Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1741 E. 2023/582 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1741 Esas
KARAR NO: 2023/582
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2018/221 E. – 2019/882 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Şirketi ve … Şirketinde ön muhasebede çalışmakta olduğunu, işe girmeden önce bu şirketlerle herhangi bir bağının olmadığını, çalıştığı şirketin ekonomik krize girdiğini bunu çözümlemek için davalı şirkette bulunan çeklerin vadesinden önce kırdırmaya gidildiğini ve bu iş içinden şirket tarafından şirket personeli görevlendirildiğini vekaletname verildiğini bu doğrultuda çek kırdırma işleminin yapıldığını bu işlemleri davacının davacı şirket adına yaptığını, bu hususun davalı tarafça bilindiğini davacının çeklerin arkasına atmış olduğu imzaların tamamen bu kapsamda atıldığını isim ve soyad atmak suretiyle imzalandığını bunu da davalı tarafın telkinleriyle yaptığını oysa imzaları çalıştığı şirket adına yaptığını çeklerin arkasında sadece adı ve soyadı bulunduğunu belirterek İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden başlatılan takiplerin durdurulmasına, iptaline, müvekkilin borçlu olmadığının tespitine ve %20’den aşağı olmamak üzre kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın İzmir Mahkemelerinde açılması gerektiğini, takibin İzmir’de başlatıldığını, zamanaşımına uğradığını, aynı itirazlarını İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinde yaptırdıklarını, bu yüzden de derdestlik oluşturduğunu, kendilerinin faktoring şirketi olduğunu, usule uygun işlem yaptıklarını, şirketin ön muhasebe elemanına ciro yapmaya yetkisinin verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davayı kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasında ticari ilişki olmayıp, davalının ticari ilişkisinin dava dışı … Yapı ve Kimya San. Tic. Ltd. Şti ile olup, sözleşmenin adı geçen şirketle yapıldığı, her ne kadar davacıya tanık olarak dinlenen dava dışı şirket temsilcisi tarafından vekalet verilmiş ise de, vekaletnamede çek ciro etme yetkisinin bulunmadığı, kaldı ki Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2. maddesi uyarınca faktoring şirketleri, kambiyo senedine dayalı olsa bile, mal veya hizmet satışından doğmuş ve doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamayacağı veya tahsilini üstlenemeyeceği, davacı ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişki olduğuna dair dosyaya yansıyan bir delilin olmadığı, davacının SGK hizmet döküm cetveline göre çeklerin ciro edildiği tarihlerde şirket çalışanı olduğu, Ticaret sicil kayıtlarına göre şirket yetkilisi veya ortağı da olmadığı, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarının da bu durumu doğruladığı anlaşılmakla davacının davalıya borçlu bulunmadığı anlaşılmış olup” gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacının İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas, İzmir … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyalarında takibe konu edilen çekler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyeti ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilin çekleri kendi nam ve hesabına çekleri kırdırdığında ödemenin bizzat müvekkile yapılması gerektiğini, müvekkilden fatura ve benzeri evrak istenmesi ve işlem yapmak için … Şirketi’nin müvekkile verdiği vekaletnameye ihtiyaç duyulmaması gerektiğini, dava konusu çekler incelendiğinde çekin arka kısmında son imza atan kişinin müvekkil olduğunu, davalı faktoring şirketinin müvekkilin bir çalışan olduğunu bildiğini ve bundan dolayı müvekkilden şahsına ait bir evrak talep etmediğini, faktoring sözleşmesini müvekkil ile değil … – … Boya Şirketi ile yapıldığını ve yine ödemelerin de müvekkile değil bu şirketlere yapıldığını, tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde faktoring şirketinin müvekkilin borçlu olmadığını bildiğini, bu nedenle icra takibi başlatmasının kötü niyetli olduğunu, ayrıca takipte borçlu sıfatını taşıyan iki şirketin ve alacaklı davalı şirketin merkezi ile müvekkilin yerleşim yerinin İstanbul’da bulunmasına rağmen takibin kötü niyetli olarak İzmir’de başlatıldığını, müvekkilin itiraz sürelerini kaçırmasından dolayı yetkisiz yerde açılan takibin kesinleştiğini, tüm tarafların adresleri İstanbul’da bulunmasına ve takibe konu çekle ilgili işlemler İstanbul’da yapılmasına rağmen davalı faktoring şirketinin İzmir’deki şubesi aracılığı ile İzmir İcra Müdürlüğü aracılığı ile takip başlatmış olmasının da davalı şirketinin kötü niyetini gösterdiğini, kötü niyet tazminat talebinin reddine daire verilen kararın yerinde olmadığını, ayrıca davaları kabul edilmesine rağmen İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine konu çekten dolayı borçlu olmadıklarının tespiti de istenmesine rağmen sehven hüküm fıkrasında İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyanın yazılmadığını belirterek istinaf başvurusunun kabulüne, her üç icra dosyasından takibe konu çekler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile %20den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli ve geçerli bir mazeret dilekçesi ibraz edilmesine rağmen son celsede mazeretlerinin gerekçesiz bir şekilde reddolunduğunu, bu hususun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla İİK m.72 hükmüne göre davanın açılması gereken mahkemenin icra takibinin başlatıldığı yer mahkemesi olduğunu, müvekkil şirketin ilgili yasal düzenlemelere uygun kurulmuş bir faktoring şirketi olduğunu, kendi iddiasına göre lehtar şirketin sigortalı çalışanı olan davacının imzasını yeni bir borçlu yaratmak adına çek üzerine alması durumunda müvekkil şirketin alacağını hangi şekilde garanti altına almış olacağının anlaşılamadığını, davacı iddiasına göre sigortalı bir işte davacının çeklerin keşidecisi ve lehtarı olarak çeklere kıyasla ödeme bakımından daha az güvence verdiğinin ortada olduğunu, müvekkil şirketin bilgisine göre davacının borçlu şirket yetkilisi olduğunu, hayatın olağan akışı düşünüldüğünde bir şirkette ön muhasebe elemanı olarak çalışan bir kişiye çek cirolama yetkisinin verilemeyeceğini, davacının borçtan kurtulmak adına dava dilekçesinde yer alan iddiaları öne sürdüğünü, kambiyo senetlerinin sebepten soyutluğu gereği davacının davaya konu borçtan dolayı sorumluluğunun tam olduğunu, davacının çekte kaşeye ve yine kaşe haricinde kaşenin altına imza atarak hem şirketi hem de şahsını borç altına koyduğunu, kendisi yetkili sıfatına haiz olması sebebiyle şirket kaşesi haricinde ayrıca aval sıfatıyla imza atarak çekin borçlusu haline geldiğini, davacının bu bakımdan şirketin borcunu güvence altına alarak borçlu sıfatına haiz olduğunu, bu durumda davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla TTK madde hükmüne binaen senedi devralırken kötü niyetli hareket eden hamile karşı şahsi defilerin öne sürülebileceğini, müvekkil şirketin ülke çapında faaliyet gösteren bir şirket olup vadesi gelmeyen senetler için kanunun kendisine tanıdığı yetki ve sınırlar içinde faktoring işlemi yaptığını, bu nedenle kötü niyetten bahsedilmesinin mümkün olmadığını, gelinen aşamada müvekkil şirketin davaya konu çekleri davacının borçlulardan …Ltd Şti nezdindeki bir yetkili olduğuna inancı neticesinde aldığını, davacının bu durumdan dolayı kendinden önceki cirantalarla arasındaki ilişkiden kaynaklanan sebepleri müvekkil şirkete karşı öne sürebilmesinin mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla yerel mahkemenin verilmiş olduğu kararda İzmir … İcra Dairesinin … E. İzmir … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyalarında davacının takibe konu çekler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verdiğini, davacı yanın, dava dilekçesinde İzmir … İcra Dairesi dosyaları haricinde aynı zamanda İzmir … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasına ilişkin de aynı taleplerde bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından da bu yönde bir kabul kararı verilmediğini ancak tarafları lehine bir vekalet ücretine de hükmedilmediğini, dolayısıyla kabul görülmeyen İzmir … İcra Dairesi’nin … E. saylı dosyasına ilişkin borçlu olmadığının tespiti talebine karşılık lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava konusu İzmir … icra Müdürlüğü’nün … E. İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyalarına ilişkin İİK 72. maddeye göre açılan menfi tespit ve takiplerin iptali davasıdır. Mahkemece yapılan inceleme neticesinde davanın kabulü ile İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyalarında takibe konu çekler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de dava konusu olan İzmir … icra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına ilişkin herhangi bir hüküm tesis edilmemiştir. Öncelikle ilk derece mahkemesince talep konusu olan İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … E: sayılı dosyası yönünden de hüküm kurulması gerektiğinden ve bu husus kamu düzeni ile ilgili olduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, mahkemece İzmir … icra Müdürlüğü’nün … E. dosyası yönünden de hüküm kurulması için dosyanın ait olduğu mahkemeye iadesine, sair istinaf sebeplerinin ve davalının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalının istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,2- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;3- Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih, 2018/221 E. 2019/882 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,4- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran taraf vekilleri tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talepleri halinde ayrı ayrı kendilerine iadesine,6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 31/05/2023