Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1806 E. 2023/1308 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1806 Esas
KARAR NO: 2023/1308
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 31/10/2019
NUMARASI: 2017/541 E. – 2019/270 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … A.Ş.’nin “…” ayırt edici unsurlu markaları altında toptan satış mağazacılığı alanında faaliyet gösteren, alanında tanınmış ve yüksek pazar payına sahip köklü bir firma olduğunu, davacı müvekkilinin 35.sınıfa dahil “toptan mağazacılık” alanında tescilli “…” markalarının sahibi olduğunu, yapılan yatırım ve tanıtım faaliyetleri sonucu “…” esas unsurlu markaların, Türkiye’nin önde gelen toptan market zincirinin adı haline geldiğini, müvekkili şirketin “…” esas unsurlu markalarla ilgili ilk tescilinin 2000 yılında gerçekleşerek, uzun yıllardır bu markaların günümüze istikrarlı şekilde kullanılageldiğini, davalının ise, müvekkili şirketin büyütüp, geliştirip tanınmış hale getirdiği markalarını taklit etmek sureti ile esaslı unsur olan “…” markasını kullanarak, “…” adı altında ticari faaliyet yürüttüğünü, Trabzon ili ve bağlı ilçelerinde işletmelere numara vermek suretiyle “…” ibaresinin kullanılmakta olduğunu, Kartal Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/231 Esas sayılı dosyası ile … hakkında dava açıldığını, söz konusu davanın 15.04.2014 tarihinde 2014/84 karar sayılı kararı ile kabul edildiğini, yerel Mahkeme’nin kararının Yargıtay 11.H.D.nin 2014/11679 Esas ve 2014/19705 Karar sayılı kararı ile onandığını ve 15.12.2014 tarihinde kesinleştiğini, yine Kartal Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde değişik dosyalarda davalarının kabul edildiğini ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, davalının, müvekkilinin tescilli markası ile iltibas yaratacak benzerlikte bir marka kullandığını, davalının “ …” ibaresini müvekkilinin faaliyet gösterdiği aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullandığını, müvekkiline ait “…” esas unsurlu markalar ile davalının ticari işletmesinin tabelasında kullandığı markaların aynı olduğunu, çünkü … ibaresinin malların satım hizmetinde ayırt edici olmadığını ve bu kullanımda esas unsurun “…” olduğunu, söz konusu markaların gerek kapsadıkları hizmet alanı, gerekse yarattıkları görsel algı bakımından ayniyet gösterdiğini, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olmasının kelimeler arasındaki görsel farklılığın etkisini de ortadan kaldırdığını, davalının kullandığı “… ” ibaresini, müvekkilinin “…” markasının görselini taklit etmek sureti ile kullandığını, davalının kötü niyetli olarak “…” markalarına tecavüz ettiğini ve iltibas yaratmak sureti ile haksız kazanç elde etmekte olduğunu belirterek, davalının, davaya konu “… ” ibarelerini tek başına yahut sair tali unsurlar ile birlikte, müvekkilinin tescilli “…” ayırt edici unsurlu markaları kapsamındaki hizmetler üzerinde kullanmaya devam etmesi halinde ortaya çıkabilecek telafisi imkansız zararlar dikkate alınarak, SMK 159 ve HMK nın ilgili hükümleri kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davalının davaya konu … ibareli işletmesinde, tabelalarında bu markayı kullanmasının, tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte bu markayı taşıyan ürünleri üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının,sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesi ve men edilmesini, davalının, davaya konu … ibaresinin, müvekkili şirketin davaya dayanak marka tescil ve başvuruları kapsamında yer alan ürünler üzerinden tek başına yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullandığı ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evraka el konulmasına, toplanmasına ve el konulan her türlü malzemenin dava sonuna kadar emin bir yerde muhafaza altına alınması hususunda tedbiren karar verilmesini, davalının davaya konu … ibaresini müvekkili şirketin tescilli markalarının bulunduğu sınıflar kapsamındaki hizmetler üzerinden tek başına yahut sair tali unsurlar ile birlikte kullanmasının, bu markalar altında ürün üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının müvekkili aleyhinde marka tecavüzü ve haksız rekabet yarattığının tespitine, marka tecavüzü ve haksız rekabet teşkil eden fiillerin önlenmesine, durdurulmasına ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, bu cümleden olmak üzere davalının davaya konu … ibaresini müvekkili şirketin tescilli markalarının bulunduğu sınıflar kapsamındaki ürün ve hizmetler üzerinde tek başına yahut tali unsurlar ile birlikte taşıyan ürünleri üretmesinin, ürettirmesinin, satmasının, sağlamasının, dağıtımını yapmasının, satışa arz etmesinin, ithal ya da ihraç etmesinin, elde bulundurmasının, satışa arz etmek üzere depolamasının, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlarla kullanmasının ve bu markaları taşıyan ürünlerin reklam, promosyon ve tanıtımını yapmasının önlenmesine ve men edilmesine, davalının tedbiren el konulan her türlü ürünler, ambalajlar, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının ve işbu dava neticesinde verilecek esas hükme aykırı şekilde, iletilen, satılan, sağlanan, dağıtılan, satışa arz edilen, ithal ya da ihraç edilen, elde bulundurulan, satışa arz etmek üzere depolanan, internet üzerinde yahut sair mecralarda bu amaçlar ile kullanılan reklam, promosyon ya da tanıtımı yapılan her türlü ürün, ambalaj, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela ve sair her türlü tanıtım malzemesi, basılı evraklar, faturalar ve benzeri her türlü ticari evrakının da el konularak, esasa ilişkin hükmün kesinleşmesine müteakip imhasına, esastan da karar verilmesine, davalı aleyhine verilen Mahkeme kararının, masrafları davalı tarafından karşılanmak üzere ilgililere tebliğ edilmesine ve kamuya yayın yoluyla duyurulmasına, kullanımın ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan 16.06.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava açma süreleri yönünden değerlendirildiğinde hak düşürücü sürelerin dolduğunun anlaşılacağını, hak düşürücü sürelerin geçmiş olması hasebiyle davanın usulden reddini talep ettiklerini, tabelalarında “…” ibaresi bulunmadığı için açılan davanın hukuka aykırı olduğunu, tabelalarında “… ( … logosu içinde)”, “…”, “her zaman yanınızda”, “…” yazdığını, davacının işbu davayı açmasında menfaati olmadığı gibi alakasız şekilde kanun yolu ile ticari hayatlarında ve güncel yaşamlarında huzursuzluk yarattığını, bu konudaki tazminat haklarını saklı tuttuklarını, açılan dava haksız ve hukuka aykırı olduğu için davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “davacı vekilinin sunduğu fotoğraf, davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu fotoğraf ile davalıya ait iş yerinde keşif sırasında çekilen fotoğraf birlikte değerlendirildiğinde, Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait … dükkanında “…” ibaresinin işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, keşif sırasında iş yeri tabelasında “…” ibaresinin mevcut olmadığı, ancak davacı tarafça sunulan fotoğraf ile davalı tarafça cevap dilekçesi ekinde sunulan ve keşif sırasında çekilen fotoğrafların aynı fotoğraflar olduğu, davalının sunduğu fotoğrafta ve keşif sırasında çekilen fotoğrafta tabelada “…” ibaresinin yazılı olduğu kısmın boyanarak kapatılmış olduğunun belli olduğu, ayrıca iş yerinde bulunan ürün etiket broşürü ve poşet üzerinde “…” ibaresinin kullanıldığı, “…” harfi yerine dans eden insan figürlerinin koyulduğu, bu kullanım şeklinin de davacının markalarının esas unsuru olan “…” ibaresi ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğu, davacının 35. sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35. sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu nedenle markaların karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, benzer konuda daha önce görülen davalarda, markaların karıştırılma ihtimali bulunduğuna dair verilen kararların Yargıtay’dan geçerek onandığı, bu durumun davacının marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı tarafın ” …” esas unsurlu markaları ile toptan satış faaliyeti gösterdiğini ” … ” markalarının sahibi olduğunu, markanın tanınmış marka olduğunu belirterek, davalının “…” ibaresini kullandığını bu nedenle “… ” ibaresinin önlenmesini ve menini talep ederek eldeki davayı açtığını, davanın kabulüne karar verildiğini, taleple bağlılık ilkesi gereği eldeki davada öncelikle değerlendirilmesi gereken hukuki durumun davacının taleplerinin hukuki ve hakka uygun olup olmadığı olduğunu, davacının … markasının kendi tanınmış markası olduğunu iddia ettiğini ancak “… ” markasının TPE’de dava dışı …San. ve Tic. A.Ş adına kayıtlı olduğunu ve davacının tanınmış markası olmadığının tespit edildiğini, yani davacının davayı açmakta menfaati bulunmadığını,-“…” ibaresi davacının tanınmış markası olsa idi dahi bu kez, davacının “…” değil davaya konu “…” ibaresinin önlenmesini ve men edilmesini talep etmiş olması nedeniyle, taleple bağlılık gereği Sayın Mahkemece “…” ibaresinin men’ine karar vermesinin hukuka uygun olmadığını, taleple bağlılık ilkesi gereği davacı yanın bu taleplerinin reddi gerektiğini, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, … markasının davacının tanınmış markası olmadığı açık olduğu halde , Mahkemece davacının olduğunu kabul edilecekse, davacının sahibi olduğu “…” değil de hak sahibi olmadığı “…” ibaresinin men’ini talep etmesi nedeniyle de davanın usülden reddi gerektiğini,-Davacının “ … ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığı görüldüğünde, Mahkemece, davacının diğer talepleri haklı kabul edilmiş olsa dahi, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, ” Davalının ticaret unvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından ticaret sicilinden ticaret unvanının terkini talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına” şeklindeki hükmünün istinafının gerektiğini, Davacı tarafın ticaret sicilinden kolaylıkla bilgi sahibi olabileceği konudaki talebini şarta bağlamasının hukuk düzeni açısından korunamayacağını, reddedilmesi gerektiğini, -Davanın açıldığı tarihte müvekkillerinin tabelada veya iltibas yaratacak başka şekilde … markasını kullandığına dair hiçbir delil bulunmadığını, … figürlü … ibaresinin bile … ifadesi olmadan asla kullanılmadığını, dava tarihi itibariyle, tabelada ve ürünlerde ne … ne de … ibaresinin kullanılmamış olduğunu, keşif ve talimat bilirkişi delili de dahil olmak üzere birden fazla bilirkişinin kullanım olmadığına, marka hakkı kullanımına tecavüz olmadığına ve dahi iltibas olmadığı delillerine karşı davacı tarafın dava tarihinden çok daha önce çekilmiş bulunan fotoğraflara göre hukuka uygun bir şekilde karar verilemeyeceğinin açık olduğunu, davacı tarafın tespitlerinin dava tarihinden neredeyse 6 ay ya da 1 yıl önce olduğunu, icra tespitlerinde dahi davacı yanın sürekli bu davalarına maruz kalan müvekkillerinin, 2016 yılındaki haciz/infaz işlemleri sırasında kimi Bakkallardaki tabeladan … ibaresini silme, yeni tabela siparişi verdikleri ve hatta kiminin devir v.s gibi işlemler de dahil olmak üzere komple tabelayı değiştirdiği de tek tarafla tanzim edilen haciz tutanaklarından anlaşıldığını, dava açıldığı sırada tabelada … ibaresinin kullanımının mevcut olmadığını, her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilmesi gerektiğini, … ibaresinin tabelada veya ürünlerde dava açılışı sırasında kullanıldığını iddia eden tarafın dava açmaya yakın, makul süre içerisinde davalının kullanımını tespit etmesi gerektiğini, makul sürenin de uygulama ve hakkaniyete göre en fazla dava tarihinden önceki 6 ay ve üzeri şeklindeki süreler olamayacağını, davadan çok önceki tarihlerdeki haciz sırasında vekili bulunmayan davalıların haciz tehdidi sırasında sağlıklı beyanda bulunamayacağının da açık olduğunu, kendi başına, yeterli delil sayılamayacağını, müvekkilinin hiçbir zaman “…” ibaresini tek başına kullanmadığını, tabelalarında “… (… logosu içinde)”, “…”, “her zaman yanınızda”, “… ” ibareleri birlikte kullanıldığını,-“…” markasının TPE’de dava dışı …. A.Ş adına kayıtlı olduğunu,-Davacı tarafın, davalı-müvekkillerin “…” markasını kullanarak, “…” adı altında ticari faaliyet yürütmekte olduğunu iddia edip talebini buna göre oluşturduğunu, kabul anlamına gelememekle birlikte müvekkillerinin … ibaresinin önünde … ibaresini kullanıyor olsa dahi her iki marka arasında marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin varlığının söz konusu olmayacağını, … markasının davacının tanınmış markası olmadığı gibi, müvekkilinin kullanımının da davacının dava dilekçesinden de anlaşılacağı gibi kabulünde olduğu üzere “…” değil “…” şeklinde başkalaştırılmış olduğunu, eldeki davada davalı, dava aşamasında, … ifadesini başkalaştırmak suretiyle dahi kullanmamış olduğunu, -Davacı markasının hem tanınmış marka olmayıp, bir yandan da zayıf marka olduğu ortada olduğuna göre … ibaresi ile … ibaresinin karıştırılma ihtimalinin olması da haksız rekabetin varlığı da kabul edilebilir olmadığını, hiçbir zaman “…” markasını tek başına kullanmış olmadığını, Davacının kullandığı “ …” esaslı unsurunun, zayıf bir marka olduğunu, Davacı şirket açısından tanınmışlığı olmayan bir markanın, coğrafi işaretler ve dans eden insan figürleri ile tamamen farklı bir görüntü içeren görüntü ile iltibas yaratmasının da imkansız olduğunu, Trabzon Büyük Şehir sınırları içerisinde sadece bir adet davacı Mağazası bulunmakta buna karşın yüzlerce … bulunmakta olduğunu, -Gerekçenin son paragrafında “…Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalıya ait … dükkanında “…” ibaresinin işletme adı olarak ve markasal olarak kullanıldığı, keşif sırasında iş yeri tabelasında “…” ibaresinin mevcut olmadığı, ancak davacı tarafça sunulan fotoğraf ile davalı tarafça cevap dilekçesi ekinde sunulan ve keşif sırasında çekilen fotoğrafların aynı fotoğraflar olduğu, davalının sunduğu fotoğrafta ve keşif sırasında çekilen fotoğrafta tabelada “…” ibaresinin yazılı olduğu kısmın boyanarak kapatılmış olduğunun belli olduğu, ayrıca iş yerinde bulunan ürün etiket broşürü ve poşet üzerinde “…” ibaresinin kullanıldığı, “…” harfi yerine dans eden insan figürlerinin koyulduğu, bu kullanım şeklinin de davacının markalarının esas unsuru olan “…” ibaresi ile görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğu …” şeklindeki tespit ve buna dayalı taktir ile eksik inceleme sonucu hüküm oluşturulmuş olduğunu, …” ibaresinin (ki dava tarihinde … ibaresinin tabelalardan silinmiş olduğu keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu ile sabit) iltibasa sebep olmayacağının bilirkişi raporlarında da tespit edildiğini, sunulan fotoğrafların davadan 6 ay ile 12 ay öncesi arasında yapılan tespitler olduğunu, dava açıldığı zamanki şartlara göre değerlendirme yapılması gerektiğini,-İşletmenin Tabela dahi başka hiçbir yerinde … ibaresi bulunmazken, usul hukuku açısından terditli talep oluşturulabilecek idiyse de şartlı talep oluşturulamayacağından davacının “… ibaresinin ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine” şeklindeki talebinin yerinde olmadığı açık olduğundan, ” ticaret unvanında … ibaresinin kullanılmadığı anlaşıldığından bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığı şeklindeki” hüküm yerine, bu talebinin reddedilmesi ve bunun sonucunda da davanın kısmen kabulü şeklinde hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Dava dilekçesi birlikte sundukları fotoğrafların, davalının, dava açılış tarihinde kullandığı tabelaların görüntüleri olduğunu, bu görüntülerin çekilmesinin hemen sonrasında davayı açtıklarını, fotoğrafta “… ” ibaresinin bulunduğunun belirtildiğini, davalı taraf, davaya dayanak gösterilen fotoğrafların güncel olmadığına ilişkin iddiasını ispatlayamadığını, Davalının açıkça Müvekkiline ait markanın esas unsuru olan … ibaresini kullandığını ve SMK’da açıklanan şekilde marka hakkına tecavüz gerçekleştiğini, davalı tarafın “ …” ibaresinin esaslı ve belirleyici unsurunun … olduğu iddiaları gerçeklerden çok uzak olduğunu, “…” ibaresinin iş yerinin faaliyetini göstermekte olup malların satım hizmetinde ayırt edici unsuru olmadığını ve bu kullanımda esas unsurun “…” olduğunu, ayrıca “… ” ibaresini Müvekkilinin faaliyet gösterdiği aynı sektörde ve aynı hizmet sınıfında kullanmış olduğunun tespit edildiğini, Davalının, “şartlı talep oluşturulamayacağından davanın kısmen reddi ve kısmen kabulüne karar verilmelidir” şeklindeki iddialarının da yersiz olup dava dilekçesindeki taleplerinin açık olduğunu, davalıların istinaf başvurularının tümüyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile, önlenmesi ve durdurulması istemlidir. Davacı; kendi adına tescilli “…” esas unsurlu markaların davalı tarafından aynı hizmet ve mal sınıfında iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını iddia etmiş, davalı iddiaları inkâr etmiş, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karar yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dosyaya Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtları getirtilmiş olup, incelendiğinde; … numaralı “…” ibareli markanın 17.07.2000 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı ” …” ibareli markanın 07.06.2004 tarihinde 5 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 01.06.2006 tarihinde 5 ve 41.sınıflarda, … numaralı “… ” ibareli markanın 09.05.2006 tarihinde 5, 16 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 19.02.2008 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “… ” ibareli markanın 14.04.2009 tarihinde 16, 38 ve 41.sınıflarda, … numaralı “…” ibareli markanın 27.08.2012 tarihinde 35.sınıfta, … numaralı “…” ibareli markanın 17.05.2016 tarihinde 35.sınıfta, 2016/38741 numaralı “…” ibareli markanın 13.12.2017 tarihinde 35 ve 36.sınıflarda, … numaralı “… ” ibareli markanın 18.04.2017 tarihinde 35.sınıfta davacı şirket adına tescil edildiği anlaşılmıştır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 29. maddesinde marka sahibinin izni olmaksızın, tescilli olan marka ile aynı olan herhangi bir işaretin tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak tanımlanmıştır. Yine Sınai Mülkiyet Kanununun 149. maddesinde marka hakkına tecavüz edilen marka sahibinin fiili tecavüzün olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün durdurulmasını, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılmasını, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceği düzenlenmiştir.Türk Ticaret Kanununun 55. maddesinde ise dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışların haksız rekabet olduğu belirtilmiştir. Dosyaya davacı vekili tarafından sunulan fotoğraflar, aldırılan bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacı adına kayıtlı “…” ibareli markanın, davalı tarafından işletme tabelasında “…” şeklinde kullanıldığı, daha önce dosyaya fotoğraflarda tabelada markalar arasında şekilsel bir benzerlik olmasa da, birbirlerine fonetik olarak eşdeğer oldukları ve aralarında kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, davacı markası ile davalı kullanımındaki esas unsurun ”…” ibaresi olduğu, davalı kullanımındaki ”…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olduğu ve markaya bir ayırtedicilik katmadığı, davacının 35. sınıfta tescilli olan markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tescilli oldukları sınıf ile aynı olan 35. sınıfa dahil hizmetlerde davalı tarafından aynen kullanıldığı, bu durumun ortalama tüketici nezdinde iltibasa yol açabileceği, sonuç olarak Trabzon ilinde faaliyet gösteren davalının, kendisine ait … dükkanında “…”ibaresini işletme adı olarak markasal nitelikte kullanmaktan ibaret eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalıların iş yerinde tabela, plastik poşet ve tanıtım afişlerinde kullandıkları, davacının diğer talepleri yönünden kullandıkları ispatlanamamıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1883 Esas, 2021/2744 Karar, 2012/231 Esas, 2014/19705 Karar, 2012/232 Esas, 2014/18767 Karar, 2014/11689 Esas, 2014/18693 Karar sayılı ilamları).Davacı vekilince dava dilekçesinde, ”Kullanımın ticaret sicilinde unvan kaydı bulunması halinde terkinine,” şeklinde talepte bulunulmuş olup, Mahkemece; ”davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı” gerekçesiyle bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; ayrı bir dava şeklinde görülebilen ve somut dava yönünden objektif dava yığılması şeklinde değerlendirilmesi gereken söz konusu talebin, eldeki dava açıldıktan sonra konusuz kalmadığı, zira Mahkemenin kararında da vurgulandığı gibi, davalının tescilli ticaret unvanının bulunmadığı, bu sebeple somut talebin reddine karar verilmesi gerekirken, ”karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesinin hatalı olduğu, bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu yönden yerinde olduğu anlaşılmıştır.Yukarıda açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılmasına, davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini işyeri tabelasında, plastik poşetlerde ve tanıtım afişlerinde kullanmak sureti ile marka hakkına tecavüz ettiğinin ve haksız rekabette bulunduğunun tespitine, kullanımların önlenmesine, naylon poşet ve tanıtım afişinde kullanımların refine, bu kapsamda el konulmasına ve hüküm kesinleştiğinde imhasına ancak davalının tabeladaki kullanımına son verdiği, bu kullanım yönünden ref talebinin konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davalının ürünler ve başkaca tanıtım vasıtalarında, ambalajlarda kullanımı bulunmadığından, diğer davacı taleplerinin reddine, hüküm özetinin masrafın davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına, davacının, davalının ticaret ünvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, ticaret ünvanının terkini talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak, kazanılmış haklar saklı tutularak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,2- İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 31/10/2019 tarih, 2017/541 E., 2019/270 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,3/a- Davalının davacıya ait “…” esas unsurlu tescilli markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresini iş yeri tabelasında, plastik poşet ve tanıtım afişlerinde markasal olarak kullanmak suretiyle davacının marka haklarına TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, 3/b- Davalının plastik poşetlerde ve tanıtım afişlerinde kullanımı devam ettiğinden men ve refine ve karar kesinleştiğinde imhasına, tabelalara yönelik ref talebi konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 3/c- Hüküm özetinin masrafın davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de yayın yapan bir gazetede ilan edilerek kamuya duyurulmasına, 3/d- Davalının ticaret ünvanında “…” ibaresini kullanmadığı anlaşıldığından, bu kısma yönelik davanın ve davacı tarafın sair taleplerinin reddine,4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile 238,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 peşin harç, 4,60 TL vekalet harcı, 253,80 TL keşif harcı, 2.300,00 TL bilirkişi reddiyatı, 178,70 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.800,00 TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 1.400,00 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yargılama gideri yapmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre marka hakkına tecavüz davası nedeniyle 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,5/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 31,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 180,10 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,5/c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023