Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1602 E. 2023/991 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1602
KARAR NO: 2023/991
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/04/2019
NUMARASI: 2017/779 E. – 2019/156 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilimin geçmişte “…” ismiyle bir marka sahibi olup ticari faaliyette bulunduğunu, daha önceden tescil altına aldırmadığı “… Ayakkabı” ibaresini korumak maksadıyla TPE’ye başvurduğunu, bu başvurusunun davalıya ait “…” markası sebebiyle reddedildiğini, davalının “…” markası altında sadece kot pantolon ürettiğini, ayakkabı imalatı, satışı, ihracat yahut ithali ve istifleme anlamında herhangi bir faaliyeti bulunmadığını, bir çok alanda tescil edilen markanın, faaliyette bulunmadığı halde rekabet kurallarına aykırı ve kötü niyetli olarak davalı tarafın hakimiyetinde olduğundan bahisle, davalıya ait “… Jeans” markasının ayakkabıyı da kapsayan kullanılmayan alanı bakımından iptaline karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1995 yılında tüzel kişilik kazanarak ticari faaliyetine başladığını, hazır giyim, tekstil, konfeksiyon ve ayakkabı ürünlerinin üretimi, satım ve pazarlaması, ihracat ve ithalatı alanlarında faaliyet gösterdiğini, davacı tarafından davaya konu edilen “…” markasının, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … tescil numarası ile 07.02.1997 tarihinde müvekkili şirket adına tescil edilip koruma altına alındığını ve koruma kapsamındaki tüm sınıflarda üretilen ve/veya satılan ürünlerde çok ciddi bir şekilde kullanıldığını, müvekkili adına tescilli marka adıyla üretilen ve/veya satılan kot ve kumaş pantolon, gömlek, kazak, mont, pardesü ve ayakkabı gibi dış giyim ürünlerinin birbirleriyle bağlantılı ürünler olduğunu, bu ürünlerden bir kısmının aynı marka adıyla üretilmesi veya satılmasının tescilli marka ile iltibas oluşturacağını ve tüketiciler nezdinde de yanılgıya neden olabileceğini, davacı tarafın, müvekkili adına tescilli markanın, ayakkabı sınıfı bakımından kısmen hükümsüzlüğünü talep etmesinin hukuka uygunluğunun bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesi Kararı: Mahkemece; “Davanın KABULÜ ile davalı adına … numara ile tescilli …+ şekil markasının 25. sınıfa alt gruplarında yer alan “Çoraplar, Ayak giysileri,: Konçlar, sayalar” emtiaları bakımından kısmen iptaline ve bu emtialar yönünden sicilden terkinine ” karar verilmiştir.
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından işbu davaya konu edilen “…” markası, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … tescil numarası ile 07.02.1997 tarihinde müvekkil şirket adına tescil edilip koruma altına alındığını, somut olayda müvekkil şirket tarafından tescilli markanın 5 yıldır kullanılmaması gibi bir durum söz konusu olmadığını, bilakis markanın kısmi iptalinin talep edildiği 25. Sınıfın alt grubu “çoraplar. Ayak giysileri: Konçlar, sayalar” ürünleri bakımından dahi 5 yıllık inceleme döneminde 4 adet fatura düzenlendiği ve her yıl ayakkabı satışının yapıldığını, 05.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda müvekkil şirketin ticari defter ve belgelerinin davalı şirket mahallinde incelendiği beyan edilmiş, müvekkil şirketin 2013, 2014, 2015, 2016, ve 2017 yılları net satışlar tutarlarına yer verilmiş, müvekkil şirkette incelenen dönemde 3.048 çift ayakkabının 74.229,40 TL tutar ile satıldığının tespit edildiği şeklinde rapor düzenlendiğini, Bilirkişi raporunda müvekkil şirket tarafından 5 yıllık inceleme döneminde 4 adet fatura düzenlendiği, ilk iki faturanın 2015 yılına diğer 2 faturanın 2017 yılına ait olduğu, 03.11.2015 tarihli fatura ile 106 adet, 18.11.2015 tarihli fatura ile 92 adet ve 15.08.2017 tarihli fatura ile 100 adet ayakkabı satışı yapıldığı beyan edildiğini, Müvekkil şirketin 2750 adet olarak en yüksek ayakkabı satışının 13.11.2017 tarihinde yapıldığı tespit edildiğini,05.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda ayrıca müvekkil şirketin … tescil numarası ile 19.06.1997 tarihinde 10, 25, 28 emtia sınıflarında tescil edilmiş olup, “… jeans şekil” markasının 25. Sınıfta 07.02.2001 tarihinden itibaren tescilli olduğunu, yapılan incelemede müvekkil şirketin markasını ayak giysileri yönünden pazar yaratıcı biçimde ciddi kullanımı olmadığı kanaatine ulaşıldığı, SMK m.9 uyarınca markanın tescil edildiği 25. Sınıfın alt grubu “çoraplar, ayak giysileri: konçlar, sayalar” ürünleri bakımından markanın kısmi iptalinin söz konusu olabileceği şeklinde beyanda bulunulduğunu, Müvekkil şirket adına tescilli marka adıyla üretilen ve/veya satılan kot ve kumaş pantolon, gömlek, kazak, mont, pardesü ve ayakkabı gibi dış giyim ürünleri birbirleriyle bağlantılı ürünler olduğunu, Bunlardan bir kısmının aynı marka adıyla üretilmesi veya satılması, tescilli marka ile iltibas oluşturacak ve tüketiciler nezdinde de yanılgıya neden olabileceğini, bu sebeplerle yerel mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine, yargılama yargılama masrafları ve avukatlık vekalet ücretlerinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe ve Sonuç: HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden hususlar hariç tutularak, istinaf neden ve gerekçeleri ile sınırlı olmak üzere yapılan incelemede;Dava, davalı adına tescilli “…” markasının fiilen kullanılmayan ayakkabı alt sınıfı yönünden iptali ve sicilden terkini istemine ilişkindir. SMK 26/2 ve 192/1-a ve geçici 4/1 TPMK idari iptal yetkisinin yürürlüğe gireceği 10.01.2024 tarihine kadar iptal davalarına mahkemelerce bakılacaktır. Markanın tescilinden itibaren sahibi tarafından fiilen kullanılması zorunludur. 6769 sayılı SMK ‘da markanın kullanılmaması iptal nedeni olarak düzenlenmiştir. SMK 26/1-a göndermesi ile aynı yasanın 9/1 maddesinde ” Tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmayan ya da kullanımına beş yıl kesintisiz ara verilen markanın iptaline karar verilir.” hükmü getirilmiştir. Bu yasal düzenleme gereğince markanın ciddi şekilde kullanıldığının, kullanma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin kabulü için tescilli olduğu tüm sınıf ve alt sınıflarda kullanılmış olması gereklidir. Zira markanın benzer olsa bile kullanılmadığı mal ve hizmetler yönünden kullanım şartı gerçekleşmiş olmaz. Sadece fiilen kullanıldığı alanla sınırlı olarak kullanım yükümlülüğünün yerine geldiği kabul edilir. Ayrıca yasal düzenlemede getirilen “ciddi kullanımın” her olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve özellikle tescilli olduğu alanda pazar payı yaratma, arttırma, koruma ve sürdürmek için yeterli şekilde ticari faaliyet yürütüp yürütmediği dikkate alınmalıdır. Kullanım yükümlülüğünün yerine getirildiğini ispat markayı kullandığını ileri süren marka sahibine aittir. 5 yıllık kullanım süresi dava tarihinden geriye doğru 5 yılı kapsar. SMK 26/4 maddesine göre, Markanın, beş yıllık sürenin dolması ile iptal talebinin Kuruma sunulduğu tarih arasında tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından ciddi biçimde kullanılmış olması hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine ilişkin iptal talepleri reddedilir. İptal talebinde bulunulacağı düşünülerek kullanım gerçekleşmişse talebin Kuruma sunulmasından önceki üç ay içinde gerçekleşen kullanım dikkate alınmaz. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; TPMK kayıtlarına göre; … tescil nolu “…+ şekil” ibareli markanın 10, 25 ve 28. emtia sınıflarında … Limited Şirketi adına tescilli görülmektedir. Bilirkişi raporu ile, davalı şirketin ticari defterlerinin sahibi lehine delil olabilecek nitelikte tutulduğu, şirket in 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin ticari defterinin incelendiği , buna göre inceleme konusu dönemde , iplik, Şort, Pantolon, Kumaş, Kemer, Ceket, Gömlek, Etek ürün çeşitleri satışları ve fason dikim faaliyetlerinin yoğun şekilde yapıldığı, incelenen dönemde 3.048 çift ayakkabının 74.229,40 TL Tutar ile satıldığı, davalı tarafından 5 yıllık inceleme döneminde 4 adet fatura düzenlendiği, ilk iki faturanın 2015 yılına diğer 2 faturanın 2017 yılına ait olduğu, 03.11.2015 tarihli fatura ile 106 adet, 18.11.2015 tarihli fatura ile 92 adet ve 15.08.2017 tarihli fatura ile 100 adet, 13.11.2017 tarihinde 2.750 adet ayakkabı satışı yapıldığı , en yüksek ayakkabı satışı olan 2.750 adet satışın davacının 24.10.2017 tarihinde TMPK’ya marka başvurusu tarihten sonra ve dava açılmasından 1 ay önce 13.11.2017 tarihinde yapıldığı hususlarının tespit edildiği , markasını 25.sınıfta yer alan ayakkabı emtiaları bakımından ciddi olarak kullanmadığı tespitine yer verilmiştir. Dosya kapsamına göre, SMK 26/4 maddesinin mahkemelerce bakılan iptal davalarında kıyasen uygulanması gerektiği, davalının 13.11.2017 tarihinde 2.750 adet ayakkabı satışı yaptığı , bu satış işleminin davanın açıldığı 20.12.2017 tarihinden yaklaşık bir ay kadar önce olduğu bu nedenle iptal talebinden önceki kullanımın anılan yasal düzenleme gereğince dikkate alınamayacağı , ayakkabı emtiası yönünden tespit edilen önceki kullanımların ise markanın markanın işlevine uygun, yarar elde edecek , pazar payı yaratacak ve tanınacak şekilde piyasada yoğun ciddi bir kullanımının olmadığı, SMK 26/1-a maddesi kapsamında kısmi iptal koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak , dosya kapsamında iddia ve savunmaya, saptanan dava niteliğine ve toplanıp değerlendirilen deliller kapsamında kararda gösterilen yasal ve yeterli gerekçeye göre kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı vekilinin, istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/04/2019 tarih ve 2017/779 E. 2019/156 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL daha harcın davalı tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023