Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1667 E. 2023/545 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1667
KARAR NO: 2023/545
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ… 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2019
NUMARASI: 2014/1316 E. – 2019/609 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile davalı kiracı … San. Ve Tic. Ltd. Şti. arasında, diğer davalı borçlular … ve …’ın müşterek borçluluk ve müteselsil kefaleti ile akdedilen Beyoğlu … Noterliği’nce düzenlenen 23/09/2010 tarih ve .. yevmiye sayılı düzenleme şeklinde Finansal kiralama Sözleşmesi ve bu sözleşmenin tadiline ilişkin 11/02/2011 tarih ve … yevmiye nolu Finansal kiralama Tadil Sözleşmesi uyarınca davalı kiracı …. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne …Sanayi ve Ticaret A.Ş. keşideli, 24/09/2010 tarihli faturada belirtilen malın kiralandığını, davalıların Finansal Kiralama Sözleşmeleri ve eklerinden kaynaklanan finansal kiralama borçlarını gününde ödememeleri nedeniyle Finansal Kiralama Sözleşmesinin ilgili maddeleri gereğince temerrüde düştüklerini, müvekkilinin söz konusu temerrüdden kaynaklanan alacaklarını tahsil edebilmek için fatura düzenleyip davalı borçlulara tebliğ ettiğini, ancak davalı borçlular tarafından bu borca ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine müvekkili firma tarafından Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen 10/04/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile davalılara ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri, aksi halde sözleşmelerin feshedileceği, malı iade etmek zorunda kalacakları hususlarının ihbar ve ihtar edildiğini, davalıların, finansal kiralama borcunu zamanında ödememelerinden kaynaklanan borçlarının ihtarnamede öngörülen sürede ödenmesi ihtar ve tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalıların ihtarname tebliğine rağmen süresi içerisinde tebliğ ve ihtar edilen hususları yerine getirmediklerini, davalıların ihtarnamede tebliğ edilen edimleri yerine getirmemeleri sebebi ile müvekkili şirketin söz konusu alacakların tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile davalılar aleyhine ilamsız icra takibi başlattığını, davalı borçluların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına haksız olarak itiraz ettiklerini beyanla tüm itirazların iptaline ve takibin takip talebindeki koşullarla devamına, alacak tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere hesaplanacak icra inkar tazminatının itiraz tarihinden itibaren işleyecek akdi temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı borçlulardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Alacaklı olduğunu iddia eden davacının, dilekçesinin 5/a maddesinde delil olarak ticari defterlerini gösterdiğini, bu defterlerde yer alan detayların defalarca davacıdan talep edilmiş olmasına rağmen, kendilerine böyle bir dökümün bugüne kadar gönderilmediğini, açıklanan nedenle gerek ihtarnamelerinde ve gerekse itirazlarına konu icra takiplerinde taleplerine konu edilen meblağın, saydam ve denetlenebilir nitelikte olmadığını, davacının 13/10/2010 tarihli yazısı uyarınca ipoteğin fekki kaydı ile kendilerine talepleri gibi 73.446-EURO ve 200-TL ödendiğini, bu suretle borç tenimatı ipoteğin davacı şirketçe kaldırıldığını, davacıya ana para ve faiz borcunun kalmadığını, aksi düşünceye itibar olunsa bile davacıya yapılan ödeme miktarı sözleşme bedeli ve fer’ilerinin çok üzerinde olduğundan temerrüd faizinin dahi karşılandığını, itiraza konu takip dayanağı belge olan Beyoğlu … Noterliği’nden keşideli 10/04/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamede sözü edilen temerrüt faturasının, son ödeme tarihinden sonra (16/01/2014) düzenlendiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın asıl alacak 28.647,76-EURO yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak likid olmadığından icra inkar tazminatının reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı kiracı arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesi gereği cari hesap şeklinde işleyen ticari iş söz konusu olduğundan TTK m. 8 f. 2 gereği davacının davalılardan asıl alacak kalemi olan temerrüt faturası için de faiz işletilmesini talep etmesinin yasaya aykırı olmadığını, bu nedenle faize faiz işletilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu,Türk Borçlar Kanunu’nda Faizlerde, İratlarda ve Bağışlamada Temerrüt Faizi başlıklı 121. maddesi ile faiz ödemekte temerrüde düşen borçlunun temerrüt faizi ödemekle yükümlü olduğunun düzenlendiğini, davacı müvekkilinin temerrüt faturasından kaynaklanan alacağı nedeniyle gerek TTK m. 8 gerekse TBK m. 121 uyarınca alacağa faiz işletilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını, Diğer yandan, takibe konu alacağın, davacı ile davalılar arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesine konu kira bedellerinin, borçlular tarafından ödeme planında belirlenen vadelerde ödenmemesi nedeniyle oluşan temerrüt faizine dair düzenlenen temerrüt faturalarına dayandığını, işbu temerrüt faturalarının davalı borçlulara tebliğ edildiğini, borçlularca işbu faturalara itiraz edilmediği gibi ödeme de yapılmadığını, davalılarca da sözleşmede belirlenen vadelerde ödemenin yapılmadığında temerrde düşüleceği ve faiz işleyeceğinin bilindiğini, davacı müvekkilinin davaya konu icra takibini başlatmadan önce ihtarname ile de borcun ödenmesi ihtarını davalılara noter aracılığıyla tebliğ ettiğini, hal böyle iken davacı şirketin işbu alacağının tutarının bilinebilir, hesaplanabilir ve belirli olduğunu, dolayısıyla icra inkâr tazminatının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 11/02/2011 tarih ve … yevmiye nolu Finansal kiralama Tadil Sözleşmesi uyarınca tadil sözleşme gününden önceki bütün alacakların taraflar arasında yapılan sözleşmeyle yeni ödeme planına bağlandığını, bu husus gözetilmeden tadil sözleşmesine aykırı olarak tadil sözleşmesinden sonra davacı yanca tek taraflı olarak düzenlenen temerrüt faizi faturalarının yine sadece davacının ticari defterleri dikkate alınarak geçerli kabul edildiğini, 11/02/2011 tarihli tadil sözleşmesinden sonra 13/01/2014 tarihinde müvekkillerince, borç teminatı olarak verilen ipoteğin fekki için bankanın talepleri doğrultusunda 73.446-EURO ve 200-TL ödendiğini, yani ilk kiralama sözleşmesinden tadil sözleşmesine kadar geçen sürede oluşan alacak ve borçların tadil sözleşmesiyle yeniden düzenlendiğini, ardından da 13/01/2014 tarihinde bankanın bütün alacaklarına kavuşarak ipotek teminatını fekkettiğini, herkesçe malum olduğu üzere hiçbir bankanın hiç bir suretle alacağını tastamam almadan ipoteğini fekketmeyeceğini, bu ödemeyle birlikte borç teminatı ipoteğin, davacı şirketçe kaldırıldığını, davacıya ana para ve faiz borcu kalmadığını, bu husus dikkate alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin fazla ödemelerinin dikkate alınmadığını, Eldeki davada hakkaniyetli bir hüküm kurulabilmesi için müvekkilinin yaptığı bütün ödemelerin ay-ay sıralı bir şekilde davacının iddialarıyla karşılaştırılması gerektiğini, sadece davalının ticari defterleri dikkate alındığı için müvekkili tarafından yapılan ödemelerin de hangi paranın ana para, hangisinin faiz ve hangi ödemelerin temerrüt faizine dair olduğunun tespiti yapılmadan hüküm kurulduğunu, bu tespiti içeren denetlemeye müsait bir bilirkişi raporu olmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, fatura alacağından kaynaklı icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı ile davalı şirket arasında 23/09/2010 tarihli finansal kiralama sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmeyi diğer davalıların müteselsil kefil olarak imzaladıkları, sözleşmenin 12. maddesi uyarınca davalı şirketin ödeme planında vade ve miktarları belirtilen kiralama bedellerini veya sözleşmeden doğan borç ve yükümlülüklerinden herhangi birini ödemede temerrüde düşmesi halinde, ödenmeyen bedelin vadesi temerrüt başlangıç tarihi kabul edilmek suretiyle, bu tarihten itibaren yabancı para borçlarına yıllık %30 oranı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizinin davalı tarafından davacıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, 11/02/2011 tarihli tadil sözleşmesi ile ödeme planında değişiklik yapıldığı ve yeni bir ödeme planının belirlendiği, takip konusu edilen faturanın vadesinde ödenmeyen taksitler nedeniyle işletilen temerrüt faizinden doğan alacağa ilişkin olduğu anlaşılmıştır.Temerrüt Faizine faiz talep edilemeyeceğine ilişkin kuralın istisnasını oluşturan faizin anapara borcuna dönüşmüş olması haline gelince; faizden kaynaklanan bir alacak, sonrasında gerçekleşen bir takım hukuki olgular neticesinde, ana para ( kapital )borcu haline gelebilir. Bu durum Yargıtay uygulamalarında sapma göstermeyen şekilde Borçlar Kanunu’ nun anılan 104/son maddesinde faize faiz işletilmeyeceği kuralının istisnası olup, bu durumda faiz alacağı ana para alacağına dönüştüğünden temerrüt tarihinden itibaren faiz talep edilebilir. Yargıtay uygulamaları ile de, faiz borcunun hangi durumda anapara borcuna dönüşeceği, belirlenmiş olup, buna göre; Bir mahkeme hükmüyle belirlenmiş olsun veya olmasın, borçlunun, faiz borcunun varlığını ve miktarının borçlu tarafından kabul ederek, bu borcunu belirli bir tarihte ödeyeceği yolunda taahhütte bulunmuş olması halinde, alacaklı yönünden artık ortada bir faiz alacağının değil, borçlunun kabulü ve ödeme taahhüdü karşısında nitelik değiştirerek ana paraya dönüşen bir alacağın bulunduğu, bu nedenle de dava veya icra takibi tarihinden itibaren buna ayrıca faiz istenilebileceği, kabul edilmektedir. Somut olayda ise; takip konusu edilen faturanın vadesinde ödenmeyen taksitler nedeniyle işletilen temerrüt faizinden doğan alacağa ilişkin olduğu, söz konusu alacağın borçlunun kabulünde olmaması nedeniyle, salt faturaya bağlanmış olmasının ana para alacağına dönüştüğünün kabulü anlamına gelmeyeceği, taraflar arasındaki sözleşmede faize faiz işletileceği yönünde bir anlaşma da bulunmadığı, dolayısıyla Mahkemece faize faiz işletilemeyeceği yönündeki değerlendirmede bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan alınan son bilirkişi raporunda, sözleşmenin 12. maddesi uyarınca temerrüt başlangıç tarihleri belirlenerek davacının talep ettiği %25,5 oranı üzerinden yapılan hesaplamaya göre, davacının temerrüt nedeniyle KDV dahil 29.815,50 Euro alacaklı olduğunun anlaşılmasına, işlemiş faiz talebi yönünden faize faiz işletilemeyecek olmasına göre, talep edilen asıl alacakla bağlı kalınarak 28.647,76 Euro alacak yönünden takibin iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bu itibarla aksi yöndeki istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, her ne kadar temerrüt faizi alacağı faturaya bağlanmış olsa da; faiz hesabının yargılamayı gerektirdiği, dolayısıyla alacağın likit ve belirlenebilir olmadığının kabulü gerektiği, dolayısıyla icra inkâr tazminatı koşullarının oluşmadığı anlaşılmış olup, aksi yöndeki istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/07/2019 tarih ve 2014/1316 E., 2019/609 K. sayılı kararına karşı taraf vekillerince yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.578,02 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.394,55 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.183,47 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,7- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023