Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1706 E. 2023/1040 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1706 Esas
KARAR NO: 2023/1040
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2019
NUMARASI: 2018/993 E. – 2019/388 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …. tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine takip başlatılmış olup işbu takipteki alacak miktarı gerçeği yansıtmadığını, haksız ve kötü niyetli olarak başlatılan davaya konu takibin müvekkil şirketin mağduriyetine yol açtığını, müvekkil şirkete tebliğ edilen ödeme emrinde, asıl alacak olarak 3 adet 37.340,00 TL bedelli çek gösterildiğini, (27.04.2018 keşide tarihli … Seri No’lu 37.340,00 TL bedelli , 31.05.2018 Keşide tarihli … Seri no’lu 37.340,00 TL bedelli, 29.06.2018 Keşide tarihli … Seri No’lu 37.340,00 TL bedelli) ancak müvekkil şirket tarafından 29.06.2018 keşide tarihli … Seri No’lu … Üsküdar Şubesi 37.340,00 TL bedelli çeke ilişkin toplamda 30.000,00 TL (10.000,00 TL tutarında 16/07/2018 tarihli ödeme dekontu ve 20.000,00 TL tutarında 09/07/2018 tarihli ödeme dekontu ) banka kanalıyla ve söz konusu çeke ilişkin ödeme yapıldığı açıklama kısmında da belirtilerek davalı …. ‘ ye ödendiğini, dilekçe ekinde banka ödeme dekontlarının sunulduğunu, müvekkil şirketin davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki miktar kadar borcu bulunmamadığını, müvekkil şirketin yapmış olduğu ödemeler icra takibinde gösterilen miktardan düşülerek müvekkil şirket aleyhine başlatılmış olan takibe devam edilmesi gerektiğini, davalı müvekkil şirketin yapmış olduğu ödemeyi bildiği halde kasıtlı olarak alacak miktarını fazla göstererek müvekkili zarara uğratma saikiyle hareket ederek, ağır kusurlu davrandığını, kanunun lafzından hareketle(%20’den az olmamak kaydıyla) davalı aleyhine müvekkil şirketin ödemiş olduğu miktarın %50’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Bu açıklamalar çerçevesinde dosya kapsamı, davacının sunduğu deliller, ödeme dekontları dikkate alındığında; davacının, süresi içerisinde icra mahkemesine başvurarak takibin durdurulmasını elde etme imkanı bulunduğu açıkça anlaşılmakta olup, icra mahkemesine bu yönde yapılmış bir başvuru ve olumsuz olarak verilmiş bir karar bulunmadıkça menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı kanaatine varılarak” davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirkete tebliğ edilen ödeme emrinde asıl alacak olarak 3 adet 37.340,00 TL bedelli çek gösterildiğini, ancak müvekkil şirket tarafından 29.06.2018 keşide tarihli … Seri No’lu … Üsküdar Şubesi 37.340,00 TL bedelli çeke ilişkin toplamda 30.000,00 TL (10.000,00 TL tutarında 16/07/2018 tarihli ödeme dekontu ve 20.000,00 TL tutarında 09/07/2018 tarihli ödeme dekontu ) banka kanalıyla ve söz konusu çeke ilişkin ödeme yapıldığı açıklama kısmında da belirtilerek davalı …. ‘ ye ödendiğini, müvekkil şirketin davalıya İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki miktar kadar borcu bulunmaması sebebiyle menfi tespit davası ikame ettiğini bu davada icra takibinin kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan icra takibi olması ve itiraz ile takibin durmayacağından dolayı menfi tespit davası açıldığını, alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapması halinde borçlunun şikayet ve itirazı kural olarak takibi durdurmadığı için borçlunun itiraz süresi içinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu, alacaklının adi senet, kambiyo senedi veya İİK 68 maddesinde sayılan belgelerden birine dayanarak genel haciz yoluyla ilamsız icra takibine geçmesi halinde borçlunun borca itiraz edebilecek durumda ise menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu İİK 72. maddeye göre açılan menfi tespit davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında alacaklı tarafından borçlu aleyhine 3 adet çeke istinaden 27.09.2018 tarihinde kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatılmıştır. Davacı, dava dilekçesinde takibe konu çeklerden 29.06.2018 keşide tarihli … seri no’lu … Üsküdar şubesine ait 37.340,00 TL bedelli çeke istinaden toplam 30.000,00 TL ödeme yaptığını ileri sürerek menfi tespit davasının kabulünü talep ve dava etmiş olup mahkemece kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibinde borçlu borcu olmadığı veya borcun itfa veya imhal edildiğini, resmi veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ispat edebileceği, bu konudaki itirazın icra mahkemesine yapılması gerektiğini, davacının süresi içinde icra mahkemesine başvurarak takibin durdurulmasını elde etme imkanı varken icra mahkemesine bu yönde yapılmış bir başvuru ve olumsuz verilmiş bir karar bulunmadıkça menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı kanaati ile davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar vardır. Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı (Kuru-El Kitabı), Ankara 2013, s. 346). Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır. Diğer bir deyişle; kendisine karşı icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz edilmemiş veya itiraz edilmiş olmakla birlikte yerinde görülmemiş olması sebebiyle icra takibi kesinleşse dahi maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürebilir. Bunun için, takip devam ederken alacaklıya karşı menfi tespit davası açabileceği gibi, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise ödemiş olduğu paranın kendisine verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s. 233). Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, menfi tespit davası icra takibinden önce sonuçlanmaz ve ihtiyati tedbir kararı verilmemiş olması (veya ihtiyati tedbir kararının kaldırılması) nedeniyle, (menfi tespit davası görülmekte iken) borç alacaklıya (davalıya) ödenmiş olursa, menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir (m.72/6); yani menfi tespit davası (kendiliğinden) istirdat davasına dönüşür; bu hâlde mahkeme menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam eder (Kuru, Baki: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2017, s. 146). Bu durumda İİK’nın 72/6 maddesi gereğince bedele dönüşen istemin temeli menfi tespit davasıdır. Somut olayda; davacı hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında 3 adet çeke istinaden 27.09.2018 tarihinde kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığı, borçlu adına ödeme emrinin 09.10.2018 tarihinde tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği, davanın 24.10.2018 tarihinde açıldığı, takip kesinleştikten sonra menfi tespit davası açmakta davacının hukuki yararı bulunduğu sabit olmakla, mahkemenin değerlendirmesinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın esastan incelenmesi için ait olduğu mahkemeye iadesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/05/2019 tarih, 2018/993 E. 2019/388 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2023