Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1615 E. 2023/381 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1615
KARAR NO: 2023/381
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI: 2018/23 E. – 2019/632 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/04/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı tarafından müvekkili şirket aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, takibe konu çek ile ilgili ilk alacaklı olan … A.Ş tarafından Gaziantep … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin yetkiye itirazı üzerine Gaziantep 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/326 esas 2016/361 karar sayılı dosyası ile yetki itirazının kabulü ile Küçükçekmece İcra Dairelerinin yetkili olduğunun belirlendiğini, Akabinde alacaklı … A.Ş tarafından takibe konu alacağın temliki ile davalı alacaklı … A.Ş’ye devredildiğini, müvekkilinin takibe konu çekten dolayı borcunun bulunmadığını, müvekkili şirketin Başakşehir adresindeki iş yerine 02/05/2014 günü sabah 7 sıralarında yüzleri maskeli 7 şahsın şirketten çelik kasadan müvekkiline ait çek ve bonoların çalındığını, bu durumla ilgili Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2014/146 e. Nosu ile çalınan çek ve bonolara yönelik ödemeden men ve ilgili kıymetli evrakların iptali talebiyle dava açıldığını fakat çalıntı 25 adet çek yönünden çeklerin boş ve imkansız olması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar verildiğini, müvekkili şirkete yapılan icra takibine konu … Bankası Başakşehir şubesine ait … nolu, 25/04/2015 tarihli 55.000-TL bedelli çekteki imzaya itiraz ettiklerini, ilgili çeklerin piyasaya sahte imzalarla sürüldüğünü, bu nedenlerle davaya konu icra takibinde yer alan çekteki imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığından davanın kabulüne, kötü niyetli alacaklının takip miktarının %20 sinden aşağı olmayacak miktarda kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu icra takibine dayanak çek üzerindeki imzanın sahteliğinin çıplak gözle anlaşılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davacının gerek müvekkili şirketin gerekse temlik eden dava dışı … A.Ş’nin kötü niyetli olduğu yönündeki iddialarının reddinin gerektiğini, davacı keşideci ile dava dışı ciranta arasındaki ticari ilişkinin tespiti için davacının ticari defterlerinin celbinin gerekli olduğunu, davacı tarafından her ne kadar davaya konu alacağın müvekkili tarafından kötü niyetli olarak temlik alındığı iddia edilmiş ise de temlik alan konumundaki müvekkilinin icra takibi dayanağı çek üzerindeki imzayı inceleme imkanı bulunmadığından kötüniyetli olarak hareket etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davacının kötüniyet tazminatı taleplerinin reddinin gerektiğini, davacı vekili tarafından her ne kadar müvekkili davacının telafisi imkansız zararlarının doğacağından bahisle davaya konu icra takibinin dava sonuçlanıncaya kadar durdurulmasını talep etmiş ise de bu talebinin İİK 72 maddesi gereğince kabulünün mümkün olmadığını, davacının iş bu tedbir talebinin davacı tarafından alacağın %115 inden aşağı olmamak kaydıyla teminatın alınması suretiyle değerlendirilmesinin gerektiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, davacı aleyhine asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; “Dava, imza inkarına dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı çekteki imzanın şirket yetkililerine ait olmadığını ileri sürmüş olup çekin incelenmesinde keşidecisinin keşideci “… Pazl. Tic. Ltd. Şti” ne atfen atılı imzanın şirket yetkilileri … ve …’ın elleri ürünü olmadığı anlaşılmıştır. İmzanın sahteliği mutlak def’i olup herkese karşı ileri sürülebilir. Anılan durum karşısında Küçükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile başlatılan takibe konu … Bankası Başakşehir şubesine ait … nolu, 25/04/2015 tarihli 55.000-TL bedelli çekteki imzanın davacı şirket yetkilileri … ve …’ın eli ürünü olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Davacı vekilinin kötü niyet tazminatının koşulları oluşmadığından reddine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Adli grafolog tarafından hazırlanan raporun hükme esas teşkil edecek nitelikte olmadığını, teknik imza incelemesi yapılmamış olup, basit bir inceleme ile yetinildiğini, büyüteç incelemesi ile imzalar kıyaslanmış olup, bu incelemenin hükme esas teşkil edecek teknik bir inceleme olmadığını, Yargıtay içtihatlarına göre, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi dahi imza incelemesinde son mercii olarak kabul edilmediğini, -Dosyada incelemeye konu imza örneklerinde kardeş olan şirket ortakları … ve …’in imzalarının birebir aynı olduğunu, iki kardeşin imza örneklerinin aynı olması dahi, aynı imzayı örnek olarak vermiş olmaları incelemenin eksik yapıldığının göstergesi olduğunu, -Davaya konu olayda, bir kredi tahsisi ve kredi temini söz konusu olduğunu, ortada bir dolandırıcılık olduğunu, davacı yanın çeki imzalamadığını iddia etmekle birlikte, firmaya tahsis edilen krediye itiraz etmediğini, şirket merkezlerinden çek koçanlarının çalındığını iddia eden davacının, huzurdaki çeke yönelik açmış olduğu çekin iptali taleplerinin de Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından “karar verilmeye yer olmadığı” gerekçesi ile kabul edilmediğini, istinaf taleplerinin kabulünü ve kararın esas yönünden kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, imza inkarına dayalı olarak İİK 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı taraf, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Menfi tespit davalarında kural olarak ispat külfeti, alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraftadır. Davalı taraf takipte kambiyo senedine dayandığında, kambiyo senetlerinin hukuki niteliği itibariyle temelindeki hukuki ilişkiden ayrık olarak mücerret borç ikrarını içerdiğinden, alacaklı taraf iddiasını senetle kanıtlamış olduğundan, borçlu olmadığını kanıtlamak davacı tarafa geçer. HMK 201. maddesindeki senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirası’ndan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz hükmü uyarınca davacı tarafın, davalıya borçlu olmadığını yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. Mahkemece alınan Adli Tıp Grafoloji Uzmanı bilirkişinin 04/03/2019 tarihli raporundan; imza incelemesine esas belgelerdeki imzalar ile incelemeye ve davaya konu bonodaki imzaların tersim tarzı, işleklik, eğim, doğrultu, ritm, yapılar arası bağlantılar, başlangıç ve bitiş özellikleri gibi grafolojik ve grafometrik tanı unsurları açısından, yüksek derecede benzerlik gösterdiğinden, senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı taraf büyüteç incelemesi ile incelemenin basit olarak yapıldığını iddiasında ise de, raporda bütün inceleme tekniklerinin ayrıntılı açıklandığı, sadece büyüteç incelemesi ile yetinilmediği, diğer inceleme tekniklerinin kullanıldığı anlaşılmıştır. Yargıtay kararlarına göre, sahtecilik iddiasının mutlak defi olarak herkese karşı sürülebileceği, burada ispat yükünün çekteki imzanın davacıya ait olduğunu iddia eden tarafa ait olacağı, somut olayda mahkemece alınan raporda incelemesi yapılan mukayese belge ve imza örneklerinin senet keşide tarihine yakın tarihlere ait oldukları, bu sebeple bilirkişi raporlarının teknik yeterliliğe haiz ve dosya kapsamına uygun oldukları, senet asıllarının dosyada bulunduğu, incelemeye konu mukayese belgelerinin çoğunun asıl evrak olduğu ve şirket yetkililerinin kardeş olmalarının aynı imzayı vermiş olmalarının incelemeye dair sorun olmadığı bu sebeple bu yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Yerleşmiş Yargıtay uygulamaları uyarınca Adli Tıp Kurumu imza incelemesi yönünden son merci olmadığından, mahkemece Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması zorunlu değildir. Adli Tıp Grafoloji Uzmanı tarafından verilen raporda şüpheye yer vermeyecek şekilde imzanın davacıya ait olmadığı belirtildiği gibi, bilirkişinin uzmanlık alanı imza incelemesi yapması için yeterli olduğundan, dosya kapsamı da raporu desteklediğinden, HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi ilkesi uyarınca mahkemenin davayı en az masrafla ve en kısa sürede sonuçlandırma yükümlülüğü bulunduğundan, ATK’dan veya diğer 3 kişilik bilirkişi heyet rapor alınmadan karar verilmesinde usule aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Alınan grafoloji bilirkişi raporunda, incelemenin, HS 525 ve Optik Aletler (Büyüteç, Stereo Mikroskop) ile donanımlı laboratuvarında yapıldığının açıkça belirtildiği tespit edildiğinden incelemenin teknik olarak yeterli olduğu anlaşılmıştır. İmza itirazı ve krediye itiraz edilmediğine ilişkin sebeplerin ise farklı olduğu, dolandırıcılık iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmıştır.Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/06/2019 tarih ve 2018/23 E., 2019/632 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.757,05 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 939,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.817,75 TL harcın davalı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/04/2023