Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/165 E. 2021/23 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/165 Esas
KARAR NO : 2021/23
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2017
NUMARASI : 2016/186 E., 2017/659 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/01/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davacı şirket adına kayıtlı araçların kaydına ihtiyati haciz konulduğunu, ayrıca Mersin …. İcra Müdürlüğü’nün … Tal. uyarınca, davacı şirketin adresine fiili haciz için gelindiğini, davacının iş bu ihtiyati haciz kararından dolayı icra borcu olan 79.257,00-TL’ yi dosyaya yatırmak zorunda kaldığını, takip konusu çekin davacı şirket tarafından … lehine düzenlenen 3 adet çekten biri olup, davacı şirket tarafından iş bu çekin, diğer 2 çekle birlikte … kargo aracılığı ile İstanbul ilinde olan … gönderildiğini, İstanbul’da … kargo elemanının 12.11.2015 tarihinde dağıtım yaptığı sırada … plakalı araç ile kargo teslimi için araç yanından ayrıldığı sırada davacı şirketin iş bu 3 adet çekinin çalındığını, buna ilişkin savcılığa şikayette bulunduklarını ve çeklerin iptali için Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesine açtıkları 2015/611 E.sayılı dosyasından, çeklerde keşideci olduklarından bahisle davanın red edildiğini, lehtar … ise, 3 adet çekin iptali için Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığını ve ihtiyati tedbir talebinde bulunduğunu ve anılan mahkemece 3 çek hakkında ihtiyati tedbir kararı verdiğini, davacının, … çek seri no.lu keşide yeri Mersin, keşide tarihi 16.12.2015, 79.237,00-TL olan çekin tutarını bankada bulundurduğunu, çeki elinde bulunduran şahıs veya şirketin, ibrazın son günü olan 26.12.2015 tarihinde takasa verdiğini, muhatap … Mersin Pozcu şubesinin iş bu meblağ üzerine bloke koyduğunu, anılan çekin üzerindeki cirolar incelendiğinde; 1.cironun, … sahte kaşesi şirket yetkilisinin sahte imzası ile ciro yapıldığını, 2. cironun ….Ltd.Şti., 3. cironun …Ltd.Şti., 4.cironun … 5.cironun …., 6.cironun ise hem çeki takasa veren hem de ihtiyati haciz kararı alan ve icra takibinde bulunan … Ltd.Şti.olduğunu, ilk cirodaki imzanın … ait olmadığını, davalı çeki bankaya ibraz ettiğinde, Mersin 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/635 E.sayılı kararı uyarınca, ödeme yasağı konduğundan işlem yapılamadığı şerhinin konulduğunu belirterek İstanbul …. İcra Dairesi’nin … E.sayılı dosyası ile yapılan icra takibinin haksız ve ciro silsileri koptuğundan dolayı öncelikle icra dosyasına yatırılan paranın alacaklı tarafa ödenmesinin önlenmesi ve takibin durması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, takibin iptali ile dosyaya yatırdıkları 79.,237,00-TL nin taraflarına iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Alacaklarının tahsili amacı ile İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/283 D. iş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını ve akabinde İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … E.sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, davacının ileri sürdüğü çekin çalındığına ilişkin def’inin “senedin bir verme anlaşmasına dayanmaksızın ( rızası hilafına ) elden çıktığı”na ilişkin iddia nispi def’i niteliğinde olup, nispi gösteren def’ilerin herkese karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, TTK.nun 790. maddesine göre ” cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır ” 792.maddeye göre de; ” çek, her hangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, istek hamile yazılı, ister ciro yolu ile devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790.maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” bu hükmüne göre, davalıların çeki edinme nedenini kanıtlama yükümlülüğünün olmadığını, çekin rıza dışı elden çıkması halinde ispat yükünün, çekin yetkili hamili olduğunu ve rızası hilafına elinden çıktığını ileri süren davacıya ait olduğunu, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlaması gerektiğini, aksi halin kabulünün, kıymetli evrakın “mücerretlik” ilkesini ortadan kaldırdığını, davacının senedin rızası hilafına elinden çıktığını ve senedi elinde bulunduran şahsın kötüniyetli ve iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerektiğini, dosyaya sunulu evraklar, davacının çekin yetkili hamili olduğunu ispatlamaya yeterli olmadığını, çekin kargo yolu ile verildiği gibi gayri ciddi, basiretli tacir ilkesi ile bağdaşmayan bir beyanda bulunduğunu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2012/24600 E., 2013/312 K., Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/19-228, 2011/328 Ev.e K.sayılı kararlarından bahsetmek sureti ile, ilgili Yargıtay kararında da belirtildiği gibi, söz konusu çekten alacağına ulaşamayan tarafların, İİK kapsamında davacı tarafa karşı icra takip işlemi yapmasının hukuka aykırı olmadığını, çekteki ciro zinciri incelendiğinde hukuka aykırı bir durum olmadığının açık olduğunun görüleceğini belirterek öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve davacının haksız davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava, davacının keşidecisi olduğu dava dışı Şirketin (…) lehtarı olduğu icra takibine konu çekte lehtar imzasının sahte olduğu iddiasıyla davalı- takip alacaklısına karşı İİK’ nın 72. Maddesi hükmü uyarınca açılan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bu itibarla Uyuşmazlığın çözümünde imzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesinin tartışılması gerekmektedir. Sahte imza bir başkasının taklit edilmesi hali olup; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’ nun 677. Maddesi hükmü gereğince; ‘Bir poliçe, poliçe borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali şahısların imzalarını veya imzalayan veya adlarını imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez’. Anılan hükme göre ticari senetteki geçersiz imza sadece kendisi yönünden hükümsüzlük sonucu doğurur. Senetteki her imza diğerlerinden bağımsız olarak sadece imza sahibini bağlar. İmzaların bağımsızlığı ilkesi gereğince poliçeye atılı her geçerli imzanın ( keşidecinin,cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerin sorumlu tutulmamasına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesi ciro zincirinde bulunan imzalarından birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak tanımaz. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz ise de, ciro zincirini de koparmaz. (Poray/Tekinalp Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Gözden geçirilmiş 20,bası, Vedat Kitapçılık, 2010 1. Bası, s:528), (Yargıtay HGK 06.07.2011 tarih 2011/19-413 E. 2011/476 K. Sayılı kararı ve Yargıtay 19 HD. 02.05. 2012 TARİH 2011/14950 E. 2012/7342 .;17.02.2011 tarih 2010/7937 E. 2011/2072 K.;23.02.2011 tarih 2010/7369 E. 2011/2344 K.; 31.03.2011 tarih 2010/8614 E. 2011/4185 K.; 18.04.2011 tarih 2011/3624 E. 2011/5149 K.; 04.05.2011 tarih 2010/11439 E. 2011/6131 K.sayılı kararlan) poliçeler bakımından getirilmiş olan bu ilke 6102 sayılı TTK.nun 818. Maddesi yollamasıyla çekler hakkında da uygulanır. Somut olayda davacı keşideci, dava konusu çekteki kendi imzasını inkar etmemiştir. Bu durumda yukarıda açıklanan imzaların istiklali prensibi gözetilerek davacı keşidecinin, dava dışı çek lehtarını çekteki ciro imzasının sahteliğini ileri süremeyeceğinden davanın reddine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın istirdat davası değil menfi tespit davası olduğunu, her ne kadar davacı dilekçesinde, sayın mahkeme ise tensip ve gerekçeli karar tutanağında davayı konu itibariyle ”istirdat” davası olarak belirtmişse de mahkemenin ön inceleme tutanağında ”tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda uyuşmazlığın,..başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmadığına ilişkin menfi tespit istemine ilişkin olup..” ve gerekçeli karar tutanağında ”dava, …. İİK’nın 72. Maddesi hükmü uyarınca açılan borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.” şeklindeki açıklamaları dikkate alınarak davanın menfi tespit davası olduğunu ve bu hususun mahkeme tarafından da tespit edilmiş olduğunu gösterdiğini, hakimin ön inceleme ve gerekçeli karar tutanaklarında yaptığı nitelendirme ile davanın ”menfi tespit” davası olduğu yönünde olduğundan, davanın menfi tespit hükümleri çerçevesinde yürütülmesi gerektiğini, konuyla ilgili Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 08.11.2015 Tarihli ilamında da bu durumun yer aldığını, menfi tespit davalarında, dava alacaklı lehine sonuçlanırsa alacaklının tedbir sebebiyle uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır buna göre, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. Maddesi ” Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmü uyarınca, yargılama süresince devam eden ihtiyati tedbir sebebiyle alacaklının zarara uğradığının açık olduğunu, hakimin, davanın reddine şeklinde hüküm kurmasının akabinde İcra ve İflas Kanunu’nun 72/4. Maddesi gereği alacaklının uğradığı zararı tespit ederek buna ilişkin de hüküm kurması gerektiğini, bunun alacaklının talebine bağlı bir husus olmayıp hakimin re’sen hüküm altına alacağı bir husus olduğunu, zira buna benzer diğer tüm madde hükümlerinde (İİK. 67/2, 68/7, 72/5 ve diğerleri) açıkça ”talep halinde , talebi üzerine” gibi ibareler kullanılırken bu maddede bu ve buna benzer ibarelerin yer almaması bu hususu hakimin re’sen hüküm altına alacağını gösterdiğini, buna göre menfi tespit davalarında hakim, dava sonunda tedbir sebebiyle alacaklının uğradığı zararı re’sen aynı davada takdir etmek zorunda olduğunu ancak İlk Derece Mahkemesi’nin bu hususla ilgili bir hüküm kurmadığını, tüm bu nedenlerle, davanın menfi tespit niteliğinde olmasından ve menfi tespit davalarında davanın alacaklı lehine sonuçlanması durumunda ihtiyati tedbir sebebiyle alacağına geç kavuşan alacaklının uğradığı zararın hakim tarafından re’sen tayin edilerek karara bağlanması gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesinin bu hususta karar vermemiş olması usul ve yasaya aykırı olup İlk derece mahkemesi hükmünün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile haksız olarak takibe konulan ve icraya yatırmak zorunda oldukları tutarın istirdatı için İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesine açtıkları, öncelikle borçlu olmadığımızın tespiti ile bu tutarın tarafımıza iadesine ilişkin talebin reddine karar verildiğini, bu karara gerekçe olarak; “Dava, davacının keşidecisi olduğu dava dışı Şirketin (…) lehtarı olduğu icra takibine konu çekte lehtar imzasının sahte olduğu iddiasıyla davalı- takip alacaklısına karşı İİK’ nın 72. Maddesi hükmü uyarınca açılan borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bu itibarla Uyuşmazlığın çözümünde imzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesinin tartışılması gerekmektedir. Sahte imza bir başkasının taklit edilmesi hali olup; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’ nun 677. Maddesi hükmü gereğince; ‘Bir poliçe, poliçe borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını, sahte imzaları, hayali şahısların imzalarını veya imzalayan veya adlarını imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez’. Anılan hükme göre ticari senetteki geçersiz imza sadece kendisi yönünden hükümsüzlük sonucu doğurur. Senetteki her imza diğerlerinden bağımsız olarak sadece imza sahibini bağlar. İmzaların bağımsızlığı ilkesi gereğince poliçeye atılı her geçerli imzanın (keşidecinin,cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerin sorumlu tutulmamasına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesi ciro zincirinde bulunan imzalarından birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak tanımaz. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz ise de, ciro zincirini de koparmaz. Poliçeler bakımından getirilmiş olan bu ilke 6102 sayılı TTK.nun 818. Maddesi yollamasıyla çekler hakkında da uygulanır. Somut olayda davacı keşideci, dava konusu çekteki kendi imzasını inkar etmemiştir. Bu durumda yukarıda açıklanan imzaların istiklali prensibi gözetilerek davacı keşidecinin, dava dışı çek lehtarını çekteki ciro imzasının sahteliğini ileri süremeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş aşağıda belirtildiği şekilde hüküm kurulmuştur.” dendiğini, İlk Derece Mahkemesi’nin yeterli araştırma yapmadan ve yeterli gerekçeden yoksun olarak karar verdiğini, sadece imzaların istiklali açısından iş bu kararı tartıştığını, oysa ki; “TTK madde 792- (1) Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür,” dendiğini, davacı taraf olarak gerek dosyaya sundukları dilekçelerle gerekse duruşmadaki beyanları ile davalının kötüniyetini ispat etmeye çalıştıklarını ancak ilk derece mahkemesinin bu konudaki beyan ve delilleri dikkate almadığını ve bu iddia ve delillerimizi gerekçeli kararında da tartışmadığını, İstanbul Gaziosmanpaşa C.Başsavcılığı’nın 2015/ 37673 soruşturma numaralı dosyası ile dava konusu çek hakkında hırsızlık iddiası ile halen soruşturma devam ettiğini, Borçlu olmadıklarının ve davalının kötüniyetli olduğunun tespiti için son duruşmada öncelikle çeki bankaya ibraz eden kişinin adının tespiti ve bu tespit sonucunda davalı şirketi temsile yetkili olup-olmadığının tespiti için İstanbul Ticaret Sicil Memurluğun’dan sorulmasını talep etmelerine rağmen, ilk derece mahkemesinin imzaların istiklali gerekçesiyle taleplerini ret ettiğini ve TTK 792 maddeye göre borçlunun kötiniyetini kanıtlama olanağı tanımadığını, Gaziosmanpaşa C.Başsavcılığı’nın 2015/ 37673 soruşturma numaralı dosyasında, davacı şirkettin dışında … San. vc Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenen çekte de ciranta olarak imzası olan davalı şirket yetkilisi … şüpheli olarak ifade verdiğini, vermiş olduğu ifade de, … San. ve Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş çekteki imzanın kendisine ait olmadığını, hatta imzanın yanında çalışan … ait olabileceğini ifade ettiğini, … alınan ifadesinde, … beş arkadaşı ile birlikte 2015 senesinin 3. veya 4. ayına kadar … çalıştığını ve para alamadığını ve şirket sahibinin yurt dışına çıktığını ifade ettiğini, buna göre; davaya konu çekin, … sahibinin yurt dışında olduğu ve şirketin kapalı olduğu bir tarihte, yani 28.12.2015 tarihinde … adına vekaleten …bank İstoç şubesine ibraz edildiğini, ayrıca davalı şirket sahibi … vekili aracılığı ile İlk Derece Mahkemesine verdiği dilekçede, davalı şirketi Ağustos 2015 yılında devrettiğini ve cironun devirden sonra olduğunu beyan etmesine rağmen, Savcılık makamı önünde şirketin devrinden bahsetmeyip çekteki imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmesinin çelişki olduğunu, bu çelişkinin ilk derece mahkemesi tarafından giderilmesi gerektiğini, (Her ne kadar … Savcılık Makamı önünde … San. ve Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş ve çalınmış başka bir çek hakkında ifade vermiş ise de, çalınan çeklerin keşide tarihleri birbirine yakın olduğu için bu iddialar dava konusu çek içinde geçerlidir.) İstanbul 19.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/341 Esas sayılı dosyası ile, davacı şirketin … adına keşide ettiği çekin hırsızlık sonucu eline geçmediği ve sahte imza ve kaşe ile çekin dolaşıma sokulduğu ve … davalı …. Şti.’ne karşı sahte imza ve kaşeden kaynaklı açmış olduğu dava dosyasının halen derdest olduğu, bütün bunlar karşısında; ilk derece mahkemesinin davalının kötünyeti konusunda bir araştırmaya girmeyecek olsa da, en azından kötüniyet iddiası karşısında, İstanbul Gaziosmanpaşa C.Başsavcılığı’nın 2015/ 37673 soruşturma numaralı dosyasını, TTK madde 792 ‘ye göre bekletici sorun yapması gerektiğini,-ilk derece mahkemesi dava konusu çekin hırsızlık sonucu elden çıktığı ve davalının kötüniyetli olduğu iddiası karşısında, TTK 792 deki düzenlemeden dolayı, dosyadaki bütün delillerle bir sonuca varılmadığı taktirde, dava konusu çekle ilgili HMK 222/ ı’a göre dava konusu çek kıymetli evrak olduğundan davalı şirkete ilişkin ticaret defterlerinde kayıtlı olması gerektiğinden ortada bir alacak olup-olmadığının tespiti için davalı şirket defterleri üzerinde inceleme yaptırması gerektiğini, HMK 76. Maddesine göre, davanın esası olan maddi olayları ileri sürülmesi taraflara,bu olaylara uygulanacak kanun maddelerini bulmak hakime ait olduğundan, ilk derece mahkemesinin dava konusu çekle ilgili şirket defterleri üzerinde inceleme yaptırması gerektiğini, -İstanbul Gaziosmanpaşa C.Başsavcılığı’nın 2015/ 37673 soruşturma numaralı dosyasında, davacı şirkettin çeki dışında … San. ve Tic. Ltd. Şti. adına düzenlenmiş başka bir çekin çalındığını ve iş bu çekte de davalı … cirosu mevcut olup, gerek davalı … gerekse çalınan her iki çek hakkında da icra takibi yapan vekilinin Gaziosmanpaşa C.Başsavcılığı’nın 2015/ 37673 soruşturma numarasından ve çalınan çeklerden haberleri olduğunu, bu nedenlerle takibi yapan davalı şirketin iyi niyetli hamil olmadığını, -İlk derece mahkemesi esas hakkındaki kararından sonra,davalı tarafın talebi üzerine ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verdiğini ve davalı tarafın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile icraya yatırmak zorunda olduğu tutarı çektiğini, ayrıca davalı tarafın alacığın ferileri içinde yaklaşık 31.000 TL için de ihtiyati haciz kararı aldığını ve dava konusu çekin takibe konulduğunu, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası tamamen infaz edildiğini, İlk derece mahkemesinin tedbirin kaldırılmasına ilişkin kararı yasaya aykırı olup,iş bu ek kararın kaldırılması gerektiğini,
– davacı şirket tarafından….adına keşide ettiği çek,…i’nin eline geçmediği için, davacı şirket çek tutarını hem …’ye ödemiş hem de davalı şirkete ödemek zorunda kalmış olduğundan çek hırsızlık sonucu davacı şirketin elinden çıktığından, davalı şirketin sebepsiz yere zenginleştiğini, davacı şirketin hırsızlık iddiaları karşısında, davalı şirket iş bu dava nedeniyle dosyaya sunduğu bütün savunma ve beyanlarda kambiyo hukuku dışında hiçbir savunma içine girmediğini, bunun da davalı şirketin herhangi bir ticari ilişki sonucu değil de başka bir şekilde dava konusu çekin eline geçtiği anlaşıldığını, yapmış oldukları fiili araştırmaya göre davalı şirketin herhangi bir ticari kapasitesi ve faaliyeti olmadığını, ilk derece mahkemesinin yasaya aykırı tedbir kararının kaldırılması sonucunda yargılama aşamasının sonucunda iş bu dava lehlerine sonuçlansa bile ödemek zorunda kaldıkları tutarı geri almayacaklarını, İlk derece mahkemesi tarafından yeterli araştırma ve hukuki tartışma yapılmadan ve yeterli gerekçeden yoksun iş bu davanın reddi kararı hukuken kabul edilemeyeceğini, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Dava, TTK’nın 792. maddesi uyarınca, rıza hilafına elden çıktığı iddia edilen çekin istirdadı istemine ilişkindir. Davalı şirketçe, davaya konu çeke dayalı olarak keşideci aleyhine takip başlatıldığı, takip neticesinde çek bedelinin keşideci şirket tarafından ödendiği ve açılan davanın bu suretle çek bedelinin istirdadı davasına dönüştüğü anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince davanı reddine karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır Dava konusu çekin incelenmesinde; ciro silsilesinde görünürde herhangi bir kopukluk olmadığı anlaşılmaktadır. Mevcut ciro silsilesinde bir kopukluk olmadığı anlaşılmakla çekin borçtan mücerret olma niteliği karşısında, davanın tarafları ile cirosu bulunanlar arasında taraf ticari defterlerine göre herhangi bir ticari ilişki bulunmaması, davalı tarafın çeki kötü niyetli ve ağır kusurlu olarak iktisap etmiş olduğu anlamına gelmeyeceğinden, davacı vekilinin tarafların ticari defterlerinde inceleme yapılmaksızın eksik inceleme ile hüküm kurulduğu yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davacının, lehtarın ciro imzasının sahte olduğu alınan bilirkişi raporu ile sabit ise de, TTK’nın 677. maddesindeki düzenlemeye göre, imzaların istiklali prensibi benimsenmiş olup, ciro imzalarından biri sahte bile olsa, düzgün ciro silsilesine göre çeki iktisap edenin, çeki iktisapta ağır kusurunun bulunduğunun ayrıca kanıtlanması gerekir. Davalının çekin çalınması olayına ilişkin ceza yargılamasının tarafı olmadığı da gözetildiğinde, davacı vekilinin ceza davası sonucunun kesinleşmesinin beklenmeden hüküm kurulmasının yerinde olmadığı yönündeki istinaf sebebi de yerinde değildir. … vermiş olduğu ifade ise, çekteki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde olup, davalının kötü niyetini kanıtlar nitelikte olmadığından Mahkemece değerlendirmesinin gerekli olmadığı anlaşılmıştır.2004 Sayılı …nun 72/4. maddesine göre alacaklı lehine inkar tazminatına hükmedebilmek için borçlunun mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alarak takibi durdurması ve bu kararın tatbiki nedeniyle davalının alacağını geç almış olması şarttır. Somut olayda, ise icra takibi neticesinde davacı tarafça ödeme yapıldığından ve alacaklının alacağını geç alması söz konusu olmadığından, 2004 Sayılı İİK’nun 72/4 maddesinde şartlar gerçekleşmemiştir. Bu durumda, alacaklı davalı lehine tazminata hükmedilmemesi usul ve kanuna uygun olup, davalının istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, dava konusu çekteki ciro silsilesi düzgün olup, aksi ispatlanamadığı için davalı taraf iyi niyetli yetkili hamil konumundadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 792 maddesine göre, çek eline geçmiş bulunan yeni hamilin ancak kötüniyetle iktisap etmiş olması veya iktisapta ağır bir kusurunun bulunması halinde çeki iade ile yükümlü olup çek bedeli istirdadına ilişkin iş bu davanın reddi yönünde verilen karar isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde olmadığından, davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2017 tarih ve 2016/186 E., 2017/659 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye GELİR KAYDINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/01/2021