Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1823
KARAR NO: 2023/1310
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 15/10/2019
NUMARASI: 2018/245 E. – 2019/425 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 1990 yılında ticari faaliyetlerine başlayan … Grubu bünyesindeki firmalara 2006 yılında katıldığını, yüksek teknoloji ve Ar-Ge çalışmaları gerektiren, bayan ve çocuk çorapları ve seamless (dikişsiz ürün teknolojisi) ürün gruplarında, üretim ve pazarlama yaptığını, bunun dışında üretim faaliyetleri içerisinde, sütyen, saten, tül ve pamuklu gecelikler, pijamalar, modal ve pamuk iç giyim ürünleri, saf yün ve termal ürünler gibi bir çok ürün üreten şirketin %100 Türk sermayeli olduğunu, kurulduğu günden bu yana büyüyen iş hacminin, şirket merkezini ve lojistik departmanlarını değişik dönemlerde daha büyük alanda çalışmaya yönlendirdiğini, 2012 yılında İstanbul Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde toplam kullanım alanı 15.000 metrekare olan daha geniş bir alana taşındığını ve burada dikişsiz iç ve dış giyim üretme becerisine sahip yeni makine yatırımları yapılarak, ürün kalite ve modellerinde çok büyük yenilikler ve farklılıklar oluşturmayı başardığını ayrıca gecelik, termal içlik , sabahlık, sütyen, atlet, külot, tayt, pijama, korse, çorap, babydoll, mayo ve bikini gibi renkli ürün çeşitleriyle, bay, bayan ve çocuk ürünleri başta olmak üzere her zevke ve giyim tarzına hitap eden üretimler yaptığını, müvekkil firma ile davalının aynı sektörde ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 35. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibaresi Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “… şekil” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 05 / 06 / 08 / 16 / 22 / 33 / 34 / 36 / 37 / 38 / 39 / 40 / 42 / 43 / 44 / 45 Sınıflarında tescilli markaların da dahil olduğu 19 adet Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescilli markanın da sahibi olduğunu, davalı adına tescilli “…” markası müvekkil adına tescilli “…” markası ile aynı marka olduğunu, davalının markasının içerisinde “…” ibaresinin ingilizce “…” anlamına gelen genel kullanımlı basit bir sözcük olduğunu, “…” marka ibaresinin tanıtıcı unsurunun, doğrudan müvekkilinin markası olan “…” ibaresi olduğunu davalı adına tescilli “…” markasının müvekkil adına tescilli “…” markası ile aynı ve benzer mal ve hizmetleri kapsadığını, müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektörde gerek ulusal çapta gerek uluslararası çapta önde gelen tekstil firmaları arasında bulunduğunu ve tüketiciler nezdinde tanınır olduğunu “…” ibaresini ilk olarak 1986 yılında, halen müvekkili tarafından aktif olarak kullanılan “…” olarak tescil edilen markayla birlikte kullanılmaya başlandığını, 1997 yılında “…” markası ve solfej işaretli logosunun 25. Nice koduyla tescil edildiğini, 2003 yılında ise müvekkilinin haleln kullandığı renkli, solfej işaretini de barındıran “…” ibaresi taşıyan logosunun tescil edildiğini, TPE sicilinde tescilli olduğu nice kodlarıyla ilişkili tüm ticari işlerde özellikle tekstil sektöründe aktif olarak kullanıldığını, davalının 04.08.2017 tarihinde, “…” ibaresinin marka olarak tescili için TPE’ne başvuruda bulunduğunu, davalının 25. Nice sınıfında tescili “ayak giysileri” kategorisinde olduğunu, müvekkilinin 25.sınıfta ayak giysileri alanında olmasa da “…” markasını yıllarca çorap üretiminde de kullandığını, davalının markasının tescilli olduğu ürünler bakımından da ürünlerin benzer olması nedeniyle iltibas oluşturduğunu, davalı markasının ayakkabı, terlik, sandalet ürünlerinde tescilli olduğunu, davalının evvelce … başvuru numaralı “…” ibareli bir markanın tescili için de başvuru yaptığını, bu başvurunun TPE tarafından tescil edildiğini, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/153 Esas sayılı dosyası ile bu markaya ilişkin hükümsüzlük davası açıldığını ve mahkemece markanın hükümsüzlüğüne karar verildiğini, davalının davaya konu “…” markasının tescili başvurusunu yaptığı tarihte yine davalıya ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlük davasının devam ettiğini, bu nedenle davaya konu ” …” ibareli markanın, öncelikle kötü niyet nedeniyle hükümsüzlüğüne, mahkeme aksi kanaatte ise iltibas nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiklerini, devamla müvekkiline ait mallar ile davalı firmaya ait mallar arasında ortalama tüketiciler bakımından iltibas tehlikesinin mevcut olduğunu, ayrıca dava konusu markanın ibaresinin müvekkilinın markasıyla aynı ibareyi taşıdığını, hal böyleyken davalı yanın sair ticari kullanımları ile yaptığı kullanımların, yoğun maddi ve manevi emek sarf edilerek yaratılan “…” ibareli marka ile iltibas teşkil eden davalı yanın işbu dava ile hükümsüzlüğünü talep edilen … başvuru numaralı “…” markası bakımından tescil almasının ve müvekkili firma ürünleri ile iltibas teşkil eden ürünleri ticari faaliyetlerinde kullanmasının müvekkilini her geçen gün zarara uğurattığından bahisle, davalının … başvuru numaralı “…” ibareli markasının 3. kişilere devrinin önlenebilmesi için yargılama sonuçlanıncaya kadar geçerli olmak üzere ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin her türlü maddi ve manevi tazminat talep ve dava hakları ile bilcümle hukuki ve cezai hakları saklı kalmak kaydı ile; davalı adına tescilli … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına Dair Tebliğin 25. Sınıfında tescilli bulunan markasının öncelikle kötü niyetli tescil nedeniyle, mahkemenin aksi kanaate olması durumunda ise iltibas nedeniyle hükümsüzlüğüne ve sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sahibi olduğu markanın uzun yıllardır kullanıldığını, kullanımın tekstil alanında olduğunu beyan ederek, müvekkilinin … başvuru numaralı, 25 Nice sınıfında tescilli “…” markası ile iltibas oluşturduğu iddia etmesinin hukuki bir dayanağı olmadığını, davacı markasının maruf marka olmadığını, ayrıca dava konusu marka ile davacı markasının aynı sınıfta tescilli olmadığını, müvekkilinin markasının farklı faaliyet alanlarında ve ürün gamlarında yer aldığını bu nedenle de davacı markası ile iltibas oluşturmasının söz konusu olmadığını, davacının tescilinin Nice 25 sınıfta ayak giysileri alanında öncesinde tescilli iken sonradan yenileme yapılmadığı için tescilli olmadığını, davacının markasını ayak giysileri sınıfından kullanmak istemediğini yenileme iradesi göstermeyerek ortaya koyduğunu, müvekilinin markası ile aynı faaliyet alanında yer almayan markaların tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının faaliyet alanı olarak çorap, tayt, mayo, bikini gibi ürünleri ürettiğini, ayakkabı üreten müvekkilinin ürününün hiçbir şekilde iç giyim malzemeleri ile birlikte satışa sunulmadığını, farklı alanlardaki kullanım nedeniyle davacı ile müvekkilinin markalarının karıştırılma ihtimalinin de bulunmadığını, davacı tarafın tüketici nezdinde markanın ayırt ediciliğinin …, …, … harfleri üzerinde olduğunu iddia ettiğini, ancak markanın tasarımı olarak müzik notalarına vurgu yapıldığını ve bu vurgunun nota anahtarı ile iyice belirgin hale geldiğini, tüketici nezdinde algının “…” müzik notası şeklinde oluşturulduğunu, müvekkilinin markasında müzikal terimleri çağrıştıran bir ibare olmadığını, markanın kırmızı, şekil, mavi ve sarı renklerin kombinasyonu ile oldukça renkli bir yazım ile “…” harfinin üzerinde … ve … deseni verilmek sureti ile ayakkabı sektörüne ait bir marka olduğunun açıkça vurgulandığını, bu nedenle her iki markanın yan yana gelmesi halinde dahi yazım, karakter ve tüketicide oluşturduğu algı açısından farklı ürünlere ait olduğu algısının sabit olduğundan bahisle haksız ve hukuka aykırı olan davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “..Ortalama tüketici kitlesinin dikkati nazara alınarak markaların aynı sınıfta korunduğu ve kullanıldığı, davacının markaları ile davalının tescilli markası arasında bağlantı kurulması ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açabilecek derecede benzerlik olduğu ve iltibas yarattığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle davalının tek bir sınıfta , 25. Sınıfta markasının tescilli olması ve bu sınıf bakımından karıştırılma ihtimali oluşacağı sonucuna varıldığından markanın tamamen hükümsüz sayılması gerektiği anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamı, yukarıda izahı yapılan mevzuat hükümleri, bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde; davalıya ait markanın davacıya ait markalarla aynılık derecesinde benzer ibarelerden oluştuğu, markaların tescilli olduğu sınıfların da benzer olduğu dikkate alındığında markalar arası iltibas ve halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacının SMK hükümleri kapsamında sübut bulan davasının kabulü ile davalı adına tescilli … nolu “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacıya ait marka ile davalıya ait markanın birden fazla ayırt edici özelliği bulunduğunu ve karıştırılma ihtimalleri de bulunmadığını, müvekkiline ait “…” markasında bir çok renk kullanıldığını, davacının markasının ise siyah beyaz olduğunu, yazı karakterlerinin de farklı olduğunu, davalının markasında ayakkabıyı çağrıştıran sembol bulunduğunu, davacının marka logosunda ise müzikali çağrıştırır şekilde yapıldığını, “…” ibaresinin müzik notalarının ilk üçünü ifade ettiğini, tek bir kişi ya da tek bir markaya indirgenebilecek bir ibare olmadığını, markaların bıraktığı genel izlenim dikkate alındığında müvekkiline ait marka ile davacıya ait markanın birbirinden çok farklı ve karıştırılmayacak kadar fazla fark içerdiklerini,-Davacının markasını 25. sınıfta tescil ettirilmişse de kendi markası altında “iç çamaşırı, dış giysi, gömlek, tunik, hırka, eşofman, eldiven, şal, kapşon, ceket, mont, zıbın, pardesü, rüzgarlık, çorap…” üretimine ilişkin olduğunu, Müvekkilinin ise “… ” markası altında sadece ve sadece ayakkabı giyimine yönelik ayakkabı, terlik ve sandalet üretimi yaptığını, davacının diğer tekstil ürünleri arasında çorap da üretiyor olmasının aynı sınıfta aynı ürünlerin üretildiği anlamına gelmediğini, tek başına çorap, ayakkabı giyimini temsil etmediğinden kurulan hükmün açıkça hukuk ve hakkaniyet kurallarına aykırı olduğunu, markalar aynı sınıfta yer alsalar bile farklı alt gruplarda üretim yapıldığından iltibas tehlikesinden söz edilemeyeceğini, -Davacıya ait marka ile müvekkiline ait markanın birbiriyle karıştırılmasının ne ortalama tüketici algısı yönünden ne de uzmanlık sahibi tüketici yönünden mümkün olmadığını, eğer ortalama tüketici malı daha önceden alan ve bilen kişi ise davacı markanın sattığı pijama, pardesü, eşofman ile müvekkilinin sattığı ayakkabıyı ayırt edebileceğini, bu yönden karıştırılmayacağını kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; dava konusu her iki markanın da 25. Sınıfta alt ürün grubu olarak ayak giysileri alanında tescilli olduğunu, çorap, ayakkabı, sandalet ve atlet, fanila, külot, içlik, pijama gibi ürünlerin her mağazada birlikte satıldığını, herhangi bir mağazada yanyana bulunabilecek iki … markasının örneğin ayakkabı ve çorap yönünden iki ayrı … markasının varlığına müsaade edilmesi marka mevzuatından beklenen ticari faydanın tamamen yok edilmesi anlamına geleceğini, davalının marka ibaresinin ayırt edici unsurunun … olduğunu davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davalı adına kayıtlı … nolu … ibareli markanın aynı sınıfta ve aynı ürün grubunda tescilli … ibareli markalara iltibas teşkil etmesi nedeniyle hükümsüzlüğü talebine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup karar yukarıdaki sebeplerle davalı tarafça istinaf edilmiştir.Davacının TPE nezdinde, … kod numaralı “…” ibareli markanın 25. Sınıfta, … kod numaralı “…” ibareli markanın 25. Sınıfta, … kod numaralı “…” ibareli markan 05 / 06 / 08 / 16 / 22 / 33 / 34 / 36 / 37 / 38 / 39 / 40 / 42 / 43 / 44 / 45 . Sınıflarında, … kod numaralı “…” ibareli markanın 35. Sınıfta davacı şirket adına tescilli olduğu kayıtlardan anlaşılmıştır. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesi TPE nezdinde yapılacak başvurulara ilişkin nispi red sebeplerini saymış, birinci fıkrasında ise şu sebeplere yer vermiştir; “Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafindan ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali varsa … ” Bu maddede sayılan sebepler aynı zamanda madde 25 gereğince mahkeme tarafından hükümsüzlük kararı verilecek hallerdendir. Davalının davaya konu markası iki kelimeden oluşmaktadır. İkinci kelime İngilizce … manasına gelen basit bir sözcük olan “…” sözcüğüdür. İlk kelime ise davacı ile aynı olan “…” kelimesidir. Davacının markaları; “…” “…” ve “…”, Davalının markasının … başvuru numaralı “…” ibareli olduğu, davacı ve davalı tarafın markalarının aynı mal ve hizmet sınıfında kayıtlı olduğu, her iki tarafın markasında da esas unsurun “…” olduğu, dosya kapsamındaki görsellerde; davalı markasının da, … harflerinin büyük olarak yazıldığı, farklılıklar olsa da genel izlenim olarak farklılık oluşturmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay içtihatlarında belirtildiği üzere; karıştırılma (iltibas) tehlikesi hukuki bir kavram olup, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin ayrı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleri, bir markanın daha önce tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple ya aynı yada benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesidir. Her iki markada da “…” ibaresinin esas unsur olması, davalı markasının da, davacı markası gibi sundukları mal ve hizmetlerin aynı olması, nazara alındığında; davalı markasının ” …” şeklinde yazılması markaya ayırt edici özellik katmamaktadır. Ortalama tüketici iki markanın sahibinin aynı olduğunu, yada davalı markasının davacıya ait “…” markasının alt markası olduğunu veya grup şirket olduklarını düşüneceğinden, davalının “…” markasının davacıya ait markalara iltibas yaratacağı, davalının davacı markasının esas unsurunu oluşturan ….. kelimesinin baş harflerini büyük harflerle yazması nazara alındığında, ortalama tüketici nezdinde, seri marka izlenimi uyandıracağı açık olup, Sol Anahtarı’nın kullanılmaması, diğer benzerlikler sebebiyle her iki markanın farklı olduğu algısı yaratmadığından, davalı vekilinin markaların benzer olmadığına ilişkin bu konudaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarih ve 2018/245 E., 2019/425 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023