Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/159 E. 2020/464 K. 30.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/159
KARAR NO: 2020/464
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2017
NUMARASI: 2015/318 E. 2017/412 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 30/12/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalıdan alacağını tahsil etmek amacı ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/382 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararının alındığını, ancak davalının yasal süresindeki itirazı ile takibi durdurduğunu, bu itirazın haksız ve takibi geciktirme amaçlı olduğunu, müvekkilinin alacağının tahsili için açtıkları itirazın iptali davasının kabulüne karar verilerek %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin davaya konu borcu ödendiğini, davacı tarafa borcunun kalmamasına rağmen davacı tarafın İstanbul 11. Asliye Ticaret mahkemesinden hiçbir belge ibraz etmeksizin 2015/382 D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldığını ve müvekkilinin tüm banka hesaplarına, araçlarına, taşınmazlarına, maaşlarına haciz koydurarak davacı tarafın müvekkilini büyük bir zarara uğrattığını, söz konusu davada ihtilafın kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, tüketici hukukuna dayalı bu ihtilafta görevli mahkemenin Tüketici mahkemeleri olduğunu, görev yönünden davanın reddinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle mesnetten mahrum davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmYukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda; Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin davalıdan alacağını tahsil etmek amacı ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, ve İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/382 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararının alındığını, ancak davalının yasal süresindeki itirazı ile takibi durdurduğunu, bu itirazın haksız ve takibi geciktirme amaçlı olduğunu, müvekkilinin alacağının tahsili için açtıkları itirazın iptali davasının kabulüne karar verilerek %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin davaya konu borcu ödendiğini, davacı tarafa borcunun kalmamasına rağmen davacı tarafın İstanbul 11. Asliye Ticaret mahkemesinden hiçbir belge ibraz etmeksizin 2015/382 D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldığını ve müvekkilinin tüm banka hesaplarına, araçlarına, taşınmazlarına, maaşlarına haciz koydurarak davacı tarafın müvekkilini büyük bir zarara uğrattığını, söz konusu davada ihtilafın kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, tüketici hukukuna dayalı bu ihtilafta görevli mahkemenin Tüketici mahkemeleri olduğunu, görev yönünden davanın reddinin gerektiğini, tüm bu nedenlerle mesnetten mahrum davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; taraflar arasında kredi ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı,bunun üzerine İstanbul … İcra müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, ihtilaf konusu kredilerin hangi sözleşme kapsamında kullandırıldığı, kullandırılan bu kredinin tamamen gelir ödemesinin yapılıp yapılamadığı, belli tarihli bir sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzalarının bulunmaması halinde o sözleşmedeki kefillerin sorumluluklarının bulunmayacağı ve yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği, aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının itirazında haksız olduğu, takibin devamı ile itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece gerekçeli kararın son kısmında, davalının borçlu olduğu ve itirazın iptaline karar verildiğinin belirtildiğini, mahkeme iradesinin, davalının boçlu olduğu yönünde olduğunu, Davacı bankanın sözleşme gereği edimlerini yerine getirdiğini ancak davalı kefillerin ödeme yapmadıklarını, kullandırılan kredilerden birinin kapatılmasının borcu sona erdirmediğini, bu yönde Yargıtay kararları mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda da davacı bankanın alacaklı olduğunun belirtildiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacak nedeniyle davalı kefiller aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davalı taraf, sonradan imzalanan kredi sözleşmeleri nedeniyle sorumlu olmadıklarını savunmuştur. Uyuşmazlık, davalılar aleyhine yürütülen icra takibine konu alacağın hangi Genel Kredi Sözleşmesi veya sözleşmelerinden kaynaklandığı, davalıların sorumlu tutuldukları sözleşme borcunun ödeme ile sonlandırılıp sonlandırılmadığı, bu kapsamda icra takibine konu borçtan davalıların sorumlu tutulup tutulmayacağı noktalarında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesince verilen kararın gerekesinin son paragrafında; ”…belli tarihli bir sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin ödenerek kapatılmış olması ve daha sonra akdedilen sözleşmelerde kefalet imzalarının bulunmaması halinde o sözleşmedeki kefillerin sorumluluklarının bulunmayacağı ve yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği…” denilerek çelişkili değerlendirmede bulunulduğu, yine gerekçenin son kısmında, davalının itirazında haksız olduğu belirtilerek icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verildiğinin belirtildiği, ancak hüküm kısmında davanın reddine karar verilmek suretiyle kararın gerekçesi ile hüküm arasında çelişki oluşturulduğu anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 297. maddesinde hükümde nelerin yer alması gerektiği açıklanmıştır. Buna göre; HMK 297/1-c maddesinde, hükümde “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.” 6100 Sayılı HMK’nın 297/2 maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesinin yer aldığı, bu düzenlemenin kamu düzenine ilişkin olmakla resen dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılmadan, HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Belirtilen nedenlerle; tarafların esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin mahkeme kararının yukarıda anlatılan gerekçelerle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılması gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/05/2017 gün ve 2015/318 E., 2017/412 K.sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine İADESİNE, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 30/12/2020