Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1727 Esas
KARAR NO: 2023/1096
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2018/1 E. – 2019/229 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2008 yılından bu yana çeşitli televizyon kallarında yayınlanan “…” isimli programın yapımcısı olduğunu, davalı taraf ile yapılan anlaşma gereğince sözkonusu programın 24/06/2013-17/07/2013 tarihleri arasında … logolu televizyon kanalında yayınlandığını, müvekkilinin ilk yayın tarihi olan 24.06.2013 tarihinden itibaren tüm edimlerini yerine getirdiğini, karşılığında da 27/12/2013 tarih … seri … nolu 226.560,00 TL bedelli fatura ile, 18/07/2013 tarih, … seri … sıra nolu 245.440,00 TL.bedelli faturaların müvekkilince kesildiğini ve davalı tarafa teslim edildiğini, sözkonusu faturaların yayın bedellerine ilişkin olduğunu, davalı tarafça ödeme yapılmaması üzerine İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı dosyaları ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının başlatılan icra takipleri ve ödeme emirlerine itiraz ettiğini, ancak yapmış olduğu itirazlara rağmen … Esas sayılı dosya borcunun davalı tarafından dosyaya ödendiğini, … Esas sayılı dosya ile takibe konu alacağın ise halen ödenmemiş olduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazın haksız ve hukuksuz olduğunu, davalının kötü niyetli olarak alacağın tahsilini geciktirmek amacı ile icra dosyasına itirazda bulunduğunu, müvekkilinin ve de davalı tarafın tacir olduğunu, TTK.md.21 uyarınca tacir olmanın iki önemli yükümlülüğü olduğunu, TTK.md.21/2 uyarınca faturayı alan kişinin, faturanın alındığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriğine itiraz etme hakkı olduğunu, aksi halde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılacağını, sözkonusu karinenin faturaya yazılı delil niteliği tanıdığını, dava konusu faturanın da davalı yana teslim edildiğini, davalı yanın 8 gün içerisinde itirazının bulunmadığını, bunun dışında taraflar arasında TTK.md.21/3 uyarınca birçok yayın anlaşmasına ve bedeline ilişkin e-posta yazışmaları olduğunu, 2013 yılında taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde Haziran 2013-Temmuz 2013 arası üniversite tercih döneminde haftanın 7 günü, sonrasında ise Ekim 2013 – Mart 2014 arasında haftanın 1 günü program yapmak üzere toplam 60 bölüm üzerinden anlaşma sağlandığını, bu anlaşma karşılığında ise davalının, müvekkiline yapım bedeli olarak 400.000,00 TL.+KDV ödemeyi kabul ettiğini, sözkonusu mutabakata bağlı olarak 24.06.2013 tarihinde yayınlara başlanmış olduğunu, 17/07/2013 tarihine kadar aralıksız her gün yayınlara devam edildiğini, ardından da Ekim ayının son haftasına kadar programın tatile girdiğini, davalının iddia ettiği gibi anlaşmanın 22 bölüm üzerinden olmadığını, toplamda 60 bölümlük anlaşmanın … ve … ve müvekkili arasında … şahitliğinde gerçekleştiğini, anlaşmaya ilişkin sözleşmenin 01/07/2013 tarihinde …’ye e-posta vasıtasıyla gönderildiğini, …’nin sözleşmenin hukuk servisine iletildiğini ve görüşüldükten sonra müvekkiline gönderileceğini söylediğini, bu süreçte yayınlara başlandığını, 17/07/2013 tarihli yayında program sunucusu … tarafından yayın esnasında “…programın sonuna geldik… Biz 12 ay sizlerle olacağız…Ekim ayının son haftasından itibaren hafta sonları yine evlerinize geleceğiz…” şeklinde anons yapılmış olduğunu, anonsun taraflar arasındaki mutabakat gereği davalının isteği ve iradesi ile yapılmış olduğunu, müvekkilinin Ağustos 2013 ve Eylül 2013 aylarında, Ekim ayındaki yayın planlanmasına ilişkin olarak davalı televizyon kanalı ile temasa geçtiğini, kanal yöneticilerinin değişmesi sebebiyle yeni yöneticilerden yayın planlamasına ilişkin toplantı talep ettiğini, ayni yöneticinin kendisine devredilen bir eğitim programı olmadığını, müvekkilinin davalı şirkete güvenerek başka televizyon kanallarının tekliflerini kabul etmediğini, mağdur oldğunu, müvekkilinin Ekim ayında yayın yapmaya hazır olduğunu ve yayın planlanması için toplantı talep ettiğini, çok sayıda e-posta yazışması olduğunu, davalının ifadan kaçındığını, davalının iddia ettiği gibi faturanın müvekkiline iade edilmediğini, sonuç olarak toplamda 74 ayrı bölümün davalıya ait televizyon kanalında yayınlandığını, bunun karşılığının da iki ayrı fatura ile belgelendirildiğini, davalının yalnızca tek bir fatura bedelini ödemiş olduğunu, müvekkiline ait programın 24 Haziran-17 Temmuz 2013 tarihleri arasında 22 gün canlı yayınlandığını, bir bölümün 20 dakika olduğu, davalıya ait televizyon kanalında programın bazı günler 40 dakikalık canlı yayın (2 bölüm), bazı günler ise 80 dakikalık (4 bölüm) canlı yayın yapılarak programın yayınlandığını, 24 Haziran – 2 Temmuz tarihleri arasında 7 günde toplam 14 bölüm, 3 Temmuz – 17 Temmuz arasında 15 günde 60 canlı bölüm yayını yapıldığını, toplamda 74 bölümün canlı olarak davalıya ait televizyon kanalında yayınlanmış olduğunu, yayın tablosunun davalı tarafından müvekkiline gönderildiğini, yapılan yayınların bedellerinin eksik ödendiğini belirterek davalının haksız ve hukuksuz olarak itiraz etmiş olduğu İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhinde İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan 226.560,00 TL.asıl alacak ve 1.010,21 TL.faiz alacağının toplamı olan 227.570,21 TL.tutarlı ödeme emrinin müvekkili şirket tarafından 14/01/2014 tarihinde tebellüğ edildiğini, davacının, sunuculuğunu …’un yaptığı “…” adlı program nedeniyle müvekkili şirketten alacaklı olduğunu iddia ettiğini, ancak müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, alacak iddiasına konu edilen programın satın alınan bölümlerin bedellerinin davacıya ödendiğini, davacıdan sadece 24/06/2013 – 17/07/2013 tarihleri arasında toplam 22 bölümün satın alındığını ve bölümlerin yayınlandığını, yayınlanan bölümlerin bedellerinin de davacıya ödendiğini, davacının da sözkonusu durumu dava dilekçesinde kabul etmiş olduğunu, satın alınan 22 bölüm dışında satın almadığı ve yayınlamadığı bölümlere ilişkin olarak davacıya bir borcu bulunmadığını, aksi yönde bir sözleşme, protokol, mutabakat gibi anlaşmaların da taraflar arasında mevcut olmadığını, buna rağmen davacının haksız kazanç sağlamak amacı ile müvekkili şirket aleyhine iki adet icra takibi başlatılmış olduğunu, bu icra takiplerinden İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile müvekkilinden 18/07/2013 tarihli faturaya dair istenen asıl alacak 245.440,00 TL.ve faiz alacağı 16.072,96 TL.bedelli ödeme emrine kısmen itiraz edilerek 272.533,66 TL.alacağın icra dosyasına ödendiğini, müvekkili şirketin bunun dışında davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, huzurdaki davaya konu olan ödeme emrine dayanak … nolu 27/12/2013 tarihli faturanın davacıya iade edildiğini, dolayısıyla davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu ve ispat edilemediğini, müvekkili şirketin ödemiş olduğu bölümler dışında davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, Yargıtay 19 HD.’nin 2013/18453 E,2014/1692 K.sayılı kararı uyarınca huzurdaki davada ispat yükünün davacıya ait olduğunu, davacının ise iddialarını ispatlayacak türde bir belgeyi dosyaya sunmamış olduğunu, davacının dosyaya sunduğunu iddia ettiği e-posta yazışmalarının dosya içeriğinde mevcut olmadığını, davacının iddialarının çelişkili olduğunu, müvekkili şirketin yapmış olduğu 22 adet programın yayınlandığının davacı tarafından ikrar edildiğini, davacının toplamda 60 bölüm için anlaşma yapıldığını ve 78 bölümün yayınlandığını iddia ettiğini, dolayısıyla iddialarının arasında tutarsızlık olduğunu, davacı tarafından talep edilen icra-inkar tazminatının şartlarının oluşmadığını, davacının kötü niyetli olarak işbu davayı ikame ettiğini belirterek haksız ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddini, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; ”…davacı ile davalı arasında “…” isimli programın davalıya ait … logolu televizyon kanalında gösterilmesi konusunda anlaşma yapıldığı, programın 20’şer dakikalık bölümler halinde Haziran 2013-Temmuz 2013 tarihleri arasında yayınlandığı, davalı tarafça bu süre içinde yalnızca 22 bölümün yayınlandığı iddia edilerek, buna ilişkin ödemenin … seri … numaralı ve KDV hariç 208.000,00 TL olarak dava konusu olmayan icra dosyasına ödendiği, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı sabit olmuştur. İddialarını ispat yükü davacı tarafta olmakla, kaç bölüm programın yayınlandığı ve bölüm başına ödenmesi gereken telif bedelinin ne kadar olduğu konularının ihtilaflı olması nedeniyle bu konuda mahkememizce dosya kapsamında bulunan deliller ışığında değerlendirme yapılmıştır. Davalı tarafça yalnızca 22 bölüm için anlaşma yapıldığı ve bu bölümlerin yayınlanması nedeniyle bedelinin davacıya ödendiği savunulduğundan, buna göre her bir bölüm için davacıya ödenmesi gereken ücretin 208.000,00/22=9.454,54 TL olduğu sonucuna varılmıştır. Alınan bilirkişi raporu ile Haziran 2013-Temmuz 2013 tarihleri arasında her biri 20’şer dakika olmak üzere bazı günler birden fazla bölüm olmak üzere toplam 61 bölümün yayınlandığı, 22 bölüm için ödeme yapıldığı, davacının 60 bölüm için anlaşma yapıldığını beyan etmesi nedeniyle, buna göre davacıya 38 bölüm için daha ödeme yapılması gerektiği, davacının daha önce yaptığı ödemeye göre hesaplama yapılması halinde bulunan tutarın davacının talebinden fazla olduğu, davacının iddiasına göre ise tarafların 60 bölüm için 400.000,00 TL ödeme yapılacağı konusunda anlaştıkları, bu durumda her bir bölüm için 6.666,66 TL ödenmesi gerektiği, buna göre yine yayınlanan ve bedeli ödenmeyen 38 bölüm için yapılan hesaplamanın da davacının icra takibine konu ettiği alacak tutarından daha fazla olduğu, bu nedenle davalı tarafın icra takibini konu edilen 226.560,00 TL asıl alacağa yönelik itirazının haksız olduğu, ancak daha önceden davacı tarafça davalının usulüne uygun olarak temerrüte düşürülmediğinden icra takip tarihine kadar olan süre için faiz talep edemeyeceği, bu nedenle davalı tarafın faize yönelik itirazının yerinde olduğu, her iki tarafın karşılıklı anlaşmalarına göre bölüm başına ödenecek tutarın ve kaç bölümün yayınlandığının taraflarca bilindiği, icra takibine konu olan asıl alacağın likit olduğu anlaşılmakla, asıl alacağa yönelik haksız itiraz nedeniyle asıl alacağın %20’si kadar icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği, davacının fazladan talep ettiği faizle ilgili kötü niyetli olarak talepte bulunmadığı anlaşıldığından, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceği sonucuna varılmakla, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 226.560,00 TL.lik asıl alacağa yaptığı itirazın iptaline ve takibin bu meblağ üzerinden devamına, asıl alacağı takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizinin uygulanmasına, davacının fazlaya ilişkin 1.010,21 TL.lik talebinin reddine, asıl alacağın %20’si olan 45.312,00 TL.icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı aleyhine reddedilen kısım üzerinden kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının öncelikle sözleşme ilişkisini ve bu sözleşme ilişkisine dayalı olarak ifa ettiği hizmeti ispatlayamadığını, yayınlanan bölüm sayısının bilirkişiler tarafından yanlış hesaplandığını, dolayısıyla bu hesaplamaya göre verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu, Müvekkil şirketin, davacı …’dan sadece ve sadece 24.06.2013 – 17.07.2013 tarihleri arasında “…” isimli programın toplam 22 bölümünü teslim aldığını, teslim aldığı bu 22 bölümlük yayının da televizyonda yayınlandığını, Yayını yapılmış programların bedelinin de davacıya ödendiğini, Davacı müvekkil şirkete toplam 60 bölüm teslim ettiği iddiasındayken, bilirkişilerin ise 61 bölüm yayınlandığı yönünde görüş sunduklarını, ancak davacı tarafın bu iddiasında haksız olduğunu, bilirkişi raporunun da hatalarla dolu olduğunu, dolayısıyla davacı tarafın bu iddiasını ispat edemediğini, huzurdaki davanın hiçbir aşamasında davacının müvekkili şirkete toplam 60 ya da 61 bölümlük yayın kaydı teslim ettiğini ispat edemediğini, Davacının kötü niyetli olarak ve haksız kazanç sağlamak kastıyla müvekkili şirket aleyhine 2 adet icra takibi başlattığını, bilirkişi raporu’yla da haksız ve yanlış gerekçelerle teslime hiç değinilmeden, programın 61 adet bölümünün yayınlandığı yönünde tespitlerde bulunulduğunu, raporun bu yönüyle hatalı olup, hükme esas alınamaz olmasına rağmen, yerel mahkemenin hükmünü bilirkişi raporuna dayandırmasının haksız ve usule aykırı olduğunu, Davacı tarafından dosyaya CD içerisinde sunulan ve yerel mahkeme kararına da dayanak alınan kayıtların, delil olarak kabul edilemez olmasına rağmen yerel mahkeme kararına dayanak alındığını, Hem kök bilirkişi raporu’nda hem de yerel mahkeme kararında; yayınlanan bölümlerin tespiti yapılırken davacı tarafından dosyaya sunulan kayıtların dikkate alındığını, ancak bu kayıtların doğruluğunun tartışmalı olduğunu, yayına ilişkin gerçek kayıtların bu konuda yetkili kurum olan RTÜK tarafından muhafaza edildiğini, bu bakımdan davacı tarafından sunulan kayıtların gerçekliğine itibar edilemeyeceğini, itirazlara rağmen ilgili kayıtların RTÜK’ten temin edilerek yeni bir inceleme yapılması gerekmekte iken bu yönde bir inceleme yapılmamasının kanuna ve usule aykırılık teşkil ettiğini, Dosyaya kendilerince sunulan hukuki mütalaanın dikkate ve değerlendirmeye alınmadığını, oysa ki bu hukuki görüşte davanın esasına ilişkin önemli bir takım tespitlerde bulunulduğunu, buna göre; Dava konusu faturanın hangi hizmetin ifasına karşılık düzenlendiğinin ispat edilemediğini, zira 22 bölüm haricinde müvekkiline teslim edilen ya da yayınlanan herhangi bir bölüm bulunmadığını,Senetle ispat kuralı bakımından davacı yanın taraflar arasında var olduğunu iddia ettiği sözleşmesel ilişkinin ispat edilemediğini, Davacı yanın sözleşmede kararlaştırılan ve yayınlanan bölüm sayılarına ilişkin beyanlarının açık bir şekilde çelişkili olduğunu, Müvekkili şirketin kötü niyetli olarak icra takibine bir itirazda bulunmadığını, bu sebeple icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklı itirazın iptali davasıdır. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelemesinde; alacaklının davacı …, borçlusunun … olduğu, borçlu aleyhine 226.560,00 TL asıl alacak ve 1.010,21 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 227.570,21 TL üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, borçlunun takibe itirazda bulunduğu, eldeki itirazın iptali davasının yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı; yapımcısı olduğu “…” isimli televizyon programının, davalıya ait ”…” isimli televizyon kanalında 60 bölüm üzerinden yayınlanması karşılığında anlaşma yapıldığını, ancak yayın bedellerinin eksik ödendiğini iddia etmiş, davalı; programın 24.06.2013 – 17.07.2013 tarihleri arasında toplam 22 bölümünü teslim aldığını, teslim aldığı bu 22 bölümlük yayının da televizyonda yayınlandığını, yayını yapılmış programların bedelinin davacıya ödendiğini iddia etmiş, Mahkemece; bilirkişi raporunda yapılan tespitlere göre, 60 bölüm üzerinden anlaşma sağlandığı, 38 bölümün yayınlanmadığı gerekçesiyle yayınlanmayan bölüm başına hesaplanan miktar yönünden talebi aşmayacak şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karar yukarıda belirtilen nedenlerle davalı vekilince istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık; taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması nedeniyle, öncelikle sözleşme kapsamında kaç bölüm üzerinden anlaşma sağlandığı, adı geçen programın söz konusu televizyon kanalında kaç bölümünün yayınlandığı, bu kapsamda davacının bakiye alacağının bulunup bulunmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır. Davalı savunmasına göre, 2013 Haziran-2013 Temmuz tarihleri arasında adı geçen programın 22 bölümünün yayınlandığı ileri sürülmüştür. Davalı her ne kadar, programın kaç bölümünün yayınlandığına ilişkin RTÜK’den bilgi talep edilmemesinin bir eksiklik olduğunu iddia etmiş ise de; Mahkemece RTÜK’e müzekkere yazılarak, 24/06/2013-17/07/2013 tarihleri arasında … Logolu yayın kanalında yayınlanan ”…” isimli programın kayıtlarının talep edildiği, ancak yazıya verilen cevapta; bir yıllık saklama süresi dolan kayıtların arşivde tutulmadığı, somut talep yönünden arşivde bir kayıt bulunmadığının bildirildiği görülmüş, bu itibarla eksik araştırma yapıldığı yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı yanca delil olarak hard disk içerisinde dosyaya sunulan, davalıya ait televizyon kanalında yapılan yayınların görüntüleri üzerindeki teknik inceleme sonucunda dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporuna göre; toplamda 73 adet bölümden 61’inin yayınlandığı, davacı yanca 60 bölüm üzerinden sözleşme yapıldığı iddia edildiğinden, değerlendirmenin talebi aşmayacak şekilde 60 bölüm üzerinden yapılması gerektiği, davacı iddiasına göre toplam 400.000 TL (iki adet fatura bedeli) üzerinden sözleşme yapıldığı dikkate alınarak 400.000 TL/60 bölüm= 6.666,66 TL bölüm başına olmak üzere 38 bölüm üzerinden hesaplama yapılarak talebi aşmayacak şekilde sonuca gidildiği görülmüştür. Dava konusu programın, davalı kanalında 24.06.2013 – 17.07.2013 tarihleri arasında 22 gün yayınlandığı ve davalı tarafça İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasına ödeme yapıldığı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı 22 günlük yayın bedelinin ödendiğini savunmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmeyi ispat yükü üzerinde olan davacının, bu sözleşmenin içeriğini, ödemenin günlük yayın bedeli mi olduğu, yoksa yayınlanan program içerisindeki 20 dakikalık bölüm başına ödeme yapılıp yapılmayacağı ve bölüm başına ödeme yapılacaksa 20 dakikalık bölüm ücreti miktarını ispat edemediği, dosya kapsamına sunulan e-mail yazışmaları ve imzasız belgelerin iddiaları ispatlamak konusunda yetersiz olduğu, bilirkişilerce davalı tarafça yapılan ödeme miktarı üzerinden ve ödemenin 20 dakikalık 22 bölüm ücreti olduğunun kabulü ile yapılan hesaplamanın somut verilere dayanmadığı, davacı tarafça ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, mahkemece davanın reddine, davacının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/09/2019 tarih, 2018/1 E., 2019/229 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda; 3-Davanın REDDİNE, -Davacının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL karar harcından peşin alınan 2.748,54 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 2.478,69 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 25,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre, 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 31,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 152,80 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/d-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 7- İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas icra takip dosyasına yatırmış olduğu 494.177,42 TL teminatın 2004 Sayılı İİK’nun 36/5. maddesi gereğince yatıran davalı tarafa talebi halinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023