Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1764 E. 2023/1155 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1764 Esas
KARAR NO: 2023/1155
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/11/2019
NUMARASI: 2018/83 E. – 2019/310 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İsviçre yasaları altında kurulu çok uluslu bir şirket olduğunu, MÖHUK’ un 48/2 maddesi kapsamında yabancılık teminatı ödemekten muaf olduğunu, müvekkilinin dünya çapında tanınmış … (…) şirketinin bağlı şirketi olduğunu ve hem kendisi ve/veya bağlı şirketleri, ve/veya lisansörleri ile yüksek kaliteli tütün ve ilgili ürünlerin, üretim pazarlama, dağıtım ve satışı ile 180’den fazla ülkede dünya çapında faaliyet gösterdiğini, …’nın önde gelen uluslararası tütün şirketi olup, … markaları altında 180’den fazla ülkede ürünlerinin satıldığını, davalı … A.Ş.’nin elektronik sektöründe, özellikle uydu antenlerinin satış ve pazarlanması alanında faaliyette bulunan bir şirket olduğunu, müvekkilinin “…” markası için 34.sınıfta yer alan ve en eskisi 1984 yılına dayanan dünya çapında tescillerin sahibi olduğunu, müvekkilinin “…” markasının menşe memleket İsviçre’de 1988 yılında yaklaşık 140 ülkede tescil sahibi olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin “…” markası için Türkiye’de 2 Mart 2004 tarihli … sayılı “… paket şekli” tescilinin; 16 Aralık 2013 ve 28 Şubat 2014 tarihli … ve … sayılı “…” tescillerinin ve 17 Mayıs 2016 tarihli … sayılı dava konusu “…” tescilinin sahibi olduğunu, aslen müvekkilinin Türkiye’de “…” markası için 34.sınıftaki öncelikli haklarının 1988 yılına, bugün geçerli olmayan … sayılı tescile, yani davalının “…” markasını tescil ettirmesinden çok daha öncesine dayandığını, müvekkilinin Türkiye’de “…” markası ile 30 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu,taraflar arasındaki ihtilafın 2010 senesine, … şirketinin müvekkilinin … sayılı “…” marka tesciline karşı kullanmamadan dolayı hükümsüzlük davası açmasına dayandığını, müvekkilinin ticari faaliyeti ile uyumlu olarak söz konusu tescilin 34.sınıf mallar için elde edildiğini, müvekkilinin “…” markasını diğer ülkelerde kullanmakta ve Türkiye’de de piyasaya sunma adına planları mevcut olduğunu, müvekkilinin “…” markalı ürünlerini Türkiye’de piyasaya sunmak arzusunda olduğunu ve bu amaçla ilgili olduğu 34.sınıfta yeni tescil başvurularında bulunduğunu, …’in; müvekkilinin “…” markasının 1988 senesinden beri kendisinin kuruluş tarihi olan 1989 senesinden öncesinden beri haklı, gerçek ve tescilli sahibi olmasına rağmen, bu başvurulara itiraz ettiğini, kendisinin bu markayı tütün ürünleri üzerinde kullanmak yönünde hiçbir gerçek ilgisi veya niyeti olmamasına rağmen, … ‘ in müvekkilini bu marka üzerindeki gerçek ve hakiki haklarından mahrum etmek için birçok anlamsız girişimde bulunduğunu, …’ in itirazlarının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, ancak … ‘ in YİDK kararlarının iptali için Ankara FSHHM nezdinde dava açtığını, ancak Mahkemelerin de müvekkilinin lehine karar verdiğini ve davaları reddettiğini, müvekkilinin … şirketinin haksız ve mantıksız iddialarını savuşturmak için uzun zamandan beri emek ve para harcadığını, müvekkilinin uzun süre boyunca … karşısında savunma pozisyonunda kaldığını ve Türk şirketinin bu markalı ürünleri piyasaya rahatça sürebilmesi için kendisinin “…” markasını 34.sınıfta tescil ettirme girişimlerine odaklandığını, … şirketinin haksız ve anlamsız sataşmalarından ötürü müvekkilinin “…” markalı ürünleri piyasaya sürmekten imtina ettiğini, bu sebeple ve de …’ in süregelen sataşmalarına karşı müvekkilinin …’ in 34.sınıfta … sayılı ve 14.sınıfta “Püro ve sigara ağızlıkları, sigara tabakaları, tütün kutuları, küllükler” ve 34.sınıftaki malları kapsayan … sayılı “…” ibaresini içeren marka tescillerine karşı, İstanbul Anadolu 1.FSHHM nde 2015/190 Esas sayı ile kullanmamadan dolayı hükümsüzlük davası açtığını, Mahkemenin …’ in dava konusu markalar bakımından dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede marka iptali istenen sınıf ve alt sınıfta ciddi kullanımı ispat edemediğini belirttiğini, bu sonuca rağmen, teknik bir sebepten, Mülga 556 Sayılı KHK ‘nun 14ncü maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden davanın reddedildiğini ve fakat taraflarınca istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, bu davanın açılmasından sonra davalının bu davanın da konusu olan aynı markayı kötüniyetli olarak tescil ettirdiği, …’in tütün sektöründe faaliyette bulunmadığı ve “…” ibaresini içeren markalarla tütün ürünlerinin satış ve/veya pazarlamasını yapmadığının açık ve net olduğunu, TAPDK’nın davalının “…” ibaresi altında tütün mamullerinin üretimi, satışı , ithalatı ve ihracatına yönelik ruhsatının bulunmadığını belirten müzekkere cevabı ve de TAPDK’nın resmi web sitesinde tütün ürünleri için verilen izin ve ruhsatlar bölümünde yapılan kısa bir araştırmanın bu durumun açık kanıtı olduğunu, davalı … şirketinin, elektronik sektöründe faaliyette bulunmakta olup, özellikle uydu antenlerinin satış ve pazarlanması alanında iştigal ettiğini, davalının, tütün sektörü ile hiçbir ilişkisi olmadığı halde kötüniyetli olarak marka tescil ettirdiğini belirterek, davalıya ait … sayılı tescilin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf vekili tarafından sunulan 13.03.2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle usul yönünden; davacının huzurdaki dava dosyası bakımından dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, dolayısıyla işbu dava dosyasında dava şartı noksanlığı sebebiyle HMK m.114 ve 115 hükmü mucibince davanın usulden reddine karar verilmesini, davacı yanın … ibaresini yedeklemek suretiyle yaptığı kötüniyetli marka tescillerinin tamamının hükümsüz kılındığını, mezkur ibarenin esasen davacı tarafından hiçbir şekil ve surette kullanılmadığını, mahkeme tarafından da defaatle tespit edildiğini, davacı yanın huzurdaki işbu davayı ikame etmekte hukuki yararı bulunmadığını, esasa ilişkin olarak ise; müvekkili … A.Ş.’nin ticaret unvanının kılavuz unsuru olan ve Türk Patent ve Marka Kurumu başta olmak üzere WIPO dahil dünyanın birçok ülkesinde tescilli “…” ve “…” esas unsurlu onlarca markanın maliki olup, müvekkili şirket adına tescilli ve tanınmış “…” ve “…” esas unsurlu markalarının, 6769 sayılı SMK , Türk Ticaret Kanunu ile Paris Sözleşmesi ve TRIPS olmak üzere uluslararası sözleşmeler ile koruma altında olduğunu, müvekkili şirketin Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde 34.sınıfta tescilli ve tanınmış “…” ibareli markaların gerçek hak sahibi olduğunu, Marka Hukukunda kabul edilen genel ilkeye göre; bir markayı ilk defa kullananın ve ona ayırt edici niteliğini kazandıran kişinin “gerçek hak sahibi” olduğunu, müvekkili şirket adına TPMK nezdinde 26.05.2006 tarih ve … no ile 34 ve sair sınıflara dahil emtia ve hizmetlerde tescilli “…” ve “…” esas unsurlu “…” ibareli markası bulunmakta olup, müvekkili şirketin huzurdaki dava dosyasına konu 23.01.2018 tarih ve … no ile 34.sınıftaki emtialarda tescilli “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkı bulunduğunu, ayrıca “…” ibaresinin TPMK nezdinde 34.sınıfta 2009 yılından beri tescilli olduğunu, dolayısıyla dava konusu … nolu markanın davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı surette hükümsüz kılınmak istendiğini, müvekkili şirket adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde; 26.05.2006 tarih ve … no ile 34.sınıfa dahil emtialarda tescilli “…” esas unsurlu “…” ibareli markasının; 07.12.2012 tarih ve … no ile 34.sınıfa dahil emtialarda tescilli “…” esas unsurlu “… ” ibareli markası; 20.04.2011 tarih ve … no ile 34.sınıfa dahil emtialarda tescilli “…” esas unsurlu “… ” ibareli markaları başta olmak üzere sair “…” esas unsurlu markalar gözönüne alındığında müvekkili şirketin “…” esas unsurlu markalar üzerinde öncelik hakkını haiz olduğunu, diğer taraftan müvekkili şirket başta WIPO olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde ve Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli “…” ve “…” esas unsurlu markaları uzun yıllardan beri nizasız ve fasılasız olarak kullanarak, tanınmış hale getirdiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin “…” ve “…” türevi markaların gerçek hak sahibi olup, bu bağlamda huzurdaki davaya dayanak gösterilebilecek, derdest hükümsüzlük davasına konu edilmediğini, hukuk zemininde yaşayan herhangi bir markası bulunmayan davacının haksız ve mesnetsiz iddiaları havi huzurdaki işbu usul ve yasaya aykırı surette ikame edilen davasının reddi gerektiğini, davacı şirketin huzurdaki davasına dayanak gösterdiği 34.sınıftaki “…” ibareli markalarının tamamının çok daha önceden hükümsüz kılındığını, davalı …’ ın “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkını haiz olduğuna ilişkin iddiasına dayanak gösterdiği “…” ibareli 34.sınıfı kapsayan markasının İstanbul 1.FSHHM nin 31.12.2010 tarih ve 2010/71 E.- 2010/278 K.sayılı kararı ile hükümsüz kılındığını, davacı şirketin dava dilekçesinin kendi içerisinde birçok çelişki barındırdığını, hukuken kabul edilebilir ve tartışılabilir bir zemine oturmayan taleplerinin ve haksız ve mesnetsiz iddialarının reddi gerektiğini, davacı şirketin TPMK nezdinde 34.sınıfta herhangi bir öncelik hakkı bulunmadığı gibi, derdest dava konusu olmayan “…” ibareli bir markası da olmadığını, bu bakımdan davacı tarafından öne sürülen tüm iddiaların haksız, mesnetsiz, afaki ve ayrıca kötüniyeti havi olduğunu, müvekkili şirketin davacının kötüniyetli başvuru ve itirazları sebebiyle telafisi mümkün olmayan zararlara uğradığını ve halen bu durumun devam ettiğini, davacının Türkiye’deki tescilinin 1988 yılına dayandığını ileri sürerek “…” ve “…” esas unsurlu markalar üzerinde öncelik ve gerçek hak sahipliği bulunduğunu iddia ettiğini ve bu iddiasına “…” ibareli 07.09.1988 tarih ve … nolu markayı dayanak gösterdiğini, halbuki mezkur markanın İstanbul 1.FSHHMnin 31.12.2010 tarih ve 2010/71E.-2010/278K.sayılı kararı ile 556 sayılı KHK nın 14.maddesi gereğince kullanmama sebebiyle hükümsüz kılındığını, bu kararın 03.01.2013 tarihinde kesinleştiğini, hukuk düzeninde artık var olmayan bir markaya dayanarak hak iddia edilemeyeceğini, davacının huzurdaki işbu davaya dayanak gösterdiği markanın ne sebeple hükümsüz kılınmış olduğunun önemli olduğunu, mezkur markanın hükümsüz kılınma sebebinin kötüniyet veya iltibas olmadığını, markanın “kullanmama sebebiyle” hükümsüz kılındığını, diğer deyişle mezkur markanın 1988 yılında tescil edilmiş olmasına rağmen hiçbir şekil ve surette herhangi bir emtia ve/veya hizmet üzerinde kullanılmamış olduğunun tespit edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Davalının markasının kötüniyetle tescil edildiğine diar iddiayla ilgili yapılan incelemede; davacı şirketin tütün ve bununla ilişkili mal ve hizmetlerle ilgili uzun süredir dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösterdiği, davaya dayanak yapılan “…” esas unsurlu markaları dışındaki “…” gibi bir kısım markalarının bu sektörde tanınmış markalar olduğu, davalı şirket ile davacı şirket arasında uzun süredir Türkiye’deki tescilli markalarıyla ilgili uyuşmazlıkların devam ettiği, karşılıklı marka iptali davalarının açıldığı, davalı şirketin markalarının uydu antenleri ve alıcıları sektöründe tanınmış marka niteliğinde olduğu, davalı şirketin ticari faaliyet alanının da aynı olduğu, ancak tütün ve tütün ürünleriyle bağlantılı mal ve hizmetler konusunda hiç bir üretim ve faaliyetinin bulunmamasına rağmen daha önce kullanmama nedeniyle iptal davası açılan … nuamralı “…” markasıyla ilgili 13/10/2015 tarihinde dava açıldıktan çok kısa bir süre sonra 02/11/2015 tarihinde aynı markayı aynı mal ve hizmetler için bu kez … tescil numarası ile tescil ettirdiği, davalının amacının davacı şirketin 34. sınıftaki mal ve hizmetlerle ilgili yurt dışında ve Türkiye’de tescilli olan “…” esas unsurlu markalarıyla Türkiye’de faaliyette bulunmasını engellemek olduğu, davalının … tescil numaralı “…”, … tescil numaralı “…”, … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının 1. Sınıftan başlamak üzere 45. sınıfa kadar tüm mal ve hizmetler için tescil ettirildiği, davalının bu şekilde 34. sınıfta ve diğer pek çok sınıfta marka yedeklemek amacıyla marka tescilleri yaptırdığı, bu nedenle davaya konu markasının da tescil edildiği tarihte kötüniyetle tescil edilmiş olduğu, davacının Türkiye’de tescil edilmiş önceki markalarının tamamı iptal edilse dahi kötüniyetle tescil edilen davalı markasının hükümsüzlüğünü talep etmekte hukuki yararı bulunduğu, bu nedenle devam eden marka iptali davalarının sonucunun beklenmesine gerek olmadığı anlaşılmakla, davalının markasının SMK’nun 6/9. maddesi uyarınca hükümsüzlüğüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı yanın işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, Davacı yanın “…” ibaresini yedeklemek suretiyle yaptığı kötüniyetli marka tescillerinin tamamının hükümsüz kılınmış olup mezkur ibarenin esasen davacı tarafından hiçbir şekil ve surette kullanılmadığını, -Davacının, öncelik ve gerçek hak sahipliği bulunduğunu iddiasına ilişkin olarak “…” ibareli 07.09.1988 tarih ve 88/107663 nolu markayı dayanak gösterdiğini ancak bu markanın İstanbul 1. Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 31.12.2010 tarih ve 2010/71 E.-2010/278 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’NIN 14. maddesi gereğince kullanmama sebebiyle hükümsüz kılındığını ve 11. Hukuk Dairesi’nin 05.10.2012 tarih ve 2011/7178 E.-2012/15343 K. sayılı kararı ile onandığını, bu kararın 03.01.2013 tarihinde kesinleştiğini,-Müvekkili şirket markasının tanınmış olduğunu, Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 07.07.2005 tarih ve … evrak çıkış numaralı “…” tanınmış marka olduğuna ilişkin kararı, müvekkili …” ibareli markasının tanınmış marka olduğu yönünde Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK Başkanlığı’nın 13.07.2006 tarihli ve … sayılı kararı ve Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 22.01.2007 tarihli, 2007-0-18194 evrak çıkış numaralı müvekkili şirketin “…” markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin kararı ile de sübuta erdiğini, müvekkili şirket adına TPMK nezdinde 26.05.2006 tarih ve … no ile 34 ve sair sınıflara dâhil emtia ve hizmetlerde tescilli markası olduğunu, 07.12.2012 tarih ve … no ile 34. Sınıfa dahil emtialarda tescilli “…” esas unsurlu “…” ibareli 20.04.2011 tarih ve … no ile 34. sınıfa dahil emtialarda tescilli “…” unsurlu “…” ibareli markaları nedeniyle de öncelik hakkına sahip olduğunu, -Davacının bir markanın ileride kullanılabileceği ihtimalinden hareketle, bir plan dâhilinde tescil edildiği beyanının, markanın yedeklenmek amacıyla kötüniyeti havi surette başvurusunun yapıldığını açıkça gösterdiğini, -Davacı yanın işbu davaya dayanak markalarının hükümsüz kılındığını, diğer markalarının ise YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük davalarının devam ettiğini, bekletici mesele yapılması gerektiğini, bekletici mesele taleplerinin red gerekçesinin somut ve açık olmadığını, adil yargılanma ilkesine aykırı olduğunu, Ankara 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/284 e. sayılı ve Ankara 3. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/107 e. sayılı dosyaların bekletici mesele yapılması gerektiğini, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük davalarının Ankara 2. FSHHM’nin 2013/284 E. sayılı dava dosyasında birleştirildiğini, Yerel Mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğini, mezkur ret kararına dayanak gösterilen davalı yan markasının 2004/13750 sayılı marka olup, bu markanın İstanbul 1. FSHHM’nin 2014/145 E. sayılı dava dosyası ile kullanmama sebebiyle hükümsüzlüğüne karar verildiğini, öncelik hakkına usul ve yasaya aykırı olarak dayanak gösterilen markanın hükümsüz kılınmış olması sebebiyle Ankara 2. FSHHM’nin 2013/284 E. sayılı dava dosyasında ittihaz edilen ret kararının da hukuki dayanaktan yoksun hale geldiğini, dosyanın temyiz edildiğini ve beklenilmesi gerektiğini, -Bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun TCK 278. Madde hükmü mucibine gerçeğe aykırı olduğunu, “hükümsüzlük davasının sonuçlarının geçmişe etkili” olduğunu, yeni heyetten yeni bilirkişi raporu veya ek rapor alınmadan karar verildiğini kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının, elektronik sektöründe özellikle uydu antenlerine ilişkin olarak faaliyette bulunan bir şirket olduğunu ancak tütün ürünleri için tescil sahibi olmak istemekte ve bu doğrultuda, müvekkilinin … marka başvuru/tescillerine itiraz ettiğini, bu nedenle davayı açmakta hukuki yararı olduğunu, davalının tütün sektörü ile hiçbir ilgisi olmadığını, müvekkilinin 34. Sınıfta birebir aynı malları kapsayan ve dava konusu … markası ile birebir aynı olan … sayılı tescil aleyhine dava konusu başvuru tarihinden önce kullanmamadan dolayı iptal davası açtığını, İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nde 2015/190E. sayı ile görülmüş olan davada Mahkemenin, 2017/11 sayılı kararında, davalı … tarafından sunulan delillerin elektronik cihazlara ilişkin olduğunu, davalı markalarının 34. ve 14. Sınıflardaki mallar için kullanılmadığını ve TAPDK’nin 21 Mart 2016 havale tarihli yazı cevabından; davalı şirketin davaya konu markaları altında “tütün mamulü, üretimi, satışı, ithalatı ve ihracatına” yönelik izinlerinin bulunmadığını belirten bilirkişi raporuna atıfta bulunduğunu ve sonuç olarak, mahkemenin, …’in dava konusu markalar bakımından dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık sürede marka iptali istenen sınıf ve alt sınıfta ciddi kullanımı ispat edemediğini belirttiğini ancak 556 Sayılı KHK’nın 14ncü maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle davalarının reddedildiğini, müvekkilinin huzurdaki hükümsüzlük davasını davalının kötü niyetli olarak hareket ettiği iddiasına dayandırdığını bu nedenle bekletici mesele yapılması gereken bir husus olmadığını, davalının, elektronik sektöründe özellikle uydu antenlerine ilişkin olarak faaliyette bulunan bir şirket olmasına karşı tütün ürünleri için tescil sahibi olmak istediğini ve bu durumun tek başına davalının kötü niyetinin kanıtı olduğunu, … şirketinin haksız faaliyet ve aksiyonlarından dolayı, müvekkilinin … ’in 34. sınıfta … sayılı ve 14. Sınıfta “Puro ve sigara ağızlıkları, sigara tabakaları, tütün kutuları, küllükler” ve 34. Sınıftaki malları kapsayan … sayılı … ibaresini içeren marka tescillerine karşı kullanmamadan dolayı iptal davası açtığını, davanın, İstanbul Anadolu 1. FSHHM’nde 2015/190E. sayı ile görüldüğünü, müvekkilinin aleyhine kullanmamadan iptal davası açtığı birebir aynı markalar ve 14. ve 34. Sınıflarda birebir aynı mallar için dava tarihinden sonra davalının yeni başvurular yaptığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2008/11-501E., 2008/507K. 16/07/2008 tarihli kararı uyarınca, davalının söz konusu kötü niyetinin, dava konusu tescilin hükümsüz kılınması için tek başına yeterli olduğunu, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davanın, davalı adına 23.01.2018 tarih ve … no ile 34. Sınıftaki emtialarda tescilli “…” markasının hükümsüzlüğü talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.Davalı taraf, kendilerine ait markaların tanınmış olduğu hususlarına da dayanmıştır. Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmasına rağmen, ‘farklı mallar veya hizmetler’de kullanılabilecektir. Bu noktada, birbirine oldukça benzeyen ve hatta birbirinin aynı olan iki marka, farklı mal veya hizmet sınıflarında tescil edilmiş olmak kaydıyla, bir arada yaşayabilecektir. Bu genel kuralın temel istisnasını ise: “tanınmış markalar” oluşturmaktadır. Bu anlamda olmak üzere, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verilebileceği veya markanın ayırt edici karakterine zedeleyici sonuçların ortaya çıkabileceği durumlarda, tanınmış marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmet sınıflarında kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilebilecektir. Davalı tarafa ait … ve … ibareli markalarının tanınmış marka olarak addedilebileceği verilmiş olan kararlar ve dosya kapsamındaki belgelerle anlaşılmakla birlikte davalı tarafın, bu tanınmışlığını, 09.sınıfta yer alan uydu alıcıları başta olmak üzere bağlantılı diğer emtiada gerçekleştirdiği anlaşılmıştır.Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK)’nin, davalının tütün mamüllerinin üretimi, satışı, ithalatı ve ihracatına yönelik ruhsatının bulunmadığını belirten müzekkere cevabı ve de TAPDK’nın resmi web sitesinde tütün ürünleri için verilen izin ve ruhsatlar bölümünde yapılan araştırmaya göre davalının tütün sektörü ile ilgisinin olmadığı tespit edilmiştir.Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 09/04/2019 tarihli 2018951 – 2019/2796 esas ve karar sayılı ilamında belirtildiği gibi kötü niyetle marka tescilinden bahsedebilmek için marka başvurusunda bulunan kişinin, markaya konu mal ve hizmeti üretip pazarlamaktan daha ziyade başkalarının ticaretine engel olmak, marka tescili yoluyla başkalarından haksız para koparmaya çalışmak veya vekalet, bayilik, dağıtıcılık, acentelik vb. ilişki nedeniyle kendisine duyulan güvene ve ticari dürüstlük kuralına aykırı davranış içerisinde bulunması gerekir. Tanınmış olduğu ileri sürülen markanın benzerinin tescil ettirilmek istenilmesinin tek başına kötü niyetli marka başvurusunda bulunulması olarak kabulü mümkün değil ise de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2021 tarihli 2020/1837 esas ve 2021/1722 karar sayılı ilamında; Markanın hükümsüzlüğüne ilişkin bir mahkeme kararını etkisiz kılmak için yeni marka başvurularında bulunulması da kötü niyetli marka başvurusu olarak kabul edilebilir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/02/2021 tarihli 2017/11-2405 esas ve 2021/163 karar sayılı kararında genel olarak kötü niyetli marka başvurusunun; hak sahibi olmadığını bilmesine rağmen dürüstlük kuralına aykırı şekilde tescil için başvuruda bulunulması veya başvurunun tescil ettirilmesi olarak tanımlandığı, bu kapsamda başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme ve marka ticareti yapmak ya da şantaja yönelik başvuruda bulunmak ve tescil ettirmek de kötü niyetli olarak kabul edilmelidir tespitinin yapıldığı görülmektedir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde, davacı tarafın … ibareli marka tescillerinin tamamının hükümsüz kılındığını, davacı tarafın tescilde öncelik hakkının dayanağı olarak gösterdiği 07/09/1988 tarih ve … sayılı markanın Yargıtay onamasından geçen mahkeme kararı ile hükümsüz kılındığını, davacının markayı ileride kullanabileceği ihtimalinden hareketle tescil edildiğine ilişkin beyanının markanın yedeklenmek suretiyle kötüniyetle başvuru yapıldığını gösterdiğini, davacının diğer markalarının da hükümsüzlüğüne karar verildiğini ileri sürdüğü anlaşılmakla, mahkemece davacı markalarının hükümsüzlüğü talebiyle açılan davaların bekletici mesele yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmemesi, mahkeme kararlarının getirtilerek öncelik hakkının hangi tarafta olduğu, her iki tarafça markaların aslında 34. sınıfta kullanılmadığı yedeklenmek amacıyla kötüniyetli olarak tescil edildiği ileri sürülmekle taraf iddia ve savunmaları üzerinde durulmadan kötüniyete dayalı hükümsüzlük talebi konusunda eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde olmadığından; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, Ankara 2. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/284 E. Sayılı, Ankara 3. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2016/107 E., İstanbul 1. FSHHM’nin 2014/145 E. Sayılı dava dosyalarının kesinleşme şerhli kararlarının dosya içerisine getirtilerek ve davacı markalarının son tescil kayıtları getirtildikten sonra, davacının tescilde öncelik hakkı sahibi olup olmadığı, müktesep hak ileri sürüp süremeyeceğinin değerlendirilmesi ve sonuca göre kötü niyet hususunun tekrar değerlendirilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarih, 2018/83 E. 2019/310 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023