Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/166 E. 2021/24 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/166 Esas
KARAR NO : 2021/24
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/03/2017
NUMARASI : 2014/466 E., 2017/286
DAVANIN KONUSU: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 25/12/2006 tarihli yetkili araç satış bayiliği sözleşmesi ile 19/02/2007 tarihli yetkili servis işletme sözleşmesi olmak üzere iki sözleşme imzalandığını, davacı şirketin davalı şirketin Türkiye distribütörlüğünü yaptığı kia marka araçların satış, bakım, servis vs. işlemleri gibi sözleşmeye yazılı hususları üstlendiğini, davacının sözleşme gereklerine yerine getirebilmek için değeri milyon dolarlara varan Kia marka arabalarının satışı ve servisi adı altında büyük bir plaza binası inşa ettiğini ve bunun için bankalardan da kredi aldığını, dünya üzerinde ve Türkiye’de yaygınlaşan ekonomik kriz döneminde davalı tarafça davacı şirkete Kadıköy …. Noterliğinin 27/02/2009 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, davacı tarafından bu ihtarnameye karşılık Eskişehir … Noterliği’nin 04/03/2009 tarihli cevabı ihtarnamesi gönderilerek; davalı tarafça talep etmedikleri halde davacı şirkete emri vakilerle arabalar gönderildiğini, arabaların plazaya bırakılmak istendiğini, ancak ekonomik kriz ve arabalara olan talebin azalması sebebiyle anlayış göstermelerini istediklerini, arabaların da alınmayıp iade edildiğini, ayrıca davalının akdedilen sözleşmelere aykırı olarak … adlı başka bir bayii de satış işi verdiğini, ihtarnamede bundan da söz edildiğini, davalının zorla araba satışı gerçekleştirememesi üzerine 10/03/2009 tarihinde gönderdiği ihtarname ile 300.000,00 TL toplam tutarındaki teminatın 7 gün içinde gönderilmesini istediğini, bankada mevcut ve kapatılmayan DBS hesabının mevcut olduğunun davalı tarafa cevaben bildirildiğini, davalının bu kez teminat tutarının 03/04/2009 tarihli ihtarname ile 75.000,00 TL’ye indirerek bu meblağın ödenmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğini bildirdiğini, bu ihtarnameye istinaden davacı tarafından verilen cevapta şirketin zor duruma sokularak mali kayıplara sebebiyet verildiğini, ticari ilişkilerini sürdürmek istediklerini belirttiklerini, ancak zararlarının en az bir milyon TL yi bulmasına rağmen şimdilik 20.000,00 TL maddi tazminata mahkum edilmesini talep ve dava ettikleri anlaşılmıştır.Davalı cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında akdedilen Yetkili Araç satış Bayiliği Sözleşmesi ile yetkili servis işletme sözleşmesinde belirtilen hiçbir yükümlülüğü yerine getirmeyen davacı ile akdedilen iş bu sözleşmelerin haklı nedenle feshedildiğini, haklı nedenle fesih halinde davalının tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davalı tarafından küresel krizin çıktığı dönemde ihtarname ile birden bire birtakım taleplerin ileri sürüldüğü yönündeki davacı iddialarını kabul etmediklerini, davacıya gönderilen 27/02/2009 tarihli ihtarnamede ve daha öncesinde gönderilen Kadıköy …. Noterliğinin 13/05/2008 tarihli ihtarnamede son iki aylık hedeflerin tutturulmamış olduğu, … ve … test araçlarının bulunmadığı, sözleşmeye aykırı olarak aktif satış temsilcisinin bulunmadığı, hedefin altında yedek parça alımı yapıldığının ihtar edilerek eksikliklerin bir an önce giderilmesinin istenildiğini, istenilen bu eksikliklerin bir yıl içinde giderilmemesi üzerine 27/02/2009 tarihli ihtarnamenin keşide edilerek eksikliklerin giderilmemesi halinde sözleşmenin feshi yoluna gideceklerini bildirdiklerini, davacının her iki sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve teminat yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini, taraflar arasında iki adet sözleşme imzalandığı hususunun ihtilafsız olduğunu, davacının sözleşmenin bazı maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı davrandığını, davacıya Kadıköy …. Noterliği’nin 10/03/2009 tarihli ihtarnamesi gönderilerek, teminat yükümlülüğünü yerine getirmesi aksi halde sözleşmelerinin feshedileceğini ihtar ettiklerini, 1.000.000,00 TL lik DBS limitinin, … tarafından bayinin şu indirildiğini, bu durumda teminat tutarının eksik kaldığı, araç satışı için 200.000,00 TL, yetkili servis için 100.000,00 TL teminatın 7 gün içinde ihtar edildiğini, davacının 18/03/2010 tarihli cevabi ihtarnamesinde, bankada mevcut ve kapatılmayan DSB hesabının teminat olarak olduğunu, zira … A.Ş.’nin 27/04/2009 tarihli yazısında davacı lehine tesis edilmiş olan DSB limitlerinin 04/03/2009 yılında iptal edildiğinin bildirildiğini, davacı tarafından gönderilen Kadıköy …. Noterliği’nin 07/04/2009 tarihli ihtarı ile teminat yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı yönünden sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, davacı şirkete tekel hakkının verilmediğini, bu nedenle davalının başka bir şirkete bayilik vermesinin sözleşmeye aykırı olmadığını, sözleşmenin davalı tarafından haklı olarak feshedilmesinden ötürü tazminata yer olmadığını, maddi tazminat için kusur, zarar ve kusur ile zarar arasındaki illiyet bağını teşkil eden 3 unsurun olmasının şart olduğunu, davacının bu üç şartı ispat etmesi gerektiğini belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; Toplanan deliller ve bilirkişi incelemesi ile; davacı ile davalı arasında “Yetkili Araç Satış Bayiliği Sözleşmesi” imzalandığı ancak davalı tarafından davacının tek satıcılık yetkisi ile yetkilendirilmemiş olduğu, bu nedenle davalının … isimli bayiyi sisteme dahil etmesinin sözleşmeye aykırı olmadığı, davalı tarafından talep edilen teminat borcunu davacının yerine getirmediği, bu durumun davalı bakımından feshi için haklı bir sebep teşkil ettiği, davalı firmanın her iki sözleşme kapsamında makul değerde olan teminat talebinin haklı kabul edilmesi gerektiği, davacının belirtilen sözleşmelere uygun olarak teminat verme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden davalının sözleşmeleri haklı nedenle feshettiği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, Duruşmalar aşamasında önce Eskişehir Mahkemesi kanalıyla Ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığını, bilirkişi detaylı inceleme yapması gerektiği halde, sadece cari hesap üzerinde inceleme yaptığını, yani sade bir anlatımla Gelir – Gider hesabı deftere yansıtılmış mı açısından bakmış, gelir ve gider rakamlarının uygun olduğunu belirtmiş olup, daha detaylı bir inceleme yaparak, örneğin bankalara ne kadar faiz ödendiği, servis hizmetleri ne kadar yansıtıldığı, DBS hesabından ne kadar para çekildiği v.s. gibi somut beyanları ortaya koyması gerekirken, hemen her celsede ileri sürdükleri detaylı inceleme taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığını ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, cari hesap rakamlarının detayına inilseydi, diğer bilirkişilerin de işinin kolaylaşacağını, bilirkişi …’ın 05.09.2013 tarihinde verdiği raporunda , sözleşme gereği inşa ettikleri plazanın amortismanının nazara alınmasını belirtmiş olup, belirtilen kar mahrumiyetinin tespit edilebileceğini anlattığını, yine raporunun 6. sahifesinde ” arabaların fiyat yüksekliği sebebiyle rekabet edememe sebebiyle oluşan zararın tespit edilebileceğini, bankalara ödenen faizlerin meydana çıkabileceğini, servis hizmetleri sebebiyle oluşan zararların ortaya çıkacağını belirtmekle, görüşlerine katıldığını, diğer bilirkişi …’nın, 16.07.2013 tarihli ilk raporunda özetle; feshin haklı olarak yapılmadığını, bu konudaki ispatın davalıya ait olduğunu, talep olmadan emrivakilerle araba gönderilmesinin hatalı olduğunu, onay olmadan dbs hesabından para çekilmesinin haksız olduğunu , sözleşme hükümlerinin büyük oranda davalı tarafı korumaya yönelik olduğunu, bilgisayar kayıtlarının davalı tarafta bulunması sebebiyle, servis faaliyetleri konusunda davalı tarafın delil sürmek zorunda olduğunu bildirdiğini, mahkemenin, gerekçeli kararında, bilirkişi görüşlerine yer vermediğini, lehlerine olan hususları belirtmediğini, defterler üzerinde inceleme isteklerini nazara almadığını ve eksik inceleme ile hüküm kurduğunu, hukuki dinlenilme hakkının ihlali nedeniyle gerekçeli kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dairemizce istinaf incelemesi; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355 inci maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılmıştır.Taraflar arasında sürekli borç doğuran bir sözleşme akdedilmiştir. Sürekli borç ilişkileri doğuran sözleşmeleri kendiliğinden sona erebileceği gibi bir hukuki işlemle de sona erdirilebilir. Tek taraflı bir hukuki işlemle son erdirilmesi fesih olarak adlandırılır. Fesih beyanının muhataba ulaşması ile sürekli borç ilişkisi sona erer.Davalı, haklı fesih hakkını kullandığını iddia etmiştir. Davacı ise fesih hakkının kötüye kullanıldığı iddiasındadır. Fesih hakkının hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmeyecek şekilde kullanılması gerekir. Yani dürüstlük kurallarına uygun olarak kullanılmalıdır. Dürüstlük kuralına aykırı davranarak fesih hakkının açıkça kötüye kullanılması hukuken korunamaz. TMK 2/1.maddesine göre, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Fesih hakkı, başka bir kimseye zarar vermek, zora sokmak veya yasa dışı bir yarar sağlamak için kullanıldığı taktirde bu hakkın kötüye kullanılması söz konusu olmaktadır. Davalı şirket fesih iradesini kullanırken sebep olarak, son iki aylık hedeflerin tutturulmamış olduğu, … ve … test araçlarının bulunmadığı, sözleşmeye aykırı olarak aktif satış temsilcisinin bulunmadığı, hedefin altında yedek parça alımı yapıldığını, istenilen bu eksikliklerin bir yıl içinde giderilmemesi üzerine sözleşmenin feshi yoluna gittiklerini göstermiştir. Sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini ispat yükü davacıda olup, davacının istinaf isteminde eksik inceleme yapıldığına yönelik incelenmesini talep ettiği hususların, feshin haksız yapılıp yapılmadığına ilişkin konular olmayıp, feshin sonuçlarına ilişkin olduğu, feshin haksızlığı ispat edilmeden, davacı taleplerinin incelenmesinin yerinde olmadığı, tüm dosya kapsamı itibariyle de davalının fesih hakkını kötüye kullandığında söz edilemeyeceği anlaşılmıştır. Taraflar arasında acentelikten doğan veya tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sözleşme ilişkisi bulunduğu ispat edilememiştir.Taraflar arasındaki sözleşmede davacıya tek satıcılık hakkı verilmemiş olması karşısında davacının tazminat talebi ile davalının rekabet hukukuna aykırı davrandığı iddiasına dayalı tazminat taleplerinin reddi kararının isabetli olduğu, Davacıya tekel hakkı veren bir sözleşme bulunmadığından ilk derece mahkemesince bu konuda verilen red kararı da yerindedir.Taraflar arasında akdedilen yetkili servis sözleşmesi 19/02/2007 tarihli olup, 6098 Sayılı TBK’nun Yürürlük tarihinden öncesine ait olduğundan somut olaya 6098 Sayılı TBK’nun genel işlem şartlarına ilişkin hükümlerinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır.Dava konusu uyuşmazlıkta, sözleşmenin feshinin haksız olmadığı, ayrıca fesih hakkı da kötüye kullanıldığı kanıtlanamadığından, davacının zararı kapsamında maddi tazminat talebine yönelik davasının reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/03/2017 tarih ve 2014/466 E., 2017/286 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021