Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1742 E. 2023/1118 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1742
KARAR NO: 2023/1118
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2018/345 E. – 2019/306 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Karar sayılı gerekçeli kararı incelendi.Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketinin 1943 yılında … ve üç kardeşi tarafından temellerinin atıldığını, davalının 2016 yılında tescil ettirmiş olduğu “…” markasını satışa sunduğu ürünlerin hiçbirinde kullanmamış olduğunu; aksine davalı şirketin başka bir markası olan “…” markasına yatırım yapmakta ve inci ürünlerini “Zarafeti ve güzelliğiyle onu meşhur eden inci şimdi de sofralarınızı meşhur edecek” sloganıyla “…” markasını tanıtması ve satışa sunması sebebiyle müvekkili şirket markasıyla iltibas ve potansiyel müşteri nezdinde karıştırılma riski bulunmadığını, davalının … tescil nolu “… ” markasının tesciline talep etmede kötü niyetli olduğunu; davalı şirket markasının müvekkili şirket markasının bilinirliğinden yararlanmak amacıyla kötü niyetli olarak tescil edilmiş olduğunu; Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından 21.08.2017 tarihli … karar sayısı ile verilen “red” kararının iptalini, müvekkil şirketi adına kayıtlı … başvuru numaralı “…” markasınnı başvurusuna konu tüm sınıflarda tescil işlemlerinin devamına, davalı adına tescilli olan … tescil nolu “…” markasının tescil edildiği tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesine talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketinin 1973 yılında Süleymaniye’de kurulduğunu, 1990’lı yıllardan itibaren markalaşmaya başladığını; ağırlıklı olarak mutfak eşyalarını kapsayan yemek takımları, tencereler, çatal bıçak kaşık setleri, bardak takımları, elektrikli ev aletleri ve ev tekstili ürünleri gibi birçok ürünün satışını Türkiye’nin birçok yerinde bulunan mağazalarında franchislarında, bayilerinde ve kendisine ait internet sitelerinde gerçekleştirmekte olduğunu; davacı taraf “…” markasını eskiden beri kullandığını ve bu kullanım ile markaya ayırt edicilik kazandırdığını iddia etmekte ise de, bu iddasını ispat eder bir delil sunamadığını, iddia edilenin aksine “…” ve “…” ibarelerine ayırt edicilik kazandıran ve üstün hak sahibi olanın müvekkili şirket olduğunu, davacının müvekkili şirkete ait “…” markasını tescilli olduğu sınıflarda “…” markasını kullandığını SMK m.25/7 uyarınca ispat etmesi gerektiğini, haksız davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı:Mahkemece; ” davacının davasının REDDİNE ” karar verilmiştir. İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin, müvekkil markasının tanınırlığından istifade etmek maksadıyla kötü niyetli olarak- dava konusu tescile başvurduğunu, markanın hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, marka ile görünüm bakımından birebir aynı markayı farklı sınıflarda tescil ettirmeye çalıştıklarını marka tescil başvurusunun dava tarihi sonra yapıldığını, müvekkile ait olan markanın , yıllar boyu büyük bütçeler ile yapılan tanıtım çalışmaları sonucunda büyük bir tanınırlık ulaşabildiğini, bilirkişi raporunda davalının “…” markası ile ilgili değil “…” markası ile ilgili belgelerin dosyaya sunulduğunu, davalı taraf ticari teamüllere ve rekabet ilkelerine aykırı olacak şekilde, seri olarak “…” ibaresi içeren bir takım markayı tescil ettirmiş, bu markaların büyük bir kısmını ise bir kereliğine de olsa kullanmadığını, davacı markası ile görünüm okunuş ve genel izlenim itibariyle yakın benzerlik taşıyan Türkçe’de kullanılmayan yabancı bir sözcük olan her yerde sıklıkla kullanılan bir kelime olmayan bir markasının aynısının marka olarak başvuruda bulunulmasının rastlantı olmadığını, “…” ibareli marka 37nci sınıfta yer alan emtialar için … tescil numarası ile 21.04.2015 tarihinde koruma altına alındığını, Müvekkil şirket … ibareli seri markaları olan … numaralı markalarını da TPE nezdinde 19. 35. 36. 37. 39. 41. 42. 43. ve 45. sınıflarda kullanmak üzere tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı şirket “…” markasını 2016 yılında tescil ettirmiş fakat satışa sunduğu ürünlerin hiçbirinde kullanmaya başlamadığını, satışa sunduğu ürünlerinde “…” markasını kullanmasına rağmen “inci” anlamına gelen “…” kelimesini içeren birçok markayı tescil ettirdiğini, davalı şirket son dönemde inciden üretilen ürünler üretmekte ve bunları “…” markası ile satışa sunduğunu, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa Cevap: Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın “…” ibaresi ile kullandığı marka yalnızca inşaa ettiği sitesi içinde kullandığını, müvekkil Şirket ise tanınmış markalarıyla mağazacılık alanında olduğu gibi yine yoğun olarak 8, 20, 21, 24, 27 ve 35. sınıflarda faaliyet gösteren tanınmış marka olduğunu, dünya genelinde gerçekleştirdiği tescil başvuruları ve tanıtımlar sayesinde bu ibarelerin tamamına bizatihi ayırt edicilik kazandırdığını, müvekkil Şirket tarafından “…” ibareleri üzerinde bir seri marka oluşturulmuş ve bu markaların aynı işletmeye ait olduğu algısı tüketiciler nezdinde yerleştiğini müvekkil Şirket “…” ibaresi başta olmak üzere bağlantılı ibareler kullanarak seri marka oluşturmakta ve her geçen gün seri marka ağını geliştirdiğini, davacı şirket markası yalnızca 37. sınıfta tescilli iken müvekkil şirket’in tescilini talep ettiği markası 8, 24 ve 35. sınıflarda tescilli olduğunu , sektörel ve sınıfsal farklılığın karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, davacının “önceye dayalı hak sahipliği” iddiasında bulunabilmesi için, müvekkil şirket’in markasının tescil edildiği yıl olan 2016 yılından önce “…” markasını, müvekkil şirket’in tescilli olduğu hizmet sınıflarında kullanıyor olması gerektiği, davacının tescilli markalarına bakıldığında … sayılı “…” markası dışındaki tüm markaları Müvekkil Şirket’in markasını tescil ettirdiği 2016 yılından sonraki tarihlerde tescil edildiğini, bu sebeplerle davalı tarafın istinaf taleplerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek istinaf taleplerinin reddine, karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe ve Sonuç:HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;Davacı tarafından YİDK kararının iptali ve davalı markasının hükümsüzlüğü talepli dava ilk olarak Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinde açılmış, mahkemece tefrik kararı verilerek markanın hükümsüzlüğü talepli dava mahkemenin 2018/44 Esasına kaydedilmiş, 09.04.2018 tarihli ve 2018/131 K. Sayılı karar ile verilen Yetkisizlik kararı üzerine dosya Bakırköy 1. FSHM ‘nin 2018/345 Esasına kayıtla yukarıda yazılı olduğu şekilde sonuçlandırılmıştır. Dava davalı adına tescilli … numaralı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. TPMK kayıtlarına göre; … tescil nolu “…” ibareli markanın 37. Sınıfta davacı adına tescilli olduğu, … tescil nolu “…+ŞEKİL” markasının 08-24-35. sınıflarda davalı adına tescilli olduğu görülmektedir. Dosyada mevcut 30.04.2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda ; ” “…” markası ile hükümsüzlüğü talep edilen “…+ŞEKİL” markasının ayırt edici unsurlarının aynı olduğu , markaların kavramsal, söyleniş, fonetik açıdan bir bütün olarak benzer olduğu, ancak davacı markası ile hükümsüzlüğü talep edilen markaların farklı sınıflarda ve farklı ihtiyaçları giderecek mal/hizmetleri için tescil edilmiş oldukları göz önüne alındığında, SMK m.25/1 ve 6/1’e dayalı hükümsüzlük şartının mevcut olmadığını, davacı markasının tanınmış marka olduğunu ve davalının kötüniyetli olduğunu ispat eder deliller ibraz edilmemiş olduğu belirtilmiştir. SMK’nın 25/1 maddesine göre ; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimâlinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir. Ancak burada farklı mal ve hizmetlerde tescilli ancak benzer ibareler içeren markalar bakımından SMK 7/2-c maddesi gereği markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.Kötü niyetle marka tescilinden bahsedebilmek için marka başvurusunda bulunan kişinin, markaya konu mal ve hizmeti üretip pazarlamaktan daha ziyade başkalarının ticaretine engel olmak, marka tescili yoluyla başkalarından haksız para koparmaya çalışmak veya vekâlet, bayilik, dağıtıcılık, acentelik vb. ilişki nedeniyle kendisine duyulan güvene ve ticari dürüstlük kuralına aykırı davranış içerisinde bulunması gerekir.Uyuşmazlık konusu markalar arasında bilirkişi raporunda denetime elverişli şekilde tespit edildiği üzere; davaya konu markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, ancak davacı markasının 37. Sınıfta (inşaat hizmetleri) tescilli olduğu, davalı markasının ise 8,24,35 sınıflarda tescilli olduğu , davacı vekilinin davalı markasının tescilli olduğu 35. Sınıfta yer alan ” beton alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı, inşaat, yol yapımı ve benzer amaçlı malzemelerin satışı” hizmet sınıfının, davacı hizmet sınıfı ile benzer olduğunu ileri sürmüşse de, davacı markasının “inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin ve iş makinalarının kiralanması” hizmet sınıfında tescilli olduğu, davacı … markasının davalı markasının tescil edildiği tarihte tanınmışlığının ispatlanamadığı, markaların aynı mal ve hizmet sınıfında tescilli olmadığı, farklı ihtiyaçları giderdiği marka esas unsurları aynı olmakla birlikte tescilli oldukları mal ve hizmetler birbirlerinden farklı olduğu, davacının inşa ettiği site adında kullandığı markanın davalı tarafça züccaciye alanında kullanıldığı, hitap ettiği tüketici kitlesinin farklı olduğu, davalı markası ile tüketici nezdinde bağlantı kurma ihtimali dahil karıştırma tehlikesinin bulunmadığı, iltibasa sebebiyet vermediği anlaşılmıştır. Bunun yanında , davacıya ait …” ibareli markanın tanınmış marka olduğuna dair somut delil bulunmadığı, haksız çıkar sağlama ve kötüniyetli tescil koşullarının bulunmadığı, bu nedenle davalı markasının hükümsüz kılınmasını gerektirecek yasal koşulların oluşmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak , dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin kararda gösterilen yasal ve yeterli gerekçeye göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarih ve 2018/345 E. 2019/306 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL harcın davacı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023