Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO 2020/1695
KARAR NO: 2023/1066
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 03/10/2019
NUMARASI: 2018/265 E. – 2019/323 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; Müvekkilinin … şirketi dünyaca ünlü … grubunun bir parçası olduğunu, … moda sektörünün en önemli şirketlerinden biri ve bünyesinde birçok farklı şirket barındırdığını, bunlardan biri olan … şirketinin özellikle kozmetik ve parfümeri alanında dünyanın en önde gelen ve tanınan şirketlerinden olduğunu, müvekkilinin TPMK nezdinde tescilli bir çok markasının olduğunu, müvekkil şirketinin, yeni erkek parfümü ürününü Türkiye de dahil olmak üzere piyasaya süreceği Madrid Protokolü’ne taraf ülkelerde “…” adıyla tescil ettirmek üzere WIPO nezdinde tescil başvurusu gerçekleştirdiğini, müvekkilinin … markasını Türkiye’de 3. Sınıfta tescil ettirmek istemekte olduğunu, ancak davalı şirkete ait 3. Ve 5. Sınıflarda tescilli “imagine” markası, müvekkilinin tesciline engel teşkil ettiğini, Davalı “…” markasını hiçbir zaman ve de özellikle son 5 yıl içinde tescil kapsamında yer alan malların hiçbiri için kullanmadığını, dava konusu tescil müvekkilinin kendi markasını Türkiye’de tescil ettirmesine engel teşkil ettiğinden davalıya ait … sayılı “…” tescilinin davalının markasını son 5 yıl içinde üzerinde kullanmadığı tüm mallar bakımından iptaline ve markalar sicilden terkinine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini müvekkilinin maddi ve manevi tazminat hakları saklı kalmak üzere talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; müvekkili şirketinin davaya konu tescil için 28.04.2004 TPMK nezdinde … markasını 26.08.2005 tarihinde .. sayı ile müvekkili şirketi adına tescil edilmiş olup 28.05.2014 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yenilendiğini ve halen müvekkilinin dava konusu markasının tesciline sahip olduğunu, müvekkili şirketin 35 yıldan beri üretip yurt içinde ve yurtdışı 60 ülkede … ‘nin Türkçe okunuşu olan … adı altında ürünlerini satışa arz ettiğini, sattığı ve bu marka ile tanındığı göz önüne alındığında müvekkilinin davaya konu markayı kullanmadığı iddiasının yasal bir dayanağı olmayacağını, davacının talebinin sadece müvekkili adına tescilli markanın kapsamı içerisinde bulunan … içerdiğinin kabulü gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, mahkemece müvekkili şirketi adına tescilli olan davaya konu markanın 5 seneden beri kullanılmadığının kabulü halinde dahi iptalin sadece … için kabul edilmesi, diğer ürünler için reddedilmesi kanaatinde olduklarını, bu nedenlerle yargılama sırasında da ileri süreceği delil, beyan ve mahkemece yapılacak tespitlerle dayanaktan yoksun davanın reddini, yargılama giderleri vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Olumsuz vakıaların ispatının davacıya düşmemesine ilişkin genel hukuk ilkesi uyarınca yargılama konusu markayı tescilli olduğu 3. Ve 5. Sınıflarda kullandığını ispat yükü davalıdadır. Bir markayı kullanan ve ileride kullanmama sebebine dayalı iptal tehdidi ile karşılaşmak istemeyen basiretli tacir gibi hareket etmesi gerekli olan davalının kullanıma ilişkin kanıtları özenle saklaması gerekmektedir. Davalı kullanıma ilişkin kanıtları açık ve anlaşılabilir şekilde mahkemeye sunacaktır. Yoksa mahkeme veya davacı markanın kullanılmadığını ispatlamayacaktır. Markanın iptal müeyyidesinden kurtulabilmesi için tescil edildiği her bir emtia için bağımsız olarak ayrı ayrı kullanılması gerekir. Buna göre bir markanın bir ürün için kullanımının diğer bir ürün için kullanım sayılmaz. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında dosyada toplanan tüm deliller ve bilimsel gerekçeye sahip ayrıntılı bilirkişi raporu karşısında davalı marka sahibinin söz konusu ” …” markasını 3. Ve 5. Sınıflarda tescilli olduğu emtialarda ciddi bir şekilde herhangi bir kullanımının bulunmadığının dosyadaki mevcut delil durumu ve alınan raporlarla sabit olduğu bu hali ile markanın iptal sebebinin yasal koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davacının davasının kabulüne” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkilinin … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ’nin davaya konu tescil için 28.04.2004 tarihinde Türk Patent Enstitüsüne başvurduğunu ve … markasını 26.08.2005 tarihinde … sayı ile müvekkili şirket adına tescil edildiğini, 28.05.2014 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yenilendiğini ve halen müvekkilinin dava konusu markanın tescilli sahibi olduğunu, 35 yıldan beri bu markanın kapsamı içerisinde bulunan … imalatlarını …’nin Türkçe okunuşu olan .. adı altında üretmekte, yurtiçi ve yurtdışına satmakta olduğunu, tanınmış olduğunu, davacının müvekkilinin bu tanınırlığından istifade ederek müvekkilinin üretmiş olduğu kozmetik ürünlerini …’ın Fransızcada yazıldığı şekli olan … adı altında üretmek ve müvekkiline haksız rekabette bulunmak gibi hukuka uygun olmayan talebinin hukukça korunması olanağının da mevcut olmadığını, … markasının yanı sıra başka firma tarafından aynı ürünlerin … adı altında üretilip piyasaya arz edilmesi durumunda müvekkilinin ticari faaliyetlerinin zarar görmesinin kaçınılmaz olacağını, hükmün kaldırılarak davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının, 6769 sayılı SMK’nın 9.maddesi uyarınca, dava konusu markayı ayırt edici karakterini değiştirmeden tescil edildiği gibi kullanmakla yükümlü olduğunu, Davalının … markası ile faaliyette bulunması ve bu marka altında üretim ve satış yapmasının … markasının kullanıldığını göstermediğini, davalı tarafın bilirkişi kök ve ek raporuna süresi içerisinde itiraz etmediğini, davalı taraf dava konusu markanın kullanımına yönelik olarak dosyaya herhangi bir delil sunmadığını, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, davalıya ait 28.04.2004 başvuru ve TPMK nezdinde 26.08.2005 tarihinde … sayı ile tescilli … ibareli markasının kullanmama nedeniyle 3. ve 5. sınıftaki mal ve hizmetleri bakımından iptali davasıdır.Uyuşmazlık davalıya ait … tescil no ile ” …” ibareli markasının yasanın aradığı şartlarda davalının kullanıp kullanılmadığı, davalıya ait markanın tescili tarihinde yürürlükte olan 556 sayılı KHK’nın, Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edilmesi ve daha sonra 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 9. Maddesi karşısında, uygulanıp uygulanmayacağı, yeni yasanın 9.maddesine göre, 5 yıllık şartın gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplandığı görülmektedir.556 Sayılı KHK’nın “MARKANIN KULLANILMASI” başlıklı 14. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından 06.01.2017 tarihinde iptal edilmiş, 10.01.2017 tarihinde de 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiştir. Somut olaya bakıldığında, dava tarihi 21.06.2018 olup Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde açılmıştır. 6769 Sayılı SMK’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihinden önceki 4 günlük yasa boşluğu dönemi hariç, 6 Ocak 2017 tarihine kadar bir yasal düzenleme eksikliği bulunmamaktadır. 6769 Sayılı SMK’nın 9., 26. ve geçici 4.madde ile Mülga 556 Sayılı KHK’nın iptal yaptırımını düzenleyen 14.maddesinin yerine aynı yasal yaptırım tekrar getirilmiş olup, önceden bilinmeyen, öngörülemeyen ve geçmişe dönük olarak mülkiyet hakkını kısıtlayan bir durum söz konusu değildir. 6769 Sayılı SMK’nın 9.1 maddesinde 5 yıllık kullanmama şartında sürenin markanın tescilinden itibaren başlayacağı öngörülmüş olup, kanunun bu maddesi de 192. maddeye göre kanunun yayımlandığı tarihten itibaren yürürlüğe girmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 26.maddesinde, markanın iptaline karar verme yetkisinin Kurum tarafından kullanılacağının belirtildiği, geçici 4. maddesinde de 26. madde hükmü yürürlüğe girinceye kadar, iptal yetkisinin, kurum tarafından değil anılan maddedeki usul ve esaslara göre mahkemeler tarafından kullanılacağının belirtildiği, anılan hükmün, Anayasa Mahkemesinin iptali hükmü nedeniyle oluşturulan bit geçiş hükmü değil, Sınai Mülkiyet Kanunu’na ilişkin bir geçiş hükmü olduğu, bu hükmün, Sınai Mülkiyet Kanunu döneminde açılmış ancak 2024 yılında halen görülmekte olan davalarda, iptal yetkisinin, mahkemeler tarafından kullanılmaya devam edileceği şeklinde yorumlanması gerektiği anlaşılmıştır. Tüm yasal düzenlemeler dikkate alınarak, dosya kapsamında esasa dair yapılan incelemede bilirkişi raporu alınmış olup, bilirkişi kök ve ek raporunda; ‘’Davalı tarafından, inceleme günü sunulan satış faturalarının ve dosyadaki delillerin incelenmesi neticesinde; dava konusu … markasının tescilli olduğu 3. ve 5. Sınıf emtialar yönünden kullanımının bulunmadığı ’’ belirtilmiştir. Davalının bilirkişi raporuna itiraz etmediği anlaşılmıştır.Davalı taraf tescilli markası … adı altında tescile konu birçok ürünü imal edip yurtiçi ve yurtdışında sattığını öne sürmüş ve dava konusu … markasının Türkçe okunuşunun … olduğu gerekçesiyle dava konusu marka açısından kullanımın gerçekleştiğini iddia etmiş ise de, markanın tescilli olarak kullanımının olup olmadığının ispatı gerekmektedir.Kullanmama sebebi ile iptal davalarında ispat külfeti davalı tarafta olup dava konusu markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden ciddi ve etkin bir şekilde kullanıldığının ispatı gerekir.Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun “Markanın kullanılması” başlıklı 9. maddesinde; Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması yada Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılması durumlarının markayı kullanma olarak kabul edileceği, Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması da marka sahibi tarafından kullanım olarak kabul edileceği düzenlenmiştir.Olumsuz vakıaların ispatının davacıya düşmemesine ilişkin genel hukuk ilkesi uyarınca, yargılama konusu markanın tescilli olduğu sınıflar yönünden kullanıldığını ispat yükü davalıdadır.Bir markayı kullanan ve ileride kullanmama sebebine dayalı iptal tehdidi ile karşılaşmak istemeyen basiretli tacir gibi hareket etmesi yasa gereği olan davalının, kullanıma ilişkin kanıtları özenle saklaması gerekmektedir. Davalı kullanıma ilişkin kanıtları açık ve anlaşılabilir biçimde mahkemeye sunacaktır. Yoksa mahkeme veya davacı, markanın kullanılmadığını ispatlamayacaktır. Markanın iptal müeyyidesinden kurtulabilmesi için tescil edildiği her bir hizmet sınıf için bağımsız olarak ayrı ayrı kullanılması gerekir. Bu yargılamada bir markanın bir ürün veya hizmet için kullanımı diğer bir ürün ve hizmet için kullanım sayılamaz. Markanın kullanıldığını ispat yükü davalıda olup, davalı tarafça markanın tescil edildiği sınıf/alt sınıflar için, pazar yaratmak yahut mevcut pazarı korumak amacıyla, temel işlevine uygun olarak, anılan ürünlerin ve hizmetlerin menşeini garanti edecek şekilde ve ciddi biçimde kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Davalı tarafça sunulan delillerin ciddi kullanımı ispat yönünden yetersiz olduğu anlaşılmıştır.Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 9. maddesi uyarınca tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verileceği, kullanmama nedenine dayalı iptal davası açabilmek için herhangi bir hak düşürücü bir süre bulunmamakta olup, önemli olanın, dava tarihinden geriye doğru tescil anına kadar beş yıllık sürenin dolması olduğu, dava konusu marka yönünden dava tarihi itibariyle tescil tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin dolmuş bulunduğu ve dolayısıyla süre yönünden iptal koşulunun oluştuğu, SMK’nın 9. maddesi uyarınca markasını kullanma külfeti altında bulunan davalının, somut uyuşmazlık açısından kullanımını ispat etmesi gerektiği, buna rağmen mahkemece alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, dava konusu markanın tescilli olduğu emtia sınıfı kapsamında Türkiye’de ciddi bir şekilde kullanımının olduğunun kanıtlanamadığı, diğer taraftan SMK’nın markanın kullanım külfetine ilişkin 9. maddesi hükmü uyarınca, marka kullanımının SMK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen şekilde, yine 7. maddenin 3. fıkrası ve SMK’nın 9. maddesinin 2 ve 3. fıkrasında belirlendiği şekilde gerçekleşmesi gerektiği, buna göre davalı tarafça dava konusu markaya dayanılarak dava açılmasının ya da başka başvurulara itiraz edilmesinin markanın anılan maddelerde belirtilen şekilde kullanımı olarak kabul edilemeyeceği bu itibarla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 03/10/2019 tarih ve 2018/265 E., 2019/323 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2023