Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1698 E. 2021/517 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1698 Esas
KARAR NO: 2021/517
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/10/2019
NUMARASI: 2012/361 E. – 2019/1049 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; … Bankası Yeşilköy Şubesi’ne ait … numaralı 500.000,00 TL tutarlı bir adet çek üzerindeki imza ve yazıların şirket yetkililerine ait olmadığını beyanla, bu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı ile davalının uzaktan akraba olduğunu ve aralarındaki ticari ilişkinin davacının ekonomik sıkıntılar nedeni ile davalıdan yardım istemesi üzerine 1 yıl önce başladığını, bu ilişki sebebi ile verilen çeklerin davacının nakit sıkıntılar yaşadığından bahisle ödeyemeyeceğinin kendisine bildirildiğini, bir kaç defa yapılandırma yaptığını ve bu durumun daha sonra yine tekrarlandığını, davalının yaklaşık bir yılı aşkın süredir sürekli ertelenen alacağını bir türlü alamadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; … Bankası Yeşilköy Şubesi … numaralı 100.000,00 TL bedelli … çek numaralı 100.000,00 TL, … çek numaralı 100.000,00 TL, … çek numaralı 100.000,00 TL, …. çek numaralı 100.000,00 TL bedelli toplam 5 çek üzerindeki imza ve yazıların şirket yetkililerine ait olmadığını beyanla, bu çekler nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Alınan bilirkişi raporları ile dava konusu çekler üzerindeki keşideci imzalarının davacı şirket yetkilisi … eli ürünü olmadığının tespit edildiği, raporların mahkemenin denetimine elverişli olarak hazırlandığı, keşideci imzası sahteliğinin mutlak defi olup herkese karşı ve lehdara karşı da ileri sürülebileceği nazara alınarak asıl ve birleşen 2012/413 esas sayılı dosyalarının kabulüne, asıl dava dosyasına konu … Bankası Yeşilköy Şubesi … nolu çek yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine, birleşen 2012/413 E sayılı dava dosyasına konu … Bankası Yeşilköy Şubesi … nolu 100.000,00 TL bedelli, … nolu 100.000,00 TL bedelli, … nolu 100.000,00 TL bedelli, …. nolu 100.000,00 TL bedelli, … nolu 100.000,00 TL bedelli çekler nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine, dava konusu … nolu çek bedellerinin ödendiği gerekçesiyle İİK’nun 72/6 maddesi gereğince 400.000,00 TL ‘nin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde;Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/279 Esas sayılı dosyası ile görülmekte olan ceza yargılamasının sonucu beklenmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/47490 sor. – 2014/48 sayılı fezlekesinde, davacı şirket yetkilisi … ifadesinde ” …’a verilmek üzere 8 adet toplamda 1.300.000,00 TL’lik çek hazırlattığını” beyan ettiğini, bu hususun dikkate alınmadığını, bu nedenle, hazırlanmış olan çekleri müvekkilinin sahte imza ile tahsile koymasını beklemenin akıl ile izah edilebilir bir tarafı bulunmadığını beyanla Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Asıl dava, … Bankası Yeşilköy Şubesi’ne ait … numaralı 500.000,00 TL tutarlı bir adet çek, birleşen dava ise, … Bankası Yeşilköy Şubesi’ne ait … numaralı 100.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 100.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 100.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 100.000,00 TL bedelli, … çek numaralı 100.000,00 TL bedelli toplam beş adet çek üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisine ait olmadığından bahisle açılan menfi tespit davasıdır.Uyuşmazlık, asıl ve birleşen dava konusu çekler üzerindeki imza ve yazıların davacıya ait olup olmadığı, bu çeklerin bedelsiz olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Dava konusu çeklerle ilgili olarak Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/279 esas sayılı dosyasında yargılama yürütüldüğü, eldeki davanın davacısı olan şirket yetkilisi ve ortakları hakkında sanık sıfatıyla dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama neticesinde, 2014/279 esas, 2016/221 karar sayılı karar ile; yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle 5271 Sayılı CMK nun 223/2-e maddesi uyarınca sanıkların beraatine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine dosyanın Yargıtay’a gönderildiği, kararın kesinleştiğine ilişkin dosyaya yansıyan bir bilgi ve belge bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dairemizce bu hususta Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesine yazılan yazıya verilen cevabi yazıda dosyanın halen Yargıtay’da temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmıştır.Öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; Ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır:Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda (mülga) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53.maddesinde (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m.74) düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53.maddesinde: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü yer almaktadır (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi hükmü de paralel bir düzenlemeyi içermektedir.). Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.1.975 gün ve E:1971/T-406, K:1975/1; HGK’nun 23.1.1985 gün ve E:1983/10-372, K:1985/21; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları).Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Borçlar Yasasının 53.maddesi bir engel oluşturmaz (HGK’nun 16.09.1981 gün E:1979/1-131, K:1981/587 sayılı ilamı; Mustafa Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamı).Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (HGK’nun 11.10.1989 gün ve E:1989/11-373, K:472; HGK’nun 27.04.2011 gün ve E:2011/17-50, K:2011/231 sayılı ilamları). Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; davacı şirket yetkilileri hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından görülen ceza davasında her ne kadar beraat kararı verilmiş ise de, dosyadaki verilere göre henüz kararın kesinlemediği, aynı çekler nedeniyle yürütülen ceza davasının sonucunun, eldeki davanın sonucunu doğrudan etkileyeceği, ceza mahkemesindeki bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı bulunmadığı, buna göre, ceza davasının sonucunun beklenmesi, ceza davasında tespit edilen maddi olgular çerçevesinde varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmiş olması nedeniyle davalı tarafın diğer istinaf sebepleri yerinde görülmese de, bekletici mesele yapılası yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmüştür.Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2019 gün ve 2012/361 Esas, 2019/1049 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 17.121,90 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 29/04/2021