Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1721 E. 2023/1187 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1721
KARAR NO: 2023/1187
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09/10/2019
NUMARASI: 2017/248 E. – 2019/1042 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 290.000,00 TL karşılığında Pendik’te bulunan bir dükkanı dava dışı …’ den devraldığını, … mal sahibi olmadığını, kiralananın gerçek sahibi … gibi hareket ettiğini, ve devir sözleşmesine … adını yazmak ve onun imzasını taklit etmek suretiyle 100.000-TL nakit para aldığını ve 190.000-TL’ nin 12 eşit takside ve senede bağlandığını, müvekkilinin dolandırıldığını anladığında Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayetçi olduğunu, müvekkilinin zarara uğradığını, dava dışı …, daha sonra kötü niyetli olarak elinde bulunan senetleri yine yakın arkadaşı olan davalı … isimli kişiye ciro etmek suretiyle verdiğini ve yine kötü niyetli olan …, müvekkil hakkında ayrı ayrı olmak üzere İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas ve … Esas ve İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyalarından her biri 16.000-TL olmak üzere toplamda 48.000-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığını, müvekkilinin davalıya böyle bir borcunun bulunmadığını belirterek, takibe konulan 3 adet senet toplamı olan 48.000-TL ve takibe konulmamış 9 adet senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, mezkur 12 adet sıralı senet hakkında öncelikle teminatsız, Sayın mahkeme aksi kanaatte ise uygun bir teminat karşılığında senetlerin takibe konulmasının önlenmesi için; açılacak ve açılan icra takiplerinin dava sonuna kadar durdurulması ve müvekkilin malvarlığına konulan hacizlerin fekki yönünde ve dosyaya yatırılacak ve celbedilecek paranın davalıya ödenmemesi amacıyla ihiyati tedbir kararı verilmesini, davalının kötüniyetli işlemleri nedeniyle %20′ den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin iyiniyetli 3. Şahıs olduğunu, dava dışı … ile ticari alışverişi neticesinde bonoları elinde bulundurduğunu, dava dışı … ile davacı ile aralarında olan ilişkinin müvekkilini bağlamadığını, bonoların müvekkilinin eline düzgün bir ciro silsilesi ile geçtiğini belirterek açılan davanın reddini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Eldeki davada davalı … üçüncü kişi konusundadır ve davacı ile dava dışı … arasındaki ilişkiyi bildiği veya bilmesi gerekitği ortaya konamamıştır. Davalının kötüniyetle el ve işbirliği içinde senedi aldığı ispatlanmadıkça davacının davalıya karşı senetler nedeniyle borçlu olduğunu kabul etmek gerekir. İst. Anadolu 2018/98350 nolu soruşturma dosyası ve verilen takipsizlik kararından bir suret de dosyaya konmuştur. C. Başsavcılığınca yapılan soruşturmada da devir sözleşmesindeki imzaların şüphelilere (…) ait olmadığı, aksine müşteki …’a ait olduğuna dair bilirkişi incelemesi üzerine takipsizlik yazıldığı görümüştür. Davacının iddiaları soyut kalmış, ispatlanamamıştır. Dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanılmamıştır.” tüm bu nedenlerle davanın reddine, tedbir kararı verilmediğinden kötü niyet tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı müvekkilin 290.000,00 TL karşılığında Pendik’te bulunan bir dükkanı dava dışı olarak …’den devraldığını, bu paranın 100.000,00 TL’lik kısmını elden nakit teslim ederek geri kalanını senetler yoluyla taksitli ödenecek şekilde kendisine teslim ettiğini, daha sonra … imzada sahtecilik yaparak gayrimenkulün asıl sahibi olmamasına rağmen asıl sahibiymiş gibi hareket ettiğini, taşınmazın asıl sahibinin imzasını taklit etmek suretiyle dolandırıldığını anladığını, … daha sonra kötü niyetli olarak elinde bulunan senetleri yine yakın arkadaşı olan davalı … isimli kişiye ciro etmek suretiyle verdiğini ve yine kötü niyetli olan davalı …’un, müvekkil hakkında ayrı ayrı olmak üzere İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas ve … Esas ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyalarından her biri 16.000-TL olmak üzere toplamda 48.000-TL asıl alacak üzerinden icra takibi yaptığını ve müvekkili ile eşi hakkında fiili ve kaydi haciz uygulandığını, davalı …’un müvekkilini dolandıran …. ile yakın arkadaşlığı bulunmasına rağmen kendisinin bunu reddettiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın davaya konu 4 adet kambiyo senedini elinde bulunduran ve iyi niyetli 3. kişi konumunda bulunan müvekkilin kötü niyetli olduğunu ispat edemediğini, davacının senet lehtarı dava dışı 3. şahıs … bu senetleri devretme gerekçesi olarak dava dışı 3. şahıs …’e ait olmayan bir taşınmazı kendisine aitmiş gibi göstererek devir sözleşmesi imzaladıklarını, kambiyo senetlerini de bu devre istinaden dava dışı 3.şahıs … verdiğini iddia ettiğini, davacının dava dışı senet lehtarı ile olan hukuki ilişkisinin müvekkilini bağlamadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte CBS dosyasında asıl kötü niyetli olanın davacı olduğunun ortaya çıktığını, davacının iddialarının soyut kaldığını ve ispatlanamadığını, müvekkilin üçüncü kişi konumunda olduğunu ve davacı ile dava dışı … arasındaki ilişkiyi bildiğini veya bilmesi gerektiğinin ortaya konamadığını, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu, 01.09.2016 keşide tarihli 26.09.2016, 26.10.2016, 26.11.2016, 26.12.2016 vade tarihli bonolara istinaden başlatılan icra takiplerine karşı İİK 72. maddeye göre açılan menfi tespit davasıdır. Davacı … dava dışı … Pendik’te bulunan dükkanın işletmesini devraldığını, karşılığında 100.000,00 TL nakit para ödediğini, kalan 190.000,00 TL için de bono düzenlendiğini, daha sonra dava dışı …’in dükkanı devretme hakkı bulunmadığını öğrendiklerini, … ve … hakkında CBS’nin dolandırıcılık eylemi nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını, icra takibine konu bonolar nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti ile %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), Ankara 2013, s. 346). Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6) İstanbul Anadolu CBS’nin 2018/98350 Sor. no 2018/112366 Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair kararda, müştekinin …, …; şüphelilerin … ve … olduğu, a)Dolandırıcılık suçu iddiası yönünden : şüphelilerin suçlamayı kabul etmedikleri , kendilerinin müştekilere işyerinin devir hakkı sahibi olarak devrettiklerini söylemediklerini savundukları nitekim şüpheliler ile mal sahibi arasında yapılan 15/09/2015 tarihli kira sözleşmesinde işyerinin devir ve kiralama hakkı bulunmadığı hususu açıkca yazılı olduğu , müştekilerin basiretli bir tacir gibi davranarak işyerini devir almak istedikleri şüphelilerin mal sahibi ile yaptıkları sözleşmeyi incelemeleri ve devir işleminden önce mal sahibi kişiyle konu hakkında görüşerek teyit almaları gerektiği, devir işlemi ile ilgili şüphelilerin şikayete konu eylemlerinde atılı dolandırıcılık suçunun unsurları teşekkül etmeyip bu husustaki taraflar arasındaki ihtilafın gayrimenkul kira / devir ihtilafından kaynaklanan hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı , nitekim bu konunun şikayetçiler tarafından İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesinde dava konusu edildiği, olayda dolandırıcılık unsuru teşekkül etmediğinden dolandırıcılık suçuna dair iddialar ile ilgili şüpheliler yönünden bu nedenle , özel belgede sahtecilik suçu iddiası yönünden: dosyada asılları ve sureti bulunan 3 adet sözleşme bulunduğu , bunlardan aslı yer alan 15/09/2015 tarihli sözleşmenin ihtilafa konu işyerinin şüpheliler ile mal sahibi tanık … arasında yapılan sözleşme olduğu, bu sözleşmede herhangi bir sahtecilik bulunmadığı, sözleşmedeki imzaların yazılı taraflara ait bulunduğu, dosyada aslı bulunan 15/09/2016 tarihli sözleşmenin müştekiler işyerini devraldıktan sonraki süreçte müştekiler ile işyeri sahibi bulunan tanık … arasında yapıldığı, bu sözleşmenin sahte olmadığı sözleşmede yer alan tarafların imzaların kendilerine ait bulunduğu, dosyada sureti bulunan ve müştekiler tarafından sahte düzenlendiği iddia olunan 01/09/2016 başlangıç tarihli sözleşmenin bilirkişi incelemesine konu edildiği, bilirkişi tarafınan düzenlenen raporlarda sözleşmede yer alan imzaların mal sahibi ve şüphelilere ait olmadığı ve fakat sözlemedeki yazıların (müşteki ) … eli ürünü olduğunun rapor edildiği, dolayısyla bu sözleşmenin şüpheliler tarafından düzenlenmediği ve fakat şüpheli …’ün savunmasında dile getirdiği şekilde stopaj vergisi düşük tutulmak üzere müştekiler tarafından vergi dairesine sunulmak üzere düzenlenmiş olabileceği bu sözleşmenin şüpheliler tarafından düzenlenerek müştekilere verildiğine dair atılı suçtan şüpheliler hakkında dava açmaya yeter delil bulunmadığı,belirtilmiştir.Somut olayda ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu, davacı tarafından birden fazla takibe konu bononun dava dışı … dükkanın devredilmesine karşılık verildiğini, ancak … dükkanı devretme yetkisinin bulunmadığını daha sonra öğrendiklerini, davalı alacaklının taraflar arasındaki bu durumu bildiğini, davalı … ile dava dışı … yakın arkadaş olduklarını, bu nedenle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş ise de ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu, davacı ile lehtar arasındaki itiraz sebeplerinin iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği, hamilin kötü niyetli olduğu, davacıyı zarara uğratmak amacıyla hareket ettiği hususu ispatlanamadığı, dava dışı … ve … hakkındaki resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dolayı İstanbul Anadolu CBS’nin 2018/98350 Sor. no 2018/112366 Karar sayılı kararı ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve bu karara karşı itirazda bulunulmadığı gözetildiğinde davanın subut bulmadığı anlaşılmıştır.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2019 tarih ve 2017/248 E., 2019/1042 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/10/2023