Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1680 E. 2023/1099 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1680 Esas
KARAR NO: 2023/1099
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2018/550 E. – 2019/452 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ile ortak arkadaşları olan … vasıtası ile tanıştıklarını, davalı tarafın müvekkili ile evinde haftalarca kalacak kadar dostluk kurduklarını, müvekkilinin güvenini kazandığını, davalının müvekkiline seni umreye götüreceğim parasını elin genişlediğinde ödersin fakat sen yine de bana bir senet ver diyerek vade ve miktar kısmı boş olan senedi müvekkiline imzalattığını, müvekkilinin 78 yaşında olup emekli olduğunu, hile ile müvekkilinin iradesinin sakatlandığını beyan ederek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespit edilmesine, davalının haksız ve kötü niyetli icra takibi yapmış olması iddiasıyla senette yazılı miktar üzerinden kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkili hakkında başlatılan haksız ve kötü niyetli takibin ihtiyaten durdurulmasına, söz konusu senedin müvekkiline iadesine ve yargı masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili aleyhine açılan davanın Şanlıurfa Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, davacının davalı adına vekaleten gayrimenkul alması için anlaşma sağlandığını, bu hususta vekaletname verildiğini, ancak davacının vekaletnameyi iptal ettirmesi nedeniyle, parasını peşin ödediği gayrimenkulü üzerine alamadığını, ödemiş olduğu parayı geri istediğini, eldeki senedin de bu nedenle alındığını, davacı borçlunun 14/11/2014 tarihinde bizzat kendisi tarafından icra dosyasına bir miktar para yatırdığını ve bu durumdan da ilgili icra dosyasından haberdar olduğunu ve buna rağmen hiçbir şekilde itirazda bulunmadığını, icra takibine konu senedi ve miktarı kabul ettiğinin açıkça ortada olduğunu, bu nedenlerle beyanda bulunma ve delil sunma hakları saklı kalmak kaydıyla öncelikle dosya ile ilgili teminatın depo edilmesine karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli olarak açılan mükerrer davanın reddi ile davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesince; ”…Takibe dayanak senet incelendiğinde, ön yüzünde tanzim eden borçlunun …, lehdar alacaklının ise … olduğu ve davacının da tarih-isim ve imzasının yer aldığı görülmektedir. Senette tanzim nedeni de ‘nakten’ olarak gösterilmiştir. İsbat yükü bu durum karşısında davacı yan üzerindedir. Görüldüğü üzere davacının senetteki isim ve imzası mevcut olup bu yönde bir itiraz bulunmadığı gibi senedin ön yüzünde ve tanzim eden sıfatıyla yer alması sebebiyle davacının senetten sorumlu olduğu, davacı yan davada senedin umreye götürme bedelinin teminatı karşılığında verildiğini ancak dolandırıldığına kanaat getirip borçlu bulunmadığını talep etmekte; davalı yan ise senedin borç nedeni ile düzenlendiğini savunmakta olup, bu itibarla davacı savunmasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, senedin teminat senedi olduğu yönünde bir delil sunulmadığı, davalının hac-umre faaliyeti yürüttüğüne dair bir delil de ibraz olunmamış, umre seyahati için bu kadar yüksek miktarda bir senedin tanzimine dair iddiaya ilişkin olarak bir belge de mevcut olmayıp, ayrıca icra dosyasına da bir miktar ödemenin davacı tarafça ihtirazı kayıtsız olarak yapıldığı görülmekle, bonoya karşı ileri sürülen menfi tespit isteminin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Keza aynı nedenle Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılan 2016/462 Esas sayılı dosyada 2017/600 Karar sayılı ilamla davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği görülmüş, yine Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2018/415 Esas sayılı dosyasında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması iddiasıyla görülen kamu davasında, senetteki imzanın davacıya aidiyetinin bilirkişi raporu ile de belirlendiği, ayrıca taraflar arasında gayrimenkul alım satımı ve bu nedenle davalı yana verilmiş vekalet ilişkisine dair beyan ve belgelere atıf yapıldığı, kaldı ki ceza yargılamasında da senede ilişkin olarak ileri sürülen iddialar bakımından kesin delillerin aranması gerekmekle, bu yönde bir delilinde bulunmadığı anlaşıldığından, sonucunun beklenmesine gerek görülmemiştir. Bu noktada, iddiayı ispat bakımından yazılı bir delil de olmaksızın geçersizliğin ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Açıklanan bu sebeplerle davacının kambiyo senedine yönelik menfi tespit istemi yerinde olmadığı gibi ayrıca icra takibinin kesinleşmiş olması, icra takibine ilişkin mahkememizce verilmiş bir tedbir kararının bulunmaması ve taraflar arasındaki yukarıdan beri açıklanan akdi ilişkinin varlığıda dikkate alındığında kötü niyet tazminatı talebi bakımından yasal koşulların mevcut olmadığı kanaatine varılarak yerinde görülmeyen davanın reddine ilişkin aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” şeklinde gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin kararında, davalının hac-umre faaliyeti yürüttüğüne dair bir delil bulunmadığı iddiası ile davanın reddine karar verdiğini, bu hususta eksik inceleme yapıldığını, zira Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi 2018/415 esas sayılı açığa atılan imzanın kötüye kullanılması iddiası ile açılan davaya delil olarak davalının umre ve hac seyahatleri için bastırdığı üzerinde adı-soyadı ve telefonları olan iş kartlarının delil olarak sunulduğunu, ayrıca tanık beyanları ile iddianın ispat edildiğini, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi 2018/415 esas sayılı dosyasındaki deliller ve tanık beyanları incelenmeden sözlü yargılama aşamasına geçilip karar verildiğini, Davalı tarafın mahkemeye ayrıca davaya konu olan borcun ispatı ile ilgili belge sunmadığını,HMK m.203 (senetle ispat zorunluluğun istisnaları) “ç” bendi Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları) şeklinde düzenleme yapıldığını, dava dilekçesinde tanık delillerine dayanmış olmalarına rağmen tanık dinletme aşamasına geçilmediğini, Kaldı ki davalının da söz konusu senetlerin ne için verildiğini ispatlayamadığını beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davaya konu senet incelendiğinde; keşidecisinin davacı, lehdarının davalı olduğu, 09.04.2013 vade, 13.08.2013 düzenleme tarihli, 600.000 TL bedelli senet olduğu, senette ”nakten” kaydının bulunduğu görülmektedir. Davacı; davaya konu senedin, davalı yanca kendisinin umreye götürüleceği vaadiyle alındığını, hile ile iradesinin sakatlandığını iddia etmiş, davalı; davacının davalı adına vekaleten gayrimenkul alması için anlaşma sağlandığını, bu hususta vekaletname verildiğini, ancak davacının vekaletnameyi iptal ettirmesi nedeniyle, parasını peşin ödediği gayrimenkulun üzerine alamadığını, ödemiş olduğu parayı geri istediğini, eldeki senedin de bu nedenle alındığını beyan ederek, senedin veriliş nedenini talil etmiştir. Bu nedenle ispat yükü davalıda olmasına rağmen, Mahkemece yanılarak ispat yükünün davacıda olduğu gerekçesiyle hüküm kurulması hatalı olmuştur. Dolayısıyla ispat yükü üzerinde olan davalının sunmuş olduğu delillerin, iddia ve savunmalar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde davacı yan, irade fesadı haline dayandığından, davalı yanın ispat durumuna göre, davacının tanık dahil her türlü delilinin toplanarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer yandan Kocaeli 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/415 esas sayılı dosyasının Uyap sistemi üzerinden yapılan incelemesinde dosyanın istinaf incelemesinde olduğu, açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan yürütülen yargılamada verilecek olan kararın eldeki dava dosyasına ilişkin maddi vakıa değerlendirmesi yönünden önem arz ettiği, bu nedenle söz konusu dosyanın eldeki dava yönünden bekletici mesele yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir.Mahkemece, belirtilen eksiklik giderilip, tarafların ileri sürdüğü iddia, savunma ve deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve incelemeye dayalı karar verilmiş olması yerinde görülmemiştir.Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla davacının istinaf başvurusunun kabulüne 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2019 tarih, 2018/550 E. 2019/452 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023