Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/169 E. 2020/467 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/169
KARAR NO: 2020/467
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul(kapatılan) 4.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI: 2016/1 E. 2017/85 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 55 yıldan beri … Markası ile Ankara’ da ayakkabı üretimi ve satışı faaliyetinde bulunduğunu, müvekkilinin Ankara ile başlayan tanınmışlığının tüm ülkeye yayıldığını, 2008 yılında ATO tarafından ayakkabı sektörünün duayeni ödülü verildiğini, davalının, müvekkiline ait markayı 13/12/2010 yılında 18 ve 25. sınıfta kendi adına tescil ettirdiğini, bu nedenlerle davalı tarafından tescil ettirilen … sayılı “…” markasının hükümsüzlüğüne, sicilden terkine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının …adı altında 2001 yılında faaliye başladığını, müvekkili şirketin kullanmış olduğu markasının 02/06/2008 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescil ettirdiğini, davacının davayı süresinde açmadığını, müvekkilinin soyadının “Büyüktuna” olması sebebiyle marka olarak bu adı seçtiğini, müvekkilinin yalnızca “…” ibaresini tescil ettirdiğini, davacının ayakkabı imalatı yapıp yapmadığını bilmediklerini, davacının bu davayı haksız ve kötü niyetli olarak açtığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; Davacının tescilsiz olarak “…”, davalının tescilli “…”, “…” markalarını kullandıkları, emtianın ayakkabı ürünü olup, tarafların aynı ibareyi “…” yı kullandığı, bu durumun ortalama tüketici açısından karışıklık yaratacağı tarafların aynı sektörde olduğu, davlının davacıdan haberdar olmamasının mümkün olmadığı, tescilde öncelik ilkesi gereği, davacının “…” markasını 1970′ li yıllardan beri kullandığı, KHK’ nın 8. maddesinde tescilsiz olsa da, marka sahibinin sonraki tescilli markaya karşı hükümsüzlük davası açabileceğinin düzenlendiği, davacı ve davalının markalarının aynı sektörde ayakkabı sektöründe oluşu, davacının 1970’li yıllardan beri bu markayı kullanışı, esaslı unsurun “…” olması gerekçeleriyle davacının hükümsüzlük talebinin kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporunun eksik yetersiz ve gerekçesiz hazırlandığını, davacının, markasını yıllardan bu yana kullandığına dair güncel bir delil sunulmadığını, davacının delil listesinde yer almayan bir kısım delilleri toplanma aşaması bittikten sunduğunu, bu delillerin hükme esas alınamayacağını, davacı kullanımının ticari bir etki doğuracak şekilde yoğun ve fasılasız olup olmadığı yönünde eksik araştırma ve yeterli değerlendirme yapılmadığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkini talepli davadır. Davacı, 1970 yılından beri ”…” markası ile Ankara’ da ayakkabı üretimi ve satışı faaliyetinde bulunduğunu, davalının, kendisine ait markayı tescil ettirdiğini ileri sürmüştür. Dosyaya celbedilen Türk Patent Enstitüsü kayıtları incelendiğinde, davalının …+şekilden ibaret markasını … tescil numarası ile 13.12.2010 tarihinde tescil ettirdiği, davacının marka kullanımının ise tescilsiz olduğu anlaşılmıştır. Davacı eskiye dayalı kullanım iddiasında bulunmuş olup, bu kapsamda dosyaya sunulan belgeler dikkate alındığında, davacının eskiye dayalı kullanım nedeniyle hak sahibi olduğu, denetime elverişli bilirkişi kök ve ek raporuna göre de, davacının ”…” markasını davalının tescilinden önce kullandığı gibi halen de kullandığı, davalı markası 18. ve 25. sınıflarda tescilli olup, her iki markanın da aynı sektörde faaliyet gösterdiği, davalı markasının davacı markası ile işitsel ve fonetik anlamda benzerlik gösterdiği gibi ortalama bir tüketici nezdinde iltibas tehlikesinin de somut olayda gerçekleştiği, dolayısıyla dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 8/3.maddesi ile 42.maddesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmakla, yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul(kapatılan) 4. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/05/2017 tarih ve 2016/1 E., 2017/85 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı alınması gerekli 54,40 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 4- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2020