Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1607 E. 2023/57 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1607
KARAR NO: 2023/57
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2017/82 E. – 2019/643 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/01/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine davalının kambiyo takibi başlattığını, takibe konu 200.000 TL bedelli bonoda çift imza bulunuyor ise de, davalıyla herhangi bir ilişkilerinin bulunmadığını, senetteki kayıtların ve imzaların müvekkili şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığını belirterek, sahte imza ve yetkisiz temsil nedenlerine dayalı olarak İİK’nın 72 maddesi uyarınca senet ve takip nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine, davalının %20 tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi olarak …’nın dava açma yetkisinin bulunmadığını, bononun illetten soyut olduğunu ve söz konusu bonoda nakten kaydı bulunduğunu, ispat külfetinin davacıda olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; “Bilirkişi raporuna göre, dava konusu senet üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisi …’a ait olduğu, bu şahsın şirket adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olduğu, senedin boş olarak da tanzim edilip verilebileceği gerekçeleriyle davanın ve tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Senetteki imzanın şirket yetkilisine haiz olmadığına ilişkin imza itirazı, şirketi borçlandırma yetkisine haiz olunmadığı defi, senetteki taahhüdün hükümsüzlüğü def’ilerinin yeterince incelenmediğini, Davalının kız kardeşi ile evli bulunan … ile davalı Avukat … arasındaki sahteliğin soruşturma konusu olduğunu ve ayrıca muvazaalı olduğu aşikar olan senette, kambiyo hukuku gereği senedin sebepten illi olduğunu savunmanın bir mantığı bulunmadığını, lehtara karşı davacı şirketin yetkili imzasına havi olmadığına ilişkin savunması ile birlikte, lehtarın gerçekte alacaklı olmadığını, zati avukat olan kişinin ticari şirketten alacaklı olmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre de; hayatın olağan akışına aykırı şekilde iddiada bulunan, yurt dışına hakkındaki soruşturmalar nedeni ile kaçan eniştesinin vekaleti ile ticari işletmeden alacaklı olduğunu iddia eden avukat davalı kişinin bu hususu ispatla yükümlü olduğunu, Mahkemece eksik inceleme ile yerinde imza alınmadan, soyut davalı beyanlarına dayalı olarak mukayese imza örnekleri toplanmak suretiyle, tarihlendirme yönünden inceleme içermeyen adli tıp raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilmiş olup söz konusu kararın öncelikle bu yönlerden istinafını talep ettiklerini, Dosya kapsamında …’ın imza örnekleri alınmadığını ve Mahkemece sadece mukayese imza örneklerinin toplandığını, İmza incelemesi sonucunda elde edilen imzanın hangi sebeple aynı kişinin eli ürünü olduğunun fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi gerektiğini, Ancak Adli Tıp Raporunda varılan ve imzanın …’a ait olduğu hususunun herhangi bir şekilde gerekçelendirilmeden ve görsellerle desteklenmeden rapor tanzim edildiğini, bu nedenle Adli Tıp Kurumu Fizik ihtisas dairesinden alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, dosyanın jandarma genel komutanlığı kriminal laboratuvarına sevki ile dosya kapsamında yeniden bir imza incelemesi raporu alınmasını talep ettiklerini, Dava konusu senedin …’ın şirket vekilliğinden azledildikten sonra geçmiş tarihli ve sahte olarak tanzim edildiğini, Senedin …’ın şirket vekili olduğu dönemde mi tanzim edildiği, yoksa … şirket vekilliğinden azledildikten sonra kötü niyetli olarak mı tanzim edilmiş olduğu hususunun raporda incelenmediğini, bu hususta dosyanın jandarma genel komutanlığı kriminal laboratuvarına sevki ile dosya kapsamında yeniden bir imza incelemesi raporu alınmasını talep ettiklerini, ayrıca …’ın imza örneklerinin alınması gerektiğini, Kararda yer alan “şirket tarafından düzenlenen vekaletnamede açıkça kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verilmiştir.” gerekçesinin kabul edilemeyeceğini, zira gerekçenin aksine vekaletnamede görüleceği üzere …’a alınan mal karşılığında emre muharrer senet düzenleme yetkisi verildiğini, bu halde senetteki imzanın … tarafından atıldığı düşünülse dahi ödünç para karşılığı senet düzenleme yetkisi bulunmadığından takip konusu senedin şirketi bağlamasının söz konusu olamayacağını, bu durumda olsa olsa imza sahibinin şahsi sorumluluğuna gidileceğini, kararın bu yönden de hatalı olduğunu, Senet tanzim tarihnin 20.05.2011 olduğunu, senette imzası bulunduğu iddia edilen davalının eniştesi vekilin vekaletten azil tarihinin 12.11.2012 olduğunu, senetteki vade tarihinin ise 15.03.2013 olduğu, icra takibinin başlatıldığı tarih 2015 olduğunu, bu senedin 2015 yılında birden bire ortaya çıktığını, tarihlerden de anlaşılacağı üzere azledilen vekilin yetkili olduğu tarihin düzenleme tarihi olarak yazıldığı ancak senedin takip tarihi itibariyle 3 yıllık bono zamanaşımına uğramaması için vade tarihi olarak 2 sene sonrasının tarihinin atıldığının anlaşıldığını, takip tarihinin tanzim tarihinden itibaren 4 yıl olmasının nedeninin de senedin sonradan düzenlenmesi olduğunu beyan ederek, dava dilekçesinde olaylara ilişkin olarak yapmış olduğu açıklamalara benzer açıklamalarda bulunmak suretiyle Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, nihayetinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, icra takibinden sonra açılan kambiyo senedine dayalı menfi tespit davası olup, uyuşmazlık; dava ve icra takibine konu 20/05/2011 düzenlenme, 15/03/2013 ödeme tarihli, 200.000,00 TL bedelli senet üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olup olmadığı, senedin temsil yetkisinin bulunmadığı bir dönemde temsil yetkisinin bulunduğu tarihi kapsayacak şekilde geriye doğru tanzim edilip edilmediği, ayrıca Mahkemece senedi imzaladığı kabul edilen …’nın kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, bu karar yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava konusu senet incelendiğinde; takip alacaklısı davalı …’ın lehdar, davacı şirketin ise çift imza ve kaşe ile keşideci konumunda bulunduğu, senedin ihdas kısmında ”nakten” kaydı bulunduğu, nihayetinde senedin davalı tarafından davacı aleyhine icra takibine konu edildiği görülmektedir. Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükü, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düşmektedir. (HGK’nun 24.06.2020 tarih, 2017/19-829 Esas, 2020/471 Karar) Bu kapsamda her ne kadar …’nın açık adresinin temin edilememesi ve kendisine ulaşılamaması nedeniyle imza örnekleri alınamamış ise de; Mahkemece, yeter miktarda ilgilinin davaya konu senedin düzenleme tarihine yakın önceki ve sonraki tarihli samimi imzalarını içeren resmi kurumlarca da onaylatılmış belge asıllarının getirtilerek senet üzerinde Yargıtay uygulamalarına uygun bir biçimde imza incelemesi yaptırıldığı, raporda; laboratuvar ortamında optik aletler kullanılarak yapılan incelemede, inceleme konusu senetteki borçlu imzaları ile …’ın mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların …’ın eli ürünü olduğu hususlarını bildirir kanaat sunulduğu, raporun bu haliyle bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli olduğu, dava konusu senetteki imzanın davacı şirket temsilcisinin eli ürünü olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, Mahkemece bu yönde yapılan kabulde bir hata bulunmadığı, bilirkişi raporuna ilişkin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Diğer yandan dosyaya sunulu Hatay … Noterliği’nin 13.10.2010 tarih, … yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki genel vekâletnamenin ”işyeri açma ve idaresi yetkileri” başlıklı kısmında, …’ya davacı şirket adına, davacı iddiasının aksine ”iş yerine satın alınacak mallarla ilgili olarak emre muharrer senet düzenleme” yetkisinden ari olarak ”kambiyo taahhüdünde bulunma” yetkisinin verildiği, bu nedenle adı geçenin davacı şirket adına senet düzenlemeye yetkili olmadığı yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, dava konusu senedin …’ın şirket vekilliğinden azledildikten sonra geçmiş tarihli olarak tanzim edildiği ileri sürülmüş ise de; senedin boş bir şekilde tanzim edilmesinin hukuken mümkün olduğu, sonradan hukuka aykırı olarak doldurulduğu iddiasının, yazılı olarak (senetle aynı güçte) davacı yanca ispat edilmesi gerektiği, ancak mevcut delil durumuna göre söz konusu iddianın ispatlanamadığı anlaşıldığından, davacının bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2019 tarih ve 2017/82 E., 2019/643 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 19/01/2023