Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1769 E. 2023/1216 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1769
KARAR NO: 2023/1216
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2017/511 E. – 2019/313 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının medikal nakliyat alanında faaliyet gösterdiğini, şirketin 03.11.2004 tarihinde … Gıda İnşaat San Tic. Ltd. Şti unvanı ile kurulduğunu, 30.11.2010 tarihinden itibaren faaliyetine … Gıda İnşaat San. Tic. Ltd. Şti unvanı ile devam ettiğini, 04.09.2015 tarihinden bu yana şahıs şirketi … – … olarak ticari faaliyetini sürdürdüğünü, davacının 2011 yılından itibaren keşide ettiği faturalarda … markası ve logosunun kullanıldığını, iş yeri kapısında da Aralık 2010 tarihinden bu yana … DEPOLAMA HİZMETLERİ logo ve isminin yer aldığı, davacının www…com sitesini de 14.02.2011 tarihinden beri kullandığını, davacının … markasını Ankara’da ve Türkiye’de herkesçe bilinir bir hale getirdiğini, ancak bu markanın tescili için işlem başlatıldığında davalı adına tescil edildiğinin öğrenildiğini, 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesi uyarınca tanınmış bir marakanın tescil edilemeyeceği ve 8/3. maddesi uyarınca tescilden önce marka üzerinde başkası tarafından hak elde edilmişse marka tescil başvurusunun reddedileceği belirtildiğinden, davalının kötü niyetli olarak markayı tescil ettirdiğinden davalının 15/09/2015 tarihli ve … numarası ile tescil edilen “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “…” markasının 16.04.2014 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, davalının ticaret unvanını da “… – …” olarak 20.06.2014 tarihinde tescil ettirdiğini, davacı şirketin ise faaliyetine 04.09.2015 tarihinde başladığını, davacının söz konusu markayı 2010 yılından bu yana tescil ettirmekten imtina ettiğini, davacı ve davalının farklı şehirlerde faaliyet gösterdiklerini, davalının davacının kullanımı tespit etme şansının bulunmadığını, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; “Davanın Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine, Davalının … numaralı “…” markasının tescilli olduğu 39.sınıftaki “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri, malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri, çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” için Kısmen Hükümsüzlüğüne Ve Sicilden Terkinine, Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin Reddine, ” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkil markasının 2010 yılından bu yana ve davalının da faaliyet sergilediği alanda bilinir olduğunu, aynı alanda faaliyet sergileyen davalının müvekkil markasını bilmediğinden söz edilemeyeceğini, mahkemece” Davacının belirle seviyede bilinir hale getirdiği marka ” olarak kabul edilen … markasının ” Tanınmış marka olmadığı bu hususun davacı yanca isbatlanamadığını, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının red olunan yönlerden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının ticaret sicil kayıtlarına … Nakliyat isimli bir unvanla tescil edilmesi, markanın taraf adına tescilinden 2 yıl sonra olduğunu, müvekkil davalının şirket unvanını “…” olarak davacıdan çok önce 20.06.2014 tarihinde tescil ettirmiş olduğunu ,davacının üstün hak olarak tarif etmeye çalıştığı ticaret unvanındaki belirtmenin markanın tescil tarihinden çok sonra müvekkilin ticaret unvanının tescilinden dahi sonra tescil edildiğini, davacının bu yöndeki tespit ve talebinin murad edilen etkiyi yaratmayacağı, aksi yöndeki yaklaşımın hukuki dayanağı olmadığını, müvekkil davalının medikal ürünlerin nakliyesini yürüten ticari işletme olduğunu, markayı kullanma gerekçesi faaliyet alanına ilişkin iki ibarenin (medikal-nakliyat) aynı kelime içinde bulunması olduğu, başkaca herhangi bir itici faktör söz konusu olmadığını, Davacının kullanımını ileri sürdüğü dönemde markanın belli bir tanınmışlık düzeyine ulaşmış olduğunu, davacının mezkur markanın kendisi tarafından kullanımının, markayı toplumda tanınmışlık düzeyine eriştirmiş olduğunu ileri sürebilmesi dosya içeriğinden çıkarılabilecek bir sonuç olmadığını, müvekkil davacı tescil ettirmiş olduğu markayı tescil tarihi itibarıyla, basıılı evraklarında, her türlü donanımında yasal hakkı olduğu üzere kullandığını, müvekkil davalının nakliye araçlarında marka giydirilmiş kasalar, kaplamalar yollarda dolaştığını, söz konusu markaya bir tanınmışlık payesi biçilecek ise bunun farklı ticari kimlikler ile istikrardan uzak bir faaliyet yöntemini tercih eden davacıdan ziyade müvekkil firma tarafından yaratıldığı ve yaratılmaya devam edildiği bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava davalıya ait “…” markasının davacının önceye dayalı kullanımı nedeniyle ve kötü niyetle tescil edildiği iddiasına dayalı hümsüzlüğü ve terkini istemine ilişkindir. TPMK kayıtlarına göre; 16.04.2014 başvuru tarihli … sayılı “…” ibareli markanın 15.09.2015 tarihinde 39.sınıfta davalı adına tescil edildiği görülmektedir. Ticaret sicil kayıtlarına göre, davacının ortağı olduğu şirketin … İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. ünvanıyla 03/11/2004 tarihinde ticari faaliyetine başladığı, 30/11/2010 tarihinde … Turizm Tekstil Gıda İnşaat Sanayi Tic. Ltd. Şirketi. ünvanını aldığı, 09/09/2015 tarihinde ise …-… olarak isim ve tür değişikliği yaptığı, davalının ise, … Gıda ve Tekel Bayii Ticaret … olarak 05/12/2006 tarihinde tescil yaptırdığı, 20/06/2014 tarihinde … olarak ünvan değişikliği yaptığı görülmektedir. Dosyada mevcut 19.02.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede davalının 16.04.2014 başvuru tarihli … sayılı markayı en erken 03.06.2014 tarihinde kullanmaya başladığı, www…com alan adının 14.02.2011 tarihinde oluşturulduğu ve bu alan adı altında açılan sitenin en eski arşiv kaydının 13.06.2013 tarihi olduğu, bu arşiv kaydında sitenin … LTD. ŞİRKETİ’ni ve ticari faaliyetini tanıtmak üzere yapılandırılmış olduğu, 39.sınıftaki hizmetler kapsamında bilhassa “kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri; malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri” bakımından “…” ibaresini davalıdan önce ihdas ettiği, davalıdan önce istimal ettiği ve ilgili çevrelerde “…” ibaresine davalıdan önce görünürlük ve bilinirlik kazandırmaya başladığı anlaşılan davacının “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkı bulunduğu görüşü bildirilmiştir. Talimat ile alınan ve davacının ticari defterleri üzerinde inceleme sonucu düzenlenen 26.09.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının “…” ibaresini markasal olarak 03.12.2010 tarihinden itibaren kullandığı, her ne kadar 09.09.2015 tarihinde şirket unvanının … – … olarak değişmiş olsa da, … PLASTİK TUR. TEKS. GIDA İNŞ. SAN. TİC. LTD. ŞTİ ile davacı … arasında halefiyet ilişkisi bulunduğu, bu itibarla davacının … ibaresini ilk kullanım tarihi olarak 2010 yılı Aralık ayının kabulünün gerektiği, söz konusu markasal kullanımların “tıbbi cihazların depolanması ve taşınması” hizmetleri üzerinde gerçekleştiği görüşü belirtilmiştir. Davanın açıldığı tarihe göre 556 sayılı KHK hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmektedir. Tescilsiz kullanımla elde edilen öncelik hakkı, gerçek hak sahipliği iddiası ve davalı markasının hükümsüzlüğü talebi yönünden yapılan değerlendirmede; Marka hakkının sağladığı koruma kural olarak tescil ile doğmakla birlikte istisnai olarak marka hakkının önceye dayalı kullanım yoluyla tescile dayanmadan elde edilebileceği ve korunacağı ilkesi benimsenmiştir. Önceye dayalı kullanımla hak elde edilmesi gerçek hak sahipliği ilkesi olarak ifade edilir. Bu durumda marka hakkı tescilden önce doğar sonradan yapılan tescil kurucu değil açıklayıcı nitelikte olur. 556 sayılı KHK’nin 8/3-a maddesindeki düzenlemeye göre,markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmişse, tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, tescil edilmez. İşaret üzerinde hak elde edilmiş olması için ise ilgili olduğu piyasada ciddi bir şekilde kullanım yoluyla bilinir hale gelmiş olması anlaşılmalıdır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/6188- 2023/850, 15.2.2023 “Mahkemece, önceye dayalı alan adı hakkı nedeniyle davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de, … dosya kapsamında hükümsüzlüğü istenen markanın tescilinden önce bu markayı piyasada ilgili sınıflarda tanıttığına ya da uzun yıllar kullandığına dair herhangi bir fatura, katalog ya da başkaca delilin bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir… ONANMASINA,” Toplanan deliller , fatura, irsaliye örnekleri, ticari defterler, ticaret sicil kayıtları, tanık anlatımları, bilirkişi raporları ve dosya kapsamına göre, davalı adına tescilli “…” asli unsurlu markanın davalı şirketin kuruluş tarihinden önce Aralık 2010 tarihinden itibaren davacı tarafından marka ve ticaret unvanı olarak kesintisiz ve yoğun şekilde kullanıldığı, bu kullanım sonucu markanın karayolu taşımacılığı ve depolama hizmetleriyle ilgili markanın başvuru tarihinden önce ve ilgili çevrede … ibaresine davalıdan önce görünürlük ve bilinirlik kazandırmaya başladığı, piyasada bilinir hale geldiği davalının ise bu markayı tescilden sonra 2014 tarihi itibariyle aynı hizmetlerde kullanmaya başladığı anlaşıldığından davacı yönünden marka hakkının tescilli olduğu “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri, malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri, çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri” yönünden tescilsiz olarak elde edildiği, bu nedenle ilgili hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nin 8/3. maddesi uyarınca markanın hükümsüzlük koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Kötü niyetle marka tescilinden bahsedebilmek için marka başvurusunda bulunan kişinin, markaya konu mal ve hizmeti üretip pazarlamaktan daha ziyade başkalarının ticaretine engel olmak, marka tescili yoluyla başkalarından haksız para koparmaya çalışmak veya vekâlet, bayilik, dağıtıcılık, acentelik vb. ilişki nedeniyle kendisine duyulan güvene ve ticari dürüstlük kuralına aykırı davranış içerisinde bulunması gerekir. Yine bir markanın Türkiye sınırları içerisinde tanınmış olduğunu kabul edebilmek için markanın ayırt edici nitelik ve özellikleri, tanınmış markaya konu mal ve hizmetlerin ülke içerisinde reklam kampanyaları ile tanıtımının yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise miktar ve hacmi, satış hacmi, dağıtım ağı halen tanıtım etkisinin devam edip etmediği gibi hususlarının her bir somut dosyaya sunulan deliller değerlendirilerek ve tartışılarak belirlenmesi gerekir. Somut olayda markanın kötü niyetle tescil ettirildiği ve davacı markasının tanınmış marka olduğuna dair somut delil ve ispat vasıtası bulunmadığı, markanın ilgili çevrede maruf olması tanınmış marka olarak kabulüne yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak , dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin kararda gösterilen yasal ve yeterli gerekçeye göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, taraf vekillerinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarih ve 2017/511 E. 2019/313 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı ve davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023