Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1763 E. 2023/1217 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1763 Esas
KARAR NO: 2023/1217
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/07/2019
NUMARASI: 2017/418 E. – 2019/223 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketlerin yetkilisi …’un 2013 yılından bu yana “…” markasının AR-GE çalışmalarını yaptığını, ürünün içeriğini oluşturan hammadde alımlarını gerçekleştirdiğini ve ürünün formülünü oluşturmak için onlarca çalışma yaptığını, 2015’te davacı … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ni kurduğunu, o günden bu yana “…” markası altında Türk Gıda Kodeksi Kilo Verme Amaçlı Enerjisi Kısıtlanmış Gıdalar Tebliği’ne göre formüle edilmiş gıdalar üretmekte olduğunu, “…” markası ile tanınarak sektörde ilk akla gelen firmalardan biri haline geldiğini, davalının … sayılı markayı tescil edildiği şekilde değil, davacıların tescilsiz markasına ayırt edilemez kadar benzer şekilde kullandığını, ayrıca … sayılı markanın tescil tarihinden itibaren hiç kullanılmadığını ve halen kullanılmamaya devam edildiğini, bu durumun da bir hükümsüzlük sebebi teşkil ettiğini, ayrıca davalının … sayılı markayı davacıların geçmişe dayalı hak sahibi bulundukları tescilsiz markaya ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde kullanıp iltibas yaratmasının TTK kapsamında haksız rekabet oluşturduğunu belirterek, bu sebeplerle davalının … sayılı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, ayrıca davalı fiillerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, fiile konu davranışların durdurulmasına ve www…com.tr sitesinin kapatılarak tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının “…ck” markasının “…” manası taşıdığını, davacının “…” markasının ise “…” anlamına geldiğini, marka anlamlarında benzerlik bulunmadığını, davacılardan Tasfiye Halinde … Ltd. Şti.’nin ortaklarından dava dilekçesinde bahsi geçen …’nın bahse konu ürünün Ar-Ge çalışmalarını yapan asıl kişi olduğunu ve haklarının gaspedildiğini, marka konusu ürünü formüle eden, markayı bulan kişinin … değil … olduğunu, davacı şirketin yöneticilerinin davalı şirket sahibi …’i de dolandırmaya kalktıklarını, içi boş şirketi …’e satmaya çalıştıklarını, dava dışı …’nın nitelikli dolandırıcılığa maruz kaldığını ve bu hususta İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/89807 sayılı soruşturmasının sürdüğünü, ayrıca İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/305 E. sayılı dosyasında açılan davanın da devam ettiğini, tescilli marka sahibinin davalı şirket olduğunu ve davacıların davalının marka hakkına tecavüz ettiklerini, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; “Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalının … numaralı “…” markasını ürünleri üzerinde ve internet sitesinin alan adında ve içeriğinde tescilli olduğu şekilden farklı olarak “…” harfindeki grafik tasarıma yer vermeyip, davacının tescilsiz “…” markasına benzer olarak, tek başına … şeklinde ve … ibaresini aynen kullanmak suretiyle davacının tescilsiz markasına TECAVÜZ ETTİĞİNİN VE HAKSIZ REKABETTE BULUNDUĞUNUN TESPİTİNE, Marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin ÖNLENMESİNE, Davalıya ait ürünler üzerinden ve www…com.tr alan adlı internet sitesinden davacının markasına tecavüz oluşturduğu tespit edilen marka kullanımlarının KALDIRILMASINA, Davalıya ait www…com.tr alan adının İPTALİNE, Davalının … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebinin REDDİNE, Davalının … numaralı “…” markasının iptali talebinin REDDİNE, ” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu … tescil no ile tescilli marka devrinin kötüniyetli olarak ve tmk’nın 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması şeklinde yapıldığı, davacı müvekkil şirketlerin markayı tescilsiz olarak kullanmasına rağmen devir tarihi olan 04.04.2016 tarihinden daha eskiye dayalı kullanımı olduğunu, markayı devralan davalının markanın önceki sahibine ait olan tüm hakları devralmış olduğu, davacı tarafın tescilsiz olarak kullandığını iddia ettiği “…” markasını bu tarihten önce kullandığına dair bir delil bulunmadığı”tespiti yaptığı, davalının markayı devir aldığı şirketin sicile kayıt tarihi esas alınamayacağını, davalı karşı taraf’ın ürünün ar-ge çalışmalarını yapan kişinin … olduğu yönündeki iddialar da tamamen asılsız olup, ürünün ar-ge çalışmalarını yapan kişi Davacı Müvekkil Şirketlerin hakim ortağı … olduğunu, ürünü yaratma aşamasında … ile … arasındaki mailleri olduğu, … şirketten ayrıldıktan sonra davacı müvekkil şirkete (…) şirketin tasfiyesi ve şirket hisselerinin “gerçek değer tespiti” için İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/305 Esas Sayılı Dosyası ile dava açtığını, …’nın şirketten ayrılması sırasında “…” markasını satın almak için Müvekkili Şirket’te fiyat teklifi gönderdiğini, 14 Şubat 2016 …, … ile ilgili devir sözleşmesi ve şartlarını içeren sözleşme göndermişti. İş Bu mail ekinde bilgi; … ve … bulunduğunu, davacı şirket ortaklarından …’in dava dışı … ve … ile olan fotoğrafları olduğunu ve bunları sunmaya hazır oldukları yönündeki beyanları Karşı Taraf’ın Müvekkili Şirketlerin “…” markasını bildikleri, aralarında tanışıklık olduğunu gösterdiğini, Davalı karşı taraf’ın şirket yetkilisi …’in, müvekkili Şirket’in eski ortağının yakın arkadaşı olduğu, “…” markasını kullanmak için … ile birlikte hareket ederek müvekkil şirkete fiyat teklifi gönderdiğini, sunulan yazışmalar ve fotoğraflar ile Davalı Şirket yetkilisi … ile Müvekkil Şirket eski ortağı …’nın birlikte hareket ettiklerini, müvekkili Şirket’in … ve … Başvuru numaralı Marka Başvurularının reddine mesned gösterilen dava konusu … Tescil no ile tescilli “…” markasından davalı karşı taraf’ın haberdar olduğunu ve sadece müvekkilini zarara uğratmak için iş bu markayı devralmış olduğunu, davalı markayı devraldıktan 6 ay sonra ürünü piyasaya sunmaya başladıklarını ve bu tarihten önce markanın eski sahibi olan … Kozmetik Tic. Ltd. Şti. tarafından kullanmakta olduğunu belirtmesine rağmen, tescil tarihi olan 2009 yılından itibaren kullanılmadığını, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın davanın kısmen reddine ilişkin kısımların bozularak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacılar vekili tarafından sunulu dilekçelerde davacıların 2015 senesinden bu yana tescilsiz bulunan “…” markası ile yatırım ve satış faaliyetinde bulundukları ileri sürülmekte daha sonra da 2009 senesinden bu yana tescilli bulunan ihtilaf konusu markanın benzerliği sebebi ile anılan markanın devri işleminin hükümsüz olduğunu iddia ettiğini, davacılar vekilinin müvekkilin markayı usulü dairesinde devralmak suretiyle kötü niyetli olduğunu iddia ederken davacıların 2015 senesinden bu yana, tescilli koruma altında olan markayı taklit etmek suretiyle ticari kazanç sağlama faaliyeti bakımından ise herhangi bir kanuna aykırılık ve kötü niyet muhasebesi yapmamasının dürüstlük ile bağdaşmadığnı, Müvekkili şirketinde tescil olunmuş bir markayı devralmak suretiyle kendi faaliyetlerini başlattığını, … ve … tarafından, …’nın da ortağı olduğu (1) numaralı şirketin boşaltılması ve tüm birikimin (2) numaralı şirkete aktarılması hususunun esasen davacıların kötü niyetini ortaya koyduğunu, tasfiye davasının görülmesi ile bu husus su yüzüne çıktığını, huzurdaki ihtilafın konusunu bir marka oluşturduğunu, yoksa uzun yıllara dayalı ar-ge çalışmaları ile elde edilen bir buluşu, patenti ya da faydalı modeli içermediğini, Dava konusu olaya ilişkin … markasının TPE’ nin müvekkil şirket adına düzenlediği marka tescil belgesi ile tescilli olduğu, davacı şirketlerin tescilli herhangi bir markası veya herhangi bir tescil başvurusu olmadığını, tescilsiz şirket, tescil sahibi şirkete dava açarak haksız kazanç sağlama çalıştığını, Müvekkili şirket markası … ibaresinin; … anlamına gelirken, davacı şirketin hak iddia ettiği …; … anlamına geldiğini, Marka anlamı konusunda da herhangi bir benzerlik sözkonusu olmadığını, Davacı şirketlerin … veya … markasına herhangi bir başvurusu bulunmadığını, Marka başvurularını şahsi başvurularıyla …’un yaptığını, Bu sebeple davacı şirketlerin müvekkili şirkete husumet yönlendirebilmesinin de hukuken mümkün olmadığını, davacı şirketlerin hiçbirisinin herhangi bir markası veya marka başvurusu olmadığını bu sebeplerle mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava, davalı adına tescilli … “…” markasının hükümsüzlüğü, iptali , sicilden terkini, internet alan adının iptali , marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti ile önlenmesi istemlerine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının “…” markasını tescilsiz olarak kullandığını ve öncelik hakkı bulunduğunu, davalının … sayılı “…” ibareli markayı tescil edildiği şekilde hiç kullanmadığını, davacıların tescilsiz markasına ayırt edilemez kadar benzer şekilde kullandığını, bu kullanımın iltibas yaratmasının TTK kapsamında haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürmüştür. TPMK kayıtlarına göre ; 18/09/2009 başvuru tarihli … numaralı “…” ibareli markanın 16/09/2010 tarihinde 5. ve 29. sınıflarda tescilli olduğu, markanın 17/03/2016 tarihinde davalı şirket tarafından devralındığı anlaşılmaktadır. Ticaret sicil kayıtlarından davalı … Gıda A.Ş.’nin ünvan değişikliği yaparak … Gıda A.Ş. ünvanını aldığı, Davacı ….’nin 21/01/2015 tarihinde, davacı …’nin 26/02/2016 tarihinde, davalı … Gıda A.Ş.’nin 11.03.2016 tarihinde kurulmuş olduğu görülmüştür. www…com.tr alan adının 02/06/2016 tarihinde davalı … Gıda A.Ş adına tescil edildiği, 01/06/2017 tarihine kadar tescilli olduğu, www…com.tr alan adının 26/05/2015 tarihinde davacı … Tic. Ltd. Şti adına tescil edildiği, 25/05/2019 tarihine kadar tescilli olduğu görülmektedir. Dosyada mevcut bilirkişi heyeti raporlarına göre; davacılardan … Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin 21.01.2015 tarihinde kurulmuş olduğu, davalı … Gıda A.Ş.’nin 11.03.2016 tarihinde kurulmuş olduğu, davacının “…” markasını davalı şirketin kuruluşundan önce yarattığı ve tescilsiz olarak bu marka altında üretim ve satış gerçekleştirdiği, sosyal medya üzerinden tanıtmak için göstermelik olmayan boyutta yatırım yaptığı, ciddi bir kullanımının olduğu, davalının devir aldığı … sayılı “…” ibareli marka kullanımının, halin icabı, davacının “…” ibareli marka kullanımından daha sonra başladığı, ancak hükümsüzlüğü istenen 18.09.2009 başvuru tarihli ve … sayılı markanın davacıların “…” markasından önce doğduğu, … sayılı markadaki aslî ve ayırt edici sözel unsurun “…” ibaresi olduğu, bu ibaredeki “…” harfinin yerine geçmek üzere kullanılmış ayakları ve kolları açık insan figürünün de estetik açıdan dikkat çekici bulunduğu ve markanın ayırt edici karakterinin bir parçasını oluşturduğu, davalının fiili markasal kullanımının, aslî ve ayırt edici sözel unsurunun “…” olmakla birlikte, estetik yönden … sayılı markadan farklılaştığı, şekil unsuruna tescilli halinden farklı olarak sondaki “…” harfinde yer verildiği, davacının “…” markasının dizaynı ile karşılaştırıldığında, davalının fiili markasal kullanımının estetik yönden davacı markasına daha yakın olduğu, aynı mahiyetteki ürünlerin (“kilo verme amaçlı kalorisi kısıtlanmış gıda”) ayırt edilemeyecek derecede benzer markalar (“…/…”) altında ve ayrıca marka dizaynları da estetik yönden birbirine yakın olarak aynı hedef tüketici kitlesine (“kilo vermek isteyen, halkın her kesiminden insanlar”) sunulması ve davalı internet sitesinde ürün ismi … olmakla birlikte açıklamalarda … nedir? şeklinde davalı markasına yer verdiği bu durum karşısında, ortalama dikkati haiz tüketicilerin “…” ve “…” ingilizce ibarelerdeki anlam farklılığını tüketicilerin anlamlandırmaya çalışmayacağını ve tüketiciler açısından görsel ve işitsel unsurların belirleyici olacağı bu nedenlerle ürünleri karıştırma ihtimali bulunduğu, bilişim incelemesi sonucu olarak, davalının internet sitesinin davacının internet sitesinden kopyalanmadığı, tarafların internet sitelerinin tasarımlarının birbirinden farklı olduğu, davacı ve davalının internet sitelerinin ürün tanıtım, ürün satışı ve siparişi üzerine kurulu olmakla, kullanım şekillerinin birbiriyle aynı olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Eldeki davanın 19/09/2016 tarihinde açıldığı, uyuşmazlığın çözümünde davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Tescilli markanın kullanılmaması nedeniyle iptali istemi yönünden yapılan değerlendirmede; markanın kullanılmaması nedeniyle iptali isteminde uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nin 14. Maddesiyle ” Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde, haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka iptal edilir.” şeklindeki yasal düzenleme 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 14.12.2016 tarihli 2016/148 E. ve 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verildiği, bahsi geçen iptal kararının kazanılmış hakları etkilememek kaydıyla derdest davalarda dikkate alınması gerekeceğinden, işbu dava dahil, 556 Sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca kullanmama nedenine dayalı olarak açılmış ve henüz kesinleşmemiş tüm davaların, kazanılmış hakları etkilememek kaydıyla, yasal açıdan dayanağını kaybettiği, dolayısıyla işbu davanın da aynı nedenle reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır . (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/1980- 2019/3382, T. 6.5.2019 kararı ) Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/14406 E.-2017/263 K. sayılı kararın da; “Anayasa Mahkemesi’nin bahsi geçen iptal kararının kazanılmış hakları etkilememek kaydıyla derdest davada dikkate alınması gerekeceğinden, davanın reddine dair kararın açıklanan gerekçe itibariyle sonucu bakımından doğru bulunduğundan. Onanmasına ” denilmiştir. Tescilsiz kullanımla elde edilen öncelik hakkı, gerçek hak sahipliği iddiası ve davalı markasının hükümsüzlüğü talebi yönünden yapılan değerlendirmede; Marka hakkının sağladığı koruma kural olarak tescil ile doğmakla birlikte istisnai olarak marka hakkının önceye dayalı kullanım yoluyla tescile dayanmadan elde edilebileceği ve korunacağı ilkesi benimsenmiştir. Önceye dayalı kullanımla hak elde edilmesi gerçek hak sahipliği ilkesi olarak ifade edilir. Bu durumda marka hakkı tescilden önce doğar sonradan yapılan tescil kurucu değil açıklayıcı nitelikte olur. 556 sayılı KHK’nin 8/3-a maddesindeki düzenlemeye göre,markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden önce veya markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmişse, tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine, tescili istenilen marka, tescil edilmez. İşaret üzerinde hak elde edilmiş olması için ise ilgili olduğu piyasada ciddi bir şekilde kullanım yoluyla bilinir hale gelmiş olması anlaşılmalıdır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/6188- 2023/850, 15.2.2023 “Mahkemece, önceye dayalı alan adı hakkı nedeniyle davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de, … dosya kapsamında hükümsüzlüğü istenen markanın tescilinden önce bu markayı piyasada ilgili sınıflarda tanıttığına ya da uzun yıllar kullandığına dair herhangi bir fatura, katalog ya da başkaca delilin bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir… ONANMASINA,” Dosya kapsamına göre, davalı adına tescilli “…” ibareli markanın davacı şirketlerin kuruluş tarihlerinden çok önce 2009 yılında başvurusunun yapıldığı ve 16/09/2010 tarihinde sicile kaydedildiği, bu markanın 17/03/2016 tarihinden itibaren devralan davalı adına kayıtlı olduğu, davacı tarafça tescilsiz olarak kullanılan “…” markasının tescilli olup davalı tarafından tüm hakları ile devralınan markanın başvuru tarihinden önce piyasada kullanım yoluyla bilinir hale gelmesi nedeniyle hak elde edildiğine dair dosyada ispat vasıtası bulunmadığı bu nedenle davacıların öncelik hakkı olduğunun kabulüne olanak bulunmadığı, kötü niyetli tescil iddiasının yerinde olmadığı, tescilli bir marka hükümsüzlüğüne veya iptaline kadar sahibinin marka hakkının sağladığı korumadan yararlanacağı, marka üzerindeki münhasır hak kapsamında marka hakkının devir edilebileceği, davalının markasını devralmasının kötüniyetli olduğu, davacı şirketler adına yapılan marka başvurularının … Tescil numaralı marka mesnet gösterilerek reddine karar verildiğinin davalı tarafça bilindiği ileri sürülmüşse de, davacı adına tescilsiz kullanılan … ibaresinin marka olarak tescil edilememesi nedeniyle davalının tescilli markayı devralmasının kötü niyetli olduğunu göstermeyeceği, davalı markasının hükümsüz kılınmasını gerektirecek koşulların bulunmadığı anlaşılmıştır. Marka hakkına tecavüz iddiası ve internet alan adının iptali talebine gelince; Dosya kapsamında toplanan deliller ve marka tescil belgesi dikkate alındığında, davacılar adına tescilli marka bulunmadığı, davacı şirket adına yapılan … ve … sayılı marka başvurularının, davalı tarafça devralınan … Tescil numaralı marka mesnet gösterilerek reddine karar verildiğinin anlaşıldığı, davalının 18/09/2009 başvuru tarihli “…” markasını 17/03/2016 tarihinde devralarak kullanmaya başladığı, davalının insan figürü yerine “…” harfi getirmek suretiyle kullanımının ve internet sitesi içeriğinde ve ürün poşetleri üzerinde “…” markasını “…” olarak kullanımının markanın ayırt edici niteliğini değiştirmeden kullanım olduğu, davalının 2009 yılında başvurusu yapılmış markayı devralmakla, markanın tescil sınıflarında “…” ibaresini kullanım yönünden öncelik hakkının bulunduğunun kabulü gerektiği, davalı markasının koruma tarihi göz önüne alındığında, davacının davalıya yöneltebileceği tescilli yada tescilsiz öncelik hakkının bulunmadığı, markaya tecavüz, haksız rekabet ve alan adından kaynaklanan davanın reddi gerekirken, bilirkişi raporundaki hatalı değerlendirme esas alınarak ( tescilsiz markaya tecavüzün söz konusu olamayacağı gözetilmeksizin) markanın tescil edildiğinden farklı kullanıldığından bahisle tescilsiz markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine, alan adının iptaline karar verilmesi yerinde görülmemiştir.Sonuç olarak , dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere göre, davalının tescilli ve önceki tarihli markası kapsamında davacının tescilsiz markadan kaynaklanan korunmaya değer bir hakkının bulunmadığı bu nedenlerle davanın tüm talepler yönünden reddi gerekirken kısmen kabulü yönündeki kararın isabetli olmadığı, davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddi, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerektiği anlaşılmıştır. Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulüne, Davanın reddine, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile; İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 18/07/2019 tarih, 2017/418 E. 2019/223 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3-DAVANIN REDDİNE 4-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile 225,45-TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydını 4/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama 50,00 TL giderlerin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine 5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40- TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45- TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/c-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30-TL istinaf yoluna başvurma harcı, davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/10/2023