Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1761 E. 2023/1154 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1761
KARAR NO: 2023/1154
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2014/728 E. – 2019/673 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı, dava dışı …’nin beyanı üzerine takibe konu edilen 500.000 Euro bedelli senedi kefil olarak imzaladığını, teminat amacıyla senet verdiğini, senedin … isimli kişiye ulaştırılacağını, senedin lehdar kısmının boş olduğunu, ancak sonradan senedin dava dışı …’e verilmediğini ve davalının senedin lehdarı olarak müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası ile takip başlattığını, takibin haksız olduğunu belirterek müvekkilinin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. Sayılı dosyasındaki takibin iptaline müvekkilinin bu dosyada borçlu olunmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının soyut ve gerçeklerle bağdaşmadığını, yapılan anlaşmalar yerine getirilmediğinden senedin takibe konulduğunu, söz konusu anlaşmalar yüksek bedelli olduğundan taraflar sözleşmelerde cezai şart kararlaştırıldığını ve bu anlaşmalardan dolayı senedin imzaladığını, davacının senedin içeriğine ve imzaya itirazının olmadığını, davacının senedi kendi isteği ile imzaladığını, müvekkilinin kötü niyetli değil, iyi niyetli alacaklı olduğunu belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Davacı, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmüşse de, senet metninden senedin teminat senedi olduğu anlaşılmamaktadır. Yine bu iddiayı ortaya koyan bir yazılı sözleşme de sunulamamıştır. Bu haliyle bononun teminat amacıyla verildiği, teminat sebebi nedeniyle borcun ödenmemesi üzerine senedin takibi konduğu iddiası ispatlanamamıştır.Davacı senedin bono vasfında olmadığını ileri sürmüştür. Ne var ki takip dayanağı bononun TTK’nın 778. maddesindeki unsurları taşıdığını ve kambiyo senedi vasfında olduğu, TTK’nın 780. maddesi uyarınca senedin açık olarak düzenlenmesinin mümkün olduğu, senedin anlaşmaya aykırı düzenlendiğinin yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, davacının elinde yazılı belgesinin bulunmadığı, senedin ödendiğinin de kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.Davacının senetteki imzaya da bir inkarı yoktur. Bu nedenle imza incelemesi yaptırılmasına da gerek görülmemiştir.Açıklanan sebeplerle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbirle takibin durdurulmasına karar verilmediği gibi, davalının da kötüniyet tazminatı talebi olmamakla, …nun 72/4 maddesine göre koşulları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatına da hükmedilmemiştir” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Hata ve hile sebebiyle müvekkilinin iradesinin fesada uğratılarak senedin alındığını, tanık anlatımlarının bunu doğruladığını, gerekçede bu konuda değerlendirme yapılmadığını,-…, …, …’ün de ifadelerinin değerlendirilmesi gerektiğini,-İst. Anadolu 10. Ağır C.M. dosyasının kesinleşen kararından …’nin davalıya ve müvekkilini dolandırması nedeniyle ceza aldığını, davalının …’den kaynaklanan zararını giderme gayretiyle, hiçbir ilgisi olmayan müvekkilini kandırdığını, davalının ondan alamadığı paraları müvekkilden tahsil etmek için böyle bir oyun oynadığını, tüm tanık anlatımlarıyla, davalının senedi işlerdeki zarara karşılık aldım demesinin karşılaştırıldığında, davalının -gerçek veya değil-bir zarar için bunu almaya çalıştığını, müvekkilinin de bundan habersiz olarak senet …’e verilecek zannıyla senede imza attığını, müvekkilinin kandırıldığının sabit olduğunu, …’nin alım satıma aracılık eden kişi olarak …’e verilmek üzere senet düzenlediğini, senedin teminat olarak düzenlendiğinin tevil yoluyla ikrar edildiğini, başka bir nedenden ötürü senedin teminat amaçlı olduğunun belirtildiğini, senedin imzalandığı anda kambiyo vasfına haiz olmadığını, senedin daha sonra aradaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, ve müvekkilin hile ile kandırıldığı hususunda dinlenen tanıkların beyanlarının olduğunu, alacağın varlığını ispat yükünün davalı tarafta olduğunu, -Müvekkili ile davalı arasında bahsi geçen senet nedeniyle herhangi bir temel borç ilişkisi bulunmadığını, Davalının sunduğu sözleşmeye göre, teminat olarak verilen senedin verilişine konu işleri yapmayı dava dışı …’nin üstlendiğini, senedin müvekkili açısından geçersiz olduğunu, teminata konu sözleşmeyi imzalamadığını, davalının teminat olarak aldığını söylediği senedin teminat olarak kendisine değil bir başkasına götürülmek üzere kendisine bırakıldığını, -Davalının emniyet ifadesinde, huzurdaki davaya konu ve menfi tespiti talep edilen senedin (i) büfe için verilmiş olduğu bedele (bu rakam ceza dosyasında 10.000 TL’sıdır) ve (ii) …’ün arazisinin satışı nedeniyle alacağı komisyona karşılık verilmiş olduğunu, bu senetlerin bu sayılan işlemlerin teminatı olduğunu ileri sürdüğünü, Ağır Ceza Mahkemesinde verdiği “benim işyerimde …, … , …, vekili vardı. …’ün mezarlık yanındaki arazisiyle satışı işlemleri … yapabileceğini söyledi. … … aralarında bir sözleşme yaptılar. Bir para ödemesi yapılmadı. Bir hafta sonraki toplantıda bahsettiğim 500.000 EuroTuk senet imzalandı. verilen sözler yerine gelmeyince bu senedin tahsili için isleme kovdum…” şeklindeki sözlerinin de aslında senedin …’e verilmek için kendisine teslim edildiğini, fakat kendisinin icraya koyduğunu gösterdiğini, Davalının mahkeme önünde senedin kendisi için verilmediğini ikrar ettiğini, Müvekkilinin senedi imzaladıktan sonra avukatın, …’ün arazisi ile ilgili vekâletini aldığını bildiğinden senedin …’e teslim edildiğini düşündüğünü, yakın tarihlere kadar senedin halen …’de olduğunu yanılsamasına düştüğünü,-Davalının davaya konu ve yukarıda bahsi geçen iş yapılmazsa iade edilmek üzere teminat olarak verilen 500.000 Euro değerindeki senedi kendisi de kefil olarak imzalayıp …’e teslim edecekken bunu yapmadığını ve senedin lehdar kısmına kendi adını yazarak veya yazdırarak kötü niyetle kambiyo vasfını kazanmamış senedi, İst. An. … İcr. … Esas sayılı dosyasından kambiyo takibine koyduğunu, müvekkilinin senedi … vermediğini, senedin …’in eline hiç geçmediğini, senedin …’e verilmek üzere davalıya verildiğini, davalının kendi işi ile alakalı olmayan bir teminat senedini takibe koydurmasının davalının kötüniyetini ortaya koyduğunu,-Delilleri arasındaki yemin delilinin de olmasına rağmen taraflarına tamamlayıcı yemin deliline dayanma hakkı tanınmadığını, -26.5.2015 tarihli dilekçe ile ve diğer beyanlarda sürekli adının geçmesine rağmen, tanıkları …’nun isminin sehven tanıkları arasında yazılmadığını ancak dinlenmesi gerektiğini, dilekçelerinde karşı delil sunma haklarının da saklı tutulduğunu, HMK 145 gözönüne alınarak bu tanıkları dinlenilmeden karar verilmesinin hatalı olması nedeniyle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Takip dayanağı olan senet ile ilgili olarak davacı iddialarının tanık beyanı ile ispatının mümkün olmadığını, tanık dinletilmesi hususunda açık muvafakatlerinin alınmadığını, icra takibine konu senedin, teminat senedi olmadığını, davacının, senet ile ilgili iddialarını yalnızca tanık ifadeleri ile ispat etmeye çalıştığını, oysa, bir senedin teminat senedi olarak kabulü için gereken şartların açık olduğunu, senette borçlu olarak adı geçen … ile yapmış olduğu sözleşmelere istinaden; İstanbul’un çeşitli yerlerinde büfe kiralanması, Çengelköy’de bulunan …’nın kiralanması, …’ün arazi satışı ile ilgili takip bedelinin ödenmesi işlerinin yapılması için anlaşıldığını, söz konusu işlerin yapılmaması nedeniyle anlaştıkları cezai şartların ödenmesi ve zararın karşılanmasını talep ettiğini ve buna karşılık … müvekkiline dava konusu senedi teslim ettiğini, senedin teminat senedi olmadığını, senedin teminat senedi olarak kabulü için senet üzerinde teminat senedi olduğu hususunun yazılması ve senedin açıkça neyin teminatı olarak verildiğinin belirlenmesi gerektiğini, Davacı tarafça kefil olarak imzalanan bononun kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, kanunun emredici hükümlerine göre hile iddiasının ileri sürülebilmesi 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu, senedin düzenlenme tarihinin 17.01.2011 tarihi olması göz önüne alındığında hak düşürücü sürenin geçtiğini, ispatlanamayan davasının reddine dair kararın hukuka uygun olduğunu, İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/285 Esas sayılı dosyasında müvekkili hakkında verilen beraat kararının kesinleştiğini istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; İİK’nun 72 maddesi kapsamında, kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibine konu borç ve bonodan dolayı davalıya borçlu olunmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava ve takibe konu bononun davacılar tarafından dava dışı kişilerin işlerinin yapılması için teminat olarak düzenlenip düzenlenmediği ve dava konusu bononun bedelsiz kalıp kalmadığı ve ispat külfetinin hangi tarafta olduğu noktasında toplanmaktadır. Davalı taraf cevap dilekçesinde “… müvekkil … ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulacak büfelerin işletme hakkının alınması için yapılan danışmanlık sözleşmesi ve Çengelköy de bulunan …’nın 49 yıllığına kiralanması için sözleşme yapılmıştır.Söz konusu anlaşmalardaki edimler yerine getirilmemiş ve taraflar sözleşmelerde cezai şart kararlaştırmış olduğundan … müvekkilime cezai şarta yönelik 500.000 Euro bedelli senet teslim etmiştir. Söz konusu senette davacı … de kefil olarak imzasını atmıştır” diyerek senedin anlaşmaya bağlı olarak verildiğini , yapılacak işlerin teminatı olarak verildiğini beyan etmiştir. Somut davada davacılar, dava konusu bononun dava dışı şahıslar arasında alım satımı yapılacak arazinin satışı nedeniyle …’ye …’e ulaştırılmak üzere, üzerinde sadece rakam kısmı yazılı olan 500.000 Euro luk bir senet imzalattıldığı, daha sonra davacının bonoya kefil olduğu, bononun teminat senedi olup bedelsiz kalması sebebiyle bonodan dolayı borçlu olmadıklarını ileri sürmüşlerdir. TTK’nun 702. maddesinin ikinci bendinde “aval veren kişilerin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” hükmü ile açıklanmaktadır. Bu hükümden lehine aval verilen senet borçlusunun, borcu şekil noksanlığından başka bir sebeple batıl olsa bile, aval verenin taahhüdünün geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Aval veren TTK 825/2 maddesi uyarınca senedi düzenleyen ve önceki hamillere karşı şahsi defileri ileri süremeyeceği, bu kuralın istisnasının aval verene başvuranın bilerek borçlu zararına hareket etmesi hali olduğu ancak somut olayda bu koşulun gerçekleşmediği, davacı vekilinin dava dilekçesi ile yargılamada iradesinin sakatlandığını ve fesada uğradığını ileri sürdüğü ancak iradesinin hile veya korkutma ile sakatlandığını ispat edemediği, İst. Anadolu 10. Ağır C.M. 2013/124 Esas, 2017/297 K. Sayılı kararı ile dosyasının kesinleşen kararından …’nin davalıyı ve davacıyı dolandırması nedeniyle ceza aldığı anlaşılıyorsa da mahkumiyet kararının sanığın kamu görevlilerini tanıdığından bahisle bir işin gördürüleceğini söyleyerek dolandırıcılık suçundan verildiği, davaya konu senet yönünden hile ve korkutma ile alındığına dair mahkumiyet kararı bulunmadığı, suç konusu teşkil eden olaylarda yemin deliline dayanılamayacağı, davacı aval veren olduğundan lehtar yerine … yazılarak hileli eylem gerçekleştirildiğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığı, iradesinin sakatlandığı ispatlanamadığından davacının şekli ait noksanlıklardan başka defileri ve temel ilişkiye dayalı bedelsizlik defilerini ileri süremeyeceği ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2019 tarih ve 2014/728 E., 2019/673 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacıdan tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023