Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/172 E. 2021/223 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/172
KARAR NO: 2021/223
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/05/2017
NUMARASI: 2014/915 E. 2017/460 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili şirketin plastik enjeksiyon kalıpları imalatı yapan bir firma olduğunu, müşterisi … A.Ş. nin kalıp siparişi üzerine davalı firmadan 01/02/2014 tarihli 844,93 TL bedelli fatura karşılığı 1 adet 1.2083 kodlu 54 KG çelik satın alıp bedelini ödediğini, çelik malzemenin kalıp haline getirilerek müşteri firmaya gönderildiğini, bu malzemenin 844,93 TL + 11.062,50 TL işçilik olmak üzere toplam 11.907,43 TL’ye mal olduğunu, müşterisi tarafından yapılan kalıp denemesinde çelik yüzeyinde noktalanmalar ve gözenekler olduğunun tespit edildiğini, bu durumun davalı firma ile görüşülüp kalıbın davalı firmaya teslim edildiğini, müvekkili firmanın müşterisinin acil ihtiyacı olan kalıbı başka bir firmadan temin ederek müşterisine teslim ettiğini, davalı firmanın kalıbı teslim almasına rağmen müvekkilinin aramalarına yanıt vermediğini, müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilin uğradığı 11.907,43 TL zararın kalıbın teslim tarihi olan 27/02/2014 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile müvekkilinin davacı firma ile dava konusu çelik hammaddesi üzerine ticari satış yaptığını, bedelin satışta nakit olarak müvekkiline ödendiğini, davacının iddia ettiği gibi dava konusu malzemelerin müvekkiline iadesinin yapılmadığını, davacının malları teslim ettiği varsayılsa bile davacının talebinin çok fahiş olduğunu, haksız açılan davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; Davanın, hukuki niteliği itibari ile taraflar arasındaki ticari satış nedeniyle davacının bedelini ödediği ürünlerin ayıplı çıkmasından dolayı, davalı firmaya teslim edildiği iddia edilen, ürün bedeli ve işçilik bedelinden oluşan davacı zararının faizi ile birlikte davalıdan tazmini istemine yönelik olduğu, yapılan bilirkişi incelemesinde yeminli mali müşavir Metalürji Mühendisi ve hukukçu bilirkişinin ortak raporlarından, “davacı tarafın, ayıplı ifa sebebiyle sözleşmeden dönme hakkını kullanmış olmakla TBK m.232/II, c2. uyarınca öngörülen yasal süre içerisinde ihbar (bildirim) külfetini yerine getirdiğini ispatlayamadığı için, kullanılan dönme hakkının geçerli hüküm ve sonuç doğurmadığı, dönme hakkının geçerli olarak kullanıldığı kabul edildiği taktirde, davacının uğramış olduğu dolaylı zararını ispatlayamadığı, sadece 657,16 TL lik satış bedelinin iadesini talep edebileceği”nin anlaşıldığı, davacının TTK nun 23/b.c maddesi kapsamında ayıp ihbarında bulunmadığı, dava konusu maldaki ayıbın gizli ayıp olarak kabulü halinde, davacının Türk Borçlar Kanunu 223 maddesi kapsamında uygun süre içinde bildirme yükümlülüğünün bulunduğu, davacının bu çerçevede yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmadığı, davacının Türk Borçlar Kanunun 229 maddesi kapsamında tazminini isteyebileceği dönmeye bağlı uğramış olduğu zarar kapsamında talepte bulunabilmesi için müşterisi ile arasında gerçekleşen ve kalıbın hazırlanmasına yönelik sözleşme ilişkisini ve bu sözleşme çerçevesinde yapılan ifayı ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın Türk Borçlar Kanunu 232 maddesi kapsamında yasal süre içinde ihbar (bildirim ) külfetini yerine getirdiğini ispatlayamadığı, bu nedenle dönme hakkının geçerli hüküm doğurmadığı anlaşıldığından, herhangi bir satış bedeli isteyemeyeceği gözönüne alınarak açılan davanın reddine dair hüküm kurulmuştur. Davacı vekili; 1- Davalı şirketin dava konusu “kalıbın” önce kendisinde olmadığını, sonradan kendi şubesinde olduğunu beyan ettiğini, incelenmesi için bilirkişi ve dosyaya getirmekten kaçındığını, mahkemece davalı şirketin bu kusurlu tutumunun açıkça görmezden gelindiğini,2- İspat ve usul hukuku açısından elektronik ortamdaki yazışmaların “tebliğ, yazılı delil, bildirim” olarak kabul edilmesine rağmen, dosyaya sundukları müvekkili şirketin davalı şirketle elektronik ortamda yaptığı yazışma ve dava konusu kalıbın davalı şirkete teslimine ilişkin teslim makbuzuna itibar edilmeyerek ” yasal süre içerisinde ayıbın ihbar külfetinin yerine getirilmediği” gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, 3- Bilirkişi raporunda; “yasal süre içerisinde ihbar külfeti yerine getirilmemesi nedeniyle” davacı tarafından talep edilen kalıbın yapılmasına ilişkin kendi şirketi ve başka firmalarda yapılan işlemlerine ilişkin talep edilen işçilik bedelinin yerinde olamayacağı, ancak davacı tarafın dava konusu kalıbın ham madde bedeli “844.93TL” için talepte bulunabileceği görüşüne rağmen, davanın tamamen reddine karar verildiğinden, kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, istinaf yolu ile incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava; tacir olan taraflar arasındaki bedeli peşin ödenen satış akdine konu malzemenin ayıplı çıkması sonucu, imal edilen kalıbın davacının müşterisi tarafından iade edilmesi sebebiyle, ayıplı mal davalı satıcıya iade edildiğinden bahisle, davalıya ödenen malzeme satış bedeli ve kalıp haline getirme işçilik bedelinin, ayıplı mal satışı hükümleri doğrultusunda davalıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu; davacı tarafın ticari defterlerinin kapanış tasdiki olmadığından lehine delil olamayacağı, davalının defterlerini ibraz etmediği, davacı defterlerinde yapılan incelemede, taraflar arasında, davalının düzenlediği ve davacının defterlerinde kayıtlı olan 01/02/2014 tarihli fatura karşılığı, 1.2083 kodlu 54,00 Kg. işlenmemiş çelik satışı konusunda anlaşmanın mevcut olduğu ve malzemenin aynı fatura ile teslim edildiği, davacının defterlerinde çeliğin işlendiğine dair ibare veya fatura bulunmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen kalıp teslim edilmediği için incelenememiş ise de, davacı tarafın, işlenmemiş çeliğin bir kısım işlemlerden geçtikten sonra kalıp haline getirilip, davacının müşterisi 3.kişiye teslim edildikten sonra çeliğin üzerinde noktalanmalar ve gözenekler oluştuğu beyanı karşısında gizli ayıp olduğu tespit edilmiştir.Taraflar tacir olduğundan, açık ayıp halinde, TTK 23/c maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün içinde, açıkça belli değil ise alıcının 8 gün içinde incelemesini yaparak veya yaptırarak mal ayıplı ise aynı süre içinde satıcıya ihbar ile yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK 223 maddesinin uygulanması gerekir. Bilirkişiler tarafından davaya konu malzemenin gizli ayıplı olduğu tespit edildiğinden, davada TBK 223 maddesi uygulanacaktır. 6102 Sayılı TTK’nın 18/3 maddesi uyarınca, tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarların noter arcılığı ile, taahhütlü mektupla, telgrafla veya elektronik imza kullanılarak elektronik posta ile yapılması gerekip, davacı taraf satılandaki gizli ayıp sebebiyle, sözleşmeden dönme ve satılan malın bedeli ile satışa konu çeliğin işlenerek kalıp haline gelmesi için sarf ettiğini iddia ettiği giderlerden dolayı uğradığı dolaylı zararına ilişkin tazminat talebinde bulunduğundan, gizli ayıp sebebi ile sözleşmeden dönme ihbar ve ihtarının yapıldığını kanıtlamak davacı tarafa ait olduğundan, öncelikle TBK 223 maddesindeki sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbar ve ihtarların noter arcılığı ile taahhütlü mektupla, telgrafla veya elektronik imza kullanılarak elektronik posta ile yaptığını kanıtlaması gerekir. Davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ile davacının ayıplı kalıbı 27/02/2014 tarihli ve imzalı Tedarikçi Dış İşler Formu ile davalı tarafa iade ettiğini kanıtlamış olup, davalı tarafın da bu belgeye itirazı olmadığından, davacının en geç 27/02/2014 tarihinde ayıptan haberdar olduğu sübuta ermiştir. TBK 223 maddesinde ayıbın sonradan ortaya çıkması halinde hemen bildirim kuralı getirilmiş olup, hemen bildirimde bulunulmadığı taktirde malı mevcut hali ile kabul etmiş sayılır.Davacı tarafın ilk istinaf sebebi, ayıplı kalıbın mahkemeye getirilmemesi sebebi ile kusurlu olduğunun dikkate alınmaması yönünde olup, kalıp üzerinde fiziki inceleme ayıbın varlığına ve niteliğine etkili olacağından ve davacı tarafın çelik üzerinde bir kısım ısıl işlemler sonrası ayıbın ortaya çıktığına dair beyanları karşısında, bilirkişilerce ayıbın gizli ayıp olduğu tespit edildiğinden, dosyada ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusundaki ihtilaf karşısında, davalı tarafın kalıbı mahkemeye getirmemesi bu aşamada davanın çözümüne etki etmediğinden yerinde görülmemiştir.Davacı tarafın diğer istinaf sebebi, dosyaya sundukları müvekkili şirketin davalı şirkete elektronik ortamda yaptığı yazışma ve dava konusu kalıbın davalı şirkete teslimine ilişkin teslim makbuzuna itibar edilmediğine ilişkindir. Bilirkişiler tarafından teslim makbuzunun varlığı ve davalı tarafça itiraz edilmediği için kalıbın iade edildiği kabul edilmiş olduğundan dikkate alınmadığı savunması yerinde değildir. Davacı tarafın sunduğu 13/03 2014 tarihli e mail ” 27/02/2014 tarihinde teslim edilen kalıbın iadesi ve hatanın ısıl işlemden kaynaklaması halinde firmanın ödeme yapacağına ilişkin olduğu, aynı tarihli ikinci e mail’in, incelemenin TÜBİTAK’ta yaptırılması, hatanın çelikten kaynaklanması halinde malzeme ve işçilik bedelinin kendilerinden isteneceğine ” ilişkin olduğu, 14/03/2014 tarihli e mail’lerin tarafsız kurumda analiz yapılması ve TÜBİTAK tarafından malzemenin istendiğine dair olup, açıkça ve kayıtsız şartsız sözleşmeden dönme iradesi taşımadığı gibi, elektronik imza kullanılarak elektronik posta ile yapılmadığından, mahkemece sözleşmeden dönme ihbarı olarak kabul edilmemesinde usule aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı ayıptan 27/02/2014 tarihinde haberdar olmasına rağmen, davanın açıldığı 16/04/2014 tarihine kadar usulüne uygun ayıp ihbarında bulunduğunu kanıtlamadığından, 27/02/2014 tarihi ile davanın açıldığı 16/04/2014 tarihi arasında geçen süre bir buçuk aydan fazla olup, makul süre olarak kabul edilemeyeceğinden, malı mevcut hali ile kabul etmiş sayılır ve sözleşmeden dönmeye bağlı olan ayıplı malın bedelinin iadesi ve dolaylı zararının tahsili istenemez.( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2017 tarih tarih ve 2016/177- 2017/148 Esas ve Karar sayılı kararında “davacı vekilinin tespit raporunu aldığı tarih ile davalıya çektiği ihtar arasında yaklaşık en az bir aya yakın süre geçtiği, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı, ” yönündeki tespiti Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 06/06/2018 tarih ve 2017/2358 Esas ve 2018/3256 Karar sayılı onama kararı, benzer nitelikteki Yargıtay 11. H.D’nin 18/12/2020 tarih ve 2020/4855-5969 ile 2020/2563-5400 Esas Karar sayılı kararları, Yargıtay HGK’nun 16/09/2015 tarih ve 2013/23-2395 E- 2015/1757 K sayılı kararı ) Mahkemece oluşa uygun olarak, usule uygun ihbar ve ihtar olmadığından bahisle ret kararı vermesi karşısında, bilirkişiler tarafından sözleşmeden dönme ihtar ve ihbarının usule uygun olduğunun kabulüne bağladıkları ayıplı mal bedelinin tahsiline dair hüküm kurulması gerektiği yönündeki istinaf sebebinin de reddi gerektiğinden, davacı vekilinin tüm istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/05/2017 tarih ve 2014/915 E. 2017/460 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davacı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/03/2021