şahsın müvekkiline bu para karşılığında ne verdiğini ispatlamasının gerektiğini, davalının vergi mükellefi olmadığını, başlatılan icra takibi dolayısıyla davalının müvekkilinden 324.080,48 TL para aldığını, davalı tarafın hacizleri kaldırma karşılığında müvekkilinden Kartal İlçesinde bulunan binadan toprak hisseli olarak kız kardeşi üzerine 400.000,00 TL değerinde bir de ev aldığını, baskı altına alınarak tehdit edilerek protokol ile eski dosya borçlarını yapılandırma adı altında icra işlemleri devam ederken malların satılır baskısı ile güya borç yapılandırılmasına gidiliyormuş algısı oluşturularak davalı avukatı marifeti ile borç yapılandırma protokolüne ek olarak bir bono daha alındığını, 329.617,95 TL bedelli bononun halen davalıda olduğunu, icra işlemlerinin ise durdurulmadığını, açıklanan nedenlerle; davalının menkul ve gayrimenkulleri üzerine zorunlu icraya da mani ivedilikle ihtiyati haciz konulmasına, davalı tarafın haksız olarak müvekkilinden aldığı 324.080,48 TL’nin işlemiş faiz ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davaya bakmanın asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davacının her türlü dava ve itiraz hakkından feragat ettiğini, bu nedenlerle davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacı tarafından keşide edilerek müvekkiline verdiği bonoların tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … e, … e sayılı dosyasıyla kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını , iş bu takiplere her hangi bir itiraz olmadığını ve dosyaların kesinleştiğini, huzurdaki davaya konu icra takibindeki bonoların zaten davacı borçlu ve kefil ile müvekkilli arasında imzalanan protokolde ödeneceği yazılı olan ve ödenmeyen bonolar olduğunu, davacının kendi talebi doğrultusunda hiç bir baskı altında olmadan söz konusu protokolü imzaladığını, davacının her ne kadar kambiyo takibinin konusu olan borca itiraz etmiş olsa da söz konusu dosya borcunu ödemek için müvekkili ile 03.08.2017 tarihinde protokol imzaladığını, 03.08.2017 tarihli protokolün 4. Maddesinde protokolden dolayı herhangi bir talebi olmadığını borcu gayri kabili rücu kabul ettiğini ve söz konusu borçla ve icra dosyaları ile ilgili olarak her türlü borca itiraz, yetkiye itiraz, imzaya itiraz, menfi tespit, istirdat, sebepsiz zenginleşme ve alacaklıya karşı açacağı ve açmış olduğu her türlü hukuk ve ceza davalarından feragat ettiğini kabul ettiğini, ayrıca borçlunun gerek alacaklı tarafı ve gerek vekillerini takiple ve alacakla ilgili olarak gayri kabili rücu olarak ibra ettiğini de kabul ettiğini, davanın bu protokolle haklarından feragat sonrası 20.04.2018 tarihinde açıldığını, Davacıların dilekçesinde yer alan ifadeler dışında müvekkilinin kötüniyet veya ağır kusurunu bir nebze olsun ortaya koyar hiç bir delil ve belgenin mevcut olmadığını, Davacının dava dilekçesinde müvekkiline verdiği bonolardaki imzasını ikrar ettiğini, imza inkarı olmamakla sorumluluğunun devam ettiğini, bu sebeple bu alacak davasının açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin saygın bir iş adam olduğunu, söz konusu iddiaların müvekkilinin ticari itibarını zedeler nitelikte olduğunu, kesinleşmiş bir icra takibi olmasına rağmen müvekkili aleyhine açılan bu davanın amacını anlamadıklarını, ayrıca davacı tarafın dava dilekçesinde; ” davalı taraf kötü niyetli olarak müvekkilimi hacizleri kaldırma karşılığında müvekkilimden … İlçesi … Mah. … Sok. No:… da bulunan binadan toprak hisseli olarak kız kardeşi üzerine 400.000,00-TL değerinde bir de ev almıştır. ” şeklinde asılsız iddialarda bulunulduğunu, Kaldı ki davacının bu iddiasını ispatlamak için mahkemeye sunduğu tapu kaydında satışın 2015 yılında gerçekleştiğini, oysa ki takibin 2016 yılında yapıldığını, davacı vekilinin söz konusu devirin icra ve haciz baskısı altında yapıldığı iddasının gerçek dışı olduğunu, açıklanan nedenlerle; öncelikle, dosyadaki tedbir talebin reddine, davanın usulden reddine, davacının davasının esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davacı taraf ayrıca taraflar arasında yapılan protokolden bahsetmiş ve protokol davalı tarafça dosyaya sunulmuş, bunun üzerine 03/08/2011 tarihli protokol incelendiğinde protokolün aleyhine olduğu, imzasının inkar edilmediği, ve bu protokol konusunda da 27/05/2019 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı ile kendisine açıklamada bulunmak varsa itirazlarını sunmak üzere 2 haftalık kesin süre verildiği bu süre içerisinde beyanda bulunmaması halinde protokol altındaki imzanın ve içeriğinin kabul edileceği ihtar edilmiş olmasına rağmen protokol hususunda da herhangi bir açıklama veya itirazda bulunmamıştır. Buna göre de borç tasfiyesini içeren protokol içeriğine göre davacının davalıya toplam borcunun, 329.617,95 TL olarak kabul edildiği, bu borca karşılık davacının imzalayıp dava dışı …’in müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak yer alacağı bildirilen bir bono verileceğinin kararlaştırıldığı, bononun gününde ödeneceği, borcu gayri kabili rücu kabul ettiği, istirdat, sebepsiz zenginleşme ve sair davası açmayacağını ayrıca kabul ettiği ve protokolün 03/08/2017 tarihinde imzalandığı bu protokole göre de, davacının davalıya borçlu olduğu, 1 yıllık hak düşürücü sürede açılması gereken istirdat davasının her bir icra dosyası yönünden icra müdürlüğüne tahsil tarihleri sorulduğunda, verilen cevaba göre İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından tahsilatın bulunmadığı, İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından 6.304,48 TL tahsilat bulunduğu bu kısım yönünden davanın süresinde olduğu, İstanbul …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 19/04/2018 143.800,00 TL, 20/04/2018 tarihinde 827,36 TL ve 04/10/2018 tarihinde 827,36 TL olmak üzere toplamda 145.457,72 TL’lik tahsilatları bulunduğu, bu dosya yönünden de davanın süresinde olduğu ancak imzası inkar edilmeyen ve içeriğine itiraz edilmeyen protokol dikkate alındığında tamamen tarafların hür iradesi ile düzenlenmiş bir borç tasfiye protokolü olduğu, bu protokol aksine bir delil sunulamadığı, ihtara rağmen protokol yönünden imza inkarında bulunulmadığı, içeriğine de itiraz edilmediği ve davacının başkaca delilininde bulunmadığı anlaşılmakla” tüm bu nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı istinaf dilekçesinde özetle; mesleği olan müteahhitlik kapsamında davlaı ile uzun süredir tanıdıkları kişi olan …vasıtasıyla tanıştığını, … kendisinin de dava konusu bonolarda ciranta olup kendisinin yönlendirilmesi/ısrarı ile davalıyla İstanbul ili, Kartal ilçesi, … ada … parselde kayıtlı taşınmaz üzerine yapılan binadan 06.11.2013 tarihinde daire satışı yaplması hususunda anlaştıklarını, bu parselde bulunan … Blok …-… no’lu dairelerin satılması, peşinat olarak kendisine 160.000,00 TL verilmesi, kalan bakiyenin dairelerin tesliminde ödenmesi hususunda davalı ile anlaştıklarını, fakat davalının peşinat olarak yalnızca 48.000,00 TL verdiğini, kalan 112.000,00 TL’nin 7 gün içerisinde ödeneceği hususunda anlaştıklarını, bu peşin alınan para karşılığında davalıya kendisine güvendiği …’in kefil olması üzerine 5 adet boş ve imzalı bono verildiğini, davalının kalan bakiye 112.000,00 TL’yi kendisine ödemediğini, dairelerin oturulabilir hale gelmesinin akabinde ödeme yapmadığını, kendisine verilen bonoları hukuka aykırı biçimde 400.000,00 TL bedelli olarak doldurarak hakkında icra takibi başlattığını, davalı tarafla sözlü anlaşma yapılsa da daire satış protokolünü davalının yeğeni adına düzenlendiğini, icra dosyalarının borçlarına karşılık yine davalının kız kardeşine … ilçesi, … Mah. … Sok. No:… adresinde 400.000,00-TL. civarı değeri olan taşınmazın alındığını, haciz ve satış baskısı altında dava dosyasında mübrez protokolün davalı vekili Av. …’un ofisinde ve kendisi tarafından tek taraflı protokol hazırlandığını, tehditle ve iş hayatını durduran davalının haksız eylemleriyle girdiği maddi krizlerden yararlanılarak borçların tasfiyesi adı altında tehdit ve baskı ile protokol imzalandığını, bu protokolde 329,617,95 TL borcun kendisine zorla kabul ettirildiğini, davalıya herhangi bir borcu olmadığını, dava konusu bonolara ilişkin davalının akrabası olan … ile yapılan sözleşmeye dayanılmış olmasına karşın herhangi bir delil yokmuş gibi mahkemece karar verildiğini, davanın reddine karararında dayanılan protokolün taraflarınca hile, baskı ve gabin ile alınarak gerekli araştırma yapılmadan verilen kararın kaldırılması gerektiğini, anılan protokolün 2. paragrafında ödeme planını uyularak borcun tasfiyesi hususunda mutabık kalındığı hususuna değinilmiş ise de protokolün devamında herhangi bir ödeme planı mevcut olmadığını ve tasfiye adıı altında kendilerinden 329.617,95 TL bedelli bir bono daha alınarak bu protokolün imzalatıldığını, yetkilendirdiği avukat tarafından 21/01/2019 tarihindeki ön inceleme duruşmasında tanıkların açık kimliğini bildirmek üzere süre verildiği hususunun kendisine bildirilmediğini, mahkeme kararının bozularak tanık listelerini sunmak için kendisine imkan tanınmasını, dava dilekçelerinde belirtilen tapu kayıtları vd hususların celbedilmemiş olup eksik incelemeyle verilen kararın bozulması gerektiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu İİK 72. maddesine göre açılan istirdat davasıdır.Davacı hakkında 5 adet icra dosyasından dolayı icra takibi başlatıldığını belirtmiş, neticede 3 adet icra dosyası olan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. … E. … E. sayılı dosyalarında toplam 324.080,48 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin haksız olduğunu belirterek ödenen bedelin faiziyle birlikte istirdatını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili tarafından dosyaya 03.08.2017 tarihli protokol sunulmuştur. 03.08.2017 tarihli protokolün alacaklı …, borçlular … ve … arasında düzenlendiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. dosyalarından kaynaklı ödenen bedeller düşüldükten sonra kalan bakiye toplam borcun 329.617,95 TL olduğu konusunda anlaştıkları, bu kadar bedelli bir adet bononun alacaklıya verileceğinin kararlaştırıldığı, alacaklı vekiline teslim edilen bononun gününde ve tam olarak ödenmediği takdirde tüm borcun muaccel olacağı, hiçbir ihtara ve ihbara gerek kalmaksızın protokol kapsamında alınan bononun tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla icra takibine konu edileceği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyalarındaki işlemlere devam edileceği belirtilmiştir.Somut olayda davacı tarafından istirdat davası açılmış ise de; taraflar arasında 03.08.2017 tarihli protokolde davacı tarafından icra dosyasındaki borcun kabul edildiği, bakiye borç için yeniden senet düzenlendiği, mahkemece, 27.05.2019 tarihli duruşmada davacı vekiline protokole ilişkin imzanın müvekkiline ait olup olmadığı ve içeriğine itirazı bulunup bulunmadığı konusunda itirazlarını bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre verildiği, aksi takdirde protokol içeriği ve altındaki imzanın kabul edileceğinin ihtarına karar verildiği, ihtarat yapıldığı, bir sonraki celse 14.10.2019 tarihli duruşmada davacı vekili tarafından imzaya itirazlarının bulunmadığı beyan edilmiş olmakla protokoldeki imzanın davacıya ait olduğu anlaşılmıştır.Davacı tarafından istinaf dilekçesinde söz konusu protokolün hile, baskı, tehdit ve gabin ile alındığı ileri sürülmüş ise de HMK 357. Maddeye göre davada ileri sürülmeyen hususlar istinaf aşamasında ileri sürülemeyeceğinden davacı tarafından dava aşamasında bu iddialar ileri sürülmediğinden istinaf aşamasında değerlendirilmemiştir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/10/2019 tarih ve 2018/351 E., 2019/927 K. sayılı kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye TL harcın 215,45 TL’nin davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023