Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1675 E. 2023/1063 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1675
KARAR NO: 2023/1063
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2018
NUMARASI: 2017/1183 E. – 2018/1308 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin davacılar hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasıyla takip başlattığını, davalıların takibe konulmuş olan 20/08/2008 ödeme günlü 20.000,00 TL bedelli senedin bedelini dava dışı Karabük Devlet Hastanesi’nden olan alacaklarını Büyükçekmece … Noterliğinin 05.03.2008 tarih ve … yevmiye nolu temliknamesi ile davalıya ödediklerini, bu nedenle borçları kalmadığından borçlu olmadıklarının tespiti ile davalının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların temlikname ile ödeme yaptıkları iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacıların müvekkiline mal alımından kaynaklı olarak toplamda 60.000,00 TL borcu bulunduğunu, bu borcun 20.000,00 TL’lik kısmına karşılık olarak takip dayanağı senedin düzenlenerek teslim edildiğini, kalan 40.000,00 TL’sine karşılık olarak Büyükçekmece … Noterliği’nin 05/03/2008 tarih ve … yevmiye numaralı temliknamenin düzenlendiğini, toplam borcun 40.000,00 TL’sinin tahsil edildiğini, dava konusu takip dayanağı senedin ödenmediğini beyanla, davanın reddine, davacıların %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Mali müşavir bilirkişi …’dan alınan 05.11.2018 tarihli bilirkişi raporu ile; davalı tarafın defter ve belgelerini sunmadığı, davacının incelenen 2007-2008 yıllarına ait defter ve belgelerini usulün uygun tutulduğu ve lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, fotoğrafı bilirkişi raporuna dercedilen temlikname örneğine göre; Büyükçekmece … Noterliğinin 05.03.2008 tarih ve … yevmiye nolu evrakı üzerinden düzenlenen temlikname ile … Karabük Devlet hastanesinden olan 40.0000.00 TL. Alacağını … A.Ş.ye temlik ettiğini ve davacının senet bedelini ödemediği tespit edilmiştir.Davacı her ne kadar, temliknamenin senetten kaynaklanan borcu ödemek için verildiği iddia edilmekte ise de temliknamenin senedin ödeme gününden sonra düzenlenmiş olması ve senet borcunun 20.000.00 TL. olmasına karşın temliknamenin 40.000.00 TL. olması ve temliknamede, temliğin senet borcuna mahsuben yapıldığına dair bir ibarenin yer almıyor olması ile takip dosya alacağının tüm fer’ileri ile birlikte dahi 40.000.00 TL.ye ulaşamayacak olması karşısında 40.000.00 TL. Alacağın 20.000.00 TL. borca karşı karşılık temlik edilmiş olduğunun hayatın olağan akışına aykırı olması ve de bononun “…” kaydını taşıyor olması karşısında aksinin davacı tarafından aynı kuvette yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiği ve buna rağmen ispat edilememiş olması nedeniyle sübut bulmayan davanın reddine” karar verilmiştir.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkillerinin takibe konulmuş olan 20.02.2008 ödeme günlü 20.000-TL bedelli senedin bedelini dava dışı Karabük Devlet Hastanesinden olan alacaklarını Büyükçekmece … Noterliğinin 05.03.2008 tarih ve … yevmiye numaralı Temliknamesi ile davalı firmaya temlik etmek yoluyla ödediklerini, senet ödeme gününün 20.02.2008 tarihi olduğunu, temlikname tarihinin ise 05.03.2008 tarihi olduğunu, Karabük Devlet Hastanesi 16.06.2008 tarihinde davalı firmaya yukarıda bahsedilen temlikname gereği 30.000-TL, 24.01.2009 tarihinde ise 10.000-TL ödeme yaptığını, buna karşılık icra takibine konu senedin bedeli 16.06.2008 tarihinde ödenmesine rağmen davalı firmanın 24.07.2008 tarihinde icra takibi başlattığını, davanın kabulü gerekirken reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davacıların müvekkili şirkete mal alımından kaynaklı olarak toplamda 60.000,00 TL borcu bulunduğunu, bu borcun 20.000,00 TL’lik kısmına karşılık olarak, takip dayanağı senet düzenlenerek teslim edildiğini, kalan 40.000,00 TL’sine karşılık olarak ise Büyükçekmece … Noterliği’nin 05.03.2008 tarih ve … yevmiye numaralı, 40.000,00 TL tutarlı temlikname düzenlendiğini, borcun 40.000,00 TL’si tahsil edilmiş ise de, dava konusu takip dayanağı senedin ödenmediğini, davacıların istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.Davacı ticari ilişki kapsamında verilen bonoların bedelinin temlikname ile ödendiğini ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı şirket bedelsizlik iddiasının yerinde olmadığını beyan etmiş, mal karşılığı verildiğini iddia etmiş olup, mahkemece davanın reddine hükmedilmiştir. TMK’nın 6. maddesinde ”Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” denmektedir. İspat yükü başlıklı HMK’nın 190. maddesi ” (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” şeklinde düzenlenmiştir.Senetle ilgili ilk kural, kesin delille ispat zorunluluğu veya tanıkla ispat yasağı da denilen, kanun koyucunun bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacı ile yapılan hukuki işlemlerin değerinin belli bir miktarın üzerinde olması hâlinde ispatının ancak senetle yapılabileceği kuralıdır (HUMK, m.288/1; HMK, m. 200). Bu husus kısaca ispat sınırı olarak da anılabilir.Senetle ispat hakkındaki ikinci kural ise senede karşı senetle ispat zorunluluğudur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, senetle ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz, ancak ve ancak senet (kesin delil) ile ispat olunabilir (HUMK, m. 290; HMK, m. 201).HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi ; “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur. (5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır”. şeklinde düzenlenmiştir.28/07/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7251 sayılı Kanunun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile HMK’nın 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir: “Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz”.HMK’nın 222. Maddesinin 5. Fıkrası taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan tarafın defterlerine münhasıran delil olarak dayanılması halinde defterlerin ibraz zorunluluğunu ve ibrazdan kaçınma halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağını düzenlemektedir. Bu maddenin uygulanabilmesi için delil bildirimi aşamasında tacir olan karşı tarafın defterlerine tacir olan veya tacir sıfatı bulunmayan tarafın diğer delillerden vazgeçmek suretiyle münhasıran dayanması gerekmektedir. Delil ikame eden taraf ticari defterler dışında başkaca delillere dayanmış ise HMK’nın 222/5. maddesinden yararlanamaz. Bu maddeden yararlanılabilmesi için tacir karşı tarafın ticari defterlerinde olan kaydın kabul edileceğinin açıkça bildirilmesi gerekir. Yargılama aşamasında HMK’nın 196. maddesi gereğince karşı tarafın açık rızası olmaksızın diğer delillerden vazgeçilerek münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanılması mümkün değildir. Ancak karşı tarafın açık rızası halinde iddiasını ispat etmek isteyen taraf karşı tarafın ticari defterlerine münhasıran delil olarak dayanabilecektir.Somut olayda davalı şirketin davacının iddiasını reddetmesine göre davacı yan işbu bonolar nedeniyle borçlu olmadığını geçerli delillerle ispat etmek zorundadır. Bunun dışında elinde kayıtsız şartsız borç ikrarını içerir bir bono bulunan davalı tarafın ayrıca alacağının nereden kaynaklandığını açıklama mecburiyeti bulunmadığı gibi bonoda yazılı miktarda alacaklı olduğunu kanıtlama yükümlülüğü de bulunmamaktadır.Somut olayda dava konusu senette malen kaydının bulunduğu, davacının mal karşılığı senedin verilmediğine ya da malların teslim edilmediğine ilişkin bir itirazının olmadığı, bu hususta uyuşmazlık bulunmadığı,uyuşmazlığın senedin temlikname ile ödenip ödenmediğine ilişkin olduğu, ödemeye ilişkin ispat yükünün senet borçlusu davacıda olduğu, temliknamenin senet borcuna karşı düzenlendiği iddiasının yazılı olarak ispatlanması gerektiği, ancak temliknamede senetlere atıf bulunmadığı, yazılı olarak başkaca delil bulunmadığı, dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, münhasıran davalı kayıtlarına dayanılmamış olmasına, sunulan delillere göre davacının davasının kanıtlanmadığının anlaşılmasına göre davacılar vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2018 tarih ve 2017/1183 E., 2018/1308 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacılar tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2023