Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1660 E. 2023/1019 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1660 Esas
KARAR NO: 2023/1019
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/453 E. – 2019/299 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkili şirketinin tanınmış … markasını izinsiz olarak 35. Sınıfta yer alan mağazacılık alanında kullanmasının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, … AVM’de … markasının izinsiz olarak mağaza ismi olarak davalı tarafından kullanıldığını, durumun Beyoğlu … Noterliğinin 08.05.2017 tarihli tespit tutanağı ile sabit olduğunu, yapılan alışveriş sonrası verilen kasa fişinden mağazanın davalı tarafından işletildiğinin anlaşıldığını, müvekkilinin … ve … tescil numaralı markalarının mağazacılık alanında tescilli olduğunu, davalının kullanımlarının müvekkili tescilli markasından kaynaklanan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek tecavüz neticesinde davalı şirketlerin elde ettiği net kazancının hesaplanmasını ve şimdilik fazlaya talep hakları mahfuz kalmak kaydı ile, 10.000,00 TL zararın müvekkili şirkete verilmesini, dava tarihinden itibaren bu bedele ticari faiz uygulanmasını, dava masrafları ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından yasal marka tesciline dayalı kullanımın söz konusu olduğunu, müvekkilinin … markalı ürün satmadığını, müvekkilinin marka kullanımının 07/07/11 ve 21. Sınıfta tescilli markalarına dayalı olarak yapmakta olduğu satış işlemi olduğunu, davacının 35. ve 05. Sınıfta tescilli markalarına tecavüz oluşturmadığını, üretilen malın satımının 35. ve 08. Sınıfında marka kullanımı anlamına gelmeyeceğini, … firmasının hem işletme adı hem de marka olarak tescil ettirdiği … ibaresini sadece kendi … markalı ürünlerin satışını yaptığı mağazasında tabela olarak kullanmasının yasal hakkı olduğunu, 35. ve 05. Sınıf bakımından müvekkilinin kullanım nedeniyle davacıdan daha eski tarihli gerçek hak sahibi olduğunu, somut olayda uzun süre sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğunu, müvekkilinin 2005 yılından beri … ibareli mağazalarının bulunduğu, müvekkilinin kullanımlarından 12 yıl sonra davacının ihtarname gönderdiğini, davacının internet satışlarına senelerden bu yana sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, müvekkilinin 2009 yılından beri internet sitelerinde satış yaptığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “davacı taraf adına tescilli “…” ibaresi ile davalının bayi sıfatıyla kullanımında olan markanın TPMK’nun 21. Sınıfında tescilli olarak kullanıldığı, davalının … markasının 21. Sınıfta korumakta olduğu korunduğu bu sınıflarda üretim, satış ve pazarlama yapma hakkına sahip olduğu, davalının ürünlerinin mağazasında satışı için ayrıca 35. Sınıfta tescil almasına ihtiyaç bulunmadığı, her iki tarafın markalarında yer alan … ibaresinin benzer olduğu ancak farklı sınıflarda farklı sektörlerde korunmaları ve kullanılmaları sebebi ile iltibas oluşturmayacağı, aksi halin kabulünün, yani davalının tescilli markasını satış alanında kullanmasının yargı kararıyla engellenmesinin davalı açısından markasını tüketiciyle buluşturamama ve ticari hayatını temelden etkileyen orantısız zarar görme ihtimallerini doğurabileceği, bu durumun kanun koyucunun arzusu olamayacağı, yani davalının tescilli markalarını, 35.sınıfa tescilli olmasına dahi üretim, satış, pazarlama safhalarında kullanmasının hakkı olduğunun kabulü gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalının … markasının 21. sınıfta ticaret markası olarak kayıtlı olduğunu, davacının taç markasının ise hizmet markası olarak mağazacılık sınıfında tescilli olduğunu, ticaret markası olarak tescil edilen işaretin ürün üzerinde kullanılabileceğini, aynı tescilli markanın hizmet markası olarak 35. Sınıfta kullanılamayacağını, kullanıldığında 35. sınıfta tescilli hizmet markasına tecavüz teşkil edeceğini,Ürün markası alan bir kişinin, bu ürününü satmak için mağaza açabilmesi için, bu mağaza isminin daha önceden, başkası tarafından tescil edilmemiş ve/veya kullanılmamış olması gerektiğini, eğer ürün markası sahibi, 35.sınıfta yer alan mağazacılık hizmeti markasını kendi adına tescil ettirmeden önce başkası bu markayı aynı ürünlerin satışı hizmeti için aldıysa, artık önceki ürün markası sahibinin, 35.sınıfta kendi ürün markasını tescil ettiremeyeceğini ve bu markayı mağaza tabelasına koyamayacağını, Kaldı ki, davacının mağazasında koyduğu ve kullandığı marka ile müvekkili şirketin 35.sınıfta tescilli markanın, aynı hizmet markaları olduğunu, bu davanın, farklı sınıflara ilişkin marka kullanımına ilişkin olmayan 35.sınıftaki marka kullanımına ilişkin olduğunu, Mahkemenin markalar arasındaki iltibası hiç incelemediğini, oysa buna ilişkin emsal Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları olduğunu, … adına tescilli markaların zamanla değiştiğini ve müvekkili şirketin markalarına benzetildiğini, nitekim …ın bütün faaliyetlerinin, müvekkili şirketin markasından haksız olarak faydalanmaya yönelik olduğunu, bu markaların bazılarının Yargı kararlarıyla iptal edildiğini, Mahkeme kararında, tescil sınıfları ayrı olmasına rağmen, ürünlerin benzer olarak kabul edildiği ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu tespit edilen Yargıtay kararları ve BAM kararları göz ardı edilerek markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin bulunmadığının belirtildiğini, Mahkemece, davalının müvekkilinin markasını mağaza tabelasında kullanmamasını, satış yapmasının engellenmesi olarak değerlendirdiğini, oysa … şirketinin yaklaşık 30 yıldır piyasa ürünlerini sattığını, nu şirketin tescil edildiği şekliyle … markasını ürünlerde kullanabileceğini, mağaza açabileceğini, ancak asıl sorunun açılan mağaza isminin müvekkilinin tescilli markası olduğunu, Markanın tescil başvurusunun 3.kişinin markasından dolayı reddedilmesi, o markanın o mal ve hizmetler için kullanımının önceki hak sahibinin hakkını ihlal edeceği anlamına geleceğini, Müvekkili markasının 35.sınıfta mağazacılık sınıfında tescilli olup, markası hükümsüz kullanılmadığı sürece tekel hakkına sahip olduğunu, Mal sınıfındaki tescilin, mağazacılık hizmetinde kullanım bakımından müktesep hak vermediğini, …ın 8 ve 21.sınıftaki tescillerinden dolayı 35.5.sınıfta da hak sahibi olduğu yönündeki iddiasının doğru olmadığını, bu sınıftaki tekel hakkının müvekkiline ait olduğunu, … markasının başka sınıflarda başka kişiler adına da tescilli olması nedeniyle iltibas ihtimali olmadığı değerlendirmesinin hatalı bir değerlendirme olduğunu, Dosyada çelişkili iki bilirkişi raporu olmasına rağmen çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme tarafından davanın reddine karar verilmiş olup, tek vekalet ücreti ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira davacı tarafından marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile birlikte 10.000 TL maddi tazminat talep edildiğini, yani davacı tarafın her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep ettiğini, reddedilen bu istemlerin her biri için müvekkilinin yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafça tanınmış … ibareli markası ile 35. Sınıfta tescilli … ibareli markalarına dayanarak, davalının mağazacılık hizmet sınıfında … markasını kullanmasının davacı markalarından kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, refi ile 10.000 TL tazminat talep etmiştir. Davalı vekili müvekkilinin kullanımının marka tesciline dayandığını savunduğu, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin dilekçelerinde, marka kullanımının 7. 8. 11. ve 21. sınıflardaki tescil kapsamında kullanıldığının ileri sürüldüğü, mal/emtia grubunda tescilli markaların satışı için ayrıca 35. Sınıfta marka tesciline ihtiyaç bulunmadığı ileri sürülmüştür. Davacı adına … markalarının ev tekstili ürünlerinde uzun yıllardır tescilli olduğu ve TPMK marka sicilinde tanınmış marka olarak tescilli olduğu, … sayılı “…” ibareli markanın, 16, 24, 27, 35, 38 ve 41. Sınıfta 07/05/2004 tarihinden itibaren, … sayılı “…” ibareli markanın, 20, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 35 ve 37. Sınıfta 11/04/2011 tarihinden itibaren tescilli olduğu ancak, 35. Hizmet sınıfında tescilli markaların, tescil tarihi itibarıyla Nice Sınıflandırma Tebliğine göre alt sınıflarının gösterilmediği anlaşılmıştır. Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda; davalı kullanımlarında davacı markasında da yer alan … ibaresi kullanılmasına karşın, bu kullanımların davalının lisans nedeniyle hak sahibi olduğu markanın esas unsurlarını barındırdığı ve bu markanın kapsamında kullanımlar olduğu, davalının satışa sunduğu emtiayı kendisine ait işyerinde pazarlamasının da marka hakkı kapsamında olduğu, bu sebeplerle davalı kullanımlarının davacının 35. sınıfla tescilli markalarından kaynaklı marka| hakkını ihlal etmediği, haksız rekabete sebep olmadığı tespitlerinde bulunulmuştur. Uyuşmazlık, davalının ağırlıklı olarak 7. ve 21. sınıfta lisanslı/tescilli ve/veya başvuru aşamasındaki mal/emtia grubu markalarının, davalı tarafça 35. Sınıfta (mağazacılık) sınıfında kullanımının, davacı tarafça engellenmesinin istenip istenemeyeceğinden kaynaklanmıştır. Mahkemece, davalı kullanımının hakka dayalı kullanım olduğu kabul edilmiş olmasına rağmen, kullanılan markanın davacı markasıyla iltibas oluşturup oluşturmadığı, kullanım şekliyle iltibas yaratıp yaratmadığı tartışılmamıştır. Davacı tarafça sunulan mahkeme ve Yargıtay ilamlarından, bilirkişi raporunda dayanılan dava dışı şirketin bir kısım markalarının davacı markaları ile iltibas tehlikesi bulunduğundan hükümsüzlüğüne karar verildiği anlaşılmıştır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/3581 Esas-2020/2052 Karar sayılı, 26/02/2020 tarihli kararı ile, davalı adına 08/21. Sınıflarda tescilli … sayılı … markasının davacının tescilli markaları ile karıştırılmaya yol açacak derecede benzer olduğundan hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/3415 Esas-2020/1933 Karar sayılı, 24/02/2020 tarihli kararı ile, davalı adına 08. Sınıfta tescilli … sayılı … markası yönünden , markaların asli unsurundaki renk ve yazı karakterinin davaya konu markada önceki markasından farklılaştığı gerekçesiyle davacı tarafça açılan YİDK kararının iptali ve hükümsüzlüğüne ilişkin mahkeme kararının onandığı, yine davalı adına tescilli … sayılı … markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden TERKİNİNE ilişkin dairemizin kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/05/2021 tarihli 2020/5935 Esas-2021/4501 Karar sayılı kararıyla onandığı ve diğer bir kısım markaların yine hükümsüzlüğüne ilişkin kararların sunulduğu anlaşılmıştır.) Mahkemece davalı tarafça cevap dilekçesinde söz edilen kullanımın dayanağı olan marka tescil belgeleri getirtilmeden, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu ile karar verilmesi yerinde olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın tescil belgeleri getirtildikten sonra, yeni bir heyetten rapor alınarak, davalı kullanımının davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediği değerlendirilerek karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.Mahkeme kararı kaldırılarak yargılamaya devam edilmesine karar verildiğinden, bu aşamada davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulüne, davalının istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- Davalı vekilinin istinaf isteminin bu aşamada incelemesine yer olmadığına, 3- Bakırköy 1. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarih, 2017/453 E. 2019/299 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 4- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5- İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,6- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 7- İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/10/2023