Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1799 E. 2023/1172 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1799
KARAR NO: 2023/1172
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2018/229 E. – 2019/408 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketinin 20.07.1992 tarihinde kurulduğunu, … markasının müvekkili şirket adına tescilli olup, 14.05.2013 tarihinden itibaren 10 yıllık süre ile koruma altında olduğunu, müvekkilinin, bu markayı aynı zamanda 1993 yılından beri unvanında kullandığını, davalının ise, müvekkilinin adına tescilli marka olan ve müvekkili şirketin unvan olarak kullandığı … kelimesini, müvekkilinin markası ve unvanı ile iltibas yaratacak şekilde unvanında kullandığını ayrıca … ve www…com adlı sitede yayınlanan videoda davalı şirketin … olarak belirtildiğini, davalı şirket yetkilisinin İstanbul menşeli bir firma olduklarını, …’ü İstanbul’dan Erbaa’ya getirdiklerini beyan ettiğini, davalının www…com adlı siteyi de kullandığını ve bu şekilde davalının, hem … markasını kullanarak müvekkilinin marka ve unvan hakkına tecavüz ettiğini, hem de sanki müvekkili şirket ile aynı şirket olduğu izlenimini vererek müvekkilinin markası ve konumundan kötü niyetli olarak faydalandığını, müvekkilinin sektördeki çalışmaları ile ilgili yaptığı işlerde karışıklığın oluştuğunu ve müvekkilinin gerçekleştirdiği bazı işlerde davalının unvanının kayıt edildiğini; taraflarınca muhataba Kadıköy … Noterliği’nin 4 Ekim 2017 t. Ve …23594 yev. Nolu ihtarnamesinin gönderildiğini, buna rağmen davalı şirket tarafından tecavüze devam edildiğini, taraflarınca davalıya ait … markasının sicilden terkini içinde dava açıldığını, davanın Tokat 1. Asliye Hukuk Hakimliği’nin 2018/132 esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, davalı ile müvekkilinin aynı ticari alanda olduklarını, davalının başka bir şehirde faaliyet göstermesinin arada yaşanan benzerlik ve karışıklığı önlemediğini, arada benzerlik iddiası bulunmadığı savunmasının tamamen gerçek dışı olduğunu, bu nedenlerle davalı şirketin müvekkiline ait tescilli markaya vaki tecavüzünün tespitine ve önlenmesine, haksız rekabetin önlenmesi ile davalının unvanının ticaret sicilinden terkinine , öncelikle tecavüzün ve haksız rekabetin durdurularak müvekkilinin daha fazla ve telafisi imkansız zararlarının önlenmesi amacıyla … ifadesi bulunan tabelaların kaldırılması, tüm basılı kağıtların ve … ifadesi bulunan materyallerinin toplatılmasına, … kanalında ve www…com adlı kanalda yayınlanan davalı şirket yetkilisine ait röportajın yayından kaldırılması ve bu siteye ulaşımın engellenmesi, davalı firmaya ait www…com adlı sitenin kapatılması ve siteye ulaşımın engellenmesi, davalının unvanını kullanmaması konularında ihtiyati tedbir karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Müvekkilinin kullandığı adın … değil, … olarak geçtiğini; 01.11.2016 tarihinde kurulmuş olup, müvekkili tarafından … başvuru numarası ile marka tescil başvurusunda bulunulduğunu ve markanın … olarak tescilli olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan marka ismi, marka örneği, ürün logosu ve sair argümanların davacı şirketle hiçbir şekilde benzerlik göstermediğini, müvekkilinin, Tokat’ta işlerini sürdürdüğünü, davacının ise İstanbul’da çalıştığını, bu sebeple davacı ile herhangi bir husumet olacak durumla karşılaşılmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin logosu ve işaretinin farklı olduğunu; davacının belirttiği internet sitesinde www…com olarak benzer birçok firmanın çıktığını, müvekkilinin internet sitesinde davacı ile ilgili olarak hiçbir ürün benzerliğinin bulunmadığını, internet sayfa düzeninin, içeriğinin, şeklinin, tanıtımının dahi farklı olduğunu, dışarıdan sayfayı inceleyen herkesin iki şirket arasındaki farkı ayırt edebileceği kadar belirgin durumda olduğunu; her ne kadar aynı meslek yapılsa da, müvekkilinin asansörleri, üretimi, tanıtımı, logosu ve marka isminin farklı olduğunu, internet sayfasında ve Youtube kanalında görüldüğü üzere iki firmanın çalıştığı ürünlerde hiçbir benzerliğin söz konusu olmadığını; müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davacıdan dava açıldıktan sonra haberdar olduğunu ve müvekkili şirketin, davacı şirketle karıştırılma ihtimali olmayıp, ayırt edilebilecek durumda olduğunu savunmuş talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacının ticaret ünvanının ve markasının davalıya nazaran önceki tarihli oluşu ve yukarıda tesbiti yapıldığı şekilde davalı markasının ve kullanım şeklinin tecavüz oluşturduğunun kabulü karşısında davacının ticaret ünvanının terkin talebinin de kabulü gerekmiştir. Tacir olması sebebiyle, tüm ticari faaliyetlerinde “basiretli bir tacir gibi davranma” hukuki yükümlülüğü altında bulunan davalı şirketin temsilcisinin davaya konu edilen “www…com” isimli haber sitesinde izleyiciler (tüketiciler) nezdinde davalı firmanın davacı firma ile hukuki-organik bağlantısı olabileceği yönünde fikir oluşturacak şekilde tanıtım ve beyanlarda bulunmasının da haksız rekabet teşkil ettiği hukuki kanaatine varılmıştır,” davacının davasının kabulüne, davalının davacıya ait “…” markasına ve ticaret unvanına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, önlenmesine, tecavüz teşkil eden ve “…” ibaresi geçen tabelaların kaldırılmasına, aynı ibareyi bulunduran reklam unsuru basılı tüm broşür, kartvizit ve etiketlerin toplatılarak el konulmasına, davalıya ait “www…com” isimli internet adresine erişimin engellenmesine, “www…com” adresinde davalı şirketin sahibi olarak gösterilen … ile röportaj yayınının kaldırılmasına, davalının “… Limited Şirketi” olan ticaret unvanının ticaret sicilinden terkinine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bakırköy 1. FSHHM’de olan davada aleyhe karar verilmesinin kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, “…” ibaresinin davacı tarafa ait olmadığını, davacı tarafa ait olan markanın “…” olduğunu, bilirkişi raporunun youtube kanalında bulunan videoya istinaden rapor verdiğini, davacı firmanın iddia etmiş olduğu firmaların farklı markayı içermesi sebebiyle karıştırılması ihtimalini önlediklerini, dosyadaki belgeler incelendiğinde davacı firma ile ilgi olarak farklı şehirlerde faaliyet gösteriyor olması ve firmaların işleyiş yönü bakımından da aynı olmadığının anlaşıldığını, davalı firmanın malzeme imalatı, montajı, komple imalatı, ithalat ve ihracat yapmak bakımından iki firmada farklı çalışma sektöründe olduğunun tespit edilebilir olduğunu, dava dosyasındaki hiçbir delilin müvekkil firmanın kötü niyetli olduğunu ispat edemediğini, markanın iptali ve değiştirilmesinin firmalarını maddi açıdan zarara sokacağını, 556 sayılı KHK’nin 8/1-b bendine göre karıştırılma ihtimali var ise işaretler arasında bağlantı ve ilişki bulunması halinde ortaya çıkacağını, müvekkil firmanın ise ne logosunda ne de herhangi bir işaretinde benzerlik bulunmadığını, birçok firma ve şirketin … kelimesini kullandığını, kelimenin kökeni sıfat anlamında olduğundan tek başına bir anlam içermediğini, müvekkil şirketin adının “… “olup … kelimesi kullanıldığı için verilen bu kararın hukuka aykırı olduğunu beyan ederek istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalının unvanının … değil, … Tic Ltd. Şti. olduğunu, davalı aleyhine açtıkları marka terkini ile ilgili davanın Tokat 1. AHM’nin 2018/132 E. sayılı dosyası ile derdest olup bu dosyada alınan bilirkişi raporunun lehlerine düzenlendiğini, davalı tarafça ileri sürülen tüm hususların karara mesnet bilirkişi raporunda incelendiğini, her iki şirketin aynı alanda faaliyet gösterdiğini, dosyadaki davalı tarafın istinaf sebeplerinin tamamının raporda tek tek incelenip açıklandığını, karşı tarafın istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalının davacıya ait markasına tecavüzün tespiti ve önlenmesi, davalının unvanının ticaret sicilinden terkini talebine yöneliktir. Dava açılış tarihi itibariyle 6769 sayılı SMK’nin uygulanması gerekmektedir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, 31.05.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda, her iki tarafın iştigal konuları arasında aynı faaliyet alanının bulunduğu, tarafların ana sözleşmelerini asansör imali montajı konularında tescilli olmalarının yanı sıra davalıya ait olduğu belirtilen “www…com” internet sitesi incelendiğinde davalının fiilen de asansör sektöründe hizmet verdiğinin ve … ibaresini markasal kullandığının tespit edildiği, TTK’nin ticaret unvanına ilişkin hükümleri ve Ticaret Unvanları Hakkında Tebliğ hükümleri uyarınca ekleri (… Kelimesi) ve eklerden sonra gelen ilk işletme konusu (asansör-asansörleri) aynı olan tarafların unvanları arasında iltibasın söz konusu olabileceği, davacının … tescil no’lu markasının … Türk Malı şeklinde, davalının … tescil no’lu markasının …+ şekil (ev-bina) biçiminde olduğu, davalının fiil marka kullanımında bazı yerlerde … şeklinde değil sadece … (devamında asansör/asansörleri kelimesi ile) ve şekil unsuruna yer verilecek şekilde kullanımının da söz konusu olduğu, dış mekan tabelasında markadaki şekil unsurunun kullanılmadığı ve tüm yerlerde … ibaresinin vurgulayıcı biçimde kullanıldığı, davalı markasının davacı marka gibi 7. Sınıfta tescilli olduğu, iki markada da asansör emtiası yer aldığı, davalı markasının davacı markasındaki … ibaresini içerdiği, davalı marka kullanımının davacı markasının tescil sınıfında kullanılması nedeniyle … ibaresi içermelerinin karıştırılma ihtimaline sebep olabileceği, davacının … işaretini içeren markasının koruma tarihinin aynı işareti taşıyan davalı markasının koruma tarihinden daha eski olduğu, davalının SMK 155. Madde gereğince, sonraki tarihli markasını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği, dosyaya sunulu videoda davalı şirketin … olarak belirtildiği ve davalı şirket yetkilisinin İstanbul menşeili bir firma olduklarını, … asansörü İstanbul’dan Erbaa’ya getirdiklerini beyan ettiği, davalı şirketin başlangıçta İstanbul’da kurulduğuna dair bir bilgiye dosya içeriğinde rastlanmadığı, ticaret unvanlarının Türkiye’nin hangi sicil dairesinde olursa olsun korundukları ve marka tescilinin ülkeselliği kuralları dikkate alındığında tarafların farklı şehirlerde faaliyet göstermesinin iltibası ortadan kaldıracak bir durum olmayacağı, SMK 155 maddesi hükmü ışığında davalının markasal kullanımının davacı markasına tecavüz teşkil etmesinin mahkeme takdirinde olduğu kanaatlerine ulaşıldığı belirtilmiştir.SMK’nin 6/1 md’sinde nisbi red nedeni olarak düzenlenen karıştırma ihtimali, aynı kanunun 7/1 md’sinde marka hakkına tecavüz hali olarak yer almaktadır. SMK’nun 6/1 md’sine göre, önceki marka ile tescil başvurusu yapılan marka aynı ya da benzer ise sınıflar da aynı ya da benzer ise bu başvuru itiraz üzerine red edilir. SMK’nun 25/1 md’si gereğince hem 5.md’de yazılı mutlak red nedenleri , hem de 6.md’de yazılı nisbi red nedenleri birer hükümsüzlük nedenidir. Marka koruma kapsamına ilişkin SMK’nun 7/1-b md’sine göre ise, marka sahibi “tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerde aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasını engelleyebilir ve bu durum aynı zamanda marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmektedir. SMK 155. maddeye göre marka, patent veya tasarım hakkı sahibi kendi hakkında daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında sahip olduğu Sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez. Davalının kullanımı tescilli bir markaya dayanmış ise de, SMK md.155’e göre marka sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu, tecavüz davasında sahip olduğu marka hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğinden önceki tarihli hak sahibi, üstün hak sahibi olarak kabul edilir.Davacı tarafından Tokat 1. AHM’nin 2018/132 E. sayılı dosyasında davalıya ait “…” markasına sicilden terkini davası açıldığı, mahkemede bu davanın bekletici mesele yapılması talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.Davacının asansör imalatı alanında iştigal ettiği davalının ticaret unvanının çekirdek unsurunu internet sitesinde markasal olarak kullandığının tespit edildiği, davacının önceki tescil tarihli markasına dayandığı SMK 7/3’e göre ve ticaret unvanına dayanarak TTK 52. maddesi gereğince terkinini talep edebileceği anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı şirketin 20.07.1992 tarihinde kurulduğu, markanın …-Ticaret “… Türk Malı” markasını 14.05.1993 tarihinde tescil ettirdiği, davalıya ait …-Ticaret “…” ev şekli olan markasının 07.12.2016 tarihinde 10 yıl süreyle tescil ettirdiği, asansör imali alanında iştigal ettikleri, davalının ticaret unvanının çekirdek unsurunu internet sitesinde markasal olarak kullandığının tespit edildiği, davacının önceki tarihli markasına dayanarak, 6769 Sayılı SMK 7/3-e ve ticaret unvanına dayanarak TTK 52. Madde gereğince davalı ticaret unvanının terkinini talep edebileceği, bilirkişi heyet raporunda davalının fiili marka kullanımında bazı yerlerde “…” şeklinde değil, sadece “…” ibaresini (devamında asansör/asansörleri kelimeleri kullanılarak) ve şekil unsuruna yer verilerek kullanımının söz konusu olduğu, dış mekan tasarımında markadaki şekil unsurunun kullanılmadığı ve tüm yerlerde … ibaresinin vurgulayıcı biçimde kullanıldığı, davacının … işaretini içeren markasının koruma tarihinin aynı işareti taşıyan davalı markasının koruma tarihinden çok daha eski-önce olduğu ve SMK 155. maddesi hükmü ışığında davalının markasal kullanımının davacı markasına tecavüz teşkil ettiği tespit edildiğinden davanın subut bulduğu anlaşılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarih ve 2018/229 E., 2019/408 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023