Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1649 E. 2023/1042 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1649
KARAR NO: 2023/1042
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/06/2019
NUMARASI: 2018/100 E. – 2019/282 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/10/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümü mezunu olduğunu ve Erzincan Çağlayan Çok Programlı Anadolu Lisesinde İngilizce Öğretmenliği yaptığını, 25.06.2017 tarihinde ana akım medya organlarının da dahil olduğu birçok ulusal ve yerel ölçekte yayın yapan medya kuruluşlarında servis edilen bir haberde; lise son sınıf öğrencisi olan … isimli bir öğrencinin LYS’den çok yüksek puan almasına rağmen, tercih etmediği bir üniversiteye yerleştiği, internet IP adreslerine ilişkin yapılan tespit sonucunda tercihlerinin arkadaşı olan … tarafından … web sayfasından değiştirildiği yönünde haberler çıktığını, 25.12.2017 tarihinde aynı haberler ekseriyetle aynı yayın organlarında yeniden gündeme geldiğini ve bu sefer de arkadaşının şifresini izinsiz kullanarak tercihlerini değiştiren söz konusu …. isimli şahsın 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldığının haber edildiğini, söz konusu haberlerin basılı, görsel ve internet kaynaklı medya organlarında ulusal ve yerel medyada uzunca süre gündemde tutulduğunu, müvekkili …, söz konusu haberlere konu olan olayla hiçbir ilişkisi olmadığı gibi bahsi geçen … isimli şahısla da isim benzerliği dışında hiçbir bağlantısı bulunmadığını, müvekkilinin 25 yaşında bir öğretmen olduğunu, olayla ilgisinin bulunmadığını ancak müvekkilinin fotoğrafının davalı şirketin de aralarında bulunduğu birtakım kişi ve kurumlarca haberlerde tekrar tekrar kullanıldığını, olayla ilgisi olmadığı halde bu fotoğraf nedeni ile milyonlarca kişiye yazılı ve görsel medya yoluyla “hırsız” gibi sıfatlar kullanılarak bir suçlunun fotoğrafı olarak arz edildiğini hatta canlı olarak yayınlanan ana haber bültenlerinde kullanıldığını, gazetelerde basıldığını, davalı şirketin uydu yayın lisansı sahibi olduğu “… TV” isimli ulusal kanalda 25.12.2017 tarihinde canlı olarak yayınlanan “…” isimli ana haber bülteninde de müvekkilinin fatoğrafının yaklaşık 2 dakika boyunca yayınlandığını, haberin altında büyük puntolarla ve büyük harflerle “…” ibaresine yer verildiğini, müvekkilinin fotoğrafı kullanılarak”hırsız” ve 2 yıl 3 ay hapse mahkûm edilmiş bir “suçlu” olarak gösterildiğini, kullanılan efekt ve arka plandaki ses değişimleriyle haberin anlam ve içeriğinin daha da sansasyonel hâle getirildiğini, davalının ana haber bülteninin içeriğini internet ortamına da aktararak tüm dünyadan istenilen yer ve saatte erişilmeye mümkün hâle getirdiğini, müvekkilinin söz konusu hadise karşısında son derece elem duyduğunu, çevresindeki herkese olayı açıklamak zorunda kaldığını, alay konusu hale geldiğini, mesleki itibarının zedelendiğini, saygınlığına zarar geldiğini, davalının bu olaydan ticari kazanç sağladığından bahisle, Yayın ve internet yoluyla müvekkilin kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle 7.000 Türk Lirası tutarında manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 25.12.2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, vekaletsiz iş görme (haksız rekabet) hükümleri uyarınca söz konusu saldırı nedeniyle davalı yanın elde ettiği, elde etmeyi ihmâl ettiği ya da elde etmesi mümkün görülen maddi menfaat / gelir artışı nedeniyle 100,00 Türk Lirası tutarındaki maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı yandan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın görevsiz mahkemede açıldığın, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkili kanal tarafından 25.12.2017 tarihinde yayınlanan ana haber de “…” başlığıyla verilen haberin bir çok haber sitesinde ve ana haberlerde verildiğini, olayın haber niteliğinde olduğunu, haber sunulurken ekranda birkaç saniye görülen resmin davacıya ait olup olmadığı hususunda Mahkemece tespit yapılması gerektiğini, ayrıca davacının konu ile ilgili olarak Tekzip talebinde bulunmadığını, olaya ilişkin herhangi bir ihtarname gönderilmediğini, davacının düzeltilmesine dair bir talebinin müvekkiline ulaşmadığını, ulaşmış olsaydı düzeltilebileceğini, müvekkili şirketin haber içeriğinde yer alan davacıya ait resmin bir kaç saniye kullanılması ile herhangi bir maddi kazancının olmadığını, bu haberin yayınlanmasından dolayı davacının da maddi bir kaybının olmadığını, yayınlanan yayında kişilik hakları ihlalinin olmadığını, haberin basın özgürlüğü çerçevesinde halkı aydınlatma, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye sevk etme, tartışmalar açma, bilinmeyenleri araştırıp ortaya çıkarma amacı ile yapıldığını, dava konusu edilen müvekkile ait yayın, hukuka uygunluk kriterlerine haiz olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gibi talep edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.İlk Derece Mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafça verilen haberde geçen olayla davacı arasında bîr ilgi olmamasına rağmen davacının resmi 2 kez ve yaklaşık 2’şer dakika kullanıldığı, davalının gerekli özeni göstermeden davacı ile ilgisi olmayan bir haberde davacının resmini kullandığı, bu hali ile davacının kişilik hakkının zedelendiği, FSEK’in 86.maddesinin 2.fıkrasında öngörülen ve yukarıda izahı yapılan istisnai hallerin somut olayda oluşmadığı anlaşılmakla, davacının kişilik haklarının zedelenmesine dayalı olarak manevi tazminat davasının FSEK 86 ve TMK 24 vd maddeleri uyarınca kabulüne karar vermek gerekmiş, elemin ağırlığı, özellikle davacıya ait fotonun şuç ile bağlantılı olarak paylaşıldığı dikkate alındığında talep olunan tazminatın hak ve nesafet uygun düştüğü anlaşılmakla manevş tazminata yönelik talebin tümden kabulü ile 7.000,00 TL’nin 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş, maddi tazminat talebi yönünden davacının maddi anlamda bir zararının oluştuğu hususunda herhangi bir delil bulunmadığı, davalının haber içeriğinde yer verme şeklindeki eyleminden vekaletsiz iş görme kapsamında talep olunabilecek herhangi bir kazancın ispatlanamadığı anlaşılmakla davacının maddi tazminat davasının reddine” gerekçesiyle davacının manevi tazminat davasının kabulü ile 7.000,00 TL’nin 25/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde müvekkil şirket tarafından verilen bir haberde isim benzerliğinden davacının resmi kullanılmış olması iddiasıyla maddi manevi tazminat talep edildiğini ancak bu davanın görevsiz mahkemede açıldığını, müvekkil kanal tarafından 25.12.2017 tarihinde yayınlanan ana haberde “…” başlıklı haberin birçok haber sitesi ve ana haberlerde verildiğini, basının görevinin toplumu uyarmak olduğunu ve yayınlanan yayında kişilik hakları ihlali olmadığını, dava konusu edilen müvekkile ait yayının hukuka uygunluk kriterlerine haiz olduğunu, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık sağlandığını, manevi tazminat şartları oluşmadığı gibi kabul edilen tazminat miktarının da fahiş olduğunu, 7.000,00 TL’nin sebepsiz zenginleşmeye yol açacak fahiş bir miktar olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabul edilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 5846 sayılı FSEK kapsamında açılmış maddi, manevi tazminat davasıdır.Davalı tarafından davacının taleplerinin FSHHM’nin görev alanına girmediği, Asliye Hukuk Mahkemesinin ‘görevli ve yetkili olduğunu ileri sürmüş ise de, davacının 5486 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine dayandığı, kişinin fotoğrafının izinsiz kullanılmasının FSEK 84 ve 86. maddede düzenlendiği, davalı kullanımının bu kapsamda olup olmadığının ihtisas mahkemesi sıfatıyla FSHHM’de değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, davalının görev itirazının yerinde olmadığı görülmüştür.Dış görünüş, kişilik haklarının bir parçası olarak hukuken korunur. Bu nedenle resim ve portre, bunu meydana getiren ve isim maliki kadar, tasvir edileni de ilgilendirir. Dolayısıyla resim ve portrenin eser niteliğini taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, tasvir edilenin izni olmadıkça teşhir edilemez ve hiçbir şekilde kamuya sunulamaz. Resmin veya portrenin yapılması için verilen izin, ilke olarak bu resmin teşhir veya kamuya arzını içermez. İzin açık veya örtülü olabilir. Özellikle belirli bir ücret karşılığı modellik yapanların resim veya portrenin teşhir ve her türlü kamuya arzına izin vermiş olduğu ilke olarak kabul edilir. Zira işin niteliğinden ve yaygın uygulamadan bu anlaşılmaktadır. Ancak resmin çektirilmesi veya portrenin yaptırılması için verilen izin, işin niteliğinden açıkça anlaşamıyorsa, ticari kullanımı kapsamaz. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir.5486 Sayılı FSK’nın 86. maddesi, eser niteliğinde olmasalar dahi, resim ve portrelerin, tasvir edilen kişilerin muvafakati alınmaksızın teşhir veya başka şekillerde umuma arz edilemeyeceğini öngörmektedir Bu hükümdeki “resim ve portreler ibaresi; fotoğraftan, çeşitli tekniklerle yapılmış portreleri, tek başına veya topluluk içinde bulunurken çekilmiş resimleri ifade etmektedir. Bütün bunların, izinsiz olarak teşhiri veya umuma arz edilmesi ya da örneğin bir ilanda, vitrinde vs. kullanılması, anılan hükümle yasaklanmıştır. Kanunun bu hükmüyle korunan şey; resim, portre veya fotoğrafın “eser niteliği değil, bunlarda tasvir olunan kimsenin kişilik hakkıdır. Dolayısıyla, bu yasağa aykırı nitelikteki eylemler, kişilik haklarına saldırı oluşturur ve TBK’nin 49. maddesi çerçevesinde manevi tazminat yükümlülüğü doğurur. Ayrıca, anılan yasa hükmünde, 1. ve 2. fıkra hükümlerine göre yayımın caiz olduğu hallerde dahi, kişilik haklarına saldırıyı düzenleyen TMK 24. maddesi hükmünün saklı olduğu belirtilmiştir. TMK’nin 24. maddesine göre “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir’’ 25. maddesinde de, “davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır.Yukarıda da belirtildiği üzere gerek doktrin ve gerekse Yargıtay uygulaması ile kabul edildiği üzere bir kişinin fotoğrafının çekilmesine vermiş olduğu izin bu fotoğrafın ya da suretin ticari amaçlarla kullanılması şeklinde yorumlanamaz. Bu fotoğraf ya da tasvirin ticari anlamda kullanılması durumunda kişilik hakkının ihlali sonucunu doğuracağı kabul edilmektedir.Yasa koyucu, bazı resim ve portreler üzerindeki hakları, kamu yararı ve toplumun haber alma özgürlüğünü sağlamak amacıyla sınırlandırmış ve kanunda öngörülen bazı durumlarda tasvir edilenin rızasının alınması gerekmeksizin, içinde yer aldığı resim ve portrelerin umuma arz edilebileceğini kabul etmiştir. Rızanın aranmayacağı hâller FSEK’in 86.maddesinin 2.fıkrasında üç bent halinde sayılmıştır,a) FSEK md.86/II-1’e göre; ülkenin siyasal ve sosyal yaşamında rol oynayan kimselerin örneğin, politikacıların, ünlü bilim insanlarının veya sinema-tiyatro sanatçıları gibi kimselerin resimleri kural olarak rızaları alınmadan yayımlanabilir. Zaten aksi durumda, bu kişilerin re- simlerinin her umuma arzında rızalarının alınması gerekseydi; basının haber verme ve toplumu aydınlatma işlevini yerine getiremeyeceği de açıktır. Ayrıca bu kişilerin resimlerinin umuma arz edilmesinde bazen kendilerinin de menfaati bulunmaktadır.b) FSEK md.86/II-2’ye göre; geçit töreninde veya resmi bir törende ya da genel bir toplantıda görülen kimselerin resimleri rızaları alınmaksızın yayımlanabilir. Bu gibi resimlerin amacı, belli bir kimseyi göstermekten ziyade olayın saptanması ve nakledilmesidir. İster toplumsal yaşamda aktif rol aldığından kamuoyunun sürekli şekilde dikkatini çeken bir kişi olsun, isterse sıradan vatandaş olsun bu tarz etkinliklere katıldığında görüntülenmesine tahammül etmek zorundadır. Örneğin, TBMM toplantıları, bayram kutlamaları, siyasi partilerin basına açık toplantıları, bilimsel toplantılar gibi.c) FSEK md.86/Il-3’e göre; ‘’günlük hadiselere müteallik resimlerle radyo ve film haberleri için” de rıza alınması koşulu aranmamıştır. Anılan fıkrada ifade edilmek istenen, esasen, günlük olaylarla ilgili haberler ve filmler içinde kullanılan resimler açısından, bu resimler içerisinde yer alan kişilerin yayım için rızasının alınmasına gerek olmamasıdır. Hükümde sözü edilen “günlük hadiseler” sosyal, ekonomik, siyasi her türlü olayı kapsayabilir.Ancak yine vurgulamak gerekir ki, tasvir edilenin rızasının aranmadığı bu durumlarda dahi, resim ve portreleri umuma arz eden kişilerin uymaları gereken ilkeler vardır. Resim haber verme amacını aşıp özel yaşama tecavüz niteliği taşıyorsa ya da olayı yansıtma dışında, siyasi veya ticari amaçlarla kullanılıyorsa hukuka aykırılık söz konusu olur. Esasen burada bir menfaatlerin dengelenmesi durumu söz konusudur. Bu denge, toplumun önemli konu ve olayları öğrenme ve bilgilenme hakkı ile kişinin genel olarak kişilik hakkı ve özel olarak da resmi üzerindeki hakkı arasında kurulacaktır. Somut olayda; davalı tarafça verilen haberde geçen olayla davacı arasında bîr ilgi olmamasına rağmen davacının resmi 2 kez ve yaklaşık 2’şer dakika kullanılmış olup, bu durumda ortada bir isim benzerliği olsa bile davalının gerekli özeni göstermeden davacı ile ilgisi olmayan bir haberde davacının resmini kullanması hukuka aykırıdır. Ayrıca verilen haberin cezayı müstelzim bir fiili konu etmesi yani bir usulsüz bir eyleme yer vermesi sebebiyle davacının kişilik hakkının zedelenmesi yönünden eylemin ağırlığında ve takdir olunacak olan tazminatta etkilidir.Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2018/100 E., 2019/282 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 478,17 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 119,8 TL harcın mahsubu ile bakiye 367,37 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/10/2023