Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1766 E. 2022/1722 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1766 Esas
KARAR NO: 2022/1722
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 04/07/2019
NUMARASI: 2017/750 E. – 2019/299 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/12/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin müvekkili ile aynı faaliyet alanı olan 43.sınıfta kullanmak üzere 12 adet marka tescili için başvuru yaptığını, bunlardan 10 tanesinin müvekkilinin itirazı üzerine reddedildiğini, … tescil no’lu … ve … tescil no’lu … ibareli markaların YDİK tarafından verilen karar ile ilan edilmeden tescil edildiğini, müvekkilinin … numaralı …, … numaralı …, … numaralı …, … numaralı … ibareli markaların sahibi olduğunu, yaygın ve kesintisiz şekilde kullandığını, tescilli ticaret unvanının “…” olduğunu, bu unvanla aynı ismi taşıyan markaları yurt içi ve yurt dışı tüm turizm sektörleri ile tüketici nezdinde tanındığını, Türkiye olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde turizm sektöründe önde gelen bir kuruluş olduğunu, davalının müvekkili şirket ile aynı sektörde faaliyet göstermek amacı ile … tescil no’lu … ve … tescil no’lu … ibareli markaları tescil ettirdiğini, bu markaların müvekkilinin markasına benzerliği sebebi ile müvekkiline ait “…” grubuna bağlı bir otel anlamı taşıdığını, müvekkilinin markası ile aynı ve ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, iltibas yarattığını, müvekkilinin markalarına benzer nitelikte, iltibas yaratan bir çok markanın farklı mahkemelerce hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verildiğinden bahisle, müvekkili şirket adına tescilli … numaralı …, … numaralı …, … numaralı …, … numaralı … ibareli markalarından doğan haklarına ve … SAN. LTD. ŞTİ. Şeklindeki ticaret unvanına açıkça iltibas oluşturan, davalı adına haksız tescil edilmiş … nolu …, … nolu … markalarının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, hükümsüzlük davasının açılabilmesi için öncelikle hükümsüzlüğü talep edilen markanın tescilli olması gerektiğini, bunun bir dava şartı olduğunu, müvekkiline ait … sayılı … markasının dava tarihinde başvuru statüsünde olduğunu, markaya ilişkin tescil prosedürünün henüz tamamlanmadığını bu sebeple davanın mevsimsiz açılmış olması sebebi ile reddinin gerektiğini, müvekkilinin Türkiye dahil olmak üzere Dünya çapında sayısız ülkede uzun yıllardır tesciller ile “…” markalarını koruma altına aldığını, bu markaların gerçek, öncelikli ve üstün hak sahibi olduğunu, müvekkilinin … tescillerinin davacının davaya dayanak gösterdiği tescillerden çok önceki tarihlerde olduğunu, bu markanın tüm dünyada müvekkilinin otelleri ile sıkı sıkıya bağdaştırıldığını, otelcilik sektöründe global anlamda lider ve tanınmış markalardan olduğunun tartışmasız olduğunu, markanın kullanımında global bir markalaşma stratejisi belirlendiğini, bu strateji altında … markasının altında yatay bir çizgi ve bu çizginin altında da otelin coğrafi lokasyonunun yer aldığını, dava konusu markalarını da aynı strateji ile tasarladığını, müvekkilinin … sayılı … markasına konu başvurusunun 12.08.2015 tarihli Resmi Marka Bülteni’nde ilan edildiğini, davacının resmi şekilde ilan edilmiş olan marka başvurusuna itiraz etmediğini, davacının ilan edilmediğine ilişkin beyanlarının doğru olmadığını, aynı şekilde … sayılı başvurusuyla ilgili olarak da ilan yapılmadığı yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu, bu markanın henüz başvuru statüsünde olduğunu, TPE tarafından ilan edildiğini ve davacı tarafın bu başvuruya itirazının dosyalandığını tescil işlemlerinin tamamlanmadığını, müvekkilinin markalarının davacının markaları ile iltibas ya da karıştırılmaya sebebiyet vermesinin mümkün olmadığını, davacı markalarının işitsel, görsel olarak farklı olduklarını eğer bir iltibas tehlikesi ya da markanın tanınırlığından kazanç sağlama durumu varsa, bunun müvekkilinin lehine yorumlanması gerektiğini, esasen davacının kendi tescillerinin hükümsüzlüğünün gerektiğinden bahisle yetkisizlik itirazlarının kabulüne, dava şartı yokluğundan davanın reddine, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Tüm dosya kapsamı sunulan rapor içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı kendisine ait önceki tarihlerde tescil olunmuş olan markalar ve ticaret unvanı ile davalıya ait … nolu … ibareli markanın aynı ve ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğu, isim ve tescilli oldukları sınıflar yönünden iltibas oluşturduğu, davalının tescilde kötü niyetli olduğundan bahisle markanın hükümsüzlüğü talebinde bulunmuş ise de davalıya ait markanın tescilli olduğu hizmetler yönünden sunulan deliller dikkate alındığında ve bilirkişilerce de tespit olunduğu üzere davacıya ait marka tescil tarihlerinden önce sektörel bazda tanınmış marka olduğu, yurt dışında gerçekleştirdiği tescillere paralel olarak TPMK nezdindeki tescilini gerçekleştirdiği, her ne kadar davacı tescili önceki tarihli olarak gözükmekte ise de tanınmış markaya ilişkin Paris sözleşmesi hükümleri ve yasal mevzuatımız dikkate alındığında tanınmış markaların tescilsiz koruma altında olduğu, tescilinin zorunlu olmadığı, tanınmış markaya ait tescilin sonradan tescil olunduğundan bahisle hükümsüzlüğünün mevzuat ve yukarıda izahı yapılan uluslararası sözleşmelere uygun düşmeyeceği, davalıya ait markanın tanınmışlık düzeyi faaliyet alanı dikkate alındığında kötü niyetli tescilinin kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2017/750 E., 2019/299 Karar Sayılı kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince yasal iki haftalık süre içinde istinaf edilmiştir.Dosyanın istinaf incelemesi sırasında, davacı vekili, İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi aracılığıyla Dairemize sunduğu 23/11/2022 tarihli dilekçesiyle, davadan feragat ettiğini, tarafların birbirinden vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinin bulunmadığını beyan etmiş, sertifika denetiminde EHSH sertifikasının güvenilir, imzanın doğru olduğu, vekaletnamesinin incelemesinde, davadan feragate yetkili olduğu tespit edilmiştir. Davalı vekilinin, İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi aracılığıyla Dairemize sunduğu 23/11/2022 tarihli dilekçesinde, davadan tarafların arasında anlaşma sağladıklarını, davacının feragatini kabul ettiklerini, davacı taraftan yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.6100 Sayılı HMK’nın 307. maddesinde; “Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. HMK 309. maddesinde; Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Feragat ve kabul, kayıtsız şartsız olmalıdır. HMK’nın 310. maddesinde; Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” düzenlemeleri mevcuttur. Davacı vekili, karar istinaf incelemesinde olduğu sırada 23/11/2022 tarihli dilekçesi ile davadan feragat etmiş olup, vekaletnamesinin incelemesinde, feragate yetkili olduğu, e-imza sertifikasının güvenilir ve imzanın doğru olduğu tespit edildiğinden, İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/07/2019 tarih ve 2017/750 E., 2019/299 Karar Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince kaldırılarak, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç olmadığından, davanın feragat sebebi ile reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin, davadan feragat edilmesi sebebiyle İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA, 2- Davacı vekili karar kesinleşmeden davadan feragat ettiğini bildirdiğinden İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/07/2019 tarih ve 2017/750 E., 2019/299 Karar Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın, 6100 Sayılı HMK’nın 307. maddesi gereğince feragat sebebiyle REDDİNE, 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 29,20 TL’nin mahsubu ile 51,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı taraf talep etmediğinden yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4/d- Davalı taraf talep etmediğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi davadan feragat sebebiyle incelenmediğinden davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcı ile istinaf yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderinin talebi olmadığından üzerinde bırakılmasına, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/12/2022