Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1656 E. 2023/999 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1656
KARAR NO: 2023/999
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2019
NUMARASI: 2017/53 E. – 2019/433 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili banka aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün …, …, …, … E sayılı dosyalarında ilamsız icra takibi yapıldığını ve itiraz edilerek takiplerin durdurulduğunu, ancak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından başka bir icra takibi daha yapıldığını, bu takibe itiraz edilemediğini ve bu şekilde kesinleştiğini, davalı tarafından Kadıköy … Noterliğinin 31/10/20196 tarihli ihtarnamesinde bankadan 10.893.806,57 TL alacak talebinde bulunulduğunu ve talebe konu bu bedelin bölünmek suretiyle 5 ayrı icra dosyasında takip konusu yapıldığını, davalı tarafından takibe konu edilen bedellerin bilgisi dışında hesaplarından çekilen paralar olduğunun belirtildiğini ve İstanbul … İcra Müd. … E sayılı dosyasında istenen miktarın toplam 574.959,00 TL olup, bu bedelin yaklaşık 2,5 yıl boyunca bilgisi dışında çekildiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun kabulü gerektiğini, takibe konu 574.959,34 TL tutarındaki 28 işlemin tamamının davalı firmanın %10 ortağı ve finansman ortağı … tarafından gerçekleştirildiğini, 31/01/2014-15/06/2016 tarih aralığındaki … tarafından talimat yoluyla gerçekleştirilen 28 adet para çekme işlemine itiraz edilirken aynı tarihlerde 35 işlemde aynı kişi tarafından aynı hesaba 607.204,00 TL’nin yatırıldığının belirlendiğini, bu durumda davalının itiraz ettiği işlemlerin sahte olması halinde dahi talep ettiği tutardan fazlasının hesaba yatırılmasından dolayı herhangi bir zararının olmadığını, ayrıca aynı tarihlerde … tarafından gerçekleştirilen 31/07/2015 tarihli 95.000,00TL ve 16/05/2014 tarihli 7.436,00 TL’lik işlemlere davalının herhangi bir itirazının bulunmadığını, takibe konu edilen tutarlardan 10 ayrı işlemlerden 82,487,00 TL’lik kısmın davalı şirketin hakim ortağı … hesabına yatırıldığını, 3 ayrı işlemde 29.445,00 TL’lik miktarında davalı hesaplarına yatırıldığını, dolayısıyla davalı şirketin ortağı ve müdürü … tarafından şirketin bilgisi dışında bu işlemlerin yapıldığı iddia edildiğinden davalı şirketin adam çalıştıran sıfatıyla kendi sorumluluğunun bulunduğunu, takibe konu olan tüm işlemlerin davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında bulunduğunu, müvekkili bankanın herhangi bir sorumluluğunun olamayacağını, bankacılık mevzuatına aykırı bir işlem yapılmadığını, ayrıca bir zararın oluştuğunun kabul edilemeyeceği belirtilerek İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına konu miktardan davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine ve takip konusu %20 oranındaki kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davacı banka nezdinde mevduat hesabı bulunduğunu ve bu hesaplarda tasarruf yapabilme yetkisinin şirketin ortağı ve müdürü olan …’na ait olduğunu, mevduat hesabı kontrol edildiğinde hesap üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi dışında şirketi temsil yetkisi bulunmayan …’e 28 farklı tarihte toplam 28 adet ödemenin yapıldığının tespit edildiğini ve Kadıköy … Noterliğinin 31/10/2016 tarihli ihtarıyla bu durumun bankaya bildirilerek çekilen bedelin iadesinin istendiğini, dava dilekçesinde, davalı firma hesaplarına … tarafından takibe konu edilen miktardan daha fazlasının yatırılmış olduğu, dolayısıyla bir zarardan söz edilemeyeceği şeklindeki iddianın kabul edilemez olduğunu, tacir olan bankanın faaliyet alanlarında sübjektif bir ölçüye yer vermeyecek şekilde sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, müvekkiline ait mevduat hesabının gerekli şekilde korunmadığı gibi hesap sahibinin bilgisi ve rızası dışında yetkisiz kişiye ödeme yapıldığını, sahte talimatlarla yapılan bu ödemelerden bankanın sorumlu olduğunu, üstelik imzaların sahte olmadığının da iddia edilmediğini, 31/01/2014-15/06/2016 tarihleri arasında sahte talimatlarla çekilen paranın iadesi bakımından İstanbul … İcra Md. … E sayılı dosyası üzerinden bankaya karşı yapılan takibin yerinde olduğunu belirterek haksız davanın reddine ve takip konusu tutarın %20’si oranındaki kötü niyet tazminatının davacından tahsiline karar verilmesini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; “Davanın KABULÜNE, Davacının İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasına konu borçtan dolayı davalı tarafa BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, Davacının istemiş olduğu tazminat talebinin REDDİNE, ” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, Müvekkil şirket ile davacı şirket arasında akdedilen mevduat sözleşmesi çerçevesinde müvekkil şirket, davacı şirketin ankara kavaklıdere ve ankara kurumsal yatırım şubeleri müşterisi olup, bankacılık işlemlerini de … ile … numaralı mevduat hesapları üzerinden gerçekleştirdiğini, sadece hesap sahibi müvekkil şirketin ortağı ve aynı zamanda müdürü olan …’na olduğunu, müvekkil şirket, ilgili mevduat hesabını kontrol ettiğinde davacı şirketin hesapta bulunan parayı, hesap üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi dışında ve onun tarafından kendisine temsil yetkisi verilmeyen birisine 28 (yirmi sekiz) farklı tarihte toplam 28 adet ödeme yapmış olduğunu tespit ettiğini, müvekkilin zarara uğrayıp uğramadığının tespiti yapılmadığını, gerekçeli karar ile dava dışı … tarafından ihtilaf konusu banka hesabından çekilen tutarın 590.797,00 tl olduğu; yatırılan paranın ise 607.204,59 tl olduğu işbu sebeple zararın mevcut olmadığı tespit edildiğini, ancak yatırılan paraların hesaptan çekilen paralar olduğuna ilişkin bir dayanak olmadığını, Dava dışı … tarafından çekilen ve yatırılan paraların tutarları gerek bilirkişi raporunda gerekse de gerekçeli kararda gösterilmiş ancak yatırılan tutarların dava konusu çekilen paralar olduğuna ilişkin iddia herhangi bir gerekçeye dayandırılmadığını, davacı banka özen sorumluluğu gereğince her halde sorumlu olduğu için iddiasını somut delillere dayandırmadığı takdirde sorumluluktan kurtulamayacağını, müvekkil şirket hesabına yatırılan paralar sahte talimatlara konu paralar olmadığı için müvekkil şirketin zararının mevcut olmadığı iddiası söz konusu olmadığını, Davacı banka, basiretsiz bir tacir olarak, sahte imzayı dikkate alıp, …’e ödemiş olduğu dava konusu 488.361 tl’nin, 607.204,00 tl ile bağlantısı olduğuna yönelik iddiasını tbk. m. 506 ve m.112 hükümleri kapsamında ispat edememiş olmasına karşın mahkeme davacının bu iddiasını ispat etmiş gibi dikkate alarak, davacı bankanın kusurundan söz edilemeyeceğini davalı şirketin ihtilaf konusu hesaplara yatırmış olduğu mevduatlar hesap üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi dışında ve onun tarafından kendisine temsil yetkisi verilmeyen birisine 28 farklı tarihte toplam 28 adet işlemle aktarıldığını, davacı, müvekkil şirket yetkilisi dava dışı …’nun taklit edildiği, imzasını taşıyan talimatlara dayanarak sahteliğini kontrol etmeden 3. kişiye ödemede bulunarak özen ve sadakat yükümüne aykırı hareket etmiş olduğunu, davacı banka, müvekkil şirketin kasti veya kötü niyetli hareketlerinin zarara sebebiyet verdiğini ispatlayamadığı için yatırılan paraları aynen iade etmesi gerektiğini, davalı tarafın istinaf taleplerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek istinaf taleplerinin reddine, yerel mahkeme kararının bozulmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İstinafa Cevap: Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin bilgisi dışında işlem yaptığı dava dışı … davalı şirketin %10 ortağı ve finansman müdürü olduğunu İlk derece mahkemesi nezdinde görülen yargılamada sunulan her iki bilirkişi raporu ile de tespit edilen aşağıdaki hususlar davalı şirketin hesaplarından haberdar olduğunu, davalı istinaf başvurusunda her ne kadar hesaba yatırılan tutarların gün ay yıl olarak farklı olduğunu belirtmiş ise de; burada önemli olan kriter aynı tarih aralığında diğer bir ifadeyle 31.01.2014-15.06.2016 tarih aralığının esas alınıyor olduğunu, … tarafından çekilen ve dava konusu edilen 31.01.2014 tarihli 1.500-tl’lik tutar yine … tarafından aynı gün yine aynı hesaba 11 dk sonra yatırıldığını, itiraz konusu 31.01.2014-15.06.2016 tarih aralığında, takip konusu işlemler ile aynı şekilde … tarafından gerçekleştirilen 31.07.2015 tarihli 95.000-tl ve yine 16.05.2014 tarihli 7.436-tl’lik işlemlere davacının herhangi bir itirazı bulunmadığını, bu işlemlerde dava konusu işlemlerle aynı nitelikte … talimatla para çekme işlemi olmakla davacının dava konusu dönemde aynı nitelikte işlemlere itiraz etmemesi emsal kararlar gereği dava dışı …’in gerçekleştirdiği işlemlere icazet verdiğini gösterdiğini, davalı firma hesabından firmanın diğer hesaplarına virman yine firmanın hakim ortağı … hesaplarına yatan tutarlar, … kredi kullanımları olmakla davalı firmanın işbu işlemlere de herhangi bir itirazı olmadığından, söz konusu bankacılık işlemleri ile de hesap bakiyelerine vakıf olunduğunu davalı firmaya dava konusu dönemde … hesap özetleri tebliğ edildiğini, davalı firma hesabından takibe konu edilen tutarlardan 10 ayrı işlemde 82.487-tl’si zaten dilekçemiz ekinde ticaret sicil gazetesi ve bankamız kaydı ile sabit olduğu üzere davalı firmanın hakim ortağı … hesabına yatırdığını, İşbu tutarlar, dava dışı … tarafından çekilmiş ve davalı şirketin hakim ortağı hesabına yattığını, bu noktada ortada bir zarardan söz edilemeyeceğini, hatta ve hatta, dava konusu işlemlerin 3 adedi olan toplam 29.445-tl de davalı firmanın diğer hesaplarına yatırdığını, davalı şirket müvekkil bankanın 11.06.1998 tarihinden itibaren müşterisi olduğunu, bu tarihten dava konusu 2014-2016 yıllarına kadar yüzlerce işlem yapmış ve halen de yapmaya devam ettiğini, yine, aynı dava konusu olayda olduğu gibi …’e talimat yolu ile yüzlerce ödeme yapıldığını, ekran görüntüsünde yer alan ödemelerin 2005 yılına ait olduğunu, davalı firmanın bu ödemelere bugüne kadar herhangi bir itirazı olmadığını, yukarıdaki ödemeler gibi, dava konusu dönem öncesinde 2006-2014 yıllarında da yüzlerce …’e yapılan ödeme bulunmadığını, davalı şirketin hesaplarından aynı zamanda %10 şirket ortağı da olan …’e ödeme yapılması hususunun davalı şirket tarafından benimsendiği, yine müvekkil banka nezdinde de … tarafından işlem yapılması hususunda güven yaratıldığı hususu tartışmaya yer vermeyeceğini, nitekim, bu husus huzurdaki davadan farklı olarak hesabından bilgisi dışında işlem yapılan müşteri suç duyurusunda da bulunduğunu, yukarıda da belirtmiş olduğu üzere, davalı firmanın hesabından bilgisi dışında para çeken dava dışı … hakkında herhangi bir şikayeti dahi bulunmadığını, bu sebeplerle davacı tarafın istinaf taleplerinin gerçeği yansıtmadığını belirterek istinaf taleplerinin reddine, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede; Dava İİK’nın 72/1. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.Bilindiği üzere İİK Madde 72/1 maddesi uyarınca , borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.Başka bir deyişle hukukî yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukukî ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukukî ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir.Başka bir deyişle hukukî yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukukî ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Somut olayda; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile davalı tarafından davacı aleyhine 574.959,00 TL ‘nin tahsili için ilamsız takip başlatıldığı takibin itiraz edilmemesi üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır. Davalı şirket , davacı banka nezdindeki mevduat hesabında şirketi temsil ve ilzama yetkili olmayan … tarafından sahte talimatlar ibraz edilerek para çekim işlemi yapıldığını beyanla icra takibi yapıldığını beyan etmiş, davacı banka ise , para çekme işlemlerin, şirketin ortağı ve finans müdürü tarafından gerçekleştirildiğini bu paraların şirket kayıtlarında yer aldığını , aynı dönemde aynı kişi tarafından gerçekleştirilen bir kısım işlemlere itiraz edilmediği gibi aynı kişi tarafından çekilen miktardan daha fazlasının aynı hesaba yatırıldığını , bankanın kusurunun bulunmadığını bankanın borçlu olmadığını ileri sürmüştür. Uyuşmazlık, davalı şirketi hesabından 31/01/2014-15/06/2016 tarihleri arasında … tarafından çekilen bedeller dolayısıyla davacı bankanın sorumlu ve borçlu olup olmadığına ilişkindir. Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Mevduat sözleşmesi uyarınca mudinin bankadaki parasının mutlaka kendisine veya yetkili temsilcisine ödenmesi gerekir. Ticaret sicil kayıtlarına göre, dava konusu dönemde …’nun şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, banka nezdinde işlem yapan …’in ise davalı şirketin ortağı olduğu görülmektedir. Dosyada mevcut 06/11/2018 tarihli raporda ; ticari defterler üzerinde inceleme yapılmış olup, 31/01/2014-15/06/2016 tarihleri arasında banka hesabından 28 ayrı para çekme işlemi ile 488.361,00 TL’nin davalı şirketin banka nezdindeki hesabından rızası dışında çekildiğinin iddia edildiği, davalı şirketin 2014-2015-2016 ve 2017 yılı defterlerinin incelendiği, takibe konu olan ve 2016 yılında bankadan çekildiği belirtilen tutarların şirket kayıtlarında yer almadığı, ancak 18/12/2015 tarihli 3.000,00 TL’lik tutar dışındaki 2015 yılına ilişkin ve 2014 yılında yapılan tüm para çekim işlemlerinin davalı şirket kayıtlarında yer aldığı, … tarafından bankadan çekilen tutarların bir kısmının muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmişken bir kısmının yapılmadığı ve şirket ortağı … tarafından çekilen tutarların şirket kayıtlarına alınmasından sonra yine şirketin ortaklarından … tarafından şirkete kazandırılmış tutar olarak kabul edilip muhasebeleştirildiğini, bu düzeltme işleminde anılan tutarların bankanın cari hesabına borç, …’nun cari hesabına alacak kaydedildiği ve vergi dairesine düzeltme beyannamesinin ibraz edildiği, …’in banka hesabından çektiği tutarlar ile şirket müdürü … tarafından şirkete kazandırıldığı şekildeki işlem tarihleri ile tutarlarının birer bir aynı ve aynı tarihte yapıldığı, bu şekilde yapılan işlemle … tarafından bankadan çekilen tutarların şirkete intikal ettirilmediği, şirket ödemelerinin şirket müdüründen karşılandığı şekilde intiba uyandırılamaya çalışıldığı, neticede, davalı şirketin banka hesabından çekilen 165.800,00 TL’nin şirket kayıtlarına intikal ettirilmediği, davaya konu edilen ve 2014 yılında bankadan çekilerek şirket muhasebe kayıtlarına, bankalar hesabı alacak-kasa ve diğer hesaplara borç yazılan tutarların, yapılan düzeltme kaydı ile davacı banka hesabına borç, … hesabına alacak olarak yazıldığı, 2014 yılında yapılan bu işlem tutarlarının 212.067,00 TL olduğu, 2015 yılında yapılan düzeltme kaydının ise 110.494,00 Tl olduğu, toplam tutarın 488.361,00 TL olup, davacı şirket ortağı cari hesabına alacak, davacı banka hesabına borç yazılan tutarların belgeye dayanmadığı, bu nedenle dava dışı şirket ortağı tarafından bankadan çekilen ve şirkete intikal ettirilen tutar nedeniyle bankanın davalı şirkete borçlu olamayacağı kanaatine varıldığı” açıklanmıştır. Dosyada mevcut 15/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda, banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmış olup, 31/01/2014-15/06/2016 tarihleri arasında davalı şirket hesabından …’e yapılan ödemelerin toplam tutarının 488.361,00 TL olduğu, talimatların …’in bankadan para çekmesi için düzenlendiği, hesabın 31/01/2014 tarihinde açıldığı ve 15/08/2016 tarihinde kapatıldığı, ihtilafa konu dönem dışında … tarafından çekilen herhangi bir tutarın olmadığı, ancak bu tarihten sonra adı geçen kişi tarafından 2 kalem halinde 15.000,00 TL yatırıldığı, ihtilafa konu dönemde 16/05/2014 tarihli 7.436,00 ve 31/07/2015 tarihli 95.000,00 TL ki toplam 102.436,00 TL’lik para çekim işlemine itiraz edilmediği, dava konusu yapılmadığı, itiraz edilmeyen 16/05/2014 tarihli işlemin şirket kredi hesabından şirketin mevduat hesabına virman yapılmasına ilişkin olduğu ve yaklaşık 45 dk sonra aynı miktarın … tarafından bankadan çekildiği, 31/07/2015 tarihli işleminde aynı şekilde yapıldığı ve bir kısmının … bir kısmının ise şirket tarafından çekildiği, 2014 ve 2015 yılında çekilen toplam 322.561,00 TL’nin şirket muhasebe kayıtlarında yer aldığı, 2015 yılındaki bir işlemin ve 2016 yılında çekilen paraların kayıtlara intikal ettirilmediği, aynı tarihlerde … tarafından şirket hesabına 607.204,59 TL’nin yatırıldığı ve bu yatırılan miktarın önemli bir kısmının şirketin kredi, faiz ödemeleri ile şirket hesaplarında kullanıldığı, 31/07/2015 tarihinde çekilen 80.000,00 TL’nin şirketin başka bir mevduat hesabına aktarılıp çekinin ödendiği, buna göre … tarafından çekilen paraların 52.994,94 TL fazlasıyla şirkete iade edilmiş olduğu, 12 adet talimatlarda şirket kaşesinin bulunmadığı ve bu 12 adet talimata konu miktarın 291.767,00 TL olduğu, kaşesiz talimatlarla banka tarafından bu ödemenin yapılması nedeniyle kusurlu olduğunun kabulü gerektiği, ancak şirketin mevduat hesabından çekilen tutarların para çekim işlemini yapan … tarafından fazlasıyla şirkete iade edildiği ve şirketin finansal ihtiyaçlarında kullanıldığı, bu nedenle zararın söz konusu olmadığı ve davalı şirketin bankadan alacak talebinde bulunamayacağı” açıklanmıştır. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Menfi tespit davasında kural olarak, hukukî ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukukî ilişkinin ( borcun ) varlığını kanıtlamak durumundadır.Dosya kapsamına göre, şirket ortağı olan ve şirketi temsil ve ilzama yetkisi olmayan dava dışı …’e, 28 ayrı talimata dayalı olarak banka tarafından toplam 590.797,00 TL olduğu ödeme yapıldığı, bu ödemelerin toplam 102.436,00 TL’lik para çekim işlemine itiraz edilmediği ve dava konusu olmadığı, kalan 488.361,00 TL için alacak talebinde bulunulduğu, 28 adet talimattan 12 adedinde şirket kaşesinin bulunmadığı ve bu 12 adet talimata konu miktarın 291.767,00 TL olduğu, davalı hesabından 31/01/2014 ile 15/06/2016 tarihleri para çekim işlemleri yapılan davalı şirket hesabına aynı dönemde 607.204,59 TL para yatırıldığı , şirket hesabına … tarafından yatırılan bu bedelin şirketin ödemelerinde kullanıldığı , yine … tarafından bankadan çekilen tutarların bir kısmının muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmişken bir kısmının yapılmadığı ve şirket ortağı … tarafından çekilen tutarların şirket kayıtlarına alınmasından sonra şirketin ortaklarından … tarafından şirkete kazandırılmış tutar olarak kabul edilip muhasebeleştirildiği, düzeltme beyannamesinin ibraz edildiği, …’in banka hesabından çektiği tutarlar ile şirket müdürü … tarafından şirkete kazandırıldığı şekildeki işlem tarihleri ile tutarlarının birer bir aynı ve aynı tarihte yapıldığı, ve düzeltme işlemlerinde bu tutarların banka cari hesabına borç, … hesabına ise alacak kaydedildiği, esasında yetkili olmadığı ve sahte talimatla şirket hesabından çekildiği belirtilen bedellerin şirket kayıtlarına alındığı, ancak daha sonra bu kaydın düzeltilmesi sonucu şirket müdürü tarafından şirkete ödenen miktarlar olduğu şeklinde muhasebeleştirildiği bankadan çekilen toplam 488.361,00 TL’nin şirket müdürü tarafından şirkete ödenen para olarak kaydedildiği ve davacı bankanın bu şekilde borçlandırıldığı, ancak düzeltme kaydına ilişkin dayanak belgenin bulunmadığı görülmüştür. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2010/10830-K. 2012/15166,T. 4.10.2012 “..dosya kapsamına göre, davacının … tarafından yapılan işlemlere 2 ve 5 yıl boyunca itiraz etmediği, … tarafından yapılan işlemlerde davacı ile davalı banka arasında bir teamülün oluştuğu, davacının ticari hayattaki konumu ve tecrübesi de dikkate alındığında davacının sahte olduğunu iddia ettiği işlemlerde bilgi sahibi olmamasının taraflar arasındaki ilişkiye ve hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, bu durumda davacının dava konusu … tarafından sahte imza ile yapılan işlemlere zımnen icazet verdiği, mevcut icazet kapsamında davacının iddialarının yerinde olmadığı sonucuna varılarak, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir…, mahkeme kararının gerekçesinde .. yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir…” Sonuç olarak , şirket ortağı olan … tarafından şirketin mevduat hesabından çekilen paraların şirket hesabına iade edildiği ve şirketin ödemelerinde kullanıldığı halde bir kısmının şirket kayıtlarına işlenmediği ve muhasebeleştirilmediği, ancak bu bedellere ilişkin düzeltme kayıtları yapılarak şirket yetkilisi adına alacak banka adına borç şeklinde muhasebeleştirilmiş ise de , bu düzeltme işlemleri geçerli bir belgeye dayalı olmadığından bu bedellerin şirket temsilcisinin alacağı olarak kabul edilemeyeceği , dava konusu edilen uzun sayılacak bu dönemde dava dışı ortağın para çekme dışında para yatırma işlemleri yapması, aynı dönemde çektiği bir kısım bedellere itiraz edilmemesi, yine çekilen bedellerin önemli kısmının şirket kayıtlarına geçmesi ve çekilen bedellerden daha fazla bir tutarın şirket hesaplarına yatırılmış olması karşısında davalı şirketin dava dışı ortağın banka hesabından para çekilmesi, yatırılması , şirket borçlarının ödenmesi işlemlerinden haberdar olduğu, bilmesine rağmen suskun kaldığı ve icazet verildiği, banka hesabında dava dışı ortağa verdiği talimatlar ile tasarrufta bulunduğu,2,5 yıllık bir sürede banka hesabında yoğun bir faaliyet bulunduğu, davacının banka ile olan ilişkisinde hesaplarında gerçekleştirilen fiili durumu bildiği ve benimsediği, banka hesabına aynı kişi tarafından ödeme yapılması ve şirketin kredi ve çek karşılığı borçlarının keza bu hesaptaki para ile ödenmesi karşısında usulsüz işlem yapıldığını ileri sürerek zarara uğradığına yönelik iddiasının dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığı , çekilen paranın şirket yetkilisinin alacağı (şirkete kazandırdığı para) olduğuna dair geçerli bir delil bulunmadığına ve çekilenden daha fazla bir tutar şirket hesabına yatırılıp şirket borçlarının ödemesinde kullanıldığına göre ortada davalı şirketin zararının bulunmadığı, ispat yükü üzerinde olan davalı tarafından alacaklı olduğunun yöntemince ispatlanamadığı, bu nedenle davacı bankanın çekilen bedellerden sorumlu tutulmasını gerektirir bir sebep bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin kararda gösterilen yasal ve yeterli gerekçeye göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/05/2019 tarih ve 2017/53 E. 2019/433 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 39.275,48-TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 9.820,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 29.455,48-TL daha harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023