Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1710 E. 2023/1111 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1710 Esas
KARAR NO: 2023/1111
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMES: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2015/128 E. – 2019/301 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:Tarafların İddia ve Savunmaları: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, çiğ köfte sektöründe lider firmalar arasında olan müvekkilinin “…” markası ile tanındığını, müvekkilinin, … ve … tescil nolu “…” ve … tescil nolu “…” markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin eski bir çalışanı olan davalı ile müvekkili arasında 16.12.2009 tarihinde imzalanan franchise sözleşmesi uyarınca davalının Eskişehir İli sınırları içerisinde üretici bayi olarak faaliyette bulunduğunu, mesnetsiz sebepler ileri sürerek 11.05.2015 tarihli bir ihtarnameyle sözleşmeyi feshettiğini, davalının, ihtarnameden sonra da müvekkilinin “…” ve “…” markalarını kullanmaya 21.05.2015 tarihine kadar devam ettiğini, bu duruma müvekkilinin izni ve muvafakatinin olmadığını, “…” ve “…” ibareli her türlü kullanımının engellenmesini, tecavüzün ref’ini ve men’ini, davalıya ait her türlü eşya ve emtiadan, davalının tabelasından, reklamlarından … ve … ibarelerinin çıkartılmasını, bu mümkün değilse emtiaların imhasını, masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL itibar tazminatının, ticari avans faizi ile birlikte, 20.000,00 TL manevi tazminatın yasal avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, davacı vekili bilahare sunmuş olduğu 01/02/2017 tarihli dilekçesi ile, 1.000,00 TL olan maddi tazminat talebini, 3.609,85 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … ibaresinin jenerik bir isim olduğunu ve herkesçe kullanılabileceğini, bu ibarenin davacının tekelinde olmadığını, bu nedenle marka olarak tescil edilemeyeceğini, bu hususu davacının da kabul ettiğini, … kelimesini içeren çok sayıda tescilli markanın bulunduğunu, davacının markasında ayırt edici niteliğin kuyruğu oldukça uzun tasarlanmış “…” harfi olduğunu, müvekkili markasında ise ayırt ediciliğin “…” ön ekinde olduğunu, “…” eki sayesinde müvekkili markasının ayırt edicilik kazandığını, “…” ibaresinin de iltibasa sebep olmadığını, çiğköftenin acı bir yemek olup, acı ibaresi sebebiyle benzerlik aramanın beyhude bir çaba olduğunu, davacının markasındaki “…” ve müvekkili markasındaki “…” kelimelerinin çiğköftenin acılığını nitelediğini, bu kelimelerin gerek yazım gerekse anlam paralelliğinin olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:Mahkemece; “Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,Davalının davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markadan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin durdurulmasına, menine ve kaldırılmasına, davalının “…” ibareli sözcükleri her türlü tanıtım evrakından, eşyasından, tabelasından, reklam araçlarından çıkarılmasına, eşyaya zarar verilmeden çıkarılması mümkün değil ise eşyaların toplatılarak imhasına,Toplam 3.609,85 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Toplam 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacının fazlaya dair manevi tazminat talebi ile itibar tazminatı talebi yönünden reddine, Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınarak ülke çapında yayınlanan tirajı en yüksek bir gazetede ilanına,” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri:Davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının uzun yıllar boyunca müvekkilin müvekkile ait “…” ve “…” markaları ile faaliyet göstermekte iken, Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2015/39 D. İş dosyası ile yapılan delil tespiti ile sabit olduğu üzere, aynı adreste, aynı işi müvekkilin markalarına tıpatıp benzeyen, müvekkilin markalarının ayıt edici karakterine zarar veren ve adeta müvekkil ile dalga geçen bir biçimde “…” ve “…” ibareli markasal kullanım ile gerçekleştirdiğini, bu şekildeki kullanımın müvekkil markasının itibarına zarar verdiğini, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne, 10.000TL itibar tazminatının, ticari avans faiziyle birlikte, 20.000-TL manevi tazminatının yasal avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkile verilmesine, ayrıca maddi tazminat miktarının TBK 50 uyarınca arttırılmamasına, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mazeretinin kabul edilmeyip, karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının “belirsiz alacak davası” ikame ettiğini, davanın HMK m. 107 uyarınca ele alınmasını talep ettiğini, buna karşın, 01/02/2017 tarihli dilekçesiyle maddi tazminat talebini ıslah ettiğini, davalının markaya tecavüz oluşturan eylemleri olmadığı, Franchise Sözleşmesi sonrası tabela, vb tutmadığı bilakis kendine ait marka ve isim altında faaliyetine devam ettiğini mahkemece ne marka hakkına tecavüz, ne haksız rekabet ne de manevi tazminat takdirinde bu kesinleşen beraat kararını dikkate almış, hüküm kurma aşamasında değerlendirildiğini, özellikle davalının dava konusu eylemlerindeki kastın yokluğu Franchise Sözleşmesi feshi ile delil tespiti arasında geçen sürenin aşırı kısalığı dikkate alındığında eldeki davada manevi tazminata yer olmaması gerektiğini, aksi kabulde söz konusu kriterlerin gözetilmesiyle çok daha düşük bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, maddi tazminatın 3.609,85 TL seviyesinde kaldığı bir olayda manevi tazminatın bunun 3 katı belirlenmesi doğru olmadığını, bilirkişi raporundaki muhtemel kazanç kaybı hesabında (en yüksek kazanç yılı için) 87.58B3,14 TL seviyesinde olduğunu, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa Cevap:Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; HMK 186. sözlü yargılamaya geçildiğini, karar verileceğinin taraflara ihtar edildiğini, markalarına, davalının ihtarnameye rağmen tecavüze devam ettiğini, hesap edilen 3.609,85TL maddi tazminatın düşük kaldığını, davalının eyleminin manevi tazminat ödemesini gerektirdiğini, buna karşılık 20.000TL manevi tazminat talebimiz karşısında sadece 10.000TL tazminata hükmetmesi de, davalının eylemine, tarafların gerçek sosyo-ekonomik durumuna, müvekkilin zararına uygun olmadığını, istinaf taleplerinin reddine, maddi tazminat miktarının TBK 50 uyarınca arttırılmamasına yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç:HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulması, men’i, kaldırılması ile maddi-manevi ve itibar tazminatı taleplerine ilişkindir.Dava 6769 sayılı SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girmesinden önce açıldığına göre 6769 sayılı SMK’nın geçici 1/1 maddesi uyarınca, münhasıran açılan hükümsüzlük davaları ile tecavüz davaları yönünden SMK’nın 192. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 554 sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Marka bir mal veya hizmeti bir başka mal veya hizmetten ayırt etmeye yarayan işarettir. Marka işletmeleri (teşebbüsleri) değil bunların imal ettikleri, ticaretini yaptıkları ürün ve hizmeti diğer işletmelerin (teşebbüslerin) mal ve hizmetlerden ayırt etme niteliğine sahip işaretlerdir.Ayırt edicilik bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için aranan en önemli özelliktir. Markanın bu özelliği, marka olarak seçilebilecek işaretler yelpazesini sınırlandırmaktadır. Zira bir markanın bir kişi tarafından seçilmesi sonucunda, bu kişi bu markanın ilgili mal veya hizmette kullanılması konusunda bir inhisari hakka sahip olmaktadır. Bu durumda bir mal veya hizmette kullanılmak üzere seçilen diğer markalardan farklı olmalı ve bu mal veya hizmetlerin karakteristik özelliklerini de belirtmemelidir (556 Sayılı KHK madde 7/1-c). Başka bir deyişle bir marka, üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetin kendisini işaret ettiği sürece ayırt edicilik karakterini haiz olamaz.556 Sayılı KHK’nin 9 ve 61. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve bu nedenle bağlantı ihtimali de dâhil halk nezdinde karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin, markanın tescilli olduğu mallarla aynı veya benzer mallarda kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. Karıştırılma (iltibas) ihtimalinden bahsedilmek için halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurması yeterlidir. Başka bir deyişle, tescilli marka ile kullanılan işaret arasında görsel ve sesçil (fonetik) yönden benzerlik bulunmasa, hatta genel görünüş (umumi intiba) açısından ayniyet veya benzerlik bulunmasa dahi, halk bunlar arasında herhangi bir şekilde bir bağlantı kuruyorsa karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti kabul olunacaktır. Marka hakkı tecavüze uğrayan kişi, 556 Sayılı KHK’nin 61. maddesindeki tecavüz fillerinden birini işleyen mütecavize karşı 556 Sayılı KHK’nin 62. maddesi gereğince; marka hakkına tecavüz fiillerinin durdurulması; tecavüzün giderilmesi ve maddi ve manevi zararın tazmini; marka hakkına tecavüz dolayısı ile üretilmesi veya kullanılması cezayı gerektiren eşya ile bu eşyaları üretmeye yarayan araç, cihaz, makine gibi vasıtalara el konulması; el konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması; el konulan ürünlerin ve araçların üzerlerindeki markaların silinmesi veya marka hakkına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası ve mahkeme kararının ilanı taleplerinde bulunabilir. Diğer taraftan, haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilen kurallardır. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 350).6102 Sayılı TTK’nın 55/1-5 maddesine göre; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” dürüstlük kuralına aykırı haksız rekabet hâli olarak belirtilmiştir. Bu durumda, kişinin bir başkasının haklı olarak kullandığı mal veya iş ürününün ya da ticaret unvanı veya markasının aynısını ya da benzerini kendi iş ve faaliyetinde ticari amaçla kullanması, ilgili malı veya iş ürününü piyasaya sunması iltibasa yol açar ve haksız rekabet teşkil eder. O hâlde 556 Sayılı KHK’nin 61. maddesindeki tecavüz fillerinden birini işleyen mütecavizin eylemi aynı zamanda haksız rekabet teşkil etmektedir. Somut olaya gelince; TPMK kayıtlarına göre, … sayılı … “…” ibareli markanın, 29 ve 30. Sınıflarda 27/08/2009 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı adına tescil edildiği, … sayılı ve aynı ibareli markanın, 29, 35 ve 43. Sınıflarda ilk defa 24/03/2005 tarihinde davacı adına tescil edildiği ve koruma süresinin devam ettiği 04.02.2008 tescil tarihli, … sayılı “…” şekil ve ibareli markanın davacı adına tescilli olduğu anlaşılmıştır.Dosyada mevcut bilirkişi raporunda; davacının “…” esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, davalının kardeşine ait … nolu “…” ve … nolu “…” marka tescil başvurularının bulunduğunu, davalının “…” ibaresini kullanım şekli bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu kullanımdaki ayırt edici unsurların davacı markasındaki ayırt edici unsurlar ile benzer nitelikte olduğu, bu sebeple bu kullanımların davacının markası ile 556 sayılı KHK 9/1-b ve TTK uyarınca iltibas yaratır nitelikte olduğu ve davalının somut olaydaki kullanım biçiminin 556 sayılı KHK 12 kapsamında mütalaa edilemeyeceği görüş ve tespitlere yer verilmiştir.Taraflar arasında 16.12.2009 tarihinde Franchising Sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin davacı tarafından11.05.2015 tarihinde feshedildiği, fesih tarihi ile dava tarihi arasında davalının markayı izinsiz olarak kullanmaya devam ettiği bu nedenle tazminat talebinde bulunulduğu, düzenlenen bilirkişi raporunda; fesih ile dava tarihine kadarki dönem içerisinde markaların kullanıldığına ilişkin kayıtların bulunmadığı, taraflar arasındaki imzalanmış Franchising Satış Sözleşmesi’nin davacı … tarafından tek taraflı olarak fesih edildiği 11/05/2015 tarihinden itibaren (26/06/2015) dava tarihine kadarki dönem içerisinde davalı …’in incelenen ticari defter ve kayıtların göre 10.013,88 TL ciro elde ettiği belirtilmiştir.Yine lisans bedelinin belirlenmesi açısından mali bilirkişiden alınan raporda , davalı tarafın 11/05/2015-23/06/2015 tarihleri arasındaki hak ihlali süresince taraflar arasında daha önce imzalanan sözleşme kapsamında davacıya ödenmesi gereken lisans bedelinin 186,30 TL, aynı dönem için davacı tarafın muhtemel kazanç kaybının ise 3.609,85 TL olarak hesap edildiği, bununla birlikte davacı tarafın maddi tazminat talebinin Borçlar Kanunu’nun 50. Maddesine göre belirlenmesi hususunda takdirin Mahkemede olduğu belirtilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi sona ermesine rağmen davalının ,”…” ibareli markasal kullanım ile ticari faaliyette bulunduğu, bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere, davacı markasındaki … harfinin güçlü ayırt edicilik kazandırdığı, davalının ayırt edici olan … harfini benzer şekilde … ibaresi ile kullanması, yazı karekteri, renkleri ve anlamsal olarak çağrışım yapması , davacı markası olan “en tatlı acı” yerine “en doğal acı” ibaresinin yine benzer yazı biçiminde kullanılması, davalı kullanımının davacı markası ile iltibas oluşturacak nitelikte olduğu, nitekim davalının kardeşi adına anılan ibare için yapılan marka başvurusunun reddedildiği ve YİDK kararının iptali istemi ile Ankara 4. FSHHM’nin 2016/154 Esas, 2017/257 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, davacı markası ile iltibas oluşturacak şekildeki kullanımın marka hakkına tecavüz ve aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibinin manevi tazminat talep edebileceği belirtilmiştir. Mütecavizin kusurlu olması şartıyla, markası ile işletmesinin ticari hayattaki imajının ve kendisine duyulan güvenin sarsılması nedeniyle, marka sahibinin ticari ve kişisel varlığında meydana gelen olumsuz sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla manevi tazminat ödenmesine karar verilebilir. İtibar tazminatının oluşabilmesi için tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi şartını aramıştır. Ayrıca uğranılan zarar, fiili kayıp yoksun kalınan kazanç maddi tazminat konusu olabilecektir.Somut olayda, iltibas oluşturacak şekildeki markasal kullanım nedeniyle , davacının isteyebileceği maddi tazminat tutarının 3.609,85 TL olarak tespit edildiği, kabul edilen maddi tazminat miktarına göre hükmün HMK 341.maddesi uyarınca davalı yönünden kesin nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Yine itibar tazminatına yönelik talebinin ise, davalının kötü kullanımı söz konusu olmadığından reddine karar verildiği, davalı tarafın kullanımlarının, markanın itibarının zarara uğratacak boyutunun ve tazminatı ödenmesi gerektirecek nitelikte olmadığı bu nedenle talebin reddi kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece hüküm altına alınan manevi tazminata gelince , davalı tarafından davacının markadan doğan manevi haklarını da ihlal ettiğinden manevi tazminat talep hakkı olduğu, ancak somut olayın özelliği, ihlal süresinin sözleşmenin fesih edildiği 11/05/2015 tarihinden itibaren 26/06/2015 dava tarihine kadarki dönem olan 1 ay 15 günlük süreyi kapsadığı, davalının bu sürede elde ettiği cironun neredeyse tamamını teşkil eden 10.000,00 TL manevi tazminat miktarının fazla olduğu, davalının gelir durumu, tarafların durumu ile hak, nesafet ve adalet ilkesini gözeterek 4.000,00 TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasının dosya kapsamına uygun düşeceği bu yöne ilişkin istinaf sebebinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.Davalı vekilinin sözlü yargılama duruşması için mesleki mazeret bildirdiği, mahkemece gerekçesi gösterilerek mazeretin reddine karar verildiği, mazeret sunulan celsenin sözlü yargılama duruşması olduğu hususunun davalı vekiline ihtaren tebliğ edildiği gözetildiğinde mazeretin reddi ile hüküm kurulmasında usule aykırılık tespit edilmemiştir. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin tümünün, davalı vekilinin manevi tazminata dair olanlar dışındaki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince reddine,Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin İstinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile,3-Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 19/09/2019 tarih, 2015/128 E. 2019/301 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,4- Davanın KISMEN KABULÜNE, 5-Davalının davacı adına tescilli “…” esas unsurlu markadan doğan haklarına tecavüz ve haksız rekabetinin durdurulmasına, menine ve kaldırılmasına, davalının “…” ibareli sözcükleri her türlü tanıtım evrakından, eşyasından, tabelasından, reklam araçlarından çıkarılmasına, eşyaya zarar verilmeden çıkarılması mümkün değil ise eşyaların toplatılarak imhasına,6-3.609,85 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-4.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacının fazlaya dair manevi tazminat talebi ile itibar tazminatı taleplerinin reddine, 9-Hüküm özetinin karar kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınarak ülke çapında yayınlanan tirajı en yüksek bir gazetede ilanına, 10-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;10/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 519,82-TL karar harcından peşin alınan 529,41-TL’nin mahsubu ile davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine fazlaya ilşikin olan 9,53-TL harcın talebi ve isteği halinde kendisine iadesine,10/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 27,70-TL başvurma harcı, 529,41TL peşin harç, 4,10-TL vekalet harcı, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 993,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 4.154,21-TL’nin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 3.032,57 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 10/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, 98,50 TL posta giderinin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 26,59-TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 10/d Karar tarihininde yürürlükte bulunan ilk derece mahkemesi karar tarihi avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 3.931,00 TL vekalet ücretinin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,10/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden 4.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,10/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 4.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,10/g- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen maddi tazminat talebi yönünden 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,11-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;11/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL daha harcın davacı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 11/b-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,11/c-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 121,30-TL istinaf yoluna başvurma harcı, 151,50-TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 272,80 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,11/d-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 11/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,12- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023