Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1733 E. 2023/1095 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1733
KARAR NO: 2023/1095
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2019
NUMARASI: 2017/837 E. – 2019/895 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşme. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine İstanbul 7. ATM’nin 2017/940 sayılı kararıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin … Bankası Altunizade Şubesi … çek nolu 02/09/2017 keşide tarihli, … Ltd. Şti.keşidecili 150.000 TL bedelli çekin yasal hamili olduğunu, çekin keşideci şirketten yapmış olduğu ticaret karşılığında alındığını, çeklerin hepsinin faturalı olduğunu, müvekkili şirketin yetkilisinin takip konusu çek ile 3 adet çeki kaybettiğini, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/932 Esas sayılı kararıyla ödeme yasağı kararı alındığını, kötü niyetli 3.kişilerinin müvekkilinin imzasını ve kaşesini taklit ederek çeki önce … adlı kişiye ciro ettiklerini, bu kişinin de icra takibinin alacaklısı davalı ….’ye cirolayarak çekin bu şirket tarafından icra takibine konulduğunu, 15/09/2017 tarihinde müvekkili şirketin, kaybolan çeklerle ilgili ödeme yasağı kararı alındıktan sonra, bu çekleri bulan veya çalan 3.kişiler hakkında hırsızlık, resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlamalarıyla ilgili olarak İstanbul CBS’de soruşturma başlatıldığını, savcılığın vadesi gelmemiş olan 2 adet çek hakkında tedbir kararı koyduğunu, davalının müvekkili şirketin banka hesapları, araç ve taşınmazlarına haciz koyması nedeniyle dosyanın tüm borcunun icra müdürlüğü kasasına ödendiğini, davalı şirketin kötüniyetli olarak icra takibi başlattığını beyan ederek, davasının kabulüne, müvekkili aleyhine başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinin iptaline, icra dosya borcunun tamamının dosyaya yatırılmış olması nedeniyle, davalının %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde çekin 22/08/2017 tarihinde çalındığının belirtildiğini, ekte sunulan çek temlik belgesine ve faktoring belgelerine göre ise çekin müvekkiline 19/06/2017 tarihinde teslim edildiğini, buna göre çalıntı olayından 2 ay önce çek müvekkilinde olduğuna göre ve çekin teyidi de alındığına göre çekin davacının elinde olmaması ve çalınmasının imkansız olduğunu, çekte davacının cirosundan sonra, davacı şirketi ile ticari ilişki içinde bulunan bir kişinin cirosunun bulunmasının da çalıntı iddiasının yerinde olmadığını gösterdiğini, davacının çeklerin çalındığına ilişkin iddiasını ispat edecek somut hiçbir delil sunmadığını, davacının haksız kazanç elde etmek için çalıntı olayını uydurduğunu, davacı şirketin kötüniyetli olması nedeniyle açılan bu davanın reddini talep ettiklerini, çalıntı olayı gerçek olsa bile müvekkilinin bir faktoring firması olup dava konusu çek, faktoring sözleşmesi ile temlik alındığını, müvekkilinin dava konusu çeki, bu faktoring ilişkisi gereği ve iktisap etmiş olduğundan yetkili hamili olduğunu, müvekkilinin yükümlülüğünün çekteki alacağı fatura ile tevsik etme ve kambiyo senedi ile faturanın uyumlu olduğunun araştırması ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin 25/08/2017 tarihinde ödeme yasağı kararının muhatap bankaya tebliğ edildiğini, buna göre çekin iktisap tarihinde bir ödeme yasağı kararı bulunmadığından müvekkili şirketin iyi niyetli olduğunu beyan ile haksız ve yersiz açılan davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; “imza incelemesine yönelik bilirkişi raporuna göre, .ek üzerindeki imzanın davacıya ait olmadığı, davalı … şirketinin, dava konusu çeki faktoring ilişkisi gereği, alacağı tevsik eden faturayı da görerek aldığını beyan etmiş olsa ve iyi niyetli hamil olsa dahi çekteki imzanın sahteliğinin herkese karşı ileri sürülebileceği, imzanın sahte olmasının ciro silsilesini bozduğu, bu nedenle de davacının davalıya çekten dolayı borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının davaya konu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, kötüniyet tazminatı isteminin reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının cevaba cevap dilekçesinde, çek bedelinin ödenmiş olması nedeniyle davayı istirdat davasına dönüştürmüş olmasına rağmen Mahkemece menfi tespit talebi yönünden karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, Mahkeme kararının biran için yerinde olduğu farz edilse bile mahkemenin, davacının borçlu olmadığının tespitine karar vermesi yanında, davacının ayrıca istirdat talebi bulunduğunu gözeterek, istirdat talebinin ise reddine ve bu red kararı üzerinden müvekkili lehine vekalet ücreti de takdir etmesi gerekirken, bu yönde hüküm oluşturmamasının da usul yasasına aykırı olduğunu,Davacının, takip konusu çekin lehtarı olduğunu, icra borcunun bu davadan bir hafta sonra keşideci olan … İnşaat tarafından ödendiğini ve icra dosyasının infaz edildiğini, bu nedenle davacıyı tehdit eden bir icra takibi bulunmadığı gibi, ödeme nedeniyle keşidecinin, lehtar olan davacıya rücu edilecek bir hukuki durumunun bulunmadığı, bu nedenle davacının borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı bulunmadığını,Yine icra borcunu davacı değil, dava dışı keşideci ödediğinden İİK72/6 göre açılan menfi tespit davasının , istirdat davasına dönüşmesinin de mümkün olmadığını,Dava dilekçesinde çekin, 22.08.2017 tarihinde çalındığını belirtildiğini, ancak cevap dilekçesinin 1 nolu ekinde sunulan temlik belgesine ve faktoring belgelerine göre ise çekin müvekkiline 19.06.2017 teslim edildiğini, dava konusu çek çalınmasından 2 ay önce müvekkilinin elinde olduğundan, çekin davacının elinde olması ve çalınmasının imkansız olduğunu, Davacıdan sonraki cironun … adlı kişi olduğunu, bu kişiyi tanımaması gerekmesine rağmen, davacının başka bir faktoring şirketine verdiği teyit mektubunda bu kişi ile ilişki içerisinde olduğunu beyan ettiğini,Çeklerin çalındığına ilişkin iddianın ispat edilemediğini, Lehtar olan davacı şirket ile …”ün , nakit ihtiyaçlarını karşılamak için aralarında anlayarak dava konu çeki ve bu çekteki alacağı tevsik eden faturayı tanzim ettiklerini, bu çekleri aralarında müvekkil faktoring şirketinin de bulunduğu çeşitli faktoring şirketlerine verdiklerini, daha sonra ise bu çekleri kaybettikleri gerekçesiyle çek iptal davaları açtıklarını ve böylece faktoring şirketlerini düzenledikleri düzmece belgeler ile kandırarak kendilerine haksız kazanç elde ettiklerini, alacağı tevsik eden faturanın taraflarının birlikte hareket etmeleri nedeniyle faturanın gerçek bir mal satışına dayanmadığını tespit etme imkanının da engellendiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında takibe konu 02/09/2017 keşide tarihli, 150.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yöneliktir. Davacı, cevaba cevap dilekçesinde, çekin dava dışı keşideci tarafından ödendiğini, davanın istirdat davasının dönüştüğünü ileri sürmüştür.Dava ve takibe konu çek incelendiğinde; … Bankası Altunizade Şubesine ait, … çek numaralı 02/09/2017 keşide tarihli, 150.000 TL bedelli çek olduğu, keşidecinin dava dışı … inşaat şirketi olduğu, davacının çekte lehdar ve birinci ciranta, dava dışı …’ün ikinci ciranta, davalının ise son hamil olduğu, çekin ciro silsilesi yoluyla davalının eline geçtiği, çekin ön yüzünde dava dışı …’ün ”avalimdir” yazıp imzaladığı görülmektedir.Davacı; dava dışı çekin elinden rızası dışında çıktığını, çekteki imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı; çeki faktoring sözleşmesi ile usûlüne uygun devraldığını savunmuş, Mahkemece; imzada sahteciliğin mutlak defi olması nedeniyle davalı … şirketine karşı da ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilince istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık; dava konusu çekte lehdar olan davacının, çekte kendisine atfen atılan imzanın sahteliği nedeniyle davalı … şirketine borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Davalı yan, her ne kadar dava açıldıktan sonra çekten kaynaklı icra borcunun ödendiğini, bu nedenle davacının borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararı bulunmadığını iddia etmiş ise de, ödemenin davacı tarafça değil, keşideci tarafından yapıldığı, davacının çek nedeniyle menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğu kanaatine varılmış, bu itibarla aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davalı yan, çek bedelinin dava dışı keşideci tarafından ödenmiş olması nedeniyle davacının davayı istirdat davasına dönüştürmüş olmasına rağmen, Mahkemece menfi tespit talebi yönünden karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu ileri sürmüş ise de; çek bedeli davacı tarafça değil dava dışı keşideci tarafından ödendiğinden davanın istirdat davasına dönüşmediği, mahkemece menfi tespit hükmü verilmesinin yerinde olduğu anlaşılmış, bu itibarla aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. ( bkz.Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2016/5003 Esas, 2016/15759 Karar sayılı ilamı). Davaya konu çekteki davacı şirket adına atılı imzanın sahte olduğu bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olup, imzada sahteciliğin mutlak defilerden olduğu ve herkese karşı ileri sürülebileceği, son hamil olan faktoring şirketinin iyi niyetli olmasının sonuca bir etkisinin bulunmayacağı anlaşıldığından Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarih ve 2017/837 E., 2019/895 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.318,31 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 2.829,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.488,71 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023