Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1601 E. 2023/930 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1601
KARAR NO: 2023/930
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 02/05/2019
NUMARASI: 2017/281 E. – 2019/163 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ilk olarak 1977 yılında posta ve tebrik kartlarında kullanılmak üzere oluşturulan “…”, Türkiye’de bilinen adıyla “…”, o tarihten bugüne kadar başka ABD olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde özellikle çocuklar olmak üzere farklı yaş gruplarındaki tüketiciler için vazgeçilmez bir karakter haline geldiğini, ürünün tüketiciler tarafından kazandığı beğeniyi ticarileştiren müvekkili şirketin gerek doğrudan kullanım ve gerekse de lisanslama yoluyla karakteri/markayı giysilerden aksesuar ürünlerine, gıdadan oyuncaklara farklı ürünler üzerinde kullandığını, uzun yıllara dayanan kullanım ve yoğun tanıtım faaliyetleri sonucunda dünyanın bilinen markalarından biri haline geldiğini, markanın yaygınlaşmasından sonra markayı taklit etmek isteyen birçok kimsenin çıktığını, müvekkilinin hali hazırda TPMK nezdinde … tescil nolu “…” ibareli, … tescil nolu “…” ibareli, … tescil nolu “…” ibareli, … tescil nolu “…” ibareli ve … tescil nolu “…” ibareli tescilli markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin tescillerinin 09, 14, 16, 18, 21, 24, 25, 28 ve 41.sınıfları kapsadığını, dava konusu 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik niteliğinden mahrum olduğunu, söz konusu tasarımların müvekkilinin dava konusu karakterinin aynısı olup davalının tescilinden önce Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde müvekkili şirket tarafından gerek ticaret esnasında fiili kullanım ve gerekse de marka ve eser tescilleri yoluyla yenilik vasıflarını ortadan kaldırmış tasarımlar olduğunu, tasarımların ayırt edici vasıflarının da bulunmadığını, müvekkili markasının aynısı olduğunu, davalının müvekkilinin tescilli ve tanınmış markasına benzeyen tasarımları seçmiş olmasının tesadüf olamayacağını, davalının müvekkilinin markasından haberdar olduğunu ve markanın tanınmışlığından faydalanmak istediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla TPMK nezdinde davalı adına … numarası ile 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu tasarım tescillerinin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, marka, patent ve tasarım vb alt kavramlarının genellikle karıştırıldığını, davacı tarafından dayanılan tasarımlarla dava konusu tasarımlarda bariz farklılıklar bulunduğunu, tasarım benzerlik değerlendirilmesinde bilgilenmiş kullanıcının dikkate alınarak karıştırılma ve benzerlik değerlendirilmesinin yapılacağını, bilgilenmiş kullanıcının sıradan bir tüketici olmadığını, ürün hakkında bir deneyimi birikimi olan kişi olduğunu, dava konusu olayda söz konusu tasarımların okul araç gerekçeleri veya tekstil ürünleri üzerinde kullanılıyor olmasının dikkate alınması durumunda, bilgilenmiş kullanıcının bu ürünleri satan kırtasiye, mağaza sahibi ve çalışanları olarak ifade edilmesi gerektiğini, hiçbir mağaza sahibi veya çalışanının dava konusu tasarımları iddia edildiği gibi … karakteriyle karıştırmayacağını, hatta sıradan tüketicilerin dahi söz konusu karakterleri karıştırmayacaklarını, farklılıkların açık olduğunu, karşılaştırılan tasarımların birbirinden farklı olmalarının yanında birinin marka tescili diğerinin tasarım tescili olduğunu, müvekkilinin kullandığı ürünler üzerinde davacıya ait markaları kullanmadığını, bizzat kendi adına tescilli markaları zaman zaman kullandığını, marka kullanma zorunluluğunun da bulunmadığını, müvekkilinin basiretli bir tacirin yapması gereken tüm yükümlülüklerini yerine getirerek faaliyet gösterdiğini, davacının basiretsiz davrandığını, marka haklarını korumak için TPMK sicilini takip ederek benzer buldukları başvuruya itiraz etmelerinin basiretli bir tacir davranışı olacağını iddia ederek, haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Dosyaya sunulan deliller, Türk patent ve Marka kurumundan gelen tescil belgeleri ve mahkememizin ihtisas mahkemesi olması sıfatıyla bilirkişilerce düzenlenen ve sunulan son heyet raporu (ilk raporda ortak görüş sunulamadığı, son sunulan raporun denetime elverişli olduğu dikkate alınarak) incelendiğinde; dava kapsamında yapılan inceleme ve sunulan rapora göre davalının çoklu tasarım tescilinde yer alan davaya konu 1, 5, 6, 7 ve 8 numaralı tasarım tescillerinin yenilik unsurlarını taşımadığı mevzuat kapsamında tescil şartlarının bulunmadığı ve hükümsüz kılınması gerektiği anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilerek ” davanın kısmen kabulü ile; davalı adına tpe nezdinde … no ile tescilli endüstriyel tasarım tescilindeki 1, 5, 6, 7 ve 8 numaralı tasarım tescillerinin hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, davalının tescil girişimlerinin kötü niyetli tescil mahiyeti taşıdığını, davalı tasarımlarının kötü niyet nedeniyle hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle davanın konusunun netleşmesi gerektiğini, davacının adına tescilli markalara dayanarak davalı adına tescilli çoklu endüstriyel tasarım tescilinin hükümsüzlüğünü talep etmiş olsa da yargılama sırasında aynı zamanda eser sahipliği iddiasında da bulunduğunu, bilirkişilerin dava konusu netleşmeden rapor hazırladığını, davanın konusu marka tescilleri nedeniyle tasarım hükümsüzlüğü davası ise bu durumda davacının tescilli markaları, tescil sınıfları ele alınıp dava konusu endüstriyel tasarımlarla benzerlik kıyaslamasına tabi tutulması gerektiğini, eser hakkı nedeniyle tasarım hükümsüzlüğü davasıysa bu durumda eser sahipliğinin kanıtları, telif hakları ve belgeleri, eserin koruma kapsamı, eserin koruma süresinin dolup dolmadığı tespit edildikten sonra eser ile dava konusu tasarımların benzerlik kıyaslamasına tabi tutulması gerektiğini, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğunu, iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için dosyanın üçüncü kez bilirkişiye yollanması gerektiğini, eser, marka ve tasarımların sahipliğinin aynı kişi/firma üzerinde olması gerekmediğini, marka, tasarım ve eser benzerliği kavramlarının farklı kıstaslarla yapıldığını, davacının davayı yanlış konumlandırdığını, bir marka tescilinde yer alan figüre dayanarak sekiz farklı tasarım tescilinin hükümsüzlüğünü talep etmenin doğru olmadığını, marka tescil korumasının sınıf bazında olduğunu, bilirkişi raporunun hüküm ve içerik kısımlarının birbiriyle çeliştiğini, tüm bu nedenlerle aleyhe olan kısmın bozulmasını, istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu 554 sayılı KHK uyarınca açılan tasarımın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini davasıdır. TPE sicil kaydına göre davacı … adına, … tescil nolu “…” ibareli ve 16, 18, 24, 25, 28, 09 ve 41.sınıfta tescilli, … tescil nolu “…” ibareli ve 09, 28 ve 41.sınıfta tescilli, … tescil nolu “…” ibareli ve 41.sınıfta tescilli, … tescil nolu “…” ibareli ve 09, 28.sınıflarda markaların tescilli olduğu, Endüstriyel Tasarımlar Dairesi Başkanlığı kaydına göre … tescil nolu 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 ve 11 adet desen nolu çoklu tasarımın davalı … adına, … tescil nolu “…” ibareli 18.sınıfta tescilli,… tescil nolu “…+ şekil” ibareli 18.sınıfta tescilli, … tescil nolu “…+şekil” ibareli 18.sınıfta tescilli,… tescil nolu “…+şekil” ibareli 18.sınıfta tescilli, … bn tescil nolu “…+şekil” ibareli ve 18.sınıfta tescilli markaların ise davalı …’a ait olduğu belirtilmiştir. Davanın açılış tarihi itibarıyla olayda 554 sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK’nin uygulanması gerekmektedir. 554 sayılı KHK m. 5’e göre, “yeni” ve “ayırt edici” niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Birleşik bir ürünün bir parçası ile ilgili tasarımın kendi yeni ise ve ayırt edici niteliğe sahipse ayrıca korumadan yararlanır. Bu nitelikleri haiz olmayan bir tasarım KHK uyarınca korunamaz. Bir tasarımın aynısı, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmamış ise o tasarım yeni sayılır. Yenilik bu anlamda, tasarımın önceki tasarım veya tasarımlarla aynı olup olmaması ve daha önce kamuya sunulmuş olup olmaması açısından iki unsuru içerir. “Aynı olma” birinci şarttır; sadece küçük ayrıntılardaki fark ayniyete engel olmaz; yani, tescili talep edilen tasarım, önceki tasarımlardan küçük ayrıntılarda farklılık gösteriyorsa, “aynı” kabul edilecektir. Aynı kabul edilmeye engel olmayan bir tasarım, mevcut tasarım esas alınarak, ondan hareketle yapılmışsa artık “küçük ayrıntıdaki bir farklılık” olarak değerlendirilecek ve “yeni” kabul edilmeyecektir. Ancak, bilinen özelliklerden yola çıkarak yeni çözüm ve yorumlarla, yeni bir tasarımın geliştirilmesi de mümkündür. Daha önce dünyanın herhangi bir yerinde bilinen, yani yayın ve satış gibi herhangi bir yolla kamuya sunulmuş olan bir tasarım da artık Türkiye’de yeni kabul edilmez. Kamuya sunma, sergileme, satış gibi yollarla piyasaya sürme, kullanma, tarif, yayım, tanıtım veya benzer amaçlı faaliyetleri kapsar. Üçüncü şahıslara yapılan ve açıkça veya zımnen gizlilik niteliği taşıdığı anlaşılan açıklamalar kamuya sunmanın kapsamı dışındadır. 554 sayılı KHK 7/I’e göre, bir tasarımın ayırt edici nitelliğe sahip olması bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenim ile ikinci fıkrada belirtilen herhangi bir tasarımın böyle bir kullanıcıda bıraktığı genel izlenim arasında belirgin bir farklılık olması anlamındadır. Genel izlenimdeki belirgin farklılık değerlendirmesi ise bilgilenmiş kullanıcı gözüyle yapılması gerekir. Bilgilenmiş kullanıcı, dikkatsiz ve tasarım uzmanı düzeyinde bilgiye sahip olmayan bir kullanıcıdır. Bilgilenmiş kullanıcı, sıradan bir kullanıcının gözden kaçırabileceği ayrıntıları fark eder. Kısacası, bilgilenmiş kullanıcı, ne dikkatsiz bir kullanıcıdır, ne de uzmandır. Bilgilenmiş kullanıcı, dikkatli ve deneyimli bir kullanıcıdır. 554 sayılı KHK 7/III, ayırt edici niteliğin incelenmesinde ilke olarak farklılıklardan çok ortak özelliklerin değerlendirilmesine ağırlık verilmesi ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip bulunduğunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. 554 sayılı KHK 10’da, bu husus teyit edilmiş ve tasarımcıya seçenek özgürlüğü bırakmayan tasarımların koruma görmeyeceği ifade edilmiştir. Dava konusu benzerlik ve ayırt edici nitelik yönünden değerlendirilen tasarımlar “desen” tasarımıdır. Tasarım stilize edilmiş kız çocuğu çizimi olup, figürün duruşu, vücut hareketi, kıyafeti ve aksesuarlarının biçimi, rengi, deseni, yüzey özellikleri ile farklılaşmakta ve ayırt edici nitelik kazanmaktadır. 01.10.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda davalı tarafa ait … -1, 5, 6, 7 ve 8 numaralı tasarımlar ile hükümsüzlüğe dayanak olarak değerlendirilen geçmiş tarihli görseller arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunmadığı, bu sebeple benzer olarak algılandıkları, yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olmadığı, davalı tarafa ait …-2, 3 ve 4 numaralı tasarımlar ile hükümsüzlüğe dayanak olarak değerlendirilen geçmiş tarihli görseller arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğu, bu sebeple farklı olarak algılandıkları, yenilik ve ayırt edici nitelik özelliklerine sahip olduğu belirtilmiştir. Dosyada iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor aldırıldığı, birinci bilirkişi heyetinin ortak görüş belirtmediği, mahkemece hükme esas alınan 01.10.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunun hüküm kurmaya ve denetlemeye elverişli olduğu, mahkemece bu rapor esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetlidir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/05/2019 tarih ve 2017/281 E., 2019/163 K. sayılı kararına karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından yapılan istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Taraf vekillerince istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023