Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/175 E. 2021/26 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/175 Esas
KARAR NO : 2021/26
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI : 2016/148 E., 2017/565 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, davalı tarafından haksız olarak hesabında kesilen paranın ödemesi için davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunmuş olduğunu, davalının haksız olarak itiraz ederek takibi durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı banka ile dava dışı kredi lehtarı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacı/kefilinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladıkları, davacı aynı zamanda kredi lehtarı şirketin imza yetkilisi konumunda olduğu, davalı banka ile dava dışı kredi lehtarı arasında çek taahhütnamesi imzalandığı, iş bu taahhütnameyi davacı şirket yetkilisi sıfatıyla imzalamış olduğu, iş bu çek taahhütnamesi kapsamında dava dışı şirkete çek karnesi verildiği, verilen çeklerin büyük bir çoğunluğunun arkasının yazılmış olduğu ve banka sorumluluk tutarının çek hamillerine ödendiği, davalı banka sözleşmenin verdiği yetki çerçevesinde hukuk kaidelerine uygun olarak davacının hesabında bulunan tutar üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkını kullandığı, dolayısıyla karşılıksız çeklerden dolayı müvekkilin ödediği tazminat bedellerini dava dışı çek keşidecisi şirket ile birlikte davacı kefilinde sorumlu olduğunun tartışmasız olduğunu, davacının sözleşmenin 33,1; 33.3; 35; 41.1; 41.6 ve 32.1 m. kapsamında davacı kefaleten borçtan sorumlu olduğu, ayrıca çek taahhütnamesinin 9.2 m. Kapsamında davalı bankanın rehin hakkı bulunduğu, Dava dışı kredi lehtarı şirketin keşide ettiği 16 adet karşılıksız çekten dolayı davacının sorumluluğunun bulunduğu, çek karnesi 3167 sayılı Çek K. Mer’i olduğu dönemde verildiği ve garanti bedelleri 5941 sayılı Çek K’nun geçici 3.4 m. kapsamında ödendiği, Müvekkil bankanın dava dışı kredi lehtarı şirkete teslim edilen çek karneleri nedeniyle davacının hesaplarına bloke koyma yetkisi bulunduğunun tartışmasız olduğu belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Dosyada buluna Genel Kredi Sözleşmesinde sözleşmeye kefil olan dosyamız davacısının çeke ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, gayrinakdi kredi başlığı altında düzenlenen kısımda da çeke ilişkin bir hükmün olmadığı ve dava dışı şirkete çek karnelerini, ayrıca müstakilen imzalanan 01/11/2010 tarihli çek taahhütnamesine istinaden dava dışı üçüncü kişi … Ltd. Şti.ye çeklerin teslim edildiği, ve bu taahhütnamede Genel Kredi Sözleşmesinde bir atıf bulunmadığı gibi Genel Kredi Sözleşmesinin değil ” Bankacılık Hizmet Sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğu” şeklinde 14.maddede hüküm olduğu ve dosyamız davacısı tarafından bu sözleşmeye kefaleten atılmış bir imzasının olmadığı, sözleşmede sadece dava dışı şirket kaşesi ve yetkilisinin imzası olduğu, bu haliyle de davacının Genel Kredi Sözleşmesinde çeke ilişkin bir düzenlemenin olmaması ve çek taahhütnamesi sözleşmesinde de kefaleten bir imzasının bulunmaması nedeniyle bankanın çek yasası uyarınca üçüncü kişi dava dışı … Ltd. Şti. tarafından kullanılan, ancak karşılıksız kalan çeklerden dolayı ödemek zorunda olduğu çek zorunlu karşılıklarında davacının bir sorumluluğu bulunmadığından bu çeklerden dolayı sözleşme 32, 33 ve 35 maddesi uyarınca davacı hesaplarında işlem yapma yetkisinin de olmadığına kanaat getirilmiştir. Bu nedenle de davacının hesaplarından yapılan 18.000,00 TL lik virmanın davalıdan haksız olarak alınmış olduğu ve davalının davacıya bu bedeli ödemek ile hükümlü olduğu, bu nedenle de yapılan takibe itirazının iptali gerektiğine kanaat getirilmiştir. Açılan davada davacı tarafın talep ettiği alacak, davalı tarafça davacının hesaplarına haksız olarak virman suretiyle tahsil ettiği, alacak miktarını bilebilecek durumda olduğundan, alacak likit olduğundan davacının kabul edilen davası ve talebi dikkate alınarak davacı lehine ayrıca kabul edilen dava değeri üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 3.600,00 TL inkar tazminatının da davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Yerel Mahkeme’ce bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini ve bilirkişi Emekli Banka Müdürü … tarafından 08.06.2017 imza tarihli bilirkişi raporu tanzim edildiğini, Bilirkişinin raporunda davacının kefil sıfatı ile imzaladığı sözleşmede yer alan hükümler tek tek belirtilerek ve ayrıca emsal Yargıtay İçtihatlarına da yer vermek suretiyle; davacının istirdat talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğu kanaatine varıldığını, Yerel Mahkeme’nin bilirkişi görüşünü ve esasen bu görüşün dayanağı olan Yüksek Mahkeme’nin kökleşmiş içtihatlarını yok sayarak hüküm tesis ettiğini, bilirkişiye başvurulması hali, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde uygulandığını, uzman bilirkişi raporunda, davacı kefilin imzalamış olduğu sözleşme maddeleri tek tek açıklanmak suretiyle ve ayrıca Yargıtay İçtihatlarına da atıfta bulunularak, dava konusu edilen talep yönünden müvekkil Banka’nın davacı kefil hesapları üzerinde rehin, hapis, takas ve mahsup hakkının mevcut olduğu, bu hakların kefalet sorumluluk bedeli olan 50.000,00.-TL. ile sınırlı olduğu ve bu sınıra riayet edilerek 18.000,00.-TL.’nın davacı hesaplarından virman yapılarak çek yaprağı sorumluluk bedeli risklerine tahsil edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı isabetli olarak belirtildiğini, bilirkişi raporuna itibar edilmemesinin kanaatlerince teknik ve özel bilgi alma amacına aykırı düştüğünü, -davacı tarafın kefil sıfatı ile imzalamış olduğu Genel Kredi Sözleşmesi’nin 33.1. maddesinde açıkça müvekkil Banka’nın Genel Kredi Sözleşmesi’nden doğacak veya tüm şubelerinde her ne şekil ve mahiyette olursa olsun mevcut ve doğacak bütün borçlarının teminatını teşkil etmek üzere borçlu ve / veya kefillerin mevduat hesapları üzerinde bloke, rehin, takas ve mahsup hakkı mevcut olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesi’nin kefilin sorumluluğunu düzenleyen 41. maddesi son derece açık bir şekilde kredinin teminat karşılığı kullandırılacağı, bu teminatlardan birisinin de kefalet olduğu düzenlendiğini ve kredi teminatlarının bankanın her türlü alacağı için karşılık teşkil ettiğine ilişkin olarak da açık hüküm bulunduğunu, -Genel Kredi Sözleşmesi ile tanınan kefalet teminatı, davacının müvekkil Banka’ya tüm borçları için geçerli olduğundan, davacı kefilin, müvekkil Banka’nın dava dışı şirketten alacaklı olduğu karşılıksız çeklerde çek yaprağı sorumluluk bedelleri alacağına karşı sorumlu olduğunu, davaya konu sorumluluk bedeli ödenen, karşılıksız çeklere ilişkin olarak gerek 5941 sayılı Yasa, gerekse 3167 sayılı yasa hükümleri gereğince davalı Banka’nın ödemiş olduğu çek yaprağı sorumluluk bedellerini çekin keşidecisinden ve çek keşidecisinin müşterek borçlu / müteselsil kefillerinden isteme hakkı bulunduğunu, 5941 sayılı yasanın 6273 sayılı yasa ile değişik 3. maddesinin 9. fıkrasında muhatap bankanın ödemekle olduğu tutara ilişkin sorumluluğunun çekin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içerisinde sona ereceği belirtilmişse de bu husus yeni yasa kapsamında düzenlenen çekler için geçerli olduğunu, 5941 Sayılı Çek Yasası Geçici madde 3.3. Maddesine göre 3167 sayılı yasa hükümleri gereğince düzenlenmiş olan çeklerin hukuki geçerliliğinin devam edeceği belirtildiğini, 5941 Sayılı Çek Yasası Geçici Madde 3.4 ile de sabit olduğu üzere eski çek defterleri ile ilgili olarak muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluk 30.06.2018 tarihinde sona ereceğini, bu tarihe kadar davalı Banka’ya yapılan karşılıksız çeklerde banka sorumluluk tutarının ödenmesine ilişkin talepler bakımından davalı Banka’nın, sorumlu olduğu tutarı ödeme yükümlülüğü altında olduğunu ve ödediğini,-Karşılıksız çeklerde çek yaprağı sorumluluk bedellerini ödeyen müvekkil Banka, kanundan doğan rücu hakkını, Genel Kredi Sözleşmesi hükümleri gereğince, davacı kefilin hesaplarından rehin, hapis, takas ve mahsup hakkı kapsamında tahsil etme hak ve yetkisine sahip olduğunu, Yerel Mahkeme’nin, davacı kefilin Çek Taahütnamesi gereğince kefaletinin mevcut bulunmadığını ve bu nedenle çek yaprağı sorumluluk bedelleri nedeniyle davacı kefilin sorumlu tutulamayacağını ifade etmesinin son derece hatalı olduğunu, yerel mahkeme’nin emsal yargıtay kararlını dikkate almamış, yüksek mahkemenin artık yerleşik hale gelen içtihatlarına aykırı karar tesis ettiğini, İstinaf taleplerinin kabulüne, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, davacının genel kredi sözleşmesi çerçevesinde çek karnesi verilen dava dışı şirketin borçlusu bulunduğu çek yaprakları yasal sorumluluk bedelinin, sözleşmenin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olan davacıdan tahsili neticesinde, davacının davalıya başlatmış olduğu takip nedeniyle itirazın iptali istemine ilişkindir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesine göre gayrinakdi depo talebinin davacı kefillerden talep edilebileceğini beyan ederek ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2018 tarih ve 2018/19-689 Esas 2018/1624 Karar sayılı emsal içtihatında “…..5411 sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).Tüm bu açıklamalardan ve yasal düzenlemelerden ortaya çıkan sonuç, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdî kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. Eldeki kredi sözleşmesinde ise depo talebinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususunda açık bir hüküm bulunmamaktadır….”, denilmiştir. Açıklanan sebeplerle, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebi ve sonucu olan karşılıksız çek tutarından sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. Somut davaya konu kredi sözleşmesinde ise depo talebinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususunda sözleşmede açık bir hüküm bulunmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarih, 2018/19-689 E., 2018/1624 K. sayılı kararı).Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun içtihatı ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Davalı banka ile asıl borçlu arasında imzalanan çek taahhütnamesi gereğince çek depo bedelinden hesap sahibi olan dava dışı şirketin sorumluluğunun bulunduğu, ancak, kredi sözleşmeleri ile kefalet sözleşmesini imzalayan müteselsil kefil olan davacının çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde ve kefalet sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunmadığından, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2017 gün ve 2016/148 E., 2017/565 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.229,58 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 369,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 860,58 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021