Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1803 E. 2021/928 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1803
KARAR NO: 2021/928
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2018/759 E. 2019/964 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesi ile; Davalılar tarafından aleyhine icra takibine konu edilen, 75.000 TL bedelli çeki dava dışı … ile ortak işlettikleri cafe de bulunan kasadan …’nun alarak imzalayıp davalı …’a verdiğini, …’ında ciro ile çeki … Ltd Şti’ne verdiğini ve davalılar tarafından aleyhine icra takibi başlatıldığını, çekteki imzanın kendisine ait olmadığını, davalılar aleyhine suç duyurusunda bulunduğunu, şirket ortağı … hakkında Bakırköy 43. Asliye Ceza Mahkemesin’e açılan davanın derdest olduğunu, Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nde alınan bilirkişi raporunda çekteki imzanın kendisine ait olmadığının açıklandığını, takip konusu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, çekin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır. İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın hukuki niteliği itibariyle İİK 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olduğu, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında davalı … tarafından davacı aleyhine … Hasköy şubesine ait 30/11/2017 keşide tarihli … seri numaralı 75.000 TL’lık çeke dayalı olarak 73.580,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 81.416,27 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı, alacaklı …’ın takip konusu alacağını Büyükçekmece … Noterliği’nin 12/03/2018 tarih … yevmiye numaralı temlik sözleşmesi ile davalı … Ltd Şti’ne devrettiği, Bakırköy 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/828 esas sayılı dosyası üzerinden tanzim edilen 25/02/2019 tarihli raporla “incelemeye konu çekteki imzanın davacı …’in eli ürünü olmadığı” nın tespit edildiği, toplanan deliller sonucunda; icra takibine konu edilen … Hasköy Şubesine ait 30/11/2017 keşide tarihli … seri numaralı 75.000 TL’lık çekte keşideci adına atılan imzanın davacı …’in eli ürünü olmadığı, mutlak def’i olan sahtelik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davacının kendi imzasını taşımayan icra takibine konu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiştir. Davalı şirket yetkilisi istinaf dilekçesi ile; Bakırköy 43. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyası incelendiğinde sanık …’nun “davacı … ile ortak olduklarını, davaya konu çekleri davacının bilgisi dahilinde borçları ödemek amacı ile düzenlendiğini, haberinin olduğunu, düzenlenen çeklerin bir kısmının ödendiğini, ekonomik kriz sebebiyle bir kısım çeklerin de ödenemediğini” beyan ettiğini ve yargılama neticesinde beraat ettiğini, 1-Kararda bahsi geçen Bakırköy 2. icra Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu belirtilen dosyanın, İcra Ceza Mahkemesi’nde karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle açılan dava olup, bilirkişi raporunun emsal imzalar toplanmadan, eski tarihli imzalar araştırılmadan, basit şekilde imza incelemesi yapılarak alındığını, davacı borçlunun yasal süresinde İcra Hukuk Mahkemesi’ne imza inkarı davası açmadığını, kararda maddi hata yapıldığını, mahkemece dosyada eksik imza incelemesi ile hüküm kurulduğunu, 2-Dava konusu icra takibi nedeniyle haciz konulan taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde üzerinde çok sayıda haciz bulunduğu, hacze konu icra takiplerinde alacağın kaynağının çoğununda çek olduğu, çeklerin altındaki imzaların farklı farklı olduğu halde takiplere itiraz edilmediği için kesinleştiğinin görüldüğünü, mahkemeye sunduğu dilekçedeki icra dosyalarının celbi gerekirken celp edilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, -Ceza dosyasında ismi geçen …’nun davacının ortağı olup, birlikte açtıkları işyeri sebebiyle borçlandıklarını, söz konusu çeklerin davacının bilgisi dahilinde borçları sebebiyle düzenlendiğini ve çeki düzenleyen ile davacı arasında zımni vekalet ilişkisi olduğundan, davacının çek altındaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile borcunu ödemekten imtina edemiyeceğini, mahkeme kararı ile kötüniyetli borcunu ödemek istemeyen borçlunun korunmuş olacağını, mahkemece bankadaki ödenen çek fotokopileri ve taşınmaz üzerindeki hacze konu edilen icra dosyalarındaki çek örneklerinin celbedilerek tüm çekler ile birlikte mukayeseli imza incelemesi yapılması gerekirken yapılmadığını, 3-Davacı taraf kendisinin dolandırıldığını iddia etmiş ise de, buna ilişkin bir ceza dosyası vs. de bildirilmediğini, mahkemenin soyut iddialara istinaden davanın kabulüne karar verdiğini, izah edilen nedenlerle istinaf talebinin kabulü ile kararın kaldırılmasına eksik yargılama ile karar verildiğinden, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine iadesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalı … tarafından aleyhine başlatılan, temlik sözleşmesi ile diğer davalı … Ltd Şti’ne devredilen, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu … Hasköy şubesine ait 30/11/2017 keşide tarihli … seri numaralı 75.000,00 TL tutarlı çekteki imzanın kendisine ait olmadığından bahisle, davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; icra takibine konu edilen … Hasköy Şubesine ait 30/11/2017 keşide tarihli … seri numaralı 75.000 TL lik çekte keşideci adına atılan imzanın davacı …’in eli ürünü olmadığı tespit edildiğinden ve mutlak def’i olan sahtelik iddiası herkese karşı ileri sürülebileceğinden, davacının kendi imzasını taşımayan icra takibine konu çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bakırköy 15. İcra Dairesi’nin 2017/21188 takip sayılı dosyasında; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden alınan 2017/498-504 Esas ve Karar sayılı ihtiyati haciz kararı uyarınca, … İnşaat Yetkilisi … tarafından, borçlu/davacı … aleyhine 21/12/2017 tarihinde … Hasköy Şubesi’ne ait 30/11/2017 keşide tarihli, … seri numaralı 75.000,00 TL tutarlı, keşidecisi …, lehtarı … Gıda Şirketi olan çekten dolayı 73.580,00 TL’nın tahsili için kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, ödeme emrinin 25/12/2017 tarihinde tebliğ edildiği, itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiği, alacaklı …’ın takip konusu alacağını Büyükçekmece … Noterliği’nin 12/03/2018 tarih … yevmiye numaralı temlik sözleşmesi ile davalı … Ltd Şti’ne devrettiği, icra dosyasının incelenmesinden tespit edilmiştir. Bakırköy C. Baş Savcılığı’nın 2018/79724 soruşturma, 2018/31050 esas ve 2018/22350 iddianame numaralı soruşturma evrakının incelenmesinden; …’nun 05/09/2018 tarihinde C. Savcısına verdiği ifadede; “… Şirketi’nin %50 hissesinin devri konusunda … ile oğlu …’nun anlaştıklarını, işletme başarısız olunca resmi devir yapılmadığını, 350.000,00 TL ve 150.000,00 TL kredi çekerek şirkete verdiğini, … çeklerinin karşılığını muhataplarına ödeyerek …’e teslim ettiğini, dosyaya ibraz edilmiş olan çeklerin yazı kısımlarını doldurup müşteriye verdiğini, ancak çek altındaki imzaların kendisine ait olmadığını” beyan ettiği, Bakırköy C. Baş Savcılığı’nca 01/10/2018 tarihinde …’in şikayeti sebebiyle, şüpheli … hakkında “müştekiye ait çek koçanlarını doldurup iş yaptığı kişilere dağıtmak şeklindeki eyleminin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu kanaati ile 5237 Sayılı Kanun’un 204/1 ve 53. maddesi uyarınca cezalandırılması” talebi ile kamu davası açıldığı, dosyada alınan 28/09/2018 tarihli Grafoloji ve Adli Tıp Uzmanı bilirkişi raporundan mahkeme dosyasına konu olmayan 3 adet çekteki imzaların davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği görülmüştür. 1-Bilirkişi raporu başlıklı belge aslının davacı vekili tarafından dosyaya sunulduğunun 24/10/2019 tarihli oturumda zapta geçirildiği, raporun ilk satırında; “Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/828 Esas sayılı dosyasına ilişkin olduğu”nun belirtildiği, ancak mahkemece ilgili dosyaya müzekkere yazılarak rapor aslının veya tasdikli suretinin getirtilmediği, raporda incelenen çekin dava ve takibe konu çek olduğu, … imzalarını havi, 05/06/2018 tarihli, hakim onaylı iki sayfa istiktap tutanağı, …’a ait bila tarihli Bankacılık İşlemleri Sözleşmesi ve imza belgesi asılları, mahkemeye hitaben yazılmış 25/06/2018 tarihli ve bila tarihli dilekçe, … bankası Güneşli Şubesine ait 09/06/2010 tarihli ödeme planı aslı, … Bakırköy Şubesi’ne ait 19/09/2016 tarihli … Kredi Sözleşmesi, ödeme planı ve taahhütname asılları, 19/09/2012 tarihli ihya başvurusu ve dilekçe asılları, SGK hitaplı 07/10/2016 tarihli dilekçe, yapılandırma başvuru formu ve ödeme planı asılları, 27/11/2008 tarihli sağlık karnesi talep formu asılları, 12/12/2004 tarihli Bağ-Kur giriş bildirgesi aslının karşılaştırmaya esas alındığı dosyanın incelenmesinden tespit edilmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca, imza incelemesinde tatbike medar imza örneklerinin, incelemeye esas belge tarihinden öncesine ait ve en yakın tarihli olması gerekir. Bilirkişi tarafından, imza incelemesine karşılaştırma belgesi olarak alınan … bankası Güneşli Şubesine ait 09/06/2010 tarihli ödeme planı aslı, … Bakırköy Şubesi’ne ait 19/09/2016 tarihli … Kredi Sözleşmesi, ödeme planı ve taahhütname asılları, 19/09/2012 tarihli ihya başvurusu ve dilekçe asılları, SGK hitaplı 07/10/2016 tarihli dilekçe, yapılandırma başvuru formu ve ödeme planı asılları, 27/11/2008 tarihli sağlık karnesi talep formu asılları, 12/12/2004 tarihli Bağ-Kur giriş bildirgesi aslı, davaya konu 30/11/2017 keşide tarihli senet tarihinden önceye ilişkin olduğu gibi, … Bakırköy Şubesi’ne ait 19/09/2016 tarihli … Kredi Sözleşmesi ve SGK hitaplı 07/10/2016 tarihli dilekçe, yapılandırma başvuru formu ve ödeme planı asılları keşide tarihine yakın tarihli olduğundan, davalı vekilinin; raporun emsal imzalar toplanmadan, eski tarihli imzalar araştırılmadan, basit şekilde imza incelemesi yapılarak alındığı ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı görülmekle reddi gerekmiştir. Bilirkişi raporu başlıklı belge aslının davacı vekili tarafından dosyaya sunulduğunun 24/10/2019 tarihli oturumda zapta geçirildiği, raporun ilk satırında; “Bakırköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/828 Esas sayılı dosyasına ilişkin olduğunun” belirtildiği, ancak mahkemece ilgili dosyaya müzekkere yazılarak rapor aslının veya tasdikli suretinin getirtilmediği sabit ise de; raporun verildiği mahkemenin sıfatının raporun sıhhatine etkisi olmadığından, davalı tarafça raporun dosyadaki aslı gibi olmadığı yada sahte olduğu iddiası ileri sürülmediğinden, bu yöne ilişkin istinaf sebebinin de reddine karar verilmiştir. 2-Davalı taraf; dava konusu icra takibi nedeniyle haciz konulan taşınmazın tapu kaydı üzerindeki onlarca haczin sebebinin çoğunun çek olduğu, çeklerin altındaki imzaların farklı olduğu halde takiplere itiraz edilmediği için kesinleştiğinin görüleceği, mahkemeye sunduğu dilekçe gereğince bu icra dosyalarının celbi gerekirken celp edilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, -Ceza dosyasında ismi geçen …’nun davacının ortağı olup, birlikte açtıkları işyeri sebebiyle borçlandıklarını, söz konusu çeklerin davacının bilgisi dahilinde borçlar sebebiyle düzenlendiğini, çeki düzenleyen ile davacı arasında zımni vekalet ilişkisi olduğunu, davacının çek altındaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile borcunu ödemekten imtina edemiyeceğini, mahkeme kararı ile kötüniyetle borcunu ödemek istemeyen borçlunun korunmuş olacağını, bankadan, ödenen çek fotokopileri ve taşınmaz üzerindeki hacze konu icra dosyalarındaki çek örneklerinin celbi ile tüm çekler üzerinde mukayeseli imza incelemesi yapılması gerekirken yapılmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/06/2019 tarih ve 2017/2-2422 Esas, 2019/650 Karar sayılı kararı ve aynı yöndeki çok sayıda kararında belirtildiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129/1-d-e. maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalının savunmasını somutlaştırma yükünün gereğidir. (Pekcanıtez, Pekcanıtez Usul, s.1237-1239). Dava dilekçesinin davalıya tebliğinde, davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceğinin ihtar edilmesi gerektiği HMK’nın 122. maddesinde düzenlendikten sonra aynı süreye “cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde tekrar yer verilerek “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır…” şeklinde düzenleme yapılmış, HMK’nın 122. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere cevap süresi, kanunla düzenlenmiş, kesin bir süre hâline getirilmiştir. HMK’nın “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 128/1. maddesine göre; “süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. 6100 sayılı HMK’nın “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. 6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. 6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. Özetle; 6100 Sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de cevap dilekçesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137 ve 140. maddelerinde ise; 119 ve 129. maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi, dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması hâlinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir. Dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan delil gösterilmesi” başlıklı 145. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Sözü edilen maddede tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145. maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması hâlinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir. Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145. maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması hâlinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza tarafların 145. madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Özekes, Pekcanıtez Usul, s.1339). Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmeden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, 145. maddesi ile getirilen istisnanın, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân tanınmasını içermemektedir. Davalı … Ltd. Şti yetkilisi usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen, süresi içinde cevap vermemiş, delil dilekçesi sunmamış, ön inceleme oturumuna katılmamamış olup, 23/10/2019 havale tarihli dilekçesinde; İstanbul, Bakırköy İlçesi … Mah. … ada, … parsel, … numaralı bağımsız bölümün tapu kaydını sunarak, üzerindeki haciz şerhine konu icra takip dosyalarındaki çeklerdeki imzalarında farklı olmasına rağmen itirazsız kesinleştiğinden bahisle, bildirdiği icra takip dosyalarının getirtilerek, takibe konu çeklerdeki keşideci imzalarının incelenmesini talep etmiştir. Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca; dilekçeler ve ön inceleme aşamasının icra edildiği dönemde yürürlükte olan HMK hükümlerindeki düzenlemelere göre davaya süresinde cevap ve delil dilekçesi sunmayan davalının, süreden sonra delil dilekçesi sunarak inceleme talep etmesi mümkün olmadığı gibi, ceza dosyasında ismi geçen …’nun davacının ortağı olup, birlikte açtıkları işyeri sebebiyle borçlandıklarını, söz konusu çeklerin davacının bilgisi dahilinde borçları sebebiyle düzenlendiğini, çeki düzenleyen ile davacı arasında zımni vekalet ilişkisi olduğunu, davacının artık çek altındaki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile borcunu ödemekten imtina edemeyeceğine ilişkin cevap dilekçesi sunarak savunma yapmadığından, HMK 25.maddesindeki “Taraflarca Getirtilme İlkesi” ni düzenleyen “Kanunda ön görülen istisnalar dışında, hakim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunda belirtilen durumlar dışında, hakim delil toplayamaz” düzenlemesi karşısında; görülmekte olan davanın niteliği gereği mahkeme re’sen inceleyemeyeceğinden, süresinden sonra verilen dilekçede istenmesi ise, savunmanın genişletilmesi yasağı uyarınca mümkün olmadığından, mahkemece çekin … tarafından davacının bilgisi dahilinde düzenlendiğine ilişkin iddianın araştırılmadığı, bankadaki ödenen çek fotokopileri ve taşınmaz üzerindeki hacze konu edilen icra dosyaları ve icra dosyalarındaki çek örneklerinin celbi ile tüm çekler ile birlikte mukayeseli imza incelemesi yapılması gerekirken yapılmadan karar verildiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3-Davacı, dava dilekçesinin 6 numaralı bendinde kendisini dolandırdığını iddia eden … ve … hakkında Bakırköy C. Baş Savcılığı’nın 20018/79724 soruşturma numaralı evrakın bulunduğuna ilişkin bilgi vermiş olup, mahkemece bir örneğinin dosya içine alındığı, davacı tarafça Bakırköy 2. icra Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu belirtilen, ancak davalı tarafça İcra Ceza Mahkemesi’nde karşılıksız çek keşide etme suçu sebebiyle açılan dava olduğu iddia edilen 2018/208 esas sayılı dosyaya ait bilirkişi raporunun dosyaya ibraz edildiği ve bu rapora dayanılarak karar verildiği tespit edildiğinden, davacı taraf dolandırıldığını iddia etmiş ise de, buna ilişkin bir ceza dosyası bildirmediği ve mahkemenin soyut iddialara istinaden davanın kabulüne karar verdiğine ilişkin istinaf sebebinin de yerinde olmadığı tespit edildiğinden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih ve 2018/759 E. 2019/964 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 5.561,54 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 1.434,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.126,75 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021