Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1631 E. 2023/489 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1631
KARAR NO: 2023/489
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 16/07/2019
NUMARASI: 2017/543 E. – 2019/214 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; “…” ibareli markanın … sayı ile 9. sınıfta 01/09/2011 tarihinden önce uluslararası tescil edildiğini, marka tescil belgesinde davacının eski unvanı “…” adının yer aldığını, … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin davacının eski Türkiye distribütörü olduğunu, distribütörlük sözleşmesinin davacı tarafından feshi üzerine … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin kötü niyetle “…” ibareli markayı TPMK nezdinde … sayı ile kendi adına tescil ettirdiğini, daha sonra ise markayı 29.03.2017 tarihinde davalı …’ne muvazaalı olarak devrettiğini, Solidrnd bünyesinde gerçekleştirilen 20.03.2017 tarihli hisse devri ile … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin …’ne yaptığı 29.03.2017 tarihli marka devrinin kötü niyetli marka tescili örtbas etmeye yönelik muvazaalı ve kötü niyetli işlemler olduğunu, bu devir sonucunda … sayılı markanın sahibi haline gelen davalı …’nin bu markayı davacıya karşı kötü niyetle kullandığını, bu nedenlerle … numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; Davacıya ait “…” markasının 9. sınıfta 01/09/2011 tarihinde tescil edildiğini, marka tescil belgesinde davacının eski unvanı “…” adının yer aldığını, davalı … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin davacının Türkiye Distribütörü olduğu, sözleşmenin daha sonra feshedildiğini, davalının, davacıdan habersiz olarak … numarası ile aynı markayı tescil ettirip, aralarında organik bağ olan … Tic. A. Şirket’ne markayı muvazaalı olarak devrettiğini, bu şirket hakkında markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi için dava açtıklarını, mahkemece kendilerine davalı … San. Ve Tic. A. Şirketi hakkında dava açmak üzere süre verildiğinden, bu davayı açtıklarını belirterek, davalı adına tescili yapılan “…” ibareli markanın kötüniyetli tescilinin yapıldığını ve muvazaalı olarak dava dışı …’ne devredildiğinin tespitine, kötüniyetli tescil ve muvazaaları devir dikkate alınarak “…” ibareli markanın müvekkile devrine, markanın devir talebi kabul edilmemesi halinde markanın hükümsüzlüğüne ve TPMK’nın marka sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davalı … San. Ve Tic. A. Şirketi vekili cevap dilekçesini duruşmada tekrarla; davacının müvekkiline yaptırdığı marka tescilinden en başında itibaren haberdar olduğunu, tescili bilmediğini veya muvafakat etmediğini ileri süremeyeceğini, marka tescilinin davacı ile … San. Ve Tic. A. Şirketi arasındaki distribütörlük sözleşmesi yürürlükteyken davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, müvekkilinin kendi müşteri portföyü ve sektördeki bilinirliği sayesinde davacıya ait “…” markalı ürünlerinin satış rakamlarını ve cirosunu 20 kat arttırdığını, bu ürünlere tanınırlık, bilinirlik ve öncelikli tercih edilebilirlik değerleri kattığını, davacının … sayılı markanın tesciline sessiz kalma suretiyle hakkını yitirdiğini, … sayılı markanın … Teknolojileri Tic. Ltd. Şirket’ne gerçek bir satış ile devredildiğini, bu sebeplerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Asıl davada kötü niyetli tescil nedeniyle marka hükümsüzlüğü talep edilmiş olmakla, bu konuda yapılan incelemede; davalılardan … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin davacı şirketin distribütörü olduğu, davacı tarafça bu sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği,… San. Ve Tic. A. Şirketi tarafından “…” markasının davacı şirkete ait olduğunun bilindiği, … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin kurucu ortağı olan …’ın asıl davanın davalısı olan şirketin de ortağı olduğu, sözleşmenin feshedilmesinden sonra bu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı, halen … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin ortakları olan kişilerle soyadlarının aynı olduğu, ayrıca … San. Ve Tic. A. Şirketi’nin internet sitesinde açıkça davacı şirketin distribütörü olduğu ve “…” markasının davacı şirkete ait olduğunun yazılı olduğu, bu nedenle asıl davanın davalısı … Tic. Ltd. Şirketi’nin de davacının hakkını elde etmesini zorlaştırmak amacıyla kötü niyetli olarak markayı devraldığı, bu nedenle kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, markanın kötü niyetli tescil edilmiş olması nedeniyle tescilli olduğu tüm sınıflar için hükümsüz kılınması gerektiği anlaşılmakla, asıl davanın kabulüne, davalıya ait …numaralı “…” markasının” hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, Davalı … Teknolojileri Ticaret Ltd. Şti hakkındaki asıl davanın kabulüne, davalıya ait … numaralı “…” markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, davalı … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti hakkında açılan marka devrinin muvazaalı olarak yapıldığının tespiti davasının reddine, marka hükümsüzlüğü davasının husumet nedeniyle usulden reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Söz konusu istinaf başvurusunun davalı taraflar arasında yer alan … ile müvekkilin, 2010 yılına dayanan ve müvekkilin orijinal … marka ürünlerinin satılmasına, daha sonra taraflar arasında bu markaya yönelik distribütörlük sözleşmesine ve bu sözleşmenin feshi sonrasında davalı tarafça müvekkilin dava konusu marka üzerindeki haksız kullanımına yönelik olduğunu, davalı …’in dava konusu markayı ilk derece yargılamasının asıl davalısı olan …’ye 01.03.2017 tarihli devir sözleşmesiyle devrettiğini, taraflarınca açılan davada, davalı …’nin sahibi olduğu dava konusu markanın haksız yere tescil edilmiş olduğu ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi istendiğini, müvekkil …’nun, dava konusu … markasını uluslararası yolla 01.09.2011 tarihinde tescil ettirmiş olup söz konusu uluslararası tescilin Türkiye de dahil olmak üzere 23 ülkede geçerli kabul edildiğini, davalı …ile müvekkil arasında 2010 yılında başlayan bu satım ilişkisi konusunda, ilk derece mahkemesine davalı tarafça sunulan ifadelerde yer alan “marka başvurusunun davacı tarafın izni ve bilgisi dahilinde” yapıldığı ifadesinin, davalının dava konusu markanın gerçek sahibinin müvekkil olduğunu bildiğine yönelik adeta bir kabul olduğunu, ilk derece mahkemesinin hükmüne dayanak oluşturan 21.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda da ifade edildiği gibi, 2010 yılı itibariyle müvekkilin orijinal … markalı ürünlerini satmaya başladığını ifade eden davalı …’in markanın gerçek sahibinin davacı olduğunu bilmemesinin mümkün olmadığını, davalıların aralarında yapmış olduğu marka devir sözleşmesinin muvazaalı bir işlem olduğu gerekçesiyle hükümsüz olduğunu, ilk derece mahkemesinin her ne kadar marka devrini gerçekleştiren ..’in yapmış olduğu devri muvazaalı görmeyip hukuka uygun görmüş ve taleplerini reddetmiş olsa da bu yorumun hatalı olduğunu, esasen muvazaalı bir işlemin en temel amacının üçüncü kişileri aldatma amacı olduğunu, ilk derece mahkemesinin nihai kararında aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının bu durumun davalılardan … adına verilen husumet eksikliğinden dolayı usulden redde dayandırıldığını, ancak davalıların arasında yapmış olduğu sözleşmenin hükümsüz olduğunu, haklı oldukları dava sonucunda vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkemece 21/06/2018 tarihli karar ile 60.000,00 TL nakdi teminat karşılığında ihtiyati tedbir istemlerinin kabul edildiğini, bunun üzerine müvkekilinin yerel mahkeme kararına uygun olarak teminatı nakden mahkeme veznesine depo ettiğini, ancak gerekçeli kararda teminatın ne zaman müvekkile iade edileceğine dair bir karar bulunmadığı gibi teminattan da söz edilmediğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … Tekn Tic Ltd Şti vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflarınca itiraz edilen rapordaki tespitlerin hatalı olduğunu ve itirazlarının Yerel Mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, raporda … San. Ve Tic A.Ş.ile asıl davanın davalısı … Tek. Tic. Ltd. Şti. arasındaki marka devir sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının sadece ticaret sicilindeki kayıtlara bakarak anlaşılmayacağını bu tespitin tek başına kesin ve tespit edilebilir nitelik görmediğinin beyan edildiğini, sadece ticaret sicilindeki kayıtların bu hususta yeterli olmayacağı hususunun sabit olduğunu, bu sebeple eksik hususların giderilerek ek rapora giderilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda ispat yükünün davacı tarafta olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapılmadığı gibi Solidrnd Şirketinin neye göre kötü niyetli bulunduğunun tespitinin de anlaşılmadığını, Solidrnd Şirketi’nin kötü niyetli olduğunu gösterebilecek herhangi bir delile rastlanmadığını, söz konusu sözleşmenin fesih tarihi ve marka devrinin yapıldığı tarih incelendiğinde müvekkilin herhangi bir kötü niyeti olmadığının görüleceğini, davasını ve iddialarına dayanak olarak ileri sürdüğü delilleri ispatlamakla mükellef olan davacının müvekkilin kötü niyetini ispatlaması gerektiğini, davacı tarafın 7 yıldır bu markadan haberdar olmasına rağmen 5 yıllık sessiz kalma nedeniyle herhangi bir yasal işlemde bulunma haklarını kaybettiğini, müvekkil şirkete yapılan marka devir sözleşmesinin geçerli olduğunu, müvekkilin yeterli özeni göstermediği iddialarının yerinde bulunmadığını, raporda yapılan iyi niyetli kabul edilemeyeceği tespitini kabul etmediklerini, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalının kötü niyete yönelik itirazının yersiz olduğunu, söz konusu iddiayı kanıtlamak adına sundukları delillerin ortada olduğunu, bilirkişi raporunun bütün beyanlara ek olarak basiretli bir iş adamı gibi hareket etmeyi de içerdiğini, davalı tarafın “neye göre kötü niyetli” ve ” kötü niyetin tespiti mümkün dğeğildir” ifadelerinin hem yargılama sürecine sunulan deliller hem de bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ele alındığında yersiz ve mesnetsiz olduğunu, davalı tarafın bir diğer itirazının da marka devrinin yapıldığı tarihe yönelik olduğunu, ancak marka devrine yönelik sözleşmenin 01/03/2017 tarihli iken söz konusu sitede yer alan bu ifadenin 11/07/2017 arşiv kaydında da yer aldığını, davalı tarafın iyi niyet iddiasında bulunamayacağını, marka tescilinde kötü niyet varsa 5 yıllık süre sınırı aranmayacağını, uygulamada yerleşik hale gelmiş yargı kararlarında, bu nedenle de davalı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl davanın konusu, davalı adına tescilli “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve marka sicilinden terkini, birleşen davanın konusu, “…” ibareli markanın kötü niyetli tescilinin yapıldığı ve muvazaalı olarak dava dışı …’ne devredildiğinin tespitine, markanın müvekkiline devrine, markanın devri talebi kabul edilmediği takdirde markanın hükümsüzlüğüne ve marka sicilinden tescili davasıdır. Davacı ile … Ltd. Şti arasında tanzim edilen 11/03/2014 tarihli Distribütör sözleşmesinin 13/1.maddesinde, distribütör ürünlerin kimlik bilgisini tanımlaması amacı dışında “…” ticaret markasını kendisine ait olan malları veya ticari işleri ile ilişkili olarak doğrudan veya dolaylı olarak kısmen veya tamamen kullanmayacağı ve söz konusu ticaret markasını yalnızca … şirketinin bu konudaki talimatlarına uygun olarak kullanacağı düzenlemesi yer almıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunda davalı … A.Ş’nin … sayılı marka başvurusunun 9. sınıfta özellikle “ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi için cihazlar” bakımından SMK’nın 6/2 ve 6/9’a aykırı olarak izinsiz ve kötü niyetli yapıldığı, davalılar arasında marka devri sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığını sırf ticaret tescil kayıtlarına bakarak kesin kez tespit etmenin mümkün bulunmadığını, ancak marka devir sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle devreden ve devir alan şirketlerin ortak ve yöneticilerin aynı soyadını taşıyan ve birbirlerini tanıyan kişiler olduklarını …’nin markayı devralırken TTK 18/2 uyarınca kendisinden beklenen özeni göstermediği ve TMK 3/2 gereği iyi niyet karinesinden yararlanamayacağı belirtilmiştir. Mahkemece, 14/11/2017 tarihli ön inceleme tutanağında; davacı vekiline, dava dışı şirketin kötü niyetli tescil ve muvazaalı devir yaptığı yönündeki beyanlarının ve iddialarının taraf olmayan şirket hakkında yargılama yapılamayacağı gözönüne alınarak, dava dışı şirket hakkında dava açmak üzere gelecek celseye kadar süre verildiği ve birleşen davanın verilen ara kararına istinaden açıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalı ve birleşen davalısı arasındaki marka devir sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ileri sürmüş ise de dosya kapsamı doğrultunda muvazaa isteminin ispatlanamadığı sabittir. Davalılardan … A.Ş’nin davacı şirketin distribütörü olduğu, davacı tarafça sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği “…” markasının davacı şirkete ait olduğunu, …A.Ş’nin bildiği …A.Ş’nin kurucu ortağı Vildan Maraş’ın, davalı …’nin de ortağı olduğu, sözleşmenin feshinden sonra bu şirketteki hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığı halen … A.Ş’nin ortakları olan kişilerle soyadlarının aynı olduğu, ayrıca… A,Ş’nin internet sitesinde davacı şirketin distribütörü olduğu ve “…” markasının davacı şirkete ait olduğunun yazılı olduğu, bu nedenle asıl davanın davalısı …’nin kötü niyetli olarak markayı devraldığı kötü niyetli tescil nedeniyle hükümsüzlük koşullarını oluştuğu anlaşıldığından mahkemece markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, …Ltd. Şti yönünden marka devrinin muvazaalı olarak yapıldığının tespiti davasının reddine ve marka hükümsüzlüğü davasının husumet nedeniyle usulden reddine dair verilen karar hukuken yerindedir. Birleşen dava da objektif dava birleşmesi sözkonusu olduğundan her bir dava için ayrı ayrı vekalet ücretinin verilmesi de hukuken yerindedir. Mahkemece tedbir talebinin reddine karar verildiği istinaf neticesinde ihtiyati tedbirin kısmen kabulüne karar verildiği süresi içinde teminat yatırılmadığı yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, mahkemenin 21/06/2018 tarihli ara kararı ile teminat karşılığında ihtiyati tedbirin kabulüne karar verildiği sabittir. HMK 392/2 fık. göre, asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibarın 1 ay içinde tazminat davası açılmaması üzerine teminat iade edilir düzenlemesinin bulunduğu, bu aşamada karar kesinleşmeden teminat iade edilemeyeceğinden mahkemece teminatın iadesi yönünden bir karar verilmediğine ilişkin istinaf sebebine itibar edilmemiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16/07/2019 tarih ve 2017/543 E., 2019/214 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı … vekili tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalı … tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,5-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 04/05/2023