Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1671 E. 2022/844 K. 23.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1671
KARAR NO: 2022/844
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2018/1320 E. 2019/749 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/05/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait sahte kaşe kullanılmak suretiyle dava konusu 31/05/2014 tarihli 25.000,00 TL tutarlı çekin, üçüncü bir kişi tarafından ciro edildiğini, çekin keşide tarihinin gelmesi üzerine davalı şirketçe Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe konu edilerek müvekkiline ait araçların haczedildiğini, müvekkilince Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/916 esas sayılı dosyasında açtığı davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişkisi bulunmadığı gibi, çekteki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığını savunarak, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Menfi tespit davasında ispat yükünün davacıya ait olduğunu, borca itiraz etmeyerek davalının takibin kesinleşmesine neden olduğunu, müvekkilinin iktisap anında ciro silsilesini kontrolle yükümlü olup, ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığını, ticari hayatta mal ve hizmet alan davalının sonradan imzayı inkar etmesinin ve takibe itiraz etmeden aradan uzunca bir süre geçtikten sonra dava açmasının kötü niyetli olduğunu savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Davalı tarafından, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, davacı ile diğer çek borçluları aleyhine … Bankası A.Ş Terazidere Şubesine ait keşidecisi …-… olan … seri nolu 31/05/2014 keşide tarihli 25.000,00TL bedelli çek nedeniyle kambiyo takibi başlattığı, takibin kesinleştiği, çekin … emrine düzenlediği, cirosu ile davacıya, onun cirosu ile de davalıya ciro edildiği, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/916 esas sayılı dosyasında davacı aynı takip nedeniyle menfi tespit talebinde bulunduğu, davanın takipsiz bırakılması nedeniyle açılmamış sayılmasına ilişkin verilen kararın 19/07/2016 tarihinde kesinleştiği, İmza TTK’nın 780. maddesi gereğince çekin zorunlu unsurlarından olup bir kimsenin çek nedeniyle borçlu olduğunun kabul edilebilmesi için çekteki imzanın borçluya ait olduğunun belirlenmesi gerektiği, grafoloji bilirkişisi tarafından ibraz edilen 25/04/2019 tarihli raporda çekteki ciranta imzasının davacının eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, imzanın mutlak defi olup tüm çek alacaklılarına karşı ileri sürülebileceği, Davalı rapora itirazda, çekteki imzanın …’a ait olduğunu belirtmiş ise de, davacı ile dava dışı … arasında ticari vekillik, mümessillik ve ortaklık ilişkisi bulunduğuna ilişkin herhangi bir delil ileri sürmediğinden, bu hususta araştırma yapılmadığı, rapora itiraz dilekçesinde TBK’nın 533. madde hükmü yazılarak adi ortakların ortaklık borçlarından sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen, davacı ile bu kişi arasında ortaklık bulunduğuna ilişkin en küçük bir emare dahi bulunmadığı, davalı emtiayı başkasına teslim ettiği iddiasında ise, bu kişiye karşı yetkisiz temsil veya satım hükümlerine göre talepte bulunması gerektiği, takip konusu çekteki imzanın davacıya ait olmadığı, çekin davacı adına kambiyo taahhüdü düzenleme yetkisi bulunan bir kişi tarafından davacı adına vekaleten imzalandığının usulüne uygun kanıtlanmadığı, çekteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmakla davacının menfi tespit talebinin kabulüne, imzaların bağımsızlığı prensibi gereğince sabit görülmeyen çekin ve takibin iptali talebinin reddine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacı tarafından müvekkili şirkete borcu nedeniyle verilmiş olan 31.05.2014 tarihli ve 25.000,00 TL bedelli çekin bir kambiyo senedi olduğunu, davacının çekle ilgili iddiasını ispatlayabilmesi için HMK 200. maddesi ve YHGK E:2007/19-918 K:2007/960 T:12.12.2007 kararı uyarınca yazılı bir belge (senet) sunması gerektiğini, huzurdaki davada davacının, mahkemeye müvekkiline borcu olmadığına dair yazılı hiçbir belge sunmadığından, öncelikle HMK’daki eksiklik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, 2-Müvekkilinin, alacağına karşılık davacıya 2014 tarihinde icra takibi başlattığını, ödeme emrinin davacıya tebliğ edildiğini, süresi içerisinde borca ve imzaya itiraz edilmediğinden, takibin kesinleştiğini, aradan geçen 5 yılın sonunda, kötü niyetle huzurdaki davayı açtığını, …’ın, davacının ortağı, muhasebecisi veya temsilcisi gibi hareket ettiğini, aradaki mal ve emtia alışverişlerinde çek senet alıp verdiğinin, mal ve emtia teslim aldığının davaya sunulan evraklarla ispat edildiğini, davacının ticari işletmesinde beraber iş gördüğü ortağı/muhasebecisi/temsilcisi konumunda olan kişinin yaptığı işlemlerin kendisini bağlamadığını ve dava konusu çekin borçlusu olmadığını iddia etmesinin kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, 3-…’ın davacı ile birlikte iş yaptığı, davacının ortağı/temsilcisi gibi hareket ettiği ve bu nedenle işletmeye ait kararlar verdiği, bu durumun civar esnaflar tarafından da bilindiği, hatta mahkemeye sundukları müvekkilinden alınan mal ve emtiaya ilişkin faturanın altında imzasının bulunduğu, bu imza ile dava konusu çekte bulunan imzanın birbirine benzediğinin mahkeme dosyasındaki beyanlarında ifade edildiğini, …’ın yaptığı işlemlerin yasa hükümleri ve yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda davacıyı da bağlayacağını, bu nedenle …’ın da imza incelemesi yapılması gerekirken kabul görmediğini, sundukları 02.12.2013 tarihli, … numaralı faturada davacı ile birlikte hareket eden …’ın imzasının bulunmasına rağmen gerekçeli karardaki “davacı ile bu kişi arasında ortaklık bulunduğuna ilişkin en küçük bir emare dahi bulunmamaktadır” şeklindeki ifadeden mahkemenin karar verirken eksik inceleme yaptığının anlaşıldığını, aralarındaki ilişkinin tespiti için şirketin ticari defterlerinin mahkeme tarafından inceleme konusu yapılmadığını, duruşma tutanaklarında yer alan beyanları yanında dava dosyasına sundukları delillerin dikkate alınmadığını, mahkemenin talepleri olduğu halde araştırma görevini yerine getirmediğini, (Yargıtay 12. H.D. 2010/31617 E. – 2011/12765 K. – 21.06.2011 T. ve Yargıtay 12. H.D. 2010/2957 E. – 2010/15167 K. – 15.06.2010 T.) 4-Davacının, …’a karşı Bakırköy C. Başsavcığı’nın 2019/46496 Soruşturma numarası ile dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunduğunu, savcılık makamınca takipsizlik kararı verildiğini, aralarındaki ilişkinin ortaklık olduğu sundukları evraklar ile açık olduğu halde, ilişki yokmuş gibi hareket edilmesinin her iki tarafın da kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, izah olunan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle kararın kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-HMK 190. maddesi uyarınca ispat yükü, kanunda özel düzenleme olmadığı taktirde iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Menfi tespit davalarında ispat külfeti yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafa aittir. Çek kendisine bağlanan kambiyo niteliği itibariyle kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü içerdiğinden, ibraz edilmekle ispat külfetinin yerine getirilmiş olduğunun kabul edilebilmesi için, TTK hükümlerine göre düzenlenmiş ve ihtiva ettiği unsurlara itiraz edilmemiş olması gerekir. Davacı ciranta olup, TTK 818/1-d maddesinin yollaması ile çekler hakkında da uygulanması gereken TTK 683. maddesi uyarınca geçerli bir cirodan söz edilebilmesi için ciro edenin imzasının bulunması şarttır. Davalı taraf … Bankası A.Ş Terazidere Şubesi’ne ait keşidecisi …-… olan … seri nolu 31.05.2014 keşide tarihli ve 25.000,00 TL bedelli çeki ibraz etmiş ise de; davacı taraf çekteki şahsına atfen atılı imzasını inkar etmiş olup, imza inkarı halinde imzanın davacı tarafa ait olduğunu kanıtlamak davanın niteliği gereği, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca davalı tarafa aittir. İmzanın davacı tarafa aidiyeti grafoloji uzmanı bilirkişi veya bilirkişi heyetinden alınacak raporla kanıtlanması gerektiğinden, davacı tarafın çekle ilgili iddiasını ispatlayabilmesi için HMK 200. maddesi ve YHGK E:2007/19-918 K:2007/960 T:12.12.2007 kararı uyarınca yazılı bir belge (senet) sunması gerektiğini, huzurdaki davada davacının, mahkemeye müvekkiline borcu olmadığına dair yazılı hiçbir belge sunmadığından, öncelikle HMK’daki eksiklik nedeniyle davanın reddi gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2-Dava açma hakkı Anayasa ve yasalarımızla hak arama özgürlüğü kapsamında taraflara tanınan ve teminat altına alınan haklardandır. Kişi haklı olduğunu ve hakkını yöneltebileceğini düşündüğü taktirde dava açma hakkına sahiptir. Davalı tarafça Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Takip sayılı dosyasında ve davaya konu çek için takip başlatan alacaklı olup, imza inkarı mutlak defi olduğundan herkese karşı ileri sürülebileceğinden, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası İİK 72. maddesinde düzenlendiğinden, dava açılması için itirazın iptali ve istirdat davalarında olduğu gibi, özel olarak düzenlenmiş hak düşürücü süre ve zamanaşımı süresi öngörülmediği gibi, takibe itiraz etmeyen borçlunun dava açma hakkını engelleyen yasal düzenleme bulunmadığından, takip alacaklısına karşı dava açılması İİK’dan doğan hak olmakla, yasadan doğan hakkın kullanılması kötü niyet olarak nitelendirilemeyeceğinden istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı vekili cevap dilekçesinde, …’ın davacı ile birlikte iş yaptığı, davacının ortağı/temsilcisi gibi hareket ettiği ve bu nedenle işletmeye ait kararlar verdiği ve çekteki imzanın …’a ait olduğuna ilişkin savunma yapmamış, bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde bu yönde savunma yaparak delil olarak 02/12/2013 tarih ve … seri numaralı faturayı sunmuş ise de; başka delil sunmamıştır. Davada taraf olmadığı ve cevap dilekçesinde davacının ortağı olduğu yönünde savunma bulunmadığından, takip ve dava konusu çek üzerindeki imzanın … eli ürünü olduğu tespit edilmediği gibi, ibraz edilen fatura üzerindeki imzanın …’a ait olması tek başına davacının ortağı, çek tanzim etmeye yetkili vekili veya temsilcisi olduğunu kanıtlamaya yeterli olmadığından ve davacı tarafça …’ın davacının ortağı, çek tanzim etmeye yetkili vekili veya temsilcisi olduğunu, birlikte kötü niyetle hareket ettiklerini gösterir başka delil sunulmadığından, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca asıl olan iyi niyet olup, aksinin iddia eden davalı tarafça kanıtlanması gerektiğinden ve davalı tarafça kanıtlanmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-Dava; takibe konu edilen … Bankası A.Ş Terazidere Şubesi’ne ait keşidecisi …-… olan … seri nolu 31/05/2014 keşide tarihli 25.000,00 TL tutarlı çekteki cironun ve ciranta imzasının davacıya ait olmadığından bahisle borçlu olunmadığının tespiti, takibin iptaline ilişkindir. Davalı tarafın cevap dilekçesinde; çekteki imzanın …’a ait olduğu ve davacı ile aralarında ortaklık ilişkisi bulunduğu veya ticari vekili yada temsilcisi olduğunun iddia edilmediği, her iki tarafın hazır olduğu ön inceleme oturumunda davalı tarafça, …’ın davacı ile birlikte ticaret yapan kişi olduğunun iddia edildiği, ancak bu yönde ıslah dilekçesi sunulmadığı tespit edilmiştir. Bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin 3. bendinde, müvekkil şirket ile tüm ticari ilişkiyi davacı ile birlikte davacının ortağı/temsilcisi gibi hareket eden dava dışı … yürütmüştür. Malları … almış, faturaları o imzalamış, çeki de davacı ve şirket adına o vermiştir. …. çekin üzerindeki imzanın davacıya ait olmaması durumunda …’ın da imza örneklerinin Sayın Mahkeme tarafından incelenmesi gerekmektedir. Nitekim adi ortaklıklarda ortakların da kambiyo senetlerindeki imzaları tüm ortakları sorumlu kılmaktadır. Dava dosyasının da içinde bulunan ve daha önceden açılmamış sayılan dosyada (Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/916 Esas) sunulan faturalardan birinde de …’ın imzası olduğu ve bu imzanın çekteki imza ile aynı olduğu görülmektedir. …, kendisini davacının adi şirketinin yetkili ortağı-temsilcisi olarak tanıtmış, şirkete yapılan mal teslimlerini kendisi almış ve faturaya kendi el yazısı ile adını soyadını yazarak imza atmıştır. Bu husus müvekkil şirketten başka piyasadaki birçok firma tarafından da bilinmektedir. Netice-i talep kısmında; – …’ın da Sayın Mahkeme tarafından imza örnekleri alınarak, bilirkişi marifetiyle çek üzerindeki imza ile karşılaştırılması yapılması amacıyla yeni bir bilirkişiye gönderilmesine, karar verilmesinin talep edildiği tespit edilmiş ise de; davalı tarafça cevap dilekçesinde bu yönde savunma yapılmadığından, talebi savunmanın genişletilmesi niteliğinde olup, tensip zaptının 2 numaralı bendi ile; 7101 sayılı yasanın 61. maddesi ile değişik 6102 sayılı T.T.K 4/2 maddesi uyarınca iş bu ticari davanın miktar veya değeri yüz bin Türk Lirası’nı geçmediğinden, yargılamanın HMK’ nun 316-322. maddeleri arasında düzenlenen Basit Yargılama Usulüne göre yürütülmesine karar verilmiştir. HMK 319. maddesi uyarınca basit yargılama usulünde savunmanın genişletilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlar. HMK 141. maddesi uyarınca ön inceleme oturumunda taraflar iddia ve savunmalarını sadece karşı tarafın açık muvafakati ile ön inceleme oturumundan sonra karşı tarafın açık muvafakati veya ıslah yolu ile değiştirip genişletebilir. Davalı taraf, ön inceleme oturumunda …’ın davacı ile birlikte ticaret yapan kişi olduğunu iddia etmiş ise de; bu yönde ıslah dilekçesi sunulmadığı, davacı tarafında savunmanın genişletilmesine açıkça muvafakat etmediği tespit edildiğinden, ayrıca …’ın ticari vekil, temsilci veya ortak olduğu kanıtlanmadığından, çek temelindeki hukuki ilişkiden ayrık kayıtsız şartsız ödeme vasıtası olması sebebiyle mahkemece ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi ve çek üzerindeki imzanın …’a aidiyeti konusunda inceleme yaptırılmamasında yasal düzenlemelere aykırılık olmadığından, istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. 4- Davalı taraf ilk derece yargılamasında; davacının, dolandırıcılık suçu nedeniyle … hakkında Bakırköy C. Başsavcığı’nın 2019/46496 Soruşturma numaralı savcılık makamınca takipsizlik kararı verilen evrakına delil olarak dayanmadığından, HMK 357/1.maddesi uyarınca istinaf aşamasında dayanamayacağı gibi, takipsizlik kararı idari bir karar olduğundan, mahkemeyi bağlamayacağından, takipsizlik kararı verilmesi tek başına tarafların birlikte hareket ettiğini ve kötü niyetli olduklarını da göstermeyeceğinden istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2019 tarih ve 2018/1320 E. 2019/749 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 1.707,75 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 430,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.277,75 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/05/2022