Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1795 E. 2023/1173 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1795
KARAR NO: 2023/1173
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 03/12/2019
NUMARASI: 2017/568 E. – 2019/321 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tanınmış “…” markasının sahibi olduğunu, markanın ilk olarak 1967 yılında kullanılmaya başlandığını, 2007 yılında 4.2 milyon dolara varan cirosu ile ABD’deki en büyük perakende satış mağazalarından biri olduğunu, “…” ve at üstünde … oyuncusu figürlü markaların ABD dahil olmak üzere dünya genelinde bir çok ülkede müvekkili adına tescilli olduğunu, davalıya ait … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın davalı adına kötü niyetli olarak tescil edildiğini, bu markanın müvekkilinin tanınmış “…” markası ile iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğunu, davalının marka tescilinde basiretli bir tacir gibi davranmadığını, TTK 18/2 ve TMK 2.maddesine aykırı davrandığını, bu sebeplerle davalı adına tescilli … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile müvekkili markaları arasında iltibas oluşturacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığını, marka işaretlerinin görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadığını, karıştırılma ihtimali de bulunmadığını, … kelimesinin evrensel bir kelime olduğunu ve herkesçe kullanıldığını, davacıya ait markanın Türkiye’de tanınmış bir marka olmadığını, müvekkilinin markasındaki … ibaresinin … ibaresi ile birlikte kullanıldığını, bu ibarenin markaya bambaşka bir anlam yüklediğini, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Toplanan deliller ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporu ışığında, davacıya ait markanın 2014 tarihi itibarı ile tanınmış marka konumunda bulunduğu, TPE nezdinde davalı adına kayıtlı … tescil numaralı marka ile davacının markaları arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu, davacı markasının tanınmışlığı ve tarafların markaları arasında “ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” bulunması nedeniyle SMK’nun 6/5. Maddesindeki hükümsüzlük koşulunun mevcut olduğu, davalı adına tescilli … numaralı “…+Şekil” markasının tescilli bulunduğu tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla,” davanın kabulüne, davalıya ait … tescil numaralı “… + Şekil” markasının tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TPMK’den gelen yazı cevabında davacı firmanın tanınmış marka başvuru tarihinin 08/05/2017 olduğunu, müvekkilin marka başvurusunun ise 29/12/2014 olduğunu, davacı firmanın TPMK’ye farklı tarihlerde tanınmışlık başvurusu yapıldığını ve reddedildiğini, hepsinin de müvekkil başvuru tarihinden sonra olduğunu, dosyaya mübrez bilirkişinin raporunda belirttiği gibi 31/12/2015 ve 30/12/2016 tarihlerinde tanınmışlık başvurusu reddedidiğini, ayrıca bilirkişinin raporunda ‘davacı markasının 29/12/2014 tarihi itibariyle tanınmış olmadığı kanaatine varmış bulunmaktayım ‘ dediğini, sonuç kısmında ise müvekkil marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu değerlendirdiğini beyan ettiğini, bilirkişinin bu iki görüşü arasında çeliştiğini, müvekkilin marka başvurusu yaptığı zaman davacının markası tanımış marka statünde olmadığını, … at üzerinde oynanan bir spor adı olması nedeniyle … kelimesinin evrensel olduğunu, tek başına tescili mümkün olan bir kelime olmadığını, farklı firmalar tarafından da ekler ve şekillerle tescil edildiğini, bilirkişinin raporunda davacının … ibareli seri markaların sahibi olduğunu beyan etmiş ise de TPMK sitesi incelendiğinde … markasının sadece davacıya ait olmadığını, coğrafi bir yyer ismi olan “…” sözcüğünün bir kişinin tekelinde bırakılmasının mümkün olmadığını, … ibaresinin davacıya ait markayı çağrıştırmadığını, müvekkile ait olan markanın … ve şekillerle birlikte bambaşka bir anlam ve içerikte bulunduğunu, karşılaştırma esnasında davacı markası ile iltibas söz konusu olmadığını, markaların şekil ve sözcük açısından farklı unsurlardan oluştuğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalıya ve müvekkile ait markalara ait TPK kayıtları incelendiğinde, davalı tarafın 03, 09, 14, 18, 25 ve 35. sınıflarda tescilli … marası, … kelime unsuru ve at üstünde … oyuncusu figürlü şekil unsurlarından oluştuğunu, müvekkili şirketin TPK nezdinde 03, 08, 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25 ve 27 ve 35. sınıflarda tescilli markalarının tümünün esas unsurunun da aynı şekilde … ibaresi ve at üstünde … oyuncusu figürlü şekil unsuru olduğunu, davalı tarafın istinaf dilekçelerinde … ibaresinin bir spor dalının adı olması ve ticari hayatta farklı firmalarca da kullanılıyor olması sebebiyle jenerik, zayıf markası statüsünde olduğunu dolayısıyla bu ifadenin kimsenin tekeline bırakılamayacağını savunduklarını, ancak jenerik ibarelerden oluşma hususunun söz konusu olması için davalı tarafça sadece bir spor dalının adı olarak lanse edilmesinin yeterli olmadığını, davalı tarafın müvekkil markasının ayırt ediciliğinin bulunmadığı yönündeki iddialarının SMK 5/1-b madde hükmünde yer aldığını, davalı taraf dilekçelerinde ayrıca dosyada yer alan bilirkişi raporunda davalı markanın başvuru tarihinde müvekkil markasının tanınmış marka olmadığı yönünde görüş ve kanaatin bildirildiğini, bu durumun davalı markasının kötü niyetli olarak değerlendirebileceği yönündeki görüşleriyle çelişkili olduğunu, müvekkil markasının tanınmış marka kaydının davalı marka başvuru tarihinden sonraki bir tarihe ait olduğunu iddia ettiğini, yerel mahkemece verilen tanınmışlık kararının, müvekkil şirketin TPMK nezdinde kayıtlı tanınmış marka kaydına dayanılarak verildiğini iddia etse de, bu beyanlarının mahkemeyi yanıltma amaçlı beyanlar olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu davalıya ait TPMK nezdinde … tescil no’lu markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini taleplerine ilişkindir. TPMK kayıtlarına göre; davacı tarafça … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın tanınmış marka olarak tescili yönünde 18.05.2017 tarihinde başvuruda bulunulduğu, ayrıca 11/09/1990 tarihli … numaralı … oynayan sporcu figüründen oluşan şekil markasının 25. sınıfta, 07/09/1992 tarihli ve … numaralı “…” markasının 14. sınıfta, 07/09/1992 tarihli ve … numaralı yine … oynayan sporcu figüründen oluşan şekil markasının 14. sınıfta, 17/02/1993 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 03. sınıfta, 18/04/1993 tarihli ve … numaralı “…” markasının 03. sınıfta, 03/08/1993 tarihli ve … numaralı “…” markasının 08, 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 27. sınıflarda, 03/08/1993 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 08, 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 27. sınıflarda, 03/08/1993 tarihli ve … numaralı … oynayan sporcu figüründen oluşan şekil markasının 08, 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 27. sınıflarda, 03/08/1993 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 08, 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 27. sınıflarda, 02/06/1995 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 03. sınıfta, 25/03/1996 tarihli ve … numaralı “….+Şekil” markasının 25. sınıfta, 13/08/1997 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 03. sınıfta, 11/01/1998 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 03. sınıfta, 30/10/1998 tarihli ve … numaralı “…+Şekil” markasının 35. sınıfta, … numaralı “…” markasının 08, 09, 16, 18, 21, 25, 27, 28. sınıflarda, … numaralı “…” markasının 03. sınıfta, … numaralı “…+Şekil” markasının 25. Sınıfta, … numaralı “…” markasının 03. sınıfta, … numaralı “…+Şekil” markasının 03. sınıfta ve … numaralı “…” markasının 35. sınıfta davacı adına tescilli oldukları, davalı tarafça ise … numaralı “… + Şekil” ibareli markanın tescili için 29.12.2014 tarihinde başvuruda bulunulduğu ve markanın 17.11.2015 tarihinde 03, 09, 14, 18, 25 ve 35. sınıflarda davalı adına tescil edildiği görülmüştür. 27.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 31.12.2015 ve 30.12.2016 tarihlerinde … sayılı “…” ibareli tanınmışlık başvuruları yaptığı, bu iki başvurunun TPMK tarafından reddedildiği, üçüncü tanınmışlık başvurusunun 18.05.2017 tarihinde yapıldığı ve kabul edildiği, davacı markasının 18.05.2017 tarihi itibariyle tanınmış marka olduğu, davacı adına tescilli “…” ibareli seri markalar ile davalı adına tescilli … numaralı ” … + Şekil” markası arasında bir kısım mal ve hizmetler açısından tüketici nezdinde karıştırılma ve iltibas ihtimalinin söz konusu olduğu, davacının seri markaları ve ticaret unvanı dikkate alındığında, davalı marka başvurusunun kötü niyetli olarak değerlendirilebileceği yönünde görüş bildirilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan SMK’nun 6/5. maddesinde, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hallerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusunun, haklı bir sebebe dayanma hali saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedileceği, 6/9. maddesinde ise kötüniyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiş olup, SMK’nun 25/1. Maddesinde bu durumlar hükümsüzlük nedeni olarak gösterilmiştir.Davacı markasının tanınmış olduğunu ileri sürmektedir. Yargıtay uygulamasında tanınmışlığın belirlenmesi açısından daha ziyade, WIPO tarafından kabul edilen 1999 tarihli Ortak Tavsiye Kararındaki kriterler dikkate alınmaktadır. Tanınmış marka olarak tespit edilecek bir markanın ayırt edicilik düzeyi önemli bir kriterdir. Bu anlamda tanınmışlığa konu bir ibarenin farklı sektörlerde de olsa başkaları adına çok sayıda tescilinin olması araştırılması gereken bir durumdur. Tanınmışlığa konu ibarenin başka firmalar adına farklı mal ve hizmetlerde tescilli olması, markanın ayırt ediciliğe sahip olmasına ilişkin kriterini zayıflatan bir unsurdur.Davalı taraf markasını TPE nezdinde 29/12/2014 tarihinde başvurarak tescil ettirmiş olduğundan, davacı markasının tanınmışlığının tespitinde bu zaman biriminin dikkate alınması gerekmektedir. Davacı tarafın Türkiye’de çok sayıda marka tescili bulunduğu özellikle şekil ibaresinin yer aldığı markaların 1990 ve 1991 yılından bu yana tescilli olduğu, dünyanın çeşitli ülkelerinde 1989 yılından bu yana davacının markasının 25. sınıfta yer alan emtialarda tescilli olduğu, dünyanın pek çok ülkesinde mağazasının bulunduğu anlaşılmıştır. Davacının “…” markasının tanınmış marka konumunda bulunduğuna dair kesinleşmiş yargı kararları mevcuttur. ( İstanbul 3. FSHHM’nin 2013/98 E. – 2014/105 K. sayılı ilamında davacı şirketin “…” markasının 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 7/i madde hükümleri anlamında tanınmış marka olduğu, Ankara 2. FSHHM’nin 2012/40 E. – 2013/214 K. sayılı ilamında da hem “…” markasının hem de “şekil ¸” markasının, 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 7/i madde hükümleri anlamında tanınmış marka olduğuna karar verilmiştir.)Somut olayımıza konu, davacının markasının Türkiye’de de satışı yaygın olarak gerçekleştirilen, önde gelen alışveriş merkezlerinde bulunan mağazalarda satışa sunulan yıllardır tekstil sektöründe var olan bir markadır. Ülkemizde ve dünyadaki uzun süreli kullanımı, kuvvetli reklam, kaliteli ve yaygın dağıtım kanalları aracılığıyla tanınmış marka vasfı kazanmış olan bir işarettir. Davalının markanın tanınmışlığından faydalanarak, hiçbir masraf ve çaba göstermeden markanın bilinirliğinden haksız olarak yararlanma ihtimali mevcut olduğundan mahkemece davanın kabulü ile davalıya ait markanın tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi hukuken yerindedir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/12/2019 tarih ve 2017/568 E., 2019/321 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023