Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1778 E. 2023/1236 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1778 Esas
KARAR NO: 2023/1236
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/03/2019
NUMARASI: 2017/629 E. – 2019/109 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “…+şekil” markasının 08, 21 ve 34 sınıf emtialar yönünden 05/11/1998 tarihinden itibaren müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkili markasının aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanı olarak 28/08/1992 yılından bu yana tescilli olduğunu ve 30 yılı aşkın süredir aktif olarak müvekkilinin faaliyet gösterdiğini, ancak davalının “…” markasını 07, 08, 09, 11 ve 21. Sınıflarda … sayı ile 29/01/2013 tarihinde tescil ettirdiğini, davalı yanın müvekkili ile benzer ürün ve hizmet gruplarında kullanmak üzere tescil ettirdiği markanın, ilgili ürün gruplarının ortalama tüketici sınıfı nezdinde ilişkilendirme de dahil olmak üzere müvekkilinin tescilli markası ile karıştırılma ihtimali doğurduğunu ve bu durumun müvekkili haklarına tecavüz teşkil ettiğini idida ederek, markaların 08 ve 21 kodlu sınıflar bakımından aynı, 07, 09 ve 11 kodlu sınıflar yönünden ise benzer olduklarının tespitini, tecavüzün önlenmesi ve men’ini, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi ve 10.000,00 TL itibar tazminatının, dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacıya ait tescilli markanın kullanıldığı davalıya ait tanıtım materyalleri ile ürünlerin toplatılmasına, internet satışlarının durdurulmasına, davalı adına tescilli “dzinterlife” ibareli markanın 07, 08, 09, 11 ve 21 ürün sınıfları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini ile verilecek hüküm özetinin ilanına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından kullanılan ve adına tescil edilen markanın ”…” markası olduğunu, davacı şirket adına tescil edilen markaların ise ”…+şekil” ve ”…+şekil” markaları olduğunu, davacının tescil edilmiş markalarındaki asli unsurun “…” kelimesi olduğunu, markada yer alan “…” kelimesinin ise ayırt ediciliğinin zayıf nitelikte olduğunu, bu ibarenin davacı yanın tekelinde olamayacağını, bu nedenle davacı şirkete ait olmayan herhangi bir markada … kelimesinin kullanılmasının marka tecavüzü olarak kabul etmenin, kanunların marka sahiplerine tanımış oldukları hakların kişilerin mağduriyetlerine yol açacak şekilde geniş yorumlamak olacağını ve bu nedenle davacı yanın tüm taleplerinin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; “hükümsüzlük talebine esas markalar arasında tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali doğuracak düzeyde benzerlik olmadığından, hükümsüzlük gerekçesinin oluşmadığı, yine tecavüz iddiasına esas olacak düzeyde benzerlik ve karıştırılma ihtimali doğmadığı, davalının kendi tescilli markasını kullandığı gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde iltibas tehlikesi bulunduğunu, davalının davacı markasının tanınmışlık düzeyinden faydalandığını, davacı marka başvurusunun davalı markasından daha önceye dayandığını, Müvekkilinin hem ticaret unvanında hem de markalarında asli unsur oln ”…” ibaresinin, davalı tarafın tescil ettirdiği markanın da asli unsuru olduğunu, davalının, davacıya ait ”…” markasının esas ayırt edici unsuru olan ”…” ibaresine vurgu yaparak, ürün ve ambalajları üzerinde ”…” ibaresini kullandığını, ”…” ve ”…” ibaresinin siyah küçük puntolarla yazıldığını, ”…” ibaresinin ise davalı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumunda tescil ettirildiğinden farklı olarak müvekkilinin tescil ettirdiği markanın şekline benzer biçimde büyük ve kırmızı renkte puntolarla yazıldığını, bu nedenle davalının kötü niyetli olduğunu, markaların kullanıldığı ürün yelpazesinin aynı olduğunu, aynı tüketici kitlesine hitap edildiğini, Ek raporda, kök rapordan farklı olarak, “örnek ambalajlar incelendiğinde, kullanımlarda her iki tarafça da “…” kelimesi yazılım şeklinde öne çıkarıldığı için ürünler arasında görsel benzerlik oluştuğu görülmektedir” şeklinde değerlendirmede bulunulmak suretiyle, davanın haklılığını ortaya koyan maddî gerçeğe açıkça atıfta bulunulduğunu, mahkemece bu değerlendirmenin görmezden gelindiğini, Taraf markaları arasında farklılığın nereden kaynaklandığı hususunun tartışılmadığını, gerekçeli kararın HMK 297.maddesi hükmüne aykırı oluşturulduğunu, markaların her ikisinin de aslî unsurunun ”…” ibaresi olarak aynı olduğunu, bu kelimenin sektör açısından tanımlayıcı da olmadığını, Mahkemece eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğunu, kararın belirtilen hususlarda gerekçeyi içermediğini, Mahkemenin gerekçesi ile bunun dayanağı olan raporun vardığı sonucun, iltibas değerlendirmesi yönünden birbiri ile çeliştiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi ve davalı markasının hükümsüzlüğü ile, maddi-manevi ve itibar tazminatına ilişkindir.Davacı, davalıya ait “dzinterlife” ibareli ve 2012/13248 sayılı markanın, davacıya ait “…” esas unsurlu markalarıyla benzer olduğu iddiasında bulunmuştur.Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlar incelendiğinde; .. sayılı “… TİC.LTD.ŞTİ. İÇ + şekil” ibareli markanın, 08, 21 ve 34 sınıflarda 16/10/1996 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın aynı sınıflarda 23/06/1997 tarihinden itibaren, … sayılı “…+ şekil” ibareli markanın 08, 21 ve 35 sınıfta 08/11/2013 tarihinden itibaren, … sayılı “… + şekil” ibareli markanın 08 ve 21 sınıfta 30/12/2015 tarihinden itibaren, … sayılı aynı ibareli markanın 35 sınıfta 24/08/2016 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu, 2012/13248 sayılı “…” ibareli markanın 07, 08, 09, 11 ve 21 sınıflarda 29/01/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile davalı adına tescilli olduğu ve süresi bitenlerin yenilendikleri anlaşılmıştır.Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davacının bir dönem davalıya ürün sattığını, markanın kötüniyetli tescil ettirildiğini, davacının ticaret unvanından kaynaklanan haklarının da ihlal edildiğini ileri sürdüğü, dosya kapsamına taraflar arasındaki 2008-2010 yıllarındaki ticari ilişkiye ilişkin fatura örneklerinin sunulduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, ticari ilişkilerinin bulunduğu, davalının davacının ticaret unvanı ve markalarından haberdar olmamasının düşünülemeyeceği anlaşılmaktadır. Davalının hükümsüzlüğü istenen markasının tescil başvuru tarihinin 09/02/2012 olup, bu tarihten önce davacı tarafın 16/10/1996 başvuru tarihli … sayılı ve 23/06/1997 başvuru tarihli … sayılı markasının tescilli olduğu, davacının … sayılı markasının şekil+… ibareli olup, çelik ibaresinin markanın tescilli olduğu emtiaların yapıldığı çelik emtiasına vurgu yaptığından markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin birebir davalı markasında yer aldığı, davacı markasının başındaki “…” ibaresinin davalı markasında “…” olarak yer aldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamında alınan ek raporda görsellerine yer verilen marka kullanımlarından, davalının ürün ambalajları üzerinde “…” ibaresini kırmızı ve büyük yazarak ön plana çıkardığı, “…” ibaresini geri planda ve küçük kullandığı anlaşılmakla, mahkemece bilirkişi raporundaki eksik ve hatalı değerlendirmelere dayanarak karar verilmesi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davacı tarafın davalı markasının kötüniyetli tescil edildiğine yönelik iddiasının, hükümsüzlük talebinin ve davacının tazminat taleplerinin değerlendirilmek üzere yargılamaya devam edilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla davacının istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/03/2019 tarih, 2017/629 E. 2019/109 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023