Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1759
KARAR NO: 2023/446
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/09/2019
NUMARASI: 2018/309 E. – 2019/678 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı bankanın Bandırma 17 Eylül Şubesinde bulunan TR… nolu hesabından, müvekkilinin talimatı olmaksızın 01.02.2016 tarihinde 32.500 TL, 24.02.2016 tarihinde 21.500 TL olmak üzere yetkilisi olan …’ın talimatı olmadığı halde hesaptan para çıkışı olduğunu haricen öğrenildiğini ve icra takibi başlatıldığını, bankaca takibe haksız ve dayanaksız olarak itiraz edildiğini, müvekkili şirketin yetkilisinin ödeme yapılan tarihlerde Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınmış olduğunu, Mart ayına kadar hastanenin yoğun bakım servisinde yatmakta olduğunu, bu bakımdan müvekkili şirket temsilcisinin yetkilisinin imza ve talimatı olmadığı halde ödeme yapılmış olması sebebi ile açılan takibe vaki itirazın iptali için iş bu davanın ikame edilmesi zaruretinin hasıl olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı olmak üzere, borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki, haksız ve kötü niyetli yapılmış bulunan olan itirazın iptaline, takibin devamına, davalının itirazı haksız ve kötü niyetli olduğundan, asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davasını açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacının dava dilekçesindeki iddia ve beyanlarında tutarsızlık bulunduğunu, davacı taraf, dilekçesinde yazdığı üzere, şirketin talimatı olmadan işlem yapıldığını ileri sürdüğünü, oysa müvekkili bankanın elinde bulunan belgelerde bu talimatın şirketten teyit alınarak sonuçlandırıldığını görüldüğünü, basiretli davranma yükümlülüğü, her iki taraf açısından kanun bakımından arandığını, özen olduğunun tartışmasız olduğunu, müvekkili banka tarafından bu durum gerçekleştirilmiş olsa da davacı şirket tarafından bu şartın gerçekleştiğinin söylenemeyeceğini, bu açıdan davacı tarafından yetkilendirilen bir kişinin işlemlerinden şüphesiz davacının sorumlu olacağını, müvekkili bankanın kusursuz olduğunu, iş bu nedenle huzurdaki davaya konu ihtilaf ile ilgili müvekkili bankaya kusur izafe edilemeyeceğini, ispat yükü üzerinde olan davacı, müvekkil banka aleyhinde ileri sürdüğü iddiaları ispat edemediğini, davacının açmış olduğu dava, hakkın kötüye kullanımının açık bir örneğini teşkil ettiğini, davacı şirketin öncelikle …’ya yetki belgesi vermiş olduğunu, müvekkili bankanın bu belgeyi teyit ederek işlemleri kusursuz gerçekleştirdiğini, davacı şirketin daha sonra talimatta yazılı çalışanın yetkisizliğini öne sürdüğünü, davacı şirketin kötü niyetli olarak takip başlattığını, haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı olarak açılan iş bu davanın reddinin gerektiğini, bu nedenlerle her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydı ile haksız olduğu iddia edilen işlem bakımından sorumluluğun kimde olduğu tespit edilmeden müvekkili bankaya takip açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından tesis edilen bir işlem bulunmadığından husumet itirazının kabulü ile davanın husumet yönünden reddine, hukuki yarar bulunmadığından, dava şartı yokluğundan usulen reddine, davacı tarafından açılan davanın açıkça hukuki dayanaktan yoksun olması, müvekkilinin kusurunun olmaması davacının kötü niyetli, takip başlatması sebebi ile davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…Davalı bankanın, sahte imzalı talimat ile üçüncü bir kişiye davacı (eski çalışanı tarafından) mevduat hesabından, nakit ödeme yaptığı, talimat yazısı üzerine el yazısı ile yazılmış olan, “teyit alınmıştır.” şerhinin kimden alındığının belirsiz olduğu, münferit imza yetkilisi …’ın işlem tarihlerinde hastane de yoğun bakım servisinde bulunduğu, ayrıca sahte imzalı para çekme fiilini gerçekleştiren dava dışı 3. Kişinin işlem tarihlerinden önce ve sonrasında, aynı nitelikte benzer işlemlerinin bulunduğuna ve icazet verilmek suretiyle, davalı banka nezdinde teamül oluşturulduğuna ilişkin bir kayıt, bilgi, iddia ve savunmaya rastlanmadığı, usulsüz çekilen paraların davacı şirket hesabına yatırıldığına ve şirket işlerinde kullanıldığına dair herhangi bir kayıt, iddia ve savunmanın da bulunmadığı, bu sebeple davalı bankanın, sahte imzalı talimat ile davacı hesabından ödeme yapılmış olması nedeniyle sorumlu olduğu ve sahte imzalı talimat ile çekilen paranın iadesi gerektiği tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarından anlaşılmakla davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili bankanın üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, davacı şirket kaşesi ve şirket temsil yetkilisi …’ın imzası ile müvekkili Bankaya gönderilmiş olan talimatla para çekme işlemi gerçekleştirildiğini, öncesinde müvekkili Bankanın her türlü önlemi ve güvenlik işlemlerini tamamladıktan sonra ”teyit alınmıştır” ve bu ibareyi talimata şerh ederek dava konusu bankacılık işlemini gerçekleştirildiğini, öncelikle talimatla ile birlikte yetkili kılınan …’nın davacı şirket bünyesinde sigortalı olarak çalışan işçi olduğunu, davacı … temsil yetkisine sahip olan …’ın işbu para çekme işlemi ile şirket çalışanı …’yı yetki vermesi kadar iş hayatına uygun bir durum olmadığını, işverenin talimatı ile yetkili kılınan kişinin şirket çalışanı olması hasebiyle davacı şirket yetkilisinin kusurunun bilirkişi tarafından değerlendirilmediğini, Türk Borçlar Kanunun Adam çalıştıranın sorumluluğu başlığı altında yer alan 66.Maddesi gereğince sorumluluğu olduğunu, yetkili kılınan şirket çalışanı …’nın yine şirket temsilcisi olan … tarafından yetkilendirildiğini, ayrıca bilirkişi raporunda davacı şirket temsilcisi olan …’ın sadece imza sirküleri ile davaya konu talimatta yer alan imza incelemesi yapılmış olduğunu, imza sirkülerinde yer alan üç adet imzanın her birinin de birbirinden farklı olduğunun teknik incelemeye gerek olmaksızın fark edilebilecek halde olduğunu, davacı şirket yetkilisinin imzalarının tutarlı olmadığını, davacı şirket yetkilisi olan …’a ait kamu kurum ve kuruluşlar ile diğer tüzel kişiliğe sahip kurumlardan alınacak imzalar ile dava konusu para çekme talimatında yer alan imzanın karşılaştırılabilmesi bakımından daha önemli olacağı ve sağlıklı bir kanaat getirileceği beyanında bulunarak ilgili taleplerinin yerel mahkemece değerlendirilmediğini, ayrıca hesaptan çekilen tutarların şirket hesabına yatırılıp yatırılmadığı, şirket işlemleri için kullanılıp kullanılmadığı hususunda inceleme yapılmadığını, bu paraların çekildikten sonra hangi işlemlerde kullanıldığının ve bu şekilde davacının gerçekten bilgisinin olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, -Davacının kötüniyetli olduğunu, müvekkili bankadan haksız kazanç elde etmeye çalıştığını, davacının iddia ettiği gibi müvekkili banka nezdindeki hesabından bilgisi ve onayı olmaksızın para çekilmediğini, davacının 2016 yılında yapılan işlemlerden 2018 yılında haberdar olması ve 2 yıl bekledikten sonra huzurdaki davayı ikame etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının tacir olarak TTK. md. 18 gereği basiretli bir iş adamı gibi hareket etme yükümlülüğünü olduğunu bu nedenlerle kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Verilen davanın kabul kararı usul ve yasaya uygun olup, davalının karara yönelik istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava ; Davalı Banka nezdindeki hesaptan dava dışı … tarafından çekilen paranın yetkisiz olarak çekildiği iddiası nedeniyle iade edilmesi istemini içeren takibe yapılan itirazın iptali talebidir. Davacı, şirket ortağı veya yetkilisi olmadığı halde şirket hesabından para çeken davalı …’nın ve şirket yetkilisinin geçerli talimatı olup olmadığını incelemeyen davalı bankanın kusurlu olduğunu iddia etmiş olup, mahkemece Bankanın kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hesapta mevcut parasının, hukuki mahiyeti itibariyle mevduat olarak bankanın muhafazasına bırakılmış emanet kıymet olup, davalı bankanın her türlü yolsuzluğa ve sahteciliğe karşı müşteri emanetini özenle korumak, mudinin dilediği an parasını geri alma hakkını gözetmek yükümü altında bulunduğu, Bankacılık Kanunu’un 30. maddesine tabi kuruluş olarak davalı bankanın tüm faaliyetlerini kontrol altında tutmak üzere iç kontrol sistemi kurmak ve banka işlemlerini ve çalışanları denetim altında tutmak tüm risklerin tespiti ve yönetilmesi için gerekli tedbirleri almak zorunda olduğu, davalı bankanın nezdinde bulunan mevduatı hak sahibine öderken, Borçlar Kanunu ve TTK ile Bankalar Kanunu gibi yasaların kendisine yüklediği dikkat ve özen gösterme yükümüne uymamasından, bankacılık usül ve teamüleri gereğince ödeme yaptığı esnada hesap sahibine ait imza örneği ile mukayese etmemiş olması sebebiyle müşterisinin uğramış olduğu zarar doğurucu olayda davalı bankanın ağır kusurlu ve tam kusurlu olduğunun kabulü gerekecektir. Bankalar kendisine saklaması için verilen mevduatı mevduat sahibi asile veya yetkili vekile ödemekle yükümlü olup, yanlış veya yetkisiz kişiye ödeme yapması halinde hukuki sorumluluğu gündeme gelecek ve mevduat sahibine ödeme yapmaktan kurtulamayacaktır. Ticaret Sicili kayıtlarından da anlaşıldığı ve davalı bankaya da bildirildiği üzere, davacı şirket yetkilisinin … olduğu ve dava dışı …’nın da şirket yetkilisinin imzasını taşıyan talimatlarla davalı bankada işlem yaptığı anlaşılmaktadır. Ancak, bilirkişi raporunda, talimatlardaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının anlaşıldığı yönünde kanaat bildirilmiştir. Davalı Banka her ne kadar imza sirkülerinde yer alan üç adet imzanın her birinin de birbirinden farklı olduğunun teknik incelemeye gerek olmaksızın fark edilebilecek halde olduğunu, davacı şirket yetkilisinin imzalarının tutarlı olmadığını beyan etmiş ise de, üç farklı imzanın farklı olduğunun fark edilebiliyor olması bir eksiklik olup, Banka’nın bu hususu gözeterek daha dikkatli davranması gerektiği, bu hususu fark ederek işlem yapmasının da kusuru arttırdığının kabulünün gerektirdiği, davalı …’nın davacı şirketin elemanı olduğu ve uzun süre şirket hesaplarında işlem yaptığına dair de kanıt bulunmaması gözetildiğinde davacının müterafık kusurunun bulunmadığının anlaşılmıştır. Bankanın ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, yerleşmiş Yargıtay kararları uyarınca; (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08.06.2010 tarihli 2009/848 Esas ve 2010/6615 Karar sayılı kararı ve YHGK 1994 /11-178 E., 1994/398 K. Sayılı, 15.06.1994 tarihli kararı) bankada mevduat hesabı açtırılması, banka ile mudi arasında ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşme türü olduğundan, hesap açılması ile paranın yararı ve zararı bankaya geçtiğinden, usulsüz işlemle çekilen paralar aslında doğrudan doğruya bankanın zararı niteliğinde olup, mevduat sahibinin bankaya karşı alacağı aynen devam ettiğinden, bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Ayrıca adam çalıştıran sıfatı ile; kendisi kusurlu olmasa dahi, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip kişileri seçme yükümlülüğünü yerine getirmediği taktirde, bankanın kusursuz sorumluluğu mevcut olup, davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini kanıtlaması zorunlu olduğundan, ispat yükü bankadadır. Parayı çeken kişi her ne kadar şirket çalışanı olsa da, şirket çalışanın daha önce Bankadan para çekmediği gözetildiğinde teamül haline gelmiş bir uygulama olmadığı da anlaşılmıştır. Banka gerekli özeni gösterse dahi zararın gerçekleşeceğini veya zararın olmadığını da kanıtlamadığından, bankadan çekilen tutarların şirket hesabında harcanıp harcanmadığına dair değerlendirilme yapılmadığına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/09/2019 tarih ve 2018/309 E., 2019/678 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.688,74 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 966,58 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.722,16 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/05/2023