Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1707 E. 2023/1088 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1707
KARAR NO: 2023/1088
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/05/2019
NUMARASI: 2018/353 E. – 2019/240 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından, müvekkili adına üretilerek daha sonra çalınan ürünlerin davacının izni olmaksızın Türkiye ‘ye sokulmaya çalışılmak istenmesi nedeniyle, tecavüz teşkil eden tüm ürünlerin satışının, pazarlanmasının, dağıtımının, ithalinin ve ihracının, sergilenmesinin, herhangi bir şekilde tanıtımının yapılmasının engellenmesine, davacı şirketinin markalarını taşıyarak stoklanmış, depolanmış, dağıtım ve/veya satışa sunulmuş ürünlere ve bu ürünlerin dağıtımı ve tanıtımı İçin hazırlanmış basılı malzemeler, sair tanıtım malzemeleri ve araçları ile her türlü materyale bulundukları yerlerde el konulmasına yönelik bulunan ihtiyati tedbir talebini takiben İstanbul 2 FSHHM tarafından 2018/147 D.Iş ve 2018/144 K. No ile tesis edilen Muratbey Gümrük Müdürlüğünün … sayılı kararına konu 450 adet radyo araç görüntüleme ekranının muhafazasının sağlanmasına yönelik ihtiyati tedbir kadarının huzurdaki yargılama sonuçlanıncaya kadar devam edilmesine, gerçekleştirilen marka tecavüzü fiilinin tespiti, men’i , ref i ve marka tecavüzü ile doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, ürünlerin imhasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin bu malları … isimli Alman menşeli bir şirketten aldığını, beyannameden görüleceği üzere ihracat yaptığı bir mala karşılık olarak takas yapılması suretiyle alındığını, malların Türkiye’ ye giriş prosedürünün eksiksiz bir şekilde uygulandığını, malın ithalatı ile ilgili kanuni bir engel olmamasına rağmen davalının mağduriyet yaşadığını, malların taklit mallar olmayıp orijinal olduğunu, müvekkilinin orjinal olmasına güvenerek bu malları aldığını, ürünlerin taklit mal gibi işlem yapılmasının kabul edilemez olduğunu, davacı yanın bu malların 3 yıl önce çalınan mallar olduğunu, davalının da bu çalıntı malların satıcılığına aracılık ettiğini, hatta daha da ileri gidilerek TK 165. Maddesine göre suç işlediğini iddia ettiğini, davalının bahse konu malların çalıntı olduğunu bilmesinin mümkün olmaması bir yana mevzuata uygun bir şekilde ithalatını gerçekleştirmeye çalıştığını, bu malların bozulması ve bozulma ihtimali olması sebebiyle imha talebinin de kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını beyan ederek, mallar üzerindeki tedbir kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince;” toplanan delillere göre, davanın kabulüne,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yurt dışında faaliyet gösteren yıllarca beraber çalıştığı … isimli Alman menşeli bir şirketten dava konusu ürünleri aldığını, bu şirketin piyasada güvenilir bir şirket olarak bilindiğini, bu şirketin veya müvekkilinin herhangi bir soruşturma dosyasında adı geçmediğini, bu sebeple müvekkilinin iddia edilen hırsızlık olayını bilmesi ve bilebilecek durumda olmasının mümkün olmadığını, Müvekkilinin söz konusu malların Türkiye’ ye giriş prosedürünü eksiksiz bir şekilde uyguladığını, kanunen üzerine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirdiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması ve önlenmesi taleplidir. Gümrük işlemlerine esas olan belgeler ile mevut delil durumuna göre hazırlanan 22.03.2019 tarihli denetime elverişli bilirkişi raporunda, dava konusu araç görüntüleme cihazı numunesi üzerinde yapılan inceleme neticesinde; bu ürünün davacı … tarafından …’e imal ettirilen ve 2015 yılında Almanya da çalındığı iddia edilen konteynırda bulunan listedeki 450 adet parçadan bir tanesi olduğu, araç görüntüleme cihazının orijinal olduğu belirtilmiş olup, hırsızlık olayı nedeniyle Almanya ülkesi Duisburg Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, ancak dosyaya sunulan tercümeli belgelere göre, failin bulunamaması nedeniyle soruşturmanın sonlandırıldığı anlaşılmıştır. 6769 sayılı SMK’nun 152.maddesine göre, sınai mülkiyet hakkı korumasına konu ürünlerin, hak sahibi veya onun izni ile üçüncü kişiler tarafından piyasaya sunulmasından sonra bu ürünlerle ilgili fiiller hakkın kapsamı dışında kalır. Marka hakkının tükenmesi olarak da bilinen bu durumda, hukuka uygun şekilde piyasaya sürülen markalı mallar üzerinde marka sahibinin hakkı tükenmiş olup hak sahibi bu malların paralel ithalat yoluyla ülkeye sokulmasına engel olamayacaktır. Ancak somut olayda, davacının kendisi için ürettirdiği markalı ürünlerin hırsızlık sonucu çalındığı iddia edildiğinden, artık marka hakkının tükenmesinden söz edilemeyeceği, 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı HGK kararında da açıklandığı üzere, marka hakkına tecavüz eylemi esasen bir haksız fiil olduğundan, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kusurun varlığının şart olmadığı, zira davacı markası üzerinden bir başkasının haksız yarar sağlamasının önüne geçilmesinin, korunan temel hukuki yarar olması gerektiği, dolayısıyla davalı yanın; söz konusu ürünlerin hırsızlık eylemi sonucu çalındığını bilmediği yönündeki savunmasının da dinlenemeyeceği kanaatine varılmakla, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, aksi yöndeki davalı istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21/05/2019 tarih ve 2018/353 E., 2019/240 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023