Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1736 E. 2023/1150 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1736
KARAR NO: 2023/1150
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 24/10/2019
NUMARASI: 2018/486 E. – 2019/356 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası ile çeşitli bebek ürünleri üretimi ve satışını yapan sektöründe tanınmış saygın ve itibarlı firmalardan biri olduğunu, davalının ise tasarımı kendisine ait olmayan “…” olarak tanımlanan bir ürünü … tescil numarası ile kendisi adına tasarım olarak tescil ettirdiğini, bu tescilin hukuka uygun olmayıp, hükümsüzlüğünün gerektiğini, söz konusu ürünün aynısının yıllardan beri gerek müvekkili, gerekse başka bebek ürünleri üreticileri tarafından üretilmekte ve piyasaya sürülmekte olduğunu, bebek lazımlığının, bebeklerin tuvalet ihtiyaçlarını gidermek ve tuvalet alışkanlığı kazanmasını sağlayan bir ürün olup, bebeklerin tuvalet eğitimini kolay almasını sağladığını, hem de ebeveynlerin bu eğitimi daha rahat ve kolay şekilde bebeklere vermesini sağlamakta olduğunu, davalı tarafından tescil edilen bu ürünün, tescil tarihinden önce kamuya sunulmuş olup, tasarım koruması için aranan yenilik ve ayırt edicilik kriterlerinin ortadan kaldırıldığını, müvekkilinin aynı lazımlığı, başvuru tarihi olan 12.04.2017 tarihinden önce en son 2016 yılı kataloğunda RT -342 ürün kodu ile “tonton lazımlık”adı ile yayınladığını ve aynı yıl satışa sunduğunu iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli tasarımın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markasıyla plastik ve ev eşyaları konusunda aranılan bir marka haline geldiğini, tasarım tesciline konu ürünün, 6769 Sayılı Kanun’un 56. maddesinde belirtilen yenilik ve ayırt edicilik şartlarını yerine getirdiğini, o ürünün yeniliği hakkında değerlendirme yaparken bir lazımlık tasarımının sahip olabileceği kısıtlı varyasyonların göz önüne alınması gerektiğini, davacı tarafından müvekkilinin tasarımının yeni ve ayırt edici olmadığı iddiasına ilişkin 2016 yılı tarihli bir katalog olduğundan bahsedildiğini, dava dilekçesinde ve ekinde bir kataloğun yer almadığını, kataloğa dayalı olarak tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığını ispatlamanın tek başına mümkün olmadığını, katalogların da sonradan bastırılabileceğini, kataloğun güvenilir delil olarak kabul edilebilmesi için fatura ile desteklenmesi gerektiğini ve müvekkilinin davaya konu tasarımının kendisinden önceki tasarımlardan farklı olduğunu, yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “…davalı adına … sayılı tasarım ile hükümsüzlüğe dayanak olarak gösterilen davacı tarafa ait 2016 yılına ait katalogta yer alan ürün ve bilirkişilerce internette yapılan araştırmada tespit edilen ürünlerin, bilgilenmiş kullanıcı gözünde bıraktığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, söz konusu tasarımın davalı tasarımından önce kamuya sunulmuş olduğu ve bu durumda da davalı adına … sayı ile tescilli tasarımın yenilik ve ayırt edicilik vasıflarına haiz olmadığı anlaşılmakla, davacının davasının kabulü ile, davalı adına … sayı ile tescilli tasarımın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Hükümsüzlüğe dayanak gösterilen ve 2016 yılına ait olduğu iddia edilen kataloğa dayalı olarak tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığını ispatlamanın tek başına mümkün olmadığını, davacının söz konusu kataloğun 2016 yılında bastırıldığı iddiasının, müvekkilinin tasarım başvuru tarihi 08/02/2017 tarihi olduğundan önceki 08/02/2016 tarihinden öncesine ait olması gerektiğini ve faturalar ile desteklenmesi gerektiğini, davacı tarafından fatura sunulmuşsa da söz konusu faturanın davaya dayanak gösterilen 2016 yılına ait kataloğa ait olup olmadığının belirli olmadığını,-Bilirkişiler tarafından değerlendirmelerde yer verilen www…com sitesinde yer alan ürünlerin görselleri zamanla değiştirilebileceği gibi, yorumlar sabit kalsa da ürün görselleri ve ürün hakkındaki açıklamalar ve bilgiler kısmında değişikliğe gidilmesinin mümkün olduğunu, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, -www…com/… linkinde yer alan kataloğun internete ne zaman yüklendiğinin belirtilmediğini, -Müvekkili adına tescilli olan tasarıma konu konu ürünün 6769 Sayılı Kanunu’nun 56.maddesi’nde belirtilen yenilik ve ayırt edicilik şartlarını yerine getirdiğini, 6769 sayılı SMK 58.maddeye göre ürünün teknik fonksiyonunun zorunlu kıldığı görünüm özelliklerinin koruma kapsamı dışında olduğunu, ürünün yeniliği hakkında değerlendirme yaparken bir “LAZIMLIK” tasarımının sahip olabileceği kısıtlı varyasyonların göz önüne alınması gerektiğini, tasarımlarının yenilik ve ayırt edici kritere haiz olduğunu davanın reddine karar verilmek üzere kararın kaldırılmasını talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık, davalıya ait … nolu endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan gelen kayıtlardan, … sayılı “Lazımlık” ürün adlı tasarım tescil belgesinin, 12/04/2017 tarihinden itibaren davalı adına tescilli olduğu tespit edilmiştir.Tescilli bir markanın ve tasarımın ait olduğu mal ve hizmetler bakımından sağladığı korumanın kapsamı ve sınırları 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu (SMK) ile düzenlenmiştir.05.07.2019 tarihli içlerinde bilişim uzmanının da yer aldığı heyetten alınan raporda hükümsüzlüğe dayanak olarak sunulan ürün görselleri ve bu görsellerin yayınlandığı internet adreslerinde yapıları incelemelerde; https:/…com/… bağlantısında, altta verilen ekran görüntüsünde 14 Ocak 2016 tarihinde yayımlanmış bir katalogda, … firmasının davaya konu “…” ürününün yer aldığı, … internet sitesinde yapılan araştırmada davaya konu … markalı “…” ürünü hakkında 7 Nisan 2016 tarihine ait bir müşteri yorumu olduğu, …com üzerinde yalnızca ürün siparişi vermiş kullanıcıların ürün teslimatı yapıldıktan sonra yorum yapılabilen bir bölüm olduğu, ürünün 7 Nisan 2016 tarihinden daha evvel …com üzerinde satığa sunulmuş olduğu, … 2016 kataloğu ve bu kataloğa ilişkin olduğunu ileri sürdüğü bir irsaliyeli fatura fotokopisi olduğu tespitleri yapılmıştır.Dava konusu yenilik ve ayırt edicilik yönünden incelenen tasarımlarda her iki ürün de kabuk (A), oturma bölümü (B) ve ayaklar (C) olmak üzere 3 ana bölümden oluştuğu, bu bölümlerin birbirleri ile ilişkileri, formları ile ayırt edicilik kazandığı, karşılaştırılan tasarımların kabuk bölümleri (A) ön kısmı oyulmuş küre biçiminde olup, form olarak birbirine çok yakın olduğu, her iki kabukta yer âlan radyuslar, ön bölümde yer alan elips bölüm ve orta birleşme kısımlarının benzer olduğu, her iki tasarımın oturma bölümü (B), benzer forma sahip olup, ön tarafta tutma kısmında bulunan çıkıntılar, oturma bölümünün üst yüzey formu ve üst yüzeyde yer alan tutma bölümlerinin aynı olduğu, tasarımlarda yer alan ayaklar gövdelerinin benzer bölümlerinden, benzer açılarla oluşturulmuş adyuslu silindir biçiminde olduğu, koruma şartı olan yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı belirtilmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 06.06.2018 tarih, 2017/ 11-99 Esas, 2018/1173 Karar sayılı kararında; “554 Sayılı KHK’nın 11. maddesi uyarınca tescilli tasarımın koruma kapsamı belirlenirken buna 7. maddeye uygun olarak o tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimle bariz bir benzerlik gösteren bütün tasarımlar dikkate alınır ve tasarımcının tasarımını geliştirirken seçenek özgürlüğü de göz önünde tutulur. Bu kural dört alt kural içerir: (1) Bir tasarımın daha önceki bir tasarımdan doğan tasarım hakkını ihlal ettiği, yani korunan tasarıma benzediği, korunan tasarım yönünden karıştırılma tehlikesi yarattığı iddia edildiğinde değerlendirme bilgilenmiş kullanıcı esas alınarak yapılır. (2) ihlal iddiasına muhatap tasarımın bilgilenmiş kullanıcıda bıraktığı genel izlenim ile öncekinin yarattığı genel izlenimin benzer olup olmadığı incelenir; yoksa ayrıntı değerlendirmesi yapılmaz. (3) inceleme ve değerlendirmede tasarımcının seçenek özgürlüğünün ne olduğuna bakılır; olayda böyle bir özgürlük yoksa benzerlik kaçınılmaz olduğundan koruma reddedilir. Ancak, olağan bir tüketicinin dikkatinden kaçabilecek, fakat bilgilenmiş kullanıcının gözüne çarpabilecek farklılıklara önem verilir. (4) Değerlendirmede “bütün tasarımlar dikkate alınır”. 554 Sayılı KHK’nın merkez yönergeden aldığı bu hüküm, değerlendirme yapılırken tasarımın uygulandığı ürünün dikkate alınmayacağı, ürün farklı olsa bile, korunan tasarımın “benzerlik”inin bir ihlal olduğunu ileri sürebileceği anlamına gelmektedir. (Tekinalp, s.683-684)” şeklindeki karar ile tasarıma tecavüz iddiasının incelenme ölçütlerini açıklamıştır. Ancak tasarım sahibinin korumadan yararlanabilmesi için öncelikle anılan hükümlerde yazılı koşulları sağlaması gerekir. Bir tasarımın tescil edilebilmesi için, tasarımın aynısının başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış olması gerekmektedir. Bir başka deyişle tasarım tescilinde, mutlak yenilik koşulu kabul edilmiştir. Mutlak yenilikten söz edilebilmesi için de, tasarım tescil başvurusu yapılan ürünün görünümünün, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulan tasarımlardan yararlanma ve benzetme serbestisi ilkesi sınırları içinde kalmak kaydıyla, küçük ayrıntıların ötesinde farklı özelliklere sahip olması gerekli ve yeterlidir. Burada bahsi geçen kamu, dünyanın herhangi bir yerinde, dar veya geniş, belirli veya belirsiz üçüncü kişilerdir. Bahsi geçen ‘kamu’ kavramına örnek olarak; konferans, seminer vs. katılımcıları, TV seyircileri, yazılı basın okuyucuları, internet kullanıcısı vd. verilebilir. (Tekinalp, y.a.g.e.; s. 285) (Yargıtay 11. H.D’nin 19.09.2012 tarih 2011/6793 E, 2012/13617 K).Somut olayda, davalı adına tescili … tescil sayılı lazımlık tasarımının hükümsüzlüğü isteminde bulunmuştur. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının delil olarak sunduğu tasarımların, ayırt ediciliklerinin bire bire yakın derecede benzer olduğu, yenilik bağlamında farklı düzeye ulaştırmadığı, benzer olması sebebiyle tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığı belirtilmiştir. Bilişim uzmanı bilirkişinin de aralarında bulunduğu heyetten alınan raporda davalıya ait tasarımlarının daha önceden davacı tarafından davalının tescil başvurusundan önce kamuya sunulduğu anlaşılmaktadır. Rapor içerikleri incelendiğinde bilinçli kullanıcı veya tüketici için de istinaf denetimine elverişli ve ayrıntılı incelemeyi içerir şekilde görüş belirtildiği görülmüş olup, Davalı taraf her ne kadar katalog tarihinin net olarak tespit edilemediğini istinaf nedeni olarak ileri sürmekte ise de ticari hayatın olağan akışına göre bir katalogda geçen ürünün katalog tarihinde veya makul sürede kamuya arz edilmesi beklenen bir durum olup, kataloğa ek faturanın bulunduğu ayrıca sadece bu delilin yer almadığı, internette başka sitelerde tanıtım bulunduğu belirlenmiştir. Site içerikleri dosya içine konulmuş olup, davalıya ait tasarımın tescil başvuru tarihi itibariyle yenilik vasfını taşımadığı bu nedenle hükümsüzlük isteminin kabulüne karar verilmesi doğru bulunmuştur. Bu durumda, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre, duruşma açılmasına gerek görülmeyerek 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/10/2019 tarih ve 2018/486 E., 2019/356 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023