Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/1594 E. 2023/935 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/1594
KARAR NO: 2023/935
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2.fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI: 2017/422 E. – 2018/104 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/09/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisleri … ve … adlı kardeşlerin Yugoslavya’nın … kasabasından göç ederek 1876 yılında meşhur … bozasını ilk defa İstanbul’un … semtinde imal edip ticaretini yaptıklarını, 1925 yılında da … semtinde bir imalathane ve satış yeri kurarak bu yerde 1933 yılına kadar müşterek … ve diğer ürünleri imal edip ticaretini yaptıklarını, 1933 yılında …’ın, 1944 yılında …’in vefat etmesi üzerine amca çocukları arasında geçimsizlik baş gösterdiğini ve …’ın oğlu …’ nın, … isimli ticarethanesini 1948 yılında ticaret siciline kayıt ettirdiğini, …’in oğullarından şirket yetkilisi …’nın dedesi …’nın, 1876’dan bu yana babasının yürüttüğü işleri devam ettirirken bu kez 28.05.1956 tarihinde “…” ünvanı ile 12.03.1956 tarihinde ticaret siciline kayıt olduğunu ve 1956 yılından bu güne kadar … ve sirkesi imal edip satışını yaptığını, …’in diğer oğlu …’nın da 12.03.1957 tarihinde …, …’ yı marka olarak tescil ettirdiğini, …’nın oğlu …’nın da İTO siciline tescil ile … Ticaret unvanı ile 15/05/1983 tarihinden beri her nevi boza, sirke, turşu imalı toptan ve perakende satışı ile ticaret işleri ile iştigal ettiğini, … ile …’nın güçlerini birleştirerek … Ltd. Şti ni kurduklarını ve bu unvan altında boza satışı, sirke vs. imal ve toptan ve perakende ticaretini yapmaya başladıklarını, ancak …’nın 26/07/2004 tarihinde , …’nın 2008 yılında vefat ettiği, ticaretin davacı şirket ve mirasçıları … ve … tarafından yürütüldüğünü, 1948 yılına dek ortak kullanımın söz konusu olduğunu, 1948 yılından itibaren … ailesinde amca çocukları arasında uyuşmazlık çıktığını, ayrılan ortakların ayrı ayrı …, … ünvanı ve markası ile boza imal edip satmaya başladıklarını hepsinin kendilerine intikal eden bu markayı kullanırken markanın yanında etiketlerinde şekil olarak boza küpünü kullandıkları gibi etiketlerinde imalatlarının başladığı 1876 tarihine de yer verdiklerini …’in tüm haklarını bu arada markasını ve amblemini miras yoluyla iktisap ettiğini, 1944 yılından beri zilyet olduğunu, …, …, … unvan veya markası üzerinde uzun yıllardan beri doğrudan doğruya hak sahibi olduklarını, marka ve hakkın zilyetliğin ortadan kaldıran herhangi bir taksim veya hukuki tasarrufun bulunmadığını,“…” unvanı, markasını kullanma hakkının üst soyu …’nın babasından …’nın ise dedesinden intikal eden meşru bir hakkı olup, müvekkil şirketin kullandığı … veya … markasını ve baba/dedelerinden intikal eden amblem ve işaretleri kullanmasını engelleyecek üstün bir hak herhangi bir kişi, kurum ya da şirkete verilmediğini, müvekkilince ayırt edici ekler ile yapılan marka tescil başvurularına davalının kötü niyetli itirazları sonucu marka tescillerine engel olunduğunu, davacı markalarının kullanılmadığını bu nedenle iptallerinin gerektiğini, ayrıca davalının kötü niyetli olarak tescil ettirmiş olduğu … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “www…com.tr” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” markalarının öncelikle 3. kişilere devir ve temlikin önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir karar verilerek bu markalann kötü niyetli olarak tescili sebebiyle hükümsüzlüğüne, mümkün olmadığı takdirde fiilen kullanılmama nedeniyle markaların iptaline/hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dayanaklarından birisi olan kullanmama nedeni ile iptale ilişkin KHK 14. maddesinin, Anayasa Mahkemesinin kararıyla iptal edildiğini, iptal talebinin hukuki dayanaktan yoksun kaldığını, tüm markaların hükümsüzlüğü talebinin de kanuni dayanak olan 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında KHK yürürlükten kaldırıldığından davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kötü niyetli tescil ve önceki hakka dayalı gerekçelerine dayanarak davacı tarafın iş bu davayı açamayacağını bu iddiaların ispatının gerektiğini, davalı şirketin tüm tescillerinin, davacı şirkete ait markalardan önce olduğunu, her halükarda önceki markanın varlığının, sonraki marka tescilini yaptıran kişi tarafından bilindiği her halde de kötü niyetten söz edilemeyeceğini, tescilli markalarının tescil tarihlerinden çok daha sonra davalı şirketin marka başvurularını yaptığını ve sadece turşu, maden suyu, alkollü içecekler, zeytin üzerinde tescil aldığını, markaların tescil tarihleri de dikkate alındığında taleplerin zamanaşımına uğradığını, 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davacı tarafın, … başvuru numaralı “…” ibareli marka için öncelikli kullanım, üstün hak, kötü niyet gerekçeleri ile Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2015/471 E. sayılı davada davacının davasının görüldüğünü bu talepler açısından da reddolunduğunu, davanın kısmen kabul edilen tek kısmının 35/6. sınıftaki müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için turşu ürünlerini bir araya getirilerek sunulması hizmetleri olduğunu belirterek açılan davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasında mahkememizde görülen 2012/245 esas sayılı dosyada da dosyamız davalısı tarafından davacı şirket ve arkadaşları aleyhine açılmış olan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, meni, durdurulması ve ortadan kaldırılması talepli davada da davalı yanın … ibaresini ön plana çıkararak … ibaresini küçük harflerle yazmak suretiyle markasının tescilli olduğu ürünler dışındaki limon sosu, sirke, soslar, salata sosları, konserve, sebze ve meyveler üzerinde uygulaması nedeniyle açılan davanın kabulüne karar verilmiş ve tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine ve tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmiştir. Toplanan deliller, dosyaya sunulup incelenen mahkeme ve Yargıtay kararları kapsamında davacıların iptale yönelik taleplerinin Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle dayanaksız kalması ve kötü niyetli marka tesciline ilişkin iddialarının da ispat edilememiş olması nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmesi” gerekçesiyle davacılar tarafından davalı şirket aleyhine açılan markanın hükümsüzlüğü ve iptali ile sicilden terkini talepli davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20.05.1983 tarih … sayılı “…” markasını meşhur ve maruf hale getiren … ve … altsoyu ile ilgili vermiş olduğu kararına aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının önceye dayalı gerçek hak sahipliği ilkesine aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının dava dosyasındaki delillere aykırı ve varsayıma dayalı kanaatle verildiğinden kaldırılması gerektiğini, … unvanı amblemi ve isminin müvekkil şirket ve ortakları tarafından aralıksız ve kesintisiz olarak 1876 yılından beri kullanıldığı, müvekkil şirket yetkili ve ortaklarının boza, sirke ve limon sosu ticareti ile iştigal ettiği, kayıtlar ile ispatlı olduğunu, 1876 tarihinden günümüze kadar gelinen aşamada 1948 yılına dek “ortak kullanım” söz konusu olup 1948 yılından itibaren 2. nesil … ailesinde amca çocukları arasında ayrılık ortaya çıktığını, ayrılan ortakların ayrı ayrı …, … unvanı ve markası ile boza imal edip satmaya başladığını, hepsi de kendilerine intikal eden bu markayı kullanırken markanın yanında etiketlerinde, şekil olarak boza küpünü kullandıkları gibi, etiketlerinde imalatlarını başlattıkları 1876 tarihine de yer verdiklerini, müvekkil şirketin kurucularının üst soyu … ile … kurucu ortak olan …’nın oğlu/torunu olmakla, …’nın bir cümle haklarını bu arada markasını ve amblemini miras yoluyla iktisap ettiklerini, 1944 yılından beri de zilyet olduklarını, mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, yerel mahkemenin davalı şirketin müvekkile karşı ileri sürebileceği üstün hakkı bulunmadığı ve müvekkilin mülkiyet hakkı sahibi olduğu gerçeğini göz ardı ettiğini, yerel mahkeme tarafından “…” markasını tescil dışı iktisap ettiği gerçeğini görmezden duymazdan gelerek hatalı karar verdiğini, yerel mahkemenin davalı şirketin başkaca mahkeme kararlarına geçen yazılı ikrarını göz ardı ederek hukuka aykırı karar verdiğini, yerel mahkemenin dava dosyasına taraflarından sunulan tüm bilgi, belge ve sair hususları dikkate almadan ispat hakkını engelleyerek hatalı karar verdiğini, davalı şirketin açıkça kötü niyetli olduğu gerçeğini dikkate almadan dosyadaki delilleri görmezden duymazdan gelerek hatalı karar verdiğini, yerel mahkemenin dava dosyasına sunulan başkaca dosyalarda hazırlanan bilirkişi raporları ve uzman görüşünün göz ardı edilerek hatalı karar verildiğini, yerel mahkemenin başvurunun kötü niyetli olduğunu gösterir kanıt bulunmadığı şeklinde gerekçesinin adil yargılanma hakkının açık ihlali olduğunu, yerel mahkeme kararında belirtilen dava konusu markanın “…” ailesi mensuplarının ortak malı olduğundan ayırt edici eklerle iyi niyetli ve dürüst önceye dayalı kullanımda birinin diğerini engellemesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemenin Anayasa’nın 90.maddesini göz ardı ettiğini, yerel mahkeme kararının bilimsel öğretiye ve yerleşik Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, dava dosyası açısından Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin “…” kararının emsal mahiyette olduğunu, yerel mahkemenin müktesep haklarını dikkate almayarak gerekçesiz olarak verdiği karar ile adil yargılanma ve mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin yönetim kurulu başkanı ve şirket temsilcisi …’nın büyükbabasının babası olan merhum … bey tarafından “…” olarak üretime başladığını, halen müvekkil şirket tarafından kullanılmakta olan … markasının en eski kayıtlara ve belgelere göre 1940’lı yıllardan bu yana kullanılarak ayırt edici nitelik kazandığı ve bu kullanım sonucu maruf hale gelerek tanınmış marka olduğunu, davacı tarafın dava dayanaklarından birisi olan kullanmama nedeniyle iptal yani 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin Anayasa Mahkemesi 06.01.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2016/148 Esas 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini bu nedenle bu maddeye dayanan iptal talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, aile tarihinde …’ın 1933 yılında vefat ettikten sonra yerine oğlu …’nın geçtiğini ve ticari faaliyetlere devam ettiğini, amca … 1940 yılında ortaklıktan ayrılarak tüm hak ve alacaklarını ibra ederek hissesini müvekkil şirketin kurucusu …’ya devrettiğini, bu devir işlemi sonucunda tapu da dahil olmak üzere tüm devirlerin yapıldığını, şirket ve marka aynı merkezde aynı şekilde yönetilmeye devam ettiğini, davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, mahkeme kararının gerekçeli olduğunu, kullanmama gerekçesinin 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiğini, iptal talebinin hukuki dayanaktan yoksun kaldığını, müvekkil şirketin tüm tescillerinin davalı şirkete ait markalardan önce olduğu, sonraki marka tescilini yaptıran kişi tarafından bilindiği için kötü niyetten söz edilemeyeceğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2006/14113 E. 2008/1637 K. sayılı kararın kullanılması için 5 yıllık hak düşürücü süre ön görüldüğünü, bu sürenin geçtiğini, Ankara 2. FSHHM’nin 2015/471 E. sayılı davada davacının davasının görüldüğü, bu talepler açısından davanın reddedildiğini belirterek davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davanın konusu , davacıların “ … , …” markasına önceye dayalı hak sahibi oldukları gibi ayırt edici ekler ile marka tescil başvurularını engellemek amacıyla yapılan başvurular neticesinde davalı şirket adına kötüniyetli olarak tescil edilen … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “www…com.tr” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” markalarının öncelikle kötüniyetli olarak tescil edildiği gerekçesiyle hükümsüzlüğüne / Türk Patent Enstitüsü Markalar Sicilinden terkin edilmesine, Bu talepleri kabul edilmediği takdirde, davalı tarafından filen kullanılmayan “…” diğer mensuplarının gerek gerek tescil ve gerekse kullanımlarına engellemek amacıyla tescil edilen , bugüne kadar ticari piyasada tescil edildiği şekliyle hiç kullanılmayan … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “www…com.tr” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…”, … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” , … tescil nolu “…” … tescil nolu “…” , … tescil nolu “ … Anonim Şirketi” markalarının 556 sayılı khk 14. maddesine uygun olarak kullanılmaması sebebiyle iptaline / hükümsüzlüğüne / türk patent enstitüsü markalar sicilinden terkin edilmesine karar verilmesi talebidir. Davacı şirketin … ibareli 32. sınıf ürünleri içeren …; … ibareli 29, 32 ve 35. sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; … ibareli 29 ve 32. sınıf ürünleri içeren …; … ibareli 29 ve 32. sınıf ürünleri içeren …; … ibareli 29. sınıf ürünleri içeren …; … ibareli 29 ve 32. sınıf ürünleri içeren …; … ibareli 29, 32 ve 33. sınıf ürünleri içeren … sayılı markalarının bulunduğu görülmüştür. Davalı şirketin de “…” ibareli 29, 30, 31 ve 32. sınıf ürünleri içeren …; “…” ibareli 29, 30, 31, 32, 35, 39 ve 43. sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; “…” ibareli 29, 30, 32 ve 43. sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; “… ANONİM ŞİRKETİ” ibareli 29, 30 ve 32. sınıf ürünleri içeren …; “…” ibareli 32.sınıf ürünleri içeren …; “…” ibareli 35. sınıf hizmetleri içeren …; “…” ibareli 5, 29, 30, 32, 35 ve 43. sınıf ürün ve hizmetleri içeren …; “…” ibareli 29, 30, 32 ve 43. sınıf ürün ve hizmetleri içeren … sayılı markalarının tescilli bulunduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalının markasını kullanmadığı itirazı ileri sürülmüş ise de, dava açılış tarihi itibarı ile 6769 sayılı SMK hükümleri uygulanamayacağından davacının bu itirazı yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından mahkeme kararının gerekçeli olmadığı ileri sürülmüş ise de, mahkeme kararının gerekçeli olduğu anlaşıldığından bu istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında benzer konularda birden fazla dava bulunduğu, kararlar verildiği ve bu kararların bir örneğinin dosyada mevcut olduğu görülmüştür. Ankara 2 FSHHM’ nin 2016/70E. 2016/417 K. sayılı dosyasında, dosya davacısı şirketin dosya davalısı şirket ve TPE aleyhine açmış olduğu marka tescil başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali talepli davada; dosya davalısı şirketin dosyada iptali ve hükümsüzlüğü talep olunan markalarına dayanarak davacının … ibareli … kod nolu başvurusuna ilişkin verilen ret kararına itirazının reddi üzerine açmış olduğu davada dosyada belirttiği şekilde davalı şirketin kötü niyetinden bahsedilerek kararın iptali ve başvurunun tescilini talep ettiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacı başvurusunun … ibareli olduğu başvuru konusu işarette … ibaresinin asıl ve ayırt edici unsurlardan biri olduğu ve ilk bakışta göze çarpan unsur olduğu ibarelerin sescil, anlamsal ve görsel benzerliğinin bulunduğu, redde mesnet alınan markaların kapsamındaki boza, meyveli boza ürünleri ile müşterilerin malları elverişli şekilde görmesi ve satın alması için boza, meyveli boza mallarının bir araya getirilmesi hizmetlerinin başvuru konusu işaretin kapsamında olup reddedilen ürün ve hizmetlerle ilişkili ve aynı türde bulunduğu davacı adına tescilli markaların kapsamında bu ürün ve hizmetlerin bulunmadığı, tescil önceliğinin markasal olarak bu ürünlerde davalıya ait olması karşısında başvurunun tescilinin davalı aleyhine haksız rekabet yaratmasının da yüksek ihtimal dahilinde bulunduğu, davacının, önceki markalarının serisi niteliğinde bir marka tescil başvurusuna tevessül ettiğinde, bu ibarenin kullanıldığı markasını, kapsadığı mal ve hizmetler bakımından davalı veya bir başkasının markası ile iltibasa sebebiyet vermeyecek biçimde düzenlemesi, kendisinin önceki markası ile daha önceki tarihlerde tescil edilmiş ve iltibas yaratmadan eş zamanlı olarak kullanılmış markalarla aralarında kullanımla tesis olunmuş ayırt edicilik ve bağımsızlığı muhafaza etmesi gerektiği gerekçesi açıklanmıştır. İstanbul 3. FSHHM nin 2006/653 E. 2012/126 K. sayılı dosyasında … San Tic. AŞ tarafından … varisleri … ve … ile … varisleri …, … ve … aleyhine açılan Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti maddi ve manevi tazminat talepli davada mahkeme 24. 05. 2012 tarihli kararı ile davalı tarafın markalarını tescil ettirdiği şekilde kullanmayıp davacı markası ile iltibas oluşturacak şekilde kullanıldığını iddia etmiş, dosyaya sunulan hukuki mütalaada tarafların … ibaresinde mirastan doğan kullanım hakkı olduğu, davalının …, …, … ibarelerini kendi ayırt edici ibareleri ile birlikte kullanmasının 12.madde anlamında dürüst kullanım kapsamında olduğu, davacının uzun süre sessiz kaldığı, …nın boza emtiasında tescili olmadığı, … ibareli markada mirasçı sıfatıyla hak sahibi olmaması nedeniyle kullanımının yasal zeminde olmadığını, davalı …’nın … ibareli marka sahibinin varisi olduğu ve davacı markasıyla iltibas oluşturur kullanımın tespit edilemediği belirtilerek bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Ankara 1. FSHHM nin 2005/33 E. 2009/77 K. sayılı dosyasında davalı … TPE, … Tic. Ltd, ve arkadaşları aleyhine açılan Marka kurum kararı iptali davasında 17. 03. 2009 tarihli kararda davacı markası kapsamında yer alan TPE tarafından marka emtialarından çıkartılan 30-09 sınıftaki ürünler için KHK 7/1-b hükmüne göre iltibasın olduğu, … ibareli markanın kullanım suretiyle ayırtedici özellik kazandığının kanıtlanamadığı belirlenmiş, davacının davalı şirketler aleyhine açtığı dava feragat nedeniyle reddedilmiş diğer davalılar yönünden dava esastan reddedilmiştir. İstanbul 4.ATM’nin 1978/617-376 sayılı dosyasındaki bozma ilamı doğrultusunda “her iki tarafın kullanageldikleri sekilde unvan veva markalarını kullanmalarının ve bunları mamullerinin üzerlerine yazmalarının her iki taraf için yerleşmiş birer hak olduğu belirtilmiştir.-Yargıtay 11. H.D.’nin 1983/4964 E. 1983/5668 K. sayılı kararında; davacının …, davalının … ve mahdumları Koll. Şti. olduğu, bozma kararının gerekçesinde; “O halde her iki tarafın da esasen miras yolu ile kendilerine intikal etmiş (… veya …) şeklindeki maruf unvanı kullanma hakları da mevcut olduğu nazara alınarak, yukarıdaki gerekçelerle artık yine her ikisinin kullanageldikleri şekilde unvan veya markalarını kullanmalarını, bunları mamullerinin üzerine yazmalarını, her biri için yerleşmiş birer hak olduğunun kabulü ile davanın tümden reddi gerektiği” belirtilmiştir. -Ankara 2. FSHHM’nin 2015/471 E. 2017/46 K. sayılı dosyada davacının … Tic Ltd Şti, davalıların TPMK, … Gıda Mad. San ve Tic. A.Ş., dava konusunun YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü davası olduğu, mahkemece davanın kısmen kabulü ile TPMK YİDK’nın 2015/M-9285 sayılı kararının … sayılı marka tescil başvurusu kapsamındaki müşterilerin, malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için turşu ürünlerini bir araya getirilerek sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar vb diğer yöntemler ile sağlanabilir) bakımından iptaline, sair yönden iptal isteminin reddine, davalı adına tescilli … sayılı marka tescil başvurusu kapsamındaki müşterilerin, malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için turşu ürünlerini bir araya getirilerek sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar vb diğer yöntemler ile sağlanabilir) bakımından hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, sair yönden hükümsüzlük isteminin reddine karar verildiği, kararın Ankara BAM 20. H.D. 2017/800 E 2017/903 K. sayılı kararı ile davacı ve davalı TPMK vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Bu kararın istinaf edilmesi üzerine ,Ankara BAM 2017/800 Esas, 2017/903 Karar sayılı kararı ile Davacı ve Davalı TPMK nın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacılar tarafından davalıların kötü niyetli olduğu ileri sürülmüştür. Kötü niyetli tescil mülga 556 sayılı KHK düzenlemesinde yer almayıp Yargıtay’ın yerleşik içtihatları kapsamında uygulanmaktadır. Marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanma veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tescil yapılması halinde oluşur. Dosya kapsamında bulunan ve taraflar arasındaki davalarda verilen mahkeme ve Yargıtay kararları göz önüne alındığında, davacı tarafın kötüniyetli tescil iddiasının yerinde olmadığı, dosya kapsamına kötüniyetli tescil iddiasıyla ilgili somut delil sunulmadığı kötüniyetli tescil iddiasıyla davalı markalarının hükümsüzlüğü talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Anayasa mahkemesi’nin 06.01.2017 tarihli resmi gazetede yayınlanan 2016/148 E. 2016/189 K. sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nin 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. -Dava açılış tarihi itibariyle 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. 556 sayılı KHK’nin 14. maddesi AYM’nin 14.12.2016 tarih 2016/148 E. 2016/189 K. sayılı ilamı ile iptal edildiğinden davacının iptale yönelik taleplerine dayanak KHK maddesinin kalmaması nedeniyle uygulanamayacağından, buna yönelik davanın reddi kararı isabetlidir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; tarafların dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalıya ait marka tescillerinin daha önceki tarihli olduğu ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla yapılan inceleme neticesinde davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarih ve 2017/422 E., 2018/104 K. sayılı kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacılardan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/09/2023