Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/180 E. 2020/471 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/180
KARAR NO: 2020/471
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2015/870 E. 2017/565 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalıya 10.000,00-TL lik tekstil ürünü hammadde sattığını, bu satışa ilişkin 11/06/2013 tarihli faturanın kesildiğini, davalının borcunu ödemediğini bunun üzerine alacağın tahsili amacı ile İstanbul … İcra müdürlüğünün .. esas sayılı dosyasından icra takibine başladıklarını, davalının icra dosyasına itiraz ederek durdurduğunu beyanla, itirazın iptaline, davalının aleyhine %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; Davacı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, irsaliyeli faturadaki imzanın eşine ait olduğunu, faturanın kendisine zorla imzalattırıldığını, davacı tarafa hurda plastik sattıklarını ve 6.720,00-TL alacaklı olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, yapılan bilirkişi incelemesinde davalının borçlu olduğunun da belirlendiği, raporun hükme esas alınmaya elverişli olduğu, düzeltme fişleri de dikkate alınarak davalının itirazında kısmen haksız olduğu gerekçesiyle takibin raporda belirlenen miktar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline, davalının % 20 oranında icra inkâr tazminatına mahkumiyetine karar verilmiştir. Davalı istinaf dilekçesinde; Mahkemece aldırılan bilirkişi kök raporunda davacıya borcunun bulunmadığı tespit edilmiş olmasına rağmen, düzeltme fişleri dikkate alınarak düzenlenen ek raporda davacının alacaklı olduğunun değerlendirildiğini, davacının muhasebe kayıtlarındaki hatanın davacıya ödeme yapılmadığı anlamına gelmediğini, davacıya herhangi bir borçlarının bulunmadığını, Düzeltme fişine göre hazırlanan ek raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, Mahkemenin davayı kısmen kabul etmiş olmasına rağmen tarafına vekalet ücretine hükmedilmediğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, fatura alacağı nedeniyle yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı, davalının fatura borcunu ödemediğini, bu nedenle yürütülen icra takibine haksız yere itirazda bulunulduğunu iddia etmiş, davalı ise; irsaliyeli fatura altında yer alan imzanın eşine ait olduğunu, imzanın zorla attırıldığını, davacıya borçlu olmadığını, aksine davacıdan alacaklı olduğunu savunmuş, mahkemece davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan ek rapora göre, davacının davalıdan 10.000,00 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık, davanın ve icra takibinin dayanağını oluşturan 11.09.2013 tarihli, … seri numaralı irsaliyeli fatura nedeniyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, davalı tarafa gönderilen ihtaratlı davetiyeye rağmen defterin sunulmadığı, davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde sunulan 01.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda, davacı defterlerinin usülüne uygun tutulduğu, davacının davalıdan alacaklı olmadığı tespitinde bulunulmuş, ancak daha sonra davacı vekili tarafından mahkemeye hitaben sunulan dilekçe ile; muhasebe kayıtlarında yanlışlık yapıldığı, buna ilişkin muhasebe fişinin dosyaya sunulduğunun belirtilmesi üzerine mahkemece ek rapor aldırıldığı, sunulan ek raporda, düzeltme fişleri de dikkate alınmak suretiyle davacının davalıdan 10.000,00 TL alacaklı olduğu tespitinde bulunulmuştur. Alınan rapor denetime elverişli bulunmuştur. Dava konusu faturanın içeriği olan malın davalıya teslimi hususunda ispat yükünün davacı üzerinde bulunduğu, dava konusu irsaliyeli fatura incelendiğinde, fatura altında ”teslim alan” kısmında ”…” isim ve imzasının yer aldığı, davalı beyanına göre, bu kişinin davalının eşi olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu imzanın zorla attırıldığını ve eşinin korkması nedeniyle şikayette bulunmadıklarını iddia eden davalının, bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu, ancak dosyaya yansıyan bilgi, belge ve delillere göre davalının bu iddiasını ispatlayamadığı görülmüştür. Gerek usûlüne uygun tutulan davacı ticari defterlerine göre davacının davalıdan 10.000,00 TL alacaklı bulunması, gerek bu durumun bilirkişi raporu ile sabit olması ve gerekse fatura altında ”teslim alan” kısmına zorla imza attırıldığına yönelik iddiaların davalı tarafça ispatlanamamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla davalının borçlu bulunmadığına yönelik istinaf başvurusunun yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalının, davanın kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen tarafına vekalet ücretine hükmedilmediğine yönelik istinaf sebebine gelince; Mahkemece her ne kadar hüküm kısmında davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; davanın 10.000,00 TL üzerinden harçlandırıldığı, mahkemece 10.000,00 TL üzerinden itirazın iptaline karar verildiği ve mahkeme iradesinin tam kabulden yana olduğuna ilişkin gerekçe kısmında değerlendirmede bulunulduğu dikkate alındığında, Dairemizce bu husus, kısa karar ile gerekçe arasında bir çelişki olarak görülmemiş, maddi hata olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla ortada kısmen kabul kararı bulunmadığına göre davalının bu yöndeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2017 tarih ve 2015/870 E.2017/565 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 683,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 512,32 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2020