Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1780 E. 2023/157 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1780
KARAR NO: 2023/157
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/09/2019
NUMARASI: 2018/39 E. – 2019/315 K.
DAVANIN KONUSU: Fikir Ve Sanat Eseri (Manevi Tazminat İstemli.)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin 08.12.2019 tarihli dilekçesiyle istinaf başvurusunda bulunduğu, ancak Mahkemece verilen 25.12.2019 tarihli ek karar ile; davacı tarafın verilen kesin süre içerisinde harç ve masrafları yatırmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verildiği, bu karar yönünden davacı yanca istinaf yoluna başvurulmadığı görülmüştür.Diğer yandan, UYAP sisteminde yapılan incelemede; her ne kadar 26.09.2019 tarihli ek karar ile, davalı vekilinin istinaf başvurusunun süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; anılan kararın hakim imzası içermediği, şablon olarak sehven sistemde kayıtlı olduğu kanaatine varılmış olup, gerekçeli kararın davalı yana 17.11.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olması, istinaf başvuru harcının ise tebliğ tarihinden önce yatırılmış olması dikkate alındığında, istinaf başvurusunun süresinde olduğu anlaşılmakla, aşağıdaki şekilde incelemeye geçilmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın arkadaşı … ile birlikte 2014 yılında ilkokul 2., 3. ve 4. sınıflarında okutulmak üzere “…” adlı eseri yazdığını ve aynı yıl … Hiz. Tic. Ltd. Şti. bir telif sözleşmesi imzalayarak eserin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki haklarını devrettiğini, karşılığında bir miktar ödeme olduğunu, aradan geçen 3 yıl boyunca yayınevi ile müvekkili arasında eserin basımıyla ilgili bir sıkıntı yaşanmadığını ancak bu yıl eğitim öğretim yılı başında basılan ve dağıtılan ilkokul 2. ve 4. sınıflara yönelik eserlerde müvekkilinin adının rızası dışında silinerek, diğer yazarın ismine tek olarak yer verildiğini, yayın evi ile yapılan telif sözleşmesinin yayımcılık yükümlülükleri başlığı altında yer alan FSEK ‘in ilgili 15. vd. maddelerinde korunan ve yazarın isminin ve soy ismini açıkça eserde yer alması hakkını içeren maddeleri ihlal edilerek müvekkilinin ciddi bir ıstıraba sürüklenmiş olduğunu, yayınevi ile bu hataların düzeltilmesine yönelik yaptığı konuşmalar ve gönderilen 30.11.2017 gönderim ve 04.12.2017 tebliğ tarihli ihlalin sonlandırılması ve gerekli manevi tazminatın ödenmesi, aksi halde telif sözleşmesinin ihtarın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün sonunda feshedilmiş sayılacağı içerikli ihtar gönderildiğini beyan ederek; masrafı tecavüz edene ait olmak üzere hükmün en fazla 3 gazetede ilanına, ihtarın tebliği tarihinden itibaren 15 günün sonundan itibaren, eserin basımının yapılıp yapılmadığının tespitine, eğer basım yapılmışsa, sözleşmenin feshine rağmen yapılan bu basımlardan sağlanan maddi menfaatin müvekkiline ödenmesine, müvekkilin uğradığı manevi zarara karşılık davacının 200,000 TL manevi tazminata hükmedilmesine, FSEK 67.maddesi kapsamında gerekli düzeltmelerin yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … Tic. Ltd. Şti ile yazar … arasında 4. Sınıf … ile 4. Sınıf … adlı eserlerin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki hakların yayıncıya devri konusunda tam bir mutabakata varılarak 18.07.2014 tarihinde telif sözleşmesi imzalanmış olduğunu, yine davacı … ile birlikte diğer yazar …’nun ortak hazırlayacakları 2. Sınıf Türkçe Defteri ve 2. Sınıf Türkçemino Akıllı Türkçe Ödevi isimli eserlerin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki haklarının yayıncıya devri konusunda 18.07.2018 tarihinde telif sözleşmesi imzalanmış olduğunu, söz konusu telif sözleşmeleri kapsamında davacı tarafa ve diğer yazara gerekli ücreti de ödenmiş olduğunu, telif sözleşmelerine konu eserlerin ilk baskılarında davacı tarafından dava dilekçesinde kabul edildiği gibi yazar olarak …’ın ismine yer verildiğini, ancak 672 sayılı KHK ile 1 Eylül 2016 tarihinde yayınlanan resmi gazetede FETÖ’den alınıp ihraç edilen öğretmenler listesi yayınlandığını, 1 sayılı liste-4’ün 26. Sayfasında davacı yazarın da isminin yer aldığını, söz konusu listenin yayınlanmasından sonra davacı ile görüşüldüğünü ve kendisinin bilgisi ve onayı dahilinde bu tarihten sonra yapılacak baskılarda dava konusu eserler üzerinde davacının isminin yer almayacağına dair tam bir mutabakatta varıldığını, davacıyla yapılan telefon görüşmelerinde, davacı yazarın bu durumu kabul etmesine rağmen sonradan hak ihlali gerekçesiyle dava açması ve manevi tazminat talebinde bulunmasının açıkça kötü niyet taşıdığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”… davacı vekili, dava dilekçesinde “… yapılan basımlardan sağlanan maddi menfaatin müvekkile ödenmesine” şeklinde ifade ile maddi tazminat talep etmiş ise de; miktar belirtilmeden ve harcı yatırılmadan usulüne uygun bir şekilde açılmış bir davanın mevcudiyetinden bahsedilemeyeceği anlaşıldığından maddi tazminat konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Diğer talepler yönünden yapılan değerlendirmede ise; FSEK’in adın belirtilmesi salahiyeti başlığını taşıyan 15.md’sine göre: “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti münhasıran eser sahibine aittir. Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır. Bir eserin kimin tarafından vücuda getirildiği ihtilaflı ise, yahut her hangi bir kimse eserin sahibi olduğunu iddia etmekte ise, hakiki sahibi, hakkının tespitini mahkemeden isteyebilir.” Burada kastedilen temel hak “eser sahibi olduğunun belirtilmesi” hakkıdır. Bu hakkın sahibi, hakkından sözleşme ile vazgeçemez. Somut olayda “…” isimli kitapların FSEK 2.md’si anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri olduğu ve davacının bu eserlerin sahiplerinden biri olduğu taraf beyanları, tanık anlatımları, alınan rapor ve tüm dosya kapsamı ile sabittir. Burada ihtilaflı olan en önemli husus; davacının eser sahibi olarak isminin söz konusu kitaplarda yer almamasına muvafakatinin olup olmadığıdır. Davalı tanıklarından yalnızca birinin bu iddiayı desteklemesi, diğer tanıklarla ve dosyada toplanan diğer delillerle desteklenmeyen bu beyanın sahibinin davalı firmada çalışan olması sebebiyle ifadesinin objektifliğine şüpheyle yaklaşılması gereği ve söz konusu tanık beyanı dışında davalı tarafın muvafakat iddiası yönünden başka hiçbir delil sunamamış olması karşısında, davalının iddiasının somut olayda ispatlanamadığı hukuki kanaatine varılmıştır. Kaldı ki eser sahibinin adının (eser sahibi olduğunun) belirtilmesi hakkı niteliği itibarı ile sahibinin rızası ile vazgeçilebilen, feragat edilebilen bir hak değildir ve yapılacak feragate ilişkin sözleşmeler de TMK 23.md’si uyarınca geçersizdir. Bu sebeplerle davacının usulüne uygun açılmış kısımları yönünden davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde gerekçeyle; miktar belirtilerek ve harcı yatırılarak usulüne uygun bir şekilde açılmış maddi tazminat davası bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile; davalı firmanın davacıya ait “Türkçemino Akıllı Türkçe Defteri” isimli eserle ilgili 5846 sayılı FSEK madde 15’e dayalı manevi hakları ihlal ettiği gerekçesiyle tedavülde bulunan söz konusu eserin çoğaltılmış nüshalarının üzerine davacının isminin eser sahibi olarak derç edilmesine, Manevi hak ihlali sebebiyle takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Söz konusu eserlerin ilk baskılarında davacının dava dilekçesinde kabul ettiği gibi … ismine yer verildiğini, fakat 01/09/2016 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 672 sayılı KHK ile FETÖ den ihraç edilen öğretmenler listesinde davacı isminin yer aldığını, bu sebeple davacı ile görüşüldüğünü ve kendisinin bilgisi ve onayıyla bu tarihten sonra yapılacak baskılarda dava konusu eserler üzerinde davacının isminin yer almayacağı ile ilgili olarak mutabakata varıldığını, ancak telefon görüşmelerinde davacının bu durumu kabul etmiş bulunmasına rağmen daha sonrasında hak ihlali gerekçesiyle dava açtığını ve manevi tazminat talebinde bulunmak suretiyle açıkça kötü niyette olduğu gösterdiğini, eğer davalı kötü niyetli olsaydı davacının, yazar … ile beraber hazırladığı ‘…’ ve ‘…’ isimli eserlerde …’nın da ismine yer vermeyeceğini, bu sebeplerle FSEK kapsamında davacının rızası hilafına yapılan herhangi bir baskı söz konusu olmayıp hak ihlali bulunmadığını, davacının rızası alınmak suretiyle isminin eserden çıkarıldığını, Söz konusu kitaplar ilkokul ve ortaokul yardımcı ders kitaplarının olup sezonluk olarak satışı yapıldığını, davacı …’ın öğretmenlik görevinden ihraç edildiği 672 sayılı KHK’nın 01.09.2016 tarihli olduğunu, (Resmi Gazete, Mükerrer Sayı:29818), dava konusu eserlerin son baskısının da 2016 yılında yapıldığını ve 2016 yılından bu yana işbu eserlerin basımının yapılmadığını, stokta kalan eserlere, … isimli şahsın intihal iddiası sebebiyle Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 07/07/2017 tarih ve 2017/2548 D. İş sayılı kararı ile el konulduğunu, işbu el koyma kararının devamı ile birlikte intihal iddiasında ilişkin yargılamanın Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2017/154 E. Sayısı ile devam ettiğini, müvekkili şirketin, davacı …”ın hak iddia ettiği eserlerden dolayı intihal iddiası ile karşı karşıya kaldığını ve el koyma sebebiyle telafisi imkansız zararlara duçar olduğunu, Bandrol Talep ve Taahhütname Formlarında da açıkça anlaşılacağı üzere, dava konusu eserlerin basımının son olarak 2016 da yapıldığını, her ne kadar sonraki baskılarda isminin çıkarılacağı şeklinde davacı …’dan izin alınmışsa da ilgili eserlerin yeni baskısının da yapılmadığını, 2016 yılındaki baskılarda ise, davacının bilgisi dahilinde ve sınırlı sayıda olarak, kitaplarda ismi geçmeyecek şekilde basım yapıldığını, bilirkişi raporunda işbu hususlar bakımından herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığını, bu yönleriyle rapor eksik olduğundan raporu kabul etmediklerini, bandrol talep ve taahhütname formlarının tartışılmadığını, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini beyan ederek, Mahkemenin vermiş olduğu kararın aleyhe olan kısımlarının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava Fikir ve Sanat Eseri sahipliğinden kaynaklı “ad belirtilmesi salahiyeti”ne, tecavüz iddialarına dayalı tazminat davasıdır. Davacı, davalı ile yapmış olduğu telif sözleşmesi kapsamında, “…” adlı eseri yazdığını, eserin ilk baskılarında diğer yazarla birlikte davacı yazarın da adına yer verildiğini ancak, daha sonra basılan eserlerde yazarın isminin eserden çıkarıldığını iddia etmiş, davalı ise; davacının KHK ile FETÖ kapsamında ihraç edilen öğretmenlerden olması sebebiyle, yazarın da rızası alınarak isminin eserden çıkarıldığını savunmuş, Mahkemece davacının rızasının alındığına dair savunmanın ispatlanamadığı gerekçesiyle belirtilen şekilde karar verilmiş, bu karar yukarıda belirtilen sebeplerle davalı vekilince istinaf edilmiştir. Dava konusu kitapların, eğitim öğretim amacıyla Milli Eğitim müfredatına göre hazırlanmış ders kitapları olduğu, belirli bir sistematik ve üslupla yazılmış olduğu dikkate alındığında, 5846 sayılı FSEK’in 2/1.maddesi kapsamında ”ilim ve edebiyat eseri” olduğu ve taraflar arasında yapılan telif sözleşmesi ile; eserin işletme, çoğaltma, yayma, temsil kapsamındaki haklarının davalıya devredildiği görülmektedir. Diğer yandan gerek dosyaya bir örneği sunulan telif sözleşmesine ve tarafların kabulüne göre, yazarın adının eserde yer alacağı hususunda anlaşmaya varıldığı, hatta ilk baskılarda yazarın adının eserde yer aldığı, ancak davacının FETÖ kapsamında ihraç edilen öğretmenler listesinde yer alması sebebiyle davalı yanca yazarın adının eserden çıkarıldığı anlaşılmış olup, davalı her ne kadar yazarın rızasıyla adının eserden çıkarıldığını iddia etmiş ise de; davacı rızasının aldığını ispata yetecek şekilde dosyaya yansıyan bir delil bulunmadığı, davalı şirket çalışanı olduğu anlaşılan davalı tanığı …’nin beyanlarının tek başına bu hususu ispata yeterli olmadığı, davalının eyleminin 5846 sayılı FSEK’in 15.maddesinde belirtilen ”Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti münhasıran eser sahibine aittir. Bir güzel sanat eserinden çoğaltma ile elde edilen kopyalarla bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde asıl eser sahibinin ad veya alametinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtilmesi ve vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun açıkça gösterilmesi şarttır…” hükmü ihlal ettiği, dolayısıyla ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafın istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/09/2019 tarih ve 2018/39 E., 2019/315 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 215,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 467,70 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 23/02/2023