Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1776 E. 2023/1177 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1776 Esas
KARAR NO: 2023/1177
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25/09/2019
NUMARASI: 2018/912 E. – 2019/968 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:Davacı … dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalıya verilen … Bankası Sarıyer Şubesine ait … seri no’lu, 30/01/2018 keşide tarihli, 110.000,00 TL bedelli, … Bankası Sarıyer Şubesine ait … seri no’lu, 28/02/2018 keşide tarihli, 110.000,00 TL bedelli, … Bankası Sarıyer Şubesine ait … seri no’lu, 30/03/2018 keşide tarihli, 117.000,00 TL bedelli 3 adet çekin avans çeki olarak davalıya teslim edilmiş olmasına rağmen malların teslim edilmediğini, çeklerin haksız olarak yazdırıldığını belirterek çekler nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, çeklerin istirdatına ve kötüniyetli olması nedeniyle % 20 oranında tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkile olan mevcut (muaccel) borcuna ilişkin çeklerin keşide edildiğini, karşılıksız çıktığını, halen çeklerin ödenmediğini, davaya konu çeklerin tarafları ticari ilişkisinden kaynaklı davacının mevcut muaccel borcu için müvekkil şirkete verildiğini, herhangi bir ön ödeme, sipariş veya ön avans ödemesi vb söz konusu olmadığını, muaccel borca istinaden verildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davaya konu çekler, kıymetli evrak niteliğindedir. Kural olarak, çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Sebepten bağımsız olarak soyut bir hukuki işlem şeklinde olan çekten dolayı borç altına giren kişilerin bu çekin bedelsiz ya da çekten dolayı borçlu bulunmadığı iddiasında ispat külfeti borçluya aittir. Diğer menfi tespit davalarından farklı olarak kıymetli evrak ilişkisinden kaynaklanan menfi tespit davalarında borç ikrar anlamı taşıyan çekten dolayı alacaklının alacağını ispat etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Davacı taraf çeklerin avans olarak olarak verildiği ve bedelsiz kaldığı iddiasına dayanmakta ise de bu iddasını aynı kuvvet ve mahiyette yazılı bir belge ya da delille ispatlayamadığından davanın sübut bulmadığından reddine, davalı tarafça kötüniyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de şartları oluşmadığından bu talebin reddine” anlaşılmakla açılan davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.Davacı … istinaf dilekçesinde özetle; müvekkille davalı arasında süregelen ticari ilişki nedeniyle davalıya verilen … Bankası Sarıyer şubesine ait … seri no’lu, 30/01/2018 keşide tarihli, 110.000,00 TL bedelli, … Bankası Sarıyer Şubesine ait … seri no’lu, 28/02/2018 keşide tarihli, 110.000,00 TL bedelli, …Bankası Sarıyer Şubesine ait … seri no’lu, 30/03/2018 keşide tarihli, 117.000,00 TL bedelli 3 adet çekin avans çeki olarak davalıya teslim edilmiş olmasına rağmen malların teslim edilmediğini, çeklerin haksız olarak yazdırıldığını, davalı tarafça müvekkilin muaccel ve reel borcu bulunduğunu, söz konusu borç için Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı tarafın davaya konu 3 adet çeki elinde tuttuğunu, müvekkile iş bu çekler karşılığında herhangi bir ürün vermediği gibi çekleri de müvekkile iade etmeyerek müvekkile karşı ”Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçundan” ceza davası açarak kötüniyetli hareket ettiğini, Türkiye şartlarında, yıllarca ticari alışverişte bulunan taraflar hizmet veya ürün alımı yapmak kastı ile çek veya avans olarak ödeme gönderip sonra hizmet veya ürün alındığını, gerçek borç miktarı ve ön ödemeli olarak davalı tarafa gönderilen çeklere karşı gerçekten bir ürün alınıp alınmadığının en hakiki tespiti ticarinin defterlerin bilirkişi marifetiyle incelenmesi olduğunu, ticari defterlerinin incelenmesini talep etmelerine rağmen yerel mahkemece delil taleplerinin reddedilerek davanın aydınlanmasına engel olunduğunu, her iki tarafın ticari defteri incelendiğinde gerçek borç miktarının ne olduğu ve müvekkilin davalı tarafa mal gelmeden göndermiş olduğu davaya konu çeklerin karşılığında herhangi bir ürün teslimi yapılmadığının görüleceğini, her iki tarafın da tacir olup ticari defter tutma zorunlulukları olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafından davalıya ait vermiş olduğu dava konusu çeklerin ön avans çeki olarak teslim edilmesine rağmen sipariş konusu malların davalı tarafından teslim edilmediğini, çeklerin iade edilmediğini ve bankaya ibraz edildiğini belirterek davacının davalıya dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve çeklerin istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı cevaba cevap dilekçesinde davalı tarafından Büyükçekmece … İcra Müd. … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, alacağın tahsil yoluna gidildiğini belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında …Tic Ltd Şti tarafından davacı … aleyhine kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığı, işbu icra dosyasına dayanak çeklerin dava konusu çekler olmadığı görülmüştür. Mahkemece 27.09.2018 tarihli ara kararı ile davacı tarafından %15 teminat yatırıldığında dava konusu çeklere istinaden başlatılmış icra takibi mevcut değilse takibin durdurulması, icra takibi bulunmakta ise icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), Ankara 2013, s. 346). Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Diğer bir deyişle; kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6).Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372). Kambiyo senedi düzenlenmesine neden olan hukukî ilişkinin, karşılıklı borç yükleyen sözleşme olması ve bu sözleşmeden doğan borcun ifası için kambiyo senedinin düzenlenmesi hâli sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, temel borç ilişkisindeki para borcunun (kambiyo senedindeki temel alacağın) karşılığı olan edimin ifa edilmemesi hâlinde kambiyo senedinin bedelsizliğinden bahsedebilmek için, borçlunun TBK 125. maddesindeki seçimlik haklardan borcun ifa edilmemesi sebebi ile olumlu zararının tazminini veya sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini talep yolunu seçmesi gerekir. Zira seçimlik haklardan ilki olan borcun ifası ve gecikme tazminatının talep edilmesi durumunda, sözleşmenin ifasını talep eden taraf kendi borcunu ifa ile yükümlü olduğundan, senet henüz bedelsiz kalmayacaktır. Borçlunun zaten var olan borcun ifası ile gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçmesi ile alacaklı (kambiyo senedi borçlusu) ifayı talep etmek hakkını kaybederken, borçlu da asli edim yükümlülüğünü yerine getirme borcundan kurtulur. İşte bu noktada senedin bedelsizliği bu hâllerde gündeme gelecektir.Davacılar tarafından dava konusu çeklerin mal karşılığında avans olarak verildiği, malların teslim edilmediği, bu nedenle çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ve istirdatını talep ettiği, davalı tarafından da çeklerin ifa amaçlı olarak verildiği ve ödenmediği ileri sürülmüş olup, davacı delillerinde ticari defter kayıtlarına dayanmış olup tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi talebi mahkemece davacının iddiasının ve davalı beyanları nazara alınarak ticari defter ve belgelerin incelenmesinin davanın aydınlatılmasına katkısı olmayacağı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş ise de, ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu, her iki tarafın ticari defter ve belgelerine dayanıldığı bu iddiaların bilirkişi incelemesi ile değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme neticesinde anılan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.Tüm bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın esastan incelenmesi için ait olduğu mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2019 tarih, 2018/912 E. 2019/968 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023